Örgütlenmek Ve Çeteleşmek

-
Aa
+
a
a
a

Hani sırf en sevdiğiniz üç şeyi öğrenmek için sizi gönderdikleri, meşhur ıssız ada vardır. Gemilerin civarında batmaya bayıldığı ama şansız kazazedeleri kurtarmak için yakınından geçmeyi hiç sevmediği kara parçası... Kafasında insan doğasıyla ilgili bir merak uyanan herkesin hayalinde cömertçe kullandığı o deney adasına biz de talip olalım ve kendilerine nasıl bir yaşam kuracaklarını merak ettiğimiz bin kişiyi konuk edelim oraya. Konuklar birbirlerini daha önceden tanımıyor olsunlar ki, ilişkilerini sıfırdan kurabilsinler. Gonk çalsın ve yaşam başlasın. Ve biz oturduğumuz rahat koltuktan gözlerimiz kapalı seyredelim onları. Önce medeniyetin izleri silinecek görüntülerinden. Bedenler güneş altında kavrulacak; eskiyip lime lime olacak kıyafetler; erkeklerin sakalları uzayacak ve boyasız kalacak kadınların yüzleri ama en büyük dertleri görüntülerindeki pejmürdelik olmayacak. Yattıkları yatağı, karınlarını doyurdukları mutfağı ve kurallarını tanıdıkları toplumu kaybetmiş insanlardır onlar.

 

Mahkum oldukları doğa parçasının olanaklarını kullanarak barınma ihtiyaçlarını karşılarlar. Balık tutup karınlarını doyururlar. Vahşi hayvanlardan korunmanın yollarını ararlar. Bütün bunları nasıl yapacakları, yani doğayla nasıl baş edecekleri okunması keyifli bir macera öyküsü sunabilir bize. Taşlardan balta, avladıkları hayvanların kemiklerinden bıçak yapacaklar. Ağaç kabuklarından halatlar örecekler. Sonuçta bir biçimde doğaya karşı ayakta durmayı becerecekleri muhakkak. Daha dikkate değer olan kendi aralarındaki yapılanmanın ayrıntılarıdır. Bunu gözlemeyecekseniz, o bin insanı sırf eziyet olsun diye göndermiş olursunuz Tanrı'nın unuttuğu bir adaya. Yeni yaşamlarının kalitesi her şeyden fazla kuracakları minik toplumun yapısına bağlıdır. Tıpkı dünyanın geri kalanındaki insanların yaşam kalitelerinin de kendi dev toplumlarının yapısına bağlı olduğu gibi... Bir arada nasıl yaşayacaklar ve uyacakları kuralları nasıl belirleyecekler? Örgütlenme becerisine sahiplerse ortak sorunlarına ortak çözümler arayacaklar ve iki bin kollu bir ahtapot gibi saracaklar adayı. İyimserliği fazla da abartmadan iyi bir maç çıkartacaklarını söyleyebiliriz ama ön koşulu tekrar edelim: Örgütlenme becerisine sahiplerse...

 

Ya değillerse? İki bin kolu aynı anda idare edebilecek bir beyni oluşturamıyorlarsa? O zaman başka bir yetenek girecek devreye. Bizim ülke olarak iyi tanıdığımız bir yetenek. Çeteleşme becerisi olan on, on beş ya da yirmi kişi hem adaya hem kalanlara saplayacaklar pençelerini. Ve kuşkusuz karşılarına başka çeteler çıkacak. Çeteler savaşacaklar da birbirleriyle. Hem adayı hem de örgütlenme becerisi olmayan diğerlerinin emeğini paylaşmak için... İnanın oturduğunuz koltukta fena halde rahatınızı kaçıran gelişmeler olacak hayallerinizin adasında. Dört yanı suyla çevrili zavallı kara parçası, bütün okyanusu kullansanız temizleyemeyeceğiniz kadar kirlenecek. Sizin aklınızdan geçen, belki aşk maceralarıyla süslemekti masalınızı. Çirkin çete üyelerinin suratlarında pis gülümsemelerle size göz kırpacaklarını tahmin etmemiştiniz.

 

Örgütlü toplum kulağa ne kadar hoş geliyorsa, çetecilik de o kadar çirkin bir ses doğuruyor insanın zihninde. Bu ikisinin uygulamada birbirine karışması ise yaşamın kokusunu ve tadını katlanılması güç hale getiriyor. Sorunları ortak olanların, çözümleri de birlikte aramasıdır örgütlenmek. Geniş bir kalabalık içinde amca ve dayı çocuklarıyla bir araya geldiğimizde örgütlenmiş olmuyor, sen, ben ve bizim oğlan çetesinin ilk adımını atıyoruz sadece. Çeteleşmek için, üyelerin hepsinin altına kafasını sokabileceği bir başlık bulmak ilk koşuldur. Grup üyelerinde ortak olan bir özellik... Bu özelliğin birleştirici etkisinin zayıf olması da önemli değil. Onları asıl kaynaştıran çıkar ortaklığıdır. Grup halinde hareket etmenin sağladığı gücün cazibesidir. Bu güç sayesinde hak edip etmeme sorunu kalkar ortadan. Çete, kolunun yetiştiği her ciğeri tıkabilir üyelerinin ağzına.

 

Ada hayali fazla uçuk geldiyse bir fabrikayı düşünün. Tüm çalışanların ortak sorunları için birlikte hareket etmeleri örgütlülüktür ama oradaki Çemişkezek'lilerin birbirlerini kollamaları çeteleşme eğilimidir ve ilkel bir tavırdır. Bütünü kucaklamayan yapılanmaların çıkar gruplarına dönüşeceği muhakkaktır. Örgütlenmenin gerektirdiği minicik zahmetten kaçan ya da söz meclisin tam ortasına, örgütlenmekten aptalcasına korkan kitleler, o grupları belleri bükülene kadar sırtlarında taşıyacaktır. Herkesin tek tek oynadığı bir ortamda paslaşan üç beş uyanığın ötekilere durmadan gol atmasından daha doğal ne olabilir?

 

Hayal görmemek lazım, örgütlü yaşamak dünyayı şarkılar eşliğinde gök kuşağı renklerine boyamak değildir. Tarlayı daima aynı insanlar sürecek, tohumu aynı eller toprağa dökecek ve ekini biçecek. Yani onlar her zaman terleyecek. Örgütlü yaşam, sırt üstü karın doyurmanın yöntemini gösteremez, ama üretenlerin buğdaylarını çete üyelerinin koca göbeklerinden korumalarını sağlayabilecek tek yoldur.