4 Nisan 2005Alev Karakartal
"Türkiye'de tuhaf şeyler oluyor" diyor Prof. Ülkü Azrak.Azrak'ın tuhaf dediği şeyler, geçtiğimiz günlerde eski Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel'in, ardından bugün de Kenan Evren'in "Evet, derin devlet var. Devlet yönetiminde zaaf belirirse o zaman derin devlet duruma el koyar" şeklindeki açıklamaları.Azrak, Orgeneral Yaşar Büyükanıt'ın geçtiğimiz günlerde hükümetin yaptığı reformlar nedeniyle "zaafiyet" oluştuğu açıklamasını da hatırlatarak "Ben bu durumu 28 Şubat'ın bir versiyonu olarak yorumluyorum" diyor.Anayasa hukukçusu Prof. Zafer Üskül de Azrak'a katılıyor ve "Demokratik bir ülkede atanmış görevlilerin siyasetçilerin görev alanına müdahalesi kabul edilemez. Bu bir suç itirafıdır ve yargılanmaları gerekir" diyor.Üskül, bu tip müdahalelerin önlenmesi için devletin şeffaflaşması gerektiğini vurguluyor. Yazar Hüseyin Hasançebi de "Derin devlet aba altından sopa gösteriyor. Bu derin devleti halkın halletmesi lazım" diyor.78'liler Vakfı Başkanı Celalettin Can da ekliyor: "Bizim darbecilerimiz hala işledikleri suçlarla övünebiliyorlar. Bu da bizim toplumumuzun ayıbı ve suçu".Üskül: "Siyasette boşluk argümanı kabul edilemez" Boğaziçi Üniversitesi Öğretim Görevlisi Prof. Zafer Üskül, "Demokratik bir devlette siyasetçinin ve atanmışların görev alanları belirlenmiştir. Atanmış görevliler siyasal tercihler yapma yetkisine sahip olanlara bağımlı olarak görev yapar. Çünkü siyasetçi yaptığının ya da yapamadığını hesabını demokratik yollardan halka vermek zorundadır.Kamu yöneticilerinin hangi yönetim biriminde ya da hangi düzeyde olursa olsun, siyasetçinin görev alanına müdahalesi demokratik bir yönetim anlayışı içinde kabul edilemez" dedi. Siyasi yetkiyi elinde bulunduranların, yetki alanını aşan görevliler hakkında gerekli işlemleri yapması gerektiğini vurgulayan Üskül "Türkiye'de siyasetçiler bu yetkilerini her zaman kullanamıyorlar. Bunun çok değişik nedenleri olabilir, ama bu siyasetçi açısından büyük bir eksikliktir. Eksiklik hem halka hesap verememe açısından söz konusudur, hem de bir zaaf işareti olarak ortaya çıkar" dedi. Devletin yapısının şeffaf olmadığı durumlarda bu tür yetki aşma olaylarına sıkça yaşandığını belirten Üskül'e göre hem bilgi edinme hakkının yaşama geçirilmesi hem de yönetimin şeffaflaştırılması için gereken önlemlerin alınması önem taşıyor. "Ancak, nedenler ne olursa olsun kamu görevlilerinin yetkilerini aşması yasalara aykırı eylemler içinde bulunması; 'siyasette boşluk vardı' iddiasıyla geçiştirilemez. Bu tür yasa dışı eylemlerin suç olmaktan çıkması düşünülemez". Prof. Azrak: "28 Şubat'ın bir versiyonu" Maltepe Üniversitesi Öğretim Görevlisi Prof. Ülkü Azrak da açıklamaları "Demirel'in ve Evren'in sözlerine çok şaşırmadım doğrusu, ama durum ilk kez bu kadar açık bir biçimde dile getiriliyor" diye karşıladı. "Türkiye'de tuhaf şeyler oluyor" diyen Azrak, "Demokratik hukuk devletinin hukuk düzeninde bu gibi kavram ve kurumların yeri yoktur. Ancak ne yazık ki bu söz Türk siyasi literatürüne yerleşti kaldı, artık sanki varlığı bilinen ve kabullenilen bir kurum haline geldi derin devlet" diye ekledi. "Kenan Evren'in sarf ettiği cümlelere bakılacak olursa, 'derin devlet'i 'zinde kuvvetler'le eşleştiriyor. O zaman bir mesaj taşıyor bu sözler. Aklınızı başınıza toplayın, gerekirse yine müdahale edilir demek istiyorlar. Aba altından sopa gösteriyorlar yani. Çünkü Anayasa'da var olmayan böyle bir kurum varsa, günün birinde bir görevi yerine getirmek için var demektir. Yoksa varlığının bir anlamı kalmaz". Azrak, "Ben bu durumu 28 Şubat'ın değişik bir versiyonu olarak yorumluyorum. Eskilerden örnek vermek suretiyle, 28 Şubat sürecinin uzantısını yaşama geçiriyorlar. Demirel bu konuda çok deneyim geçirdi. AKP'ye benim başıma gelenler sizin de başınıza gelmesin, yapılması gerekeni siz yapın, onlara ihtiyaç kalmasın' demek istiyor" dedi. "Ama görünüyor ki, muktedirler bir türlü akıllanmıyor. Deneyimsizlik, ileriyi görememek, bu minval sıkıntıları da beraberinde getiriyor. Aslında 'Anayasal düzeni değiştirmeye teşebbüs'ü cezalandıran maddeler uyarınca gereğinin yapılması gerekir". Hasançebi: "Sivil paşanın tehdidi" Yazar Hüseyin Hasançebi'nin yorumu ise Kenan Evren'in "hızla Batlılaşmış" olması: "Batı devleti yeniyi kurtarıp sürdürmek için eskiyi itiraf eder. Suçlu, başkan da olsa, bakan da olsa fark etmez, tutup kulağından teşhir eder. Niçin? Aynı suçu sürdürebilmek için. Biz Batı devletinin bu 'erdem'ine hayranız ve oraya kavuşmak için zaten bugün milletçe seferberlik halindeyiz.İlk meyvesini aldık bile. Kenan Evren suçunu itiraf etti! 'Biz derin devlettik; 12 Eylül müdahalesini bu kimliğimizle yaptık' dedi. Bilmiyorduk, öğrendik!Ama paşa Batılılaşmış ya, eklemeyi de unutmamış: 'Artık devri değişti, kimse derin devletten müdahale beklemesin'.Bu ne cürettir Allah aşkına. Ordunun başına 'derin devlet' diyor. Hani AB normlarına uymuş, MGK'yı 'sivil' yapmıştık. Anlaşıldı, Derin Devlet hala işbaşında fakat 'sivilleştirilmiş' emekli paşalar üzerinden konuşuyor. Bilelim de...Sivil Paşa tehdit de ediyor bizi. Müdahale etmezler imiş. Ama Derin Devlet'in realite olduğunu da bilmeliymişiz. Ne demek bu? Siz ordasınız ama unutmayın, Derin Devlet de burada."Derin Devlet"e karşı Derin Mücadele! O zaman biz de atalım sivil paşayı durduğu yere, REALİTE Derin Devlet'in kendisi ile konuşalım: Gene ne haltlar işliyorsun? İncirlik'i genişletip ABD'ye vermekten amacın nedir? Kürt kartını oynayarak nereye varmak istiyorsun? Şu yakın geçmişi de bir konuşsak mı, ne dersin? Binlerce faali belli fakat faili meçhul sen de mi? İçinizden çok az adam harcadınız, cinayet sayısından daha az, ötekiler nerde? Bu Derin Devlet'i halkın halletmesi lazım. Derin bir mücadele lazım. Bu tarihi bir hesaplaşmadır, önce yapılması, sonra yazılması lazım. Kenan Evren aba altından sopa göstermek istiyor. Anlaşılması lazım. Derin devlet kendini yeni maceralara hazırlıyor, ilgilenenlerin de hazırlık yapması lazım. 600 bin insanı işkenceden, zindandan geçiren bu Derin Devlet'e bu zulmü görenlerden bile biat var. Demek ki önce kadın gibi kadın, adam gibi adam olmak, 'biz adam olmayız' diyen üstadı yanıltmak lazım". Can: "Evren suçunu itiraf etti" 78'liler Vakfı Başkanı Celalettin Can da Kenan Evren'in "suçunu itiraf ettiğini" belirterek "Askeri darbeye maruz kalmış pek çok ülkede yeniden demokrasiye geçirilirken darbeciler yargılanıp mahkum edildi. Bizim darbecilerse 25 yıl sonra marifetleri ortadayken işledikleri suçlarla övünebiliyorlar. Bu da bizim toplumumuzun ayıbı ve suçu" dedi. "Kenan Evren ve diğer darbeci generaller hükümete bağlı, maaşlı birer görevliydiler. Görevleri ülkeyi korumaktı. Ama onlar hükümetten, parlamentodan, toplumdan hatta ordunun geniş kesiminden gizli olarak darbe yaptı ve bunu da derin devlete dayanarak gerçekleştirdi. Bu Anayasal bir suçtur ve sorgulanmalıdır". Açık terör rejimi Can sözlerine şöyle devam etti:"Türkiye'de 80 öncesi olaylarda 5 bin kişi öldü. Darbeden sonra Cumhuriyetin temel kurumları; Cumhurbaşkanlığı, Anayasa, parlamenter düzen ortadan kaldırıldı. 1 milyon insan göz altına alındı, 50 kişiyi astılar, milyonlarca kitabı yaktılar, binlerce insanı memurluktan attılar, 2 milyona yakın kişiyi fişlediler. Bütün bunları 1080-83 arasındaki 'açık terör rejimi' eşliğinde yaptılar. Bunların sonucu olarak Türkiye'nin ekonomisi IMF'ye dış politikası Pentagon'a iç siyaseti "derin devlet"e bağlandı. İşte Türkiye'nin geldiği nokta. Ekonomik ve siyasal anlamda çıkmaz, kaybedilmiş bir gençlik, iradesiz bir toplum, umutsuz bir halk... Türkiye darbeci generalleriyle yüzleşmeden ne demokratikleşebilir ne de huzur bulabilir".(AK/EÜ)
http://www.bianet.org/php/yazdir.php?DosyaX=../2005/04/04/58013.htm