Transjenik gıdaları Kanadalılara sorun!

-
Aa
+
a
a
a

Michael Meacher * 

Hükumet gelecek yılın başında GD'lerin ticari tarımına izin verirse ne olur? Bunu anlamak için 1997'de geniş ovalarında GD tarımına başlayan Kanada'ya gitmek gerek. Sonuçlar ne oldu? Bunu anlayabilmek için geçen hafta Saskatchewan ve Ontario'da bir hafta geçirdim.

 

Yedi yıl önce geniş tarım alanlarında GD uygulaması başladığında, çiftçiler çok ümitliydiler. Monsanto ve diğer büyük biyoteknoloji firmaları onlara şu sözleri vermişti:-  daha yüksek verim,

-  yabani (zararlı) otlarla savaşta daha az ilaç kullanımı

-  başka ürünlerle etkileşim olmaması veya en alt düzeyde etkileşim

-"kendiliğinden çıkan" şeklinde tanımlanan zararlı otları önleme (ekilen ve hasadı yapıldıktan sonra yaşamaya devam edip, daha sonra başka bir ürün ekildiğinde yeni ekilen ürün için zararlı ot haline gelen bitkiler)

           

İşler hiç de beklenildiği gibi gitmedi.

 

- Beklenenden yüksek düzeydeki etkileşim verimi düşürdü

- Yabani otlarla savaşta kullanılan ilaç miktarında düşme olmadı, hatta çoğu zaman ilaçkullanımı arttı.

- Kendiliğinden çıkan bitkiler beklenenden çok daha fazla sorun yarattı.

 

Tüketiciler açısından da çiftçilerin bu kayıplarını dengeleyecek düzeyde bir yarar sözkonusu değildi. Güya doğal ürünlerle "büyük ölçüde benzer" olan GD ürünler çevreye zararlı değildi. Oysa çevre açısından, ciddi zaralı etkiler ortaya çıktı. Doğal yaşam zarar gördü, yeni süper-zararlı otlar türedi ve böceklerle kuşları destekleyen eko-sistemler tahrip edildi.

 

Britanya'nın Kanada deneyinden öğrenmesi gereken ve öğreneceği çok ders var. Bunlardan en önemlisi "birlikte varolma," yani GD ürün tarımıyla doğal ürün tarımının birbirini etkilemeksizin bir arada yapılabileceği düşüncesinin bir hayalden ibaret olduğu. Saskatchewan'da çapraz etkileşim nedeniyle organik kanola bitkileri, Monsanto'nun GD kanola bitkileri tarafından ortadan silindi. Kendimize şunu sormalıyız: Eğer Kanada'nın alabildiğine geniş tarım alanlarında doğal ve GD bitkileri birbirlerinden ayırmak mümkün olmuyorsa, bu Britanya gibi çok daha dar alanda tarım yapılan ve çiftliklerin dip dibe olduğu bir ülkede nasıl mümkün olacak?

 

Daha da önemlisi, etkileşimin polen tozlaşması yoluyla değil, tohumların birbirini etkilemesiyle olması. Kanada'da bu konudaki en önemli örnek çiftçi Percy Schmeiser vakası. Önceki yıl ürününden tohumluk ayıran ve çiftliğine hiç GD ürün sokmamış çiftçi, ertesi yıl bu tohumları ektiğinde çıkan bitkilerin bir kısmı GD bitkiler oldu. Üstüne üstlük patentli GD ürünlerini kaçak kullandığı gerekçesiyle Monsantotarafından mahkemeye verildi. Şirket davayı kazandı. Eğer Monsanto Kanada'da bunu yaptıysa, Britanya'da da aynı taktikleri kullanacaktır.

 

Sorumluluğu üstlenen yok

 

Bir başka sorun kendiliğinden yetişen bitkilerin ve GD yabani otların ortadan kaldırılmasıdır. Kendiliğinden yetişen bitkiler, daha şimdiden ekim sırasında kullanılan yabani ot ilacı glisofata (Monsanto bu ilacı Roundup markasıyla pazarlamaktadır) direnç kazandılar. Diğer bitkiler de GD kanola ve buğdaydan genlerarası transfer yoluyla bu özelliği alabilirler. Böylece tarlaya iki veya üç kere glisofatla ilaçlamak yeterli olmaz, kalan zararlıları ortadan kaldırmak için tekrar 2,4-D gibi geleneksel zehirli ilaçlarla yeni bir ilaçlama gereği ortaya çıkar. Tanıştığım Ulusal Çiftçi Birliği başkanı, ilaçlamanın Kanada çiftçilerine yıllık maliyetinin yılda 200 milyon sterlin olduğunu söyledi.

 

GD meselesi Kanada'da karşılaştığım, eğer GD ticareti başlarsa Britanya'da da ortaya çıkacak iki ayrı faktörle daha da karmaşık hale geliyor. Birincisi, kendiliğinden yetişen otlar ilk hasat yılından hemen sonra ortaya çıkmıyor. Tohumlar toprağın altında yıllarca kalabiliyor. Beş yıl sonra ortaya çıkmalarına sık rastlanıyor.

 

Etiketleme ve yasal sorumluluk, hem Kanada'da hem de Britanya'da üstünde durulan konular. Kuzey Amerika'da insanların GD besinlerden memnun olduğu, bu konuda endişe taşımadıkları şeklindeki yaygın kanının aksine, yakınlarda yapılan birçok kamuoyu araştırması, Kanadalıların% 92-97'sinin hükumetin bu ürünleri etiketle belirlemesi gerektiğini düşündüğünü ortaya çıkardı. AB yakındaşirketlere % 9'dan fazla GD içeren besinlere etiket koyma zorunluluğu getirecek. Ama yine de bu etiketler tüketicilerin esas öğrenmek istedikleri şeyi, besinin tamamen doğal olup olmadığını söylemeyecek.

 

Yasal sorumluluk, yani eğer organik ve doğal ürünler yetiştiren bir çiftçinin ürünlerine GD özellikleri bulaştığında bundan kimin sorumlu olduğu meselesi, hem Kanada hem de Avrupa'da önemli bir sorun. Atlantik'in her iki yakasındaki biyoteknoloji şirketleri, bulaşmaya neden oldukları durumlarda yasal sorumluluk almaya karşı şiddetle direniyorlar.

 

Kanada Ulusal Çiftçi Birliği tarafından bana gösterilen bir başka önemli kanıt, kamuoyu tarafından hoş karşılanmayan GD buğdayı kabul ettirebilmek için Monsanto'nun uyguladığı taktikler. Bu kanıt, önemli konumlarda bulunan etkili çiftçilerin her biriyle Monsanto arasında imzalanacak olan "karşılıklı anlayış ve fikir birliği" anlaşmaları için hazırlanan taslak.. Bu metinde çiftçilerin "Monsanto'nun Roundup marka hazır buğdayının piyasaya olumlu bir şekilde sunulmasını garantiye almak için" gizliçe ne şekilde yardım edecekleri konusu anlaşmaya bağlanıyor.

 

Şunu sormalıyız: Aynı şey burada da yapılmaya başlandı mı, yoksa yakında mı başlanacak?

 

 

*Yazar 1997-2003 arasında çevre bakanlığı yaptı.

 

GD ve Monsanto hakkında daha fazla bilgi için tıklatınız!

To know the truth about GM, ask the Canadians

Çeviren: İnci Ötügen