Oy ve Ötesi’nden Sercan Çelebi Açık Gazete’de konuğumuzdu. Oy ve Ötesi Derneği güvenli, şeffaf ve demokratik bir seçim bilincinin yerleşmesi için çalışan, tamamen gönüllülerden oluşan ve tarafsız, bağımsız bir sivil toplum kuruluşu. Sercan Çelebi ile Oy ve Ötesi’nin önümüzdeki seçimlere yönelik hazırlık ve çalışmalarını, daha önceki seçimlerde edindikleri deneyimi ve bu önümüzdeki seçimin Türkiye için hayati önemini konuştuk.
Sercan Çelebi, Oy ve Ötesi’nin önümüzdeki 7 Haziran genel seçimlerinde seçim güvenliğini sağlamak üzere sandık başlarında gözlemci konumunda bulunacak gönüllüler için yaptığı çağrıyı tekrarladı.
Bu program 7 Haziran’a kadar birlikte, çeşitli aralıklarla yapacağımız seçim güvenliği konulu programların ilkiydi.
Oy ve Ötesi hakkında daha fazla bilgi almak için ve gönüllü olarak başvurmak için: http://oyveotesi.org/
İndirmek için: mp3, 24.9 Mb.
9 Nisan 2015 tarihinde Açık Radyo’da Açık Gazete programında yayınlanmıştır.
Açık Gazete’nin podcast servisine ulaşmak için tıklayın.
***
Ömer Madra: Açık Gazete programı devam ediyor. Sercan Çelebi konuğumuz, Oy ve Ötesi girişimi mi diyeyim bunun adına?
Sercan Çelebi: Artık dernek olduk.
Can Tonbil: Hoş geldiniz!
SÇ: Merhabalar hoş bulduk!
ÖM: Aslında Türkiye çapında dolaşıyorsunuz, yoğunsunuz biliyoruz, iş nereye gidiyor, ne durumdayız?
SÇ: Yoğunluk hepimizin diye tahmin ediyorum, artık seçim atmosferine girmiş durumda ülke. Öncelikle bu milletvekili adaylarının listeleri açıklanıyordu, artık yavaş yavaş sandığa geliyor dikkatler. Oy ve Ötesi bu seçimde çalışmalarını 45 ile yayacak. Dolayısıyla çalışmalarımızı mümkün olduğu kadar yerele indirgemeğe çalışıyoruz. Ben daha yeni Güneydoğu’dan geldim, Diyarbakır-Mardin civarındaydık, ondan sonra Urfa ve Antep’te çok başarılı çalışmalarımız oldu. Nisan ayının sonuna kadar hedeflediğimiz 45 ilin tahmin ediyorum tamamında birinci toplantıları çoktan bitirmiş olacağız, ikinci toplantılarla beraber eğitimlerimiz başlamış olacak. Bu çalışma yerel sahiplenmeye çok önem verilmesi gereken bir çalışma, yani oradaki kişilerin bu işi hakikaten sahiplenip götürmesi lazım. Bugüne kadar İstanbul’da ve 6 ilde faaliyet göstermiş olan Oy ve Ötesi tahmin ediyorum 7 Haziran’da 45 ilde çok önemli bir varlık gösterecek ve yine çok büyük bir fark yaratacak gibi duruyor.
ÖM: 45 ili neye göre seçtiniz? Yani olanaklar mı belirleyici?
SÇ: Tabii burada bir kaynak planlaması yapmak gerekiyor, bir önceliklendirme yapmanız gerekiyor çünkü orada organize ettiğiniz gönüllülerin arkasında durabilmeniz lazım gerek eğitim anlamında, gerek seçim gününde sahip çıkabilmek ve onları gerçekten büyük ve işler bir sosyal ağın parçası yapabilmek için. Biz burada aslında ilçeler üzerinden gittik, Türkiye’nin 970 ilçesinin en büyük 100’ünü aldık seçmen sayısı açısından. Bunlar toplam seçmen sayısının %51’ine denk geliyor. Bu büyük ilçelerin üstüne bir de kritik dediğimiz birinci ve ikinci siyasi parti oy farkının %3’ün altında olduğu, yani sandık başında yaşanabilecek en ufak aksaklıkların doğrudan milletvekili sayısına ve seçimlere yansıyabileceği ilçeleri aldık, bu kritik ilçeleri aldık. Burada herhangi bir parti gözetmeden bu ayrımı aldık, çok önemli, yani birinci ve ikinci siyasi parti hangisi olursa olsun ufak farklılıkların sonucu doğrudan etkileyebileceği 62 ilçe, toplamda 162 ilçe etti. Dolayısıyla 7 Haziran’da biz toplam seçmenlerin %62’sine dokunmayı hedefliyoruz.
ÖM: Toplam kaç ilçe var?
SÇ: 970 ilçe var Türkiye’de, bizim hedefimiz 162’si ama bununla beraber seçmenlerin %62’sini hedefliyoruz.
ÖM: İlçelerin büyüklüğü burada rol oynuyor herhalde?
SÇ: Neredeyse Türkiye’nin en büyük 150 ilçesindeyiz. Seçmen sayısı anlamında baktığınız zaman tahminen 40-45 milyon arası kişi oy kullanacak bu seçimlerde, Oy ve Ötesi organizasyonu da 25 milyon civarı, belki 30 milyona kadar oyun gözlemciliğini ve tarafsızlığının ve şeffaf bir süreçle sonuca yansıdığının takipçisi olacak.
ÖM: İlginç! Peki nasıl görünüyor son bu yeni geldikten sonra Anadolu’daki yani Türkiye’deki durum?
SÇ: Halk bizi açıkça söylemek gerekirse beklentilerimizin üzerinde bir ilgiyle karşılıyor, çünkü yaptığımız iş aslında çok kolay bir iş değil. Yani siz bir taraftan kişileri siyasi süreçlere dahil etmeye çalışıyorsunuz ama dahil etmek istediğiniz kişiler gerçekten sistem için bağımsız, o taraf olmanın zehrini henüz yutmamış insanlar. Dolayısıyla bu insanları bulmak, onları ön plana çıkarmak, onlara sorumluluk vermek ve Oy ve Ötesi değerleri etrafında hareket edecek şekilde organize etmek çok kolay değil. Başında biraz endişeliydik ama ondan sonra saha toplantılarını yapmaya başladıktan sonra, yerelde faaliyet gösteren STK’larla kendi gönüllülerimizin hemşerileriyle ‘hadi hemşerim’ kampanyamız çerçevesinde tanıştıktan sonra gerçekten çok enerjik, çok genç, çok iyi niyetli insan gruplarıyla tanışıyoruz her gittiğimiz yerde. Doğu Anadolu’da, Güneydoğu Anadolu’da, Karadeniz bölgesinde, İç Anadolu’da gerçekten çok güzel çarklar dönüyor, büyük çarklar dönüyor. Ben 7 Haziran seçimlerinin hem Oy ve Ötesi için organizasyon anlamında, hem de Türkiye’de sivil toplumun sonuca yönelik projeleri anlamında, gerçekten fark yaratan projeler anlamında çok güzel bir örnek olarak tarihe kazanacağını düşünüyorum.
ÖM: Nasıl buluyorsunuz oradaki yerel bu konuda çalışacak olan dinamik unsurları?
SÇ: Üç tane temel kaynağı aslında Oy ve Ötesi’nin bununla ilgili; en güvendiğimiz ve aslında en iyi çalışan kaynak bugüne kadar Oy ve Ötesi’nde görev almış 45 bin kişini tanıdıkları. Bununla ilgili yaklaşık 3 hafta önce ‘hadi hemşerim’ diye bir kampanya başlattık. Herkes Anadolu’nun farklı yerlerinde bu hedeflediğimiz 45 ilde kimi tanıyorsa sosyal çevresinden, iş hayatından onlara Oy ve Ötesi’ni anlatıp kendileri bugüne kadar bu işleri neden yaptıklarını söyleyip, onları heyecanlandırıp sistemimize yönlendiriyor. Bu ‘hadi hemşerim’ kampanyası birinci kanalımız ve en iyi işleyen kanallarımızdan bir tanesi sosyal medya çağrıları. Hedefli sosyal medya kampanyalarıyla buralardan gönüllüleri sisteme katmaya çalışıyor. Üçüncüsü de yine aynı şekilde bugüne kadar 30’a yakın STK’ya genel merkez seviyesinde, yönetim kurulları seviyesinde çağrıda bulunduk kendileriyle toplantılar yaptık, seçim güvenliğinin bir ortak nokta olduğunu anlattık. Onların sosyal ağlarını da benzer şekilde tanışma toplantılarımıza davet ediyoruz. Yönetim kurulunun katıldığı bölge sorumlularının katıldığı ilk toplantıda onlara Oy ve Ötesi’ni anlatıyoruz, hedeflerimizi, bugüne kadar yaptıklarımızı, 7 Haziran için başarmak istediklerimizi anlatıyoruz. Oradan onları heyecanlandırmaya ve aramıza katmaya çalışıyoruz. Şu ana kadar bu 3 kanal çok iyi çalıştı ama bir şeyin altını çizmek lazım, günün sonunda Oy ve Ötesi’nin başarısı da, olduğu şey de gönüllülerin aktivitelerinden ve onların eforlarından geçiyor. Yukarıda bir yerlerde bir çark kendi kendine dönmüyor! Dolayısıyla bize bugüne kadar destek verenler ne kadar işin içinde olursa, bunu ne kadar sahiplenirse 7 Haziran günü de bir o kadar başarılı olacak.
ÖM: Esas olarak sandık gözlemciliği ya da eski deyimiyle müşahitliğinin düzgün bir şekilde çalışması ve seçimin de hilesiz, hurdasız, mümkün olduğu kadar yapılabilmesine yönelik bir şey. Bir de resmi temsilci, partilerin resmi temsilcileri sandık başında bulunmasıyla ilgili de bir başka konu var ki onun da başvuru süresi de yakında doluyor galiba. O konuyla ilgili de çalışıyor musunuz?
SÇ: Hayır çalışmıyoruz. Aslında bu ikisini birbirinden çok net ayırmak lazım. Seçim –kanununda değil ama- yönetmeliğinde şöyle bir değişiklik yapıldı, eskiden bölgelerdeki muteber denilen itibarlı kişiler, genellikle öğretmenler ilçe seçim kurulları tarafından sandık başlarında olacak şekilde görevlendiriliyorlardı. Bu sene YSK siyasi partilerden listeler istedi ve siyasi partilerden gelecek listeler üzerinden kura sistemiyle sandık kurulu başkanlarını belirleyecekler. Bunun için de siyasi partilerin şu anda o listeleri toplama çalışmaları var. Bildiğim kadarıyla bunun son tarihi de 14 Nisan. Farklı STK’lardan ve organizasyonlardan bu listeleri oluşturmakla ilgili çağrılar yapıldı ama Oy ve Ötesi’nin en hassas olduğu noktalardan bir tanesi gönüllü bilgilerini kimseyle paylaşmamak ve herhangi bir siyasi partinin insan kaynakları ajansı olarak davranmamak açıkçası. Dolayısıyla bağımsız derneklere böyle bir hak verilene kadar sandık kurulu başkanı yerleştirme hakkı veya başvurma hakkı verilene kadar Oy ve Ötesi’nin bu tarafta kesinlikle bir aktivitesi veya bir organizasyonu olmayacak. Bizim müşahitlerimizi tamamen tarafsız ve tamamen bağımsız, en önemli kırmızı çizgilerimizden bir tanesi burası. Dolayısıyla bizim yaptığımız organizasyon sadece müşahitlik organizasyonu. Gönüllü bilgilerinin bizim sistemimizde toplanacağı herhangi bir şekilde siyasi partilerle paylaşılmayacağı ve sistem sonuçlarımız, yani yaptığımız çalışmaların sonuçları bütün kamuoyuyla, bütün siyasi partilerle paylaşılıyor olacak.
ÖM: Peki bu sandıkların görevlileri meselesi de ama ayrıca önem taşıyan bir şey seçimin güvenli bir şekilde yapılabilmesinde. Orada ne yapılabilir? Ne yapılmalı?
SÇ: Aslında bir adım geriden başlamak lazım. Yani bu sandık güvenliğinden biz ne kastediyoruz veya bu çalışmalarla neyi sağlamaya çalışıyoruz? Son üç seçimdir, yani gerek yerel seçimlerde, daha sonra cumhurbaşkanlığı seçimlerinde, Yalova’da tekrarlanan seçimlerde Oy ve Ötesi organizasyonu çok kritik bir gözlemi var o da şu, gerçekten seçim günü şaibeye yer vermeyecek şekilde gerçekleşmesi, sandık başında bulunan kişilerden ve oradaki denge denetleme mekanizmalarından geçiyor. YSK başkanı Sadi Güvenir’in de benzer bir açıklaması var, yani Türkiye seçim kanunu anlamında, seçim sistemi anlamında, gerek bilişim alt yapısı olsun, gerek yazılımsal ve yönetmelik alt yapısı olsun aslında birçok gelişmekte olan ülkenin önünde olan bir ülke. Dolayısıyla alt yapısal anlamda bu seçimleri doğru yürütmeye hazırız ama çok kritik bir varsayımı var bu sistemin o da şu, aday gösteren siyasi partilerin sandık başında benzer miktarlarda ve benzer yoğunlukta temsil edileceğini varsayıyor. Biz şimdi üçümüz burada aynı siyasi partinin üyesiysek ve sandığa birlikte bakmaya çalışıyorsak tabii ki orada inisiyatif kullanacağımız, yönlendirebileceğimiz alanlar oluyor. Dolayısıyla bizimle beraber burada başka siyasi partilerin temsilcileri sandık kurulu üyesi olsun veya sandık müşahidi olsun bulunması gerekiyor. Gözlemlerimiz şu ki, maalesef bugüne kadar bu denge sağlanamadı, denge sağlanamadığı noktada da sandık başı organizasyon yapan partilere aslında haksız bir avantaj sağlanmış oluyor. Oy ve Ötesi’nin bağımsız müşahitleriyle dengelemek istediği alan tam da bu. Sandık başında farklı siyasi partilerin organizasyon yeterli olmadığı noktada gönderdikleri insan olsun veya o gönderdikleri kişilerin seçimle ilgili eğitim seviyesi olsun Oy ve Ötesi bir denge mekanizması olarak devreye giriyor. Oraya bağımsız, tarafsız, eğitimli ve sadece yasalar ile yönetmelikler çerçevesinde hareket edecek, gerektiğinde müdahale edecek, itiraz hakkını, şikayet hakkını kanunda tanınmış olan bu tarz müdahale hakkını kullanacak gönüllüler yönlendiriyor. Biz 3 seçimdir bunu yapıyoruz. Temelde de açıkçası şöyle bir gözlemimizi paylaşmamız lazım, bazen medyaya yansıyan, özellikle seçim günüyle ilgili seçim sistemiyle ilgili yazıları okuduğumuzda biraz dehşete düşüyoruz çünkü sanki bilinçli olarak insanlar bunun böyle çok karışık, çok komplike ve kesinlikle kontrol edilemez bir sistem olduğuna ikna edilmeye çalışılıyor. Bunun çok negatif bir etkisi var çünkü insanlar bilmediği şeylerden korkar, bu bilinmez ve karışık aksettirildiğinde gerçekten sürece katkıda bulunmak isteyen, katkıda bulunabilecek olan insanlar bu sistemden uzak tutuluyor. Oy ve Ötesi o karışık, o toz ve gaz bulutunu alıp kişilerin gerçekten bir katma değer sağlayabileceği bir sisteme döküyor. O sistemin iki tane bacağı var, birincisi sandık başında bağımsız müşahit olmak, dolayısıyla oy verme süreçlerini kontrol etmek, ikincisi de sandıklar kapandıktan sonra sonuçlar YSK’nın sistemine girdiği noktada YSK’nın sayım sistemi olan Seçsis’in bir sağlamasını yapmak. En çok karşılaştığımız sorulardan bir tanesi bu “tamam biz sandıklara bakacağız ama sonra arka tarafta ne oluyor?”
ÖM: Ben de onu soracaktım.
SÇ: Arka tarafta bir şey olmadığını garanti altına alıyoruz çünkü sandık sonuç tutanaklarının birer kopyası Oy ve Ötesi merkezine geliyor, kendi yazılımımızla bunları aynı YSK gibi bizler de topluyoruz. İtiraz süreleri içinde, yani geçen seçimde bunu 12 saat içinde yaptık, umarız bu seçimde de benzer süratte yapabileceğiz, 12 saat içinde biz yayınlanan resmi sonuçlarla sandık başı sonuçlarının hepsini tek tek karşılaştırıyoruz. Dolayısıyla arka tarafta herhangi bir sapma varsa, sistematik veya bireysel bir kaydırma varsa bunu anında tespit edebiliyoruz. Sonuç tutanakları da bizde olduğu gerekli yasal süreci başlatacak alt yapıyı bütün kamuoyuyla ve siyasi partilerle paylaşmış oluyoruz.
ÖM: Bu önemli.
SÇ: Dolayısıyla seçim günün değer zinciri açısından baktığınız zaman yani hem gün içinde olanlar hem de ‘arka planda’ olanlar bağımsız bir STK’nın kontrolü altında oluyor. Tek ihtiyacımız olan bu sandık başlarında duracak, sürece bu çerçeveden bakabilecek yani sistemin güvenilirliği çerçevesinden bakabilecek bağımsız ve kendini bu işe adamış gönüllüler ve şu anda da onun çağrısını yapıyoruz.
CT: Olayın bilinmezliği insanı korkutuyor ama olayı basite indirmek de biraz sinirlendiriyor galiba. Yani elektrik kesintilerini kedilere bağlamak gibi argümanlar havalarda uçuştuğu zaman insan birazcık sinirleniyor.
SÇ: Kesinlikle öyle.
CT: Geçtiğimiz 3 seçim demiştiniz, 3 seçimdir Oy ve Ötesi devam ediyor çalışmalarına. Peki Oy ve Ötesi’ne gönüllü olarak katılan insanların sayısındaki oran nedir? Yani bir artış var mı?
SÇ: 30 Mart yerel seçimlerinde 34 bin’e yakın gönüllü başvurusu aldık İstanbul’da 4 ay içerisinde bu kişilerle toplandık, 28.500’ü sandık başlarında görev aldı. Geri kalanlar da ilçelerde dublikeler vardı, aynı yerden görev almak istiyorlardı, vs. Görev alacağını söyleyenlerin %97’s sandık başlarına gitti.
CT: Evet büyük bir oran.
SÇ: Organizasyonun en büyük başarılarından biri budur bence. Yani klavye silahşörlüğünün ötesine geçen, “ben burada var olacağım” diyen neredeyse herkes yani %97’si sandık başlarında görev aldı. Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde bu oranlarda çok büyük düşüş oldu, yani neredeyse yarı yarıya bizim gönüllü sayılarımız düştü. Bir çok faktör etkiliydi burada bizce, yani adaylardan memnun olmayanlardan tutun da seçimin yaz ortasına gelmesine, biraz seçim sistemiyle ilgili az önce sizin söylediğiniz komplikeleştirme iddialarına ve “gidiyoruz bakıyoruz ama ne oluyor?” önyargılarına kadar bir çok faktör burada ilgili oldu, gönüllü sayımız burada yarıya kadar düştü. Biz organizasyon ve yönetim olarak konuya biraz şöyle yaklaşıyoruz, yapabileceklerimizin yani yönetim olarak bizim sürece katabileceğimiz en önemli nokta organize olmak istediğimiz yerlerdeki yönetim kadrolarını belirlemek. Nedir bunlar? Bölge sorunları için sorunları ve o gerekli alt yapıyı belirlemek. Onun ötesinde bu sorunlar seviyesinde ve sandık sorunları seviyesinde gönüllülerimizin talebi gerçekten yarabilecekleri düşündükleri farktan gelir. Yani bu seçimde sandık başlarında durarak, o sandık başında yaşanabilecek şaibeli iddiaların önüne geçerek dünyalarını nasıl değiştirebileceklerine inanmaları kaç kişiyle bu organizasyonu yapabileceğimizin en temel belirleyicisi olacak. Biz neden tekrar işimizi gücümüzü bırakıp ve bütün bu riskleri alıp bu organizasyonu yapıyoruz? Çünkü gerçekten 7 Haziran’da Türkiye’yi ve belki önümüzdeki 10-15 seneyi etkileyecek çok kritik bir yol ayrımlarının beklediğini düşünüyoruz. HDP’nin meclise girip girmemesi, iktidar partisinin bu noktadan itibaren anayasayı değiştirip değiştirmeyeceği gibi o kadar kritik yol ayrımlarından geçiyoruz ki kişinin siyasi tercihi veya yakın olduğun ideoloji ne olursa olsun bu kararın, sandıktan çıkacak olan kararın kesinlikle şaibelerden ari bir şekilde çıkması lazım. Şahsi görüşüm, 7 Haziran organizasyonu cumhurbaşkanı organizasyonuna hiç benzemeyecek, orada yaşadığımız gönüllülük kaybını bu sefer bu seçimde geri kazanacağımızı düşünüyoruz ki 30 Mart’tan cumhurbaşkanlığına doğru kaybettiğimiz bir çok gönüllüyü tekrar aradığımız zaman “bu sefer görev alacağım” diyor.
CT: Bu güzel bir haber.
ÖM: Evet. Hatta bazı arkadaşlarımızın da yazdıkları gibi “bu seçim o kadar kritik bir önem arz ediyor ki belki bir daha da uzunca bir süre oy kullanamayabiliriz, son oy kullanmamız olabilir” diye yazanlar bile oldu. Yani belki biraz abartma payı da olabilir ama çok kritik bir önem taşıdığı kesin.
SÇ: Ateş olmayan yerden duman çıkmıyor; yani ülkenin gidişatına baktığınız zaman özellikle hukuksuzluk anlamında, hukukun üstünlüğü ilkesinin her geçen gün biraz daha çiğnendiği bir noktada insanların kafalarında seçim sistemiyle ilgili, oy vermeyle ilgili ya da en azından demokratik bir oy vermeyle ilgili tereddüt olması çok doğal. Oy ve Ötesi vb. organizasyonlar yani sivil toplumdaki bu kıpırdanma ve düzene karşı, yanlış gördüğümüz şeyleri düzeltmeyle ilgili yapılan çalışmalar bence bu gidişatın önünde böyle ufak ufak setler oluşturacak. Tereddüdü çok iyi anlıyoruz, benzer tereddütleri biz de yaşıyoruz. Dediğim gibi hiçbirimiz siyasetçi değiliz veya geçmişimizde bu tarz aktiviteler yok, neden buraya geldik? Yanlış gördüğümüz şeyleri toparlamak ve buraya katkıda bulunmak üzere hepimiz bir araya geldik. Seçim bunların sadece bir parçası, bunun gibi toplumda bireylerin bugüne kadar dokunmadığı ama bir araya geldiği zaman çok büyük farklar yaratabileceği bir sürü konu var. Eğitim bunlardan biri ve hukuk, sağlık gibi bir çok konuda hayatlarını bundan izole kurmuş olan bireyler bir araya geldikçe ben eminim o korkular da yavaş yavaş ortadan kalkacak.
ÖM: Biraz önce Bengi Akbulut’la da konuştuğumuz gibi müştereklerin korunabilmesi üzerinde şey yapılabilmesi. Ben bir de başka bir şey soracağım, az önce bahsettik sonuçların denetlenmesi açısından Seçsis denilen sistem, mesela bir ara bu Seçsis’in bayağı manipülasyona açık olduğuna dair bazı yazılar çıktı, bir tanesi Radikal’de Ezgi Başaran’ın. Seninle şimdi konuştuğumuzda bunun o kadar da önemli bir şey yaratmayabileceği gibi, bir iyi denetim yapılırsa o kadar büyük bir sorun yaratmayabileceği sonucuna varabilir miyiz?
SÇ: Burada çok net olmamız lazım, Seçsis’in denetlenmemesi bence çok büyük bir sorun. Yani bir ülkenin sonuçta kaderini belirleyecek olan seçim sonuçlarını yayınlayacak olan resmi yazılım mutlaka denetleniyor olmalı, bir sertifikasyon sürecinden geçiyor olmalı. Bunun olmadığı bir ortamda Seçsis’in sertifikasyonu yok diye koltuklarımızda oturmayacağız. Benim söylediğim gerçeklik şundan ibaret, kediler trafoya girdiği zaman neden sorun oluyor veya elektrikler kesildiği zaman neden sorun oluyor? Çünkü o ortamda yapılabilecek hukuksuzlukların eğer arka tarafta bir kontrol mekanizması yoksa yani o noktada sandıklar çalınıyorsa, o noktada kutuların içinde olmaması gereken oyları atıyorsa ve daha sonra bunlar ilçe seçim kurullarında yine takip olmayan bir ortamda manipüle edilip değiştiriliyorsa bu gerçekten çok büyük bir sorun. Çizdiğim tabloda Oy ve Ötesi gönüllüleri gibi sürece hakim ne yaptıklarını bilen sandık sonuç tutanaklarını toplayıp Oy ve Ötesi merkezine getirebilen insanların varlığından bahsediyorum. Eğer bu kişiler oralarda varsa, bu süreçlere sahip çıkıyorlarsa eğer, arka tarafta yapılabilecek manipülasyonu kontrol edebiliyoruz ve gerekli yasal süreçleri başlatabiliyoruz.
ÖM: Bu çok önemli.
SÇ: Dolayısıyla ortada risk var mı? Evet var, eğer süreç ve kişiler denetimsiz bırakılırsa siyasi partiler üzerinden veya organizasyon bağımsız organizasyonlardan biz tabii ki bunun Oy ve Ötesi üzerinden olmasını tercih ederiz. Çünkü sonuçta gördük ki bu organizasyonu en verimli yapabilen -siyasi partileri de işin içine dahil ediyorum- ve gönüllüleri sandık başında o inançla tutabilen en fazla tutabilen organizasyon Oy ve Ötesi. Dolayısıyla 7 Haziran gibi kritik bir seçimde biz bu işe talibiz ve bunu yapmak için desteğe ihtiyacımız var ve bu bir destek çağrısı. Ama siyasi partiler üzerinden bunu yapmayı tercih edenler de olabilir, yolları açık olsun, siyasi partiler de bunu yapsınlar ama mutlaka ve mutlaka o denge sürecinin bir parçası olsunlar ve sahipsiz bırakılan ortamlarda evet trafoya giren kedilerde, evet denetlenmeyen Seçsis’de bir sorun olabilir ve o sorun hepimizin önündeki 10-15 yılını etkileyebilir.
CT: Oy ve Ötesi’nde gönüllü olmak isteyen insanlar nasıl iletişime geçecekler? Bir de gönüllü olduktan sonra bir eğitim verilmesi lazım galiba, bu ya da benzer işlerin nasıl yapılacağına dair ufak bir bilgilendirme yapılması lazım. Bu süreç nasıl işleyecek?
SÇ: Çok teşekkürler. www.oyveotesi.org bizim hem bugüne kadar yaptıklarımızı anlattığımız, hem sistemi anlattığımız hem de gönüllülerin kayıt olabileceği en önemli nokta. Bu adrese girip hangi ilde, hangi ilçede, hangi okulda görev almak istiyorlarsa buradan gönüllü kayıtlarını yaptırabilirler. Kendilerini bekliyoruz. Eğitim çok önemli, dediğim gibi Oy ve Ötesi’nin belki de en önemli başarılarından bir tanesi sadece oraya gönüllü yönlendirmek değil sürece hakim gönüllüler yönlendirmek. Nisan’ın üçüncü haftasından itibaren eğitimlerimiz başlıyor, 18 Nisan’da benim 32. doğum günümde Beşiktaş’ta bir eğitimimiz var. 32. doğum günümü 4 saat sandık müşahidi eğitimi vererek geçireceğim. Beşiktaş’ta bu eğitim başlayacak. Sosyal medya hesaplarımızı takip ederek eğitimlerin zamanlarını da gönüllüler takip edebilir, sadece kendi gönüllülerimize değil süreçle ilgilenen bağımsız olarak bu işi yapmak isteyen, bağımsız gözetmenlik yapmak isteyen kişilere de eğitimlerimiz kesinlikle açık. Oy ve Ötesi’nin 3 temel eğitim kanalı olacak, bir tanesi yüzyüze eğitimler, Cumartesi Antalya’da da bir tane eğitim var, 11 Nisan Cumartesi Antalya’da olacağım. İzmir ekibi şu anda bizi takip ediyor biliyorum, onlarla da önümüzdeki birkaç hafta içinde ilk büyük eğitimi yapacağız, daha sonra Beşiktaş’ta. Bu yüzyüze eğitimlerde bugüne kadar 10 bin’e yakın insanı eğittik aynı şekilde elimizden geldiği kadar ve gücümüz yettiği kadar devam edeceğiz. İkinci temel kanal eğitimleri aynı zamanda canlı yayınlıyoruz, dolayısıyla Youtube kanalından Oy ve Ötesi’nin bu eğitimleri canlı takip edilebiliyor. Son olarak bu eğitimleri yetişemeyen, vakti olmayan gönüllülerimizin daha sonra kendilerine uygun olan zamanlarda takip edebilmeleri için hem videolarımız oluyor, eğitim videolarını internet sitemize yüklüyoruz, hem de aynı zamanda yarattığımız rehberlerle, kitapçıklarla, hap dökümanlarla bu sürece hakim hale gelebiliyorlar.
ÖM: Son olarak ben de şunu sorayım, biraz önce bazı siyasi partilerin etrafında da, onlarla da işbirliği yaparak bu denetim mekanizmasını pekiştirmeyi amaçlayan mesela Demokratik ve Güvenli Seçim Girişimi gibi STK’lar var. Onlarla bir işbirliği ya da ortak bir çalışma oluyor mu?
SÇ: Olmuyor Ömer bey. Çünkü bizim çok hassas olmamız gereken bir nokta var o da siyasi partilere eşit mesafede duruşumuz. Bugüne kadar bu işbirliklerine çok kafa yorduk ve çok mesai harcadık, en başarılısı ve bizi en çok mutlu eden bu süreçte Sandık Başındayız ekibiyle İstanbul’dan yola çıkan ve binlerce gönüllüsü olan ama benzer değerler etrafında bu işi yapan yani bağımsızlık ve tarafsızlık etrafında bu işi yapan Sandık Başındayız ekibiyle hem 30 Mart yerel seçimlerinde çok iyi bir işbirliği gerçekleştirdik hem de önümüzdeki seçimlerde artık bu iki organizasyonu birleştirdik. Çünkü aklın yolu bir; bölünerek değil birleşerek çoğalacağız. Ama iki nokta var ki bizim işbirliklerimizde çok karar verici, bunlardan bir tanesi gerçekten siyasi partilerden bağımsız olmak. Dolayısıyla herhangi bir STK çağrısı bir siyasi partiye yakınsa veya onun adına bir iş yapıyorsa Oy ve Ötesi’nin o çağrıya cevap vermesi mümkün olmuyor. Tabii değerler ve şeffaflık altında da mutlaka birliktelik olması gerekiyor. Biz bütün işbirliklerine açığız bu iki çizgiyi geçmediği sürece.
ÖM: Sandık Başındayız adlı kuruluşla zaten bir birleşme oldu diyorsun?
SÇ: Tabii. Oradan o kadar büyük bir güç ve kan geldi ki bize, gerçekten belki bu süreçte verdiğimiz en doğru kararlardan biri, bizi en çok mutlu eden noktalardan bir tanesi bu işbirliğini yapabilmiş olmak. Sivil toplumun bir arada hareket edebildiğini göstermek gerçekten çok önemli bir mesaj, umarım bu mesaj siyasiler tarafından da alınıyordur.
ÖM: Bu kadar yoğun, özellikle seçim öncesi çok yoğun geçtiği işte biraz önce sözünü ettiğin gibi Antalya’da, İzmir’de, vs. yüzyüze eğitimler işleri aksatmıyor mu?
SÇ: Kendi işleri mi?
ÖM: Evet.
SÇ: Ben işlerimi bıraktım artık benim işim Oy ve Ötesi. Şöyle hepimiz gönüllü olarak çalışıyoruz, yani biz buna 8 arkadaş olarak başladık. Hepimiz profesyonel iş sahibi insanlardık ama o kadar önemli bir nokta olduğunu düşünüyoruz ve o kadar inanıyoruz ki buna iş olarak tanımladığımız şey artık bizim için Oy ve Ötesi. Başarı olarak tanımladığımız şey gerçekten 7 Haziran’da bu organizasyonun hak ettiği yere gelmesi. Benim bütün zamanımı, zamanımın % 120’si (!) şu anda Oy ve Ötesi’ne gidiyor. Benim burada çalışan, çok özveriyle çalışan merkezde 50’ye yakın insan var. Bölge sorumluları, bilişim sorumluları, iletişim sorumluları, işimizi gücümüzü bıraktık, gecelerimizi, hafta sonlarımızı ve tabii ki hepimiz işlerimizi bırakmadık ama en azından gecelerimizi ve hafta sonlarımızı Oy ve Ötesi’ne adıyoruz. Binlerce insanı burada örgütlüyoruz, binlerce insana bir sorumlulukla cevap vermemiz gerekiyor ve bu sorumluluğun gereği olan özveriyi de sonuna kadar göstereceğiz.
ÖM: Bittikten sonra eski işlerinize mi döneceksiniz yoksa başka bir şey var mı?
SÇ: Bakalım onu göreceğiz, 8 Haziran’da bizi nasıl bir Türkiye bekliyor? Biz bu tecrübeden ne alarak çıkacağız? Gönüllülerimiz veya bu organizasyonda bizi yalnız bırakmayan insanların talepleri hangi doğrultuda olacak? Biraz bunların kombinasyonu bunu şekillendirecek ama önemli olan 7 Haziran’da bu organizasyonun gerçekten başarılı olması. 8 Haziran’da tartıştığımız konuların içinde 100 birim şey tartışacaksak 1 birim bile seçimle ilgili tereddüt olmaması. Burada bir parantez açmak istiyorum, şu çok önemli yani seçim sisteminin şeffaflığı başka bir şey, seçim gününün güvenliği bambaşka bir şey. Şu ana kadar sizlerle konuştuğumuz herşey seçim günüyle alakalı. Yani Oy ve Ötesi çalışmaları seçim gününü gözlemliyor ve seçim gününün güvenliğini garantiye altına alıyor. Seçim sistemi dediğimiz zaman bunun içine bambaşka faktörler de giriyor seçimin öncesinde gerçekleşen. Bunlar nedir? Kampanya finansmanı veya siyasi partilerin medyayı kullanması, devlet kaynaklarının seçim kampanyalarından kullanılması gibi yine seçim sonuçlarını doğrudan etkileyecek ama bugün itibariyle Oy ve Ötesi’nin herhangi bir etkisi olmayan veya buralarda çalışması olmayan bir çok nokta var. Dolayısıyla ikisini birbirinden ayırmak lazım. Yani seçim gününe bakıyorsunuz ama devlet uçaklarıyla siyasi kampanyalar yönetiliyor. Evet yönetiliyor, evet bizler bunların farkındayız ama gelin önce birebir etkileyebileceğimiz konuları çözelim, gelin el ele verip seçim gününün güvenliğini garanti altına alalım, ondan sonra daha dokunulacak bir çok nokta var gerek seçimle ilgili gerek seçimle ilgili olmayan.
ÖM: Çok teşekkürler Sercan Çelebi. Bunu daha sonra tekrar konuşma fırsatı bulabileceğimizi umuyorum.
SÇ: Tabii ki, insanların somut tereddütleri üzerinden gitmek lazım, mesela kedi ve trafo örneğini sordunuz, özellikle çok sevindim. Gerçekten bunları sembollerden ari hale getirip basite indirgemeden çok doğru bir geri bildirim ama bir taraftan da somuta indirgeyerek yani yapılabilecek noktalara aksiyon adımlarına indirgeyip elimizden geldiği kadar, gücümüzün yettiği kadar bu konuları düzeltmemiz lazım. Her şeyi devletten, siyasilerden beklediğimiz zaman geldiğimiz noktayı hep birlikte görüyoruz.
ÖM: Mesela peki büyük çaplı bir enerji sistemi çöküşü yani elektrik kesintisi olursa ne olacak?
SÇ: Resmi açıklamaya göre bütün ilçe seçim kurullarına jeneratörler konuldu. Dolayısıyla bunun bir etkisi olmayacağını umuyoruz. Ama tekrar söylüyorum sistemin başında, sandık başında sandık seçim gününü takip eden müşahitler olduğu sürece, bu müşahitler sandık sonuçlarının ıslak imza kopyalarını alıp bizlere ulaştırdıkları sürece emin olun bizde elektrik kesilmeyecek. Çünkü mutlaka jeneratörü olan, CPU’su olan bir yerde olacağız. Biz bunun kontrolünü sağlarız. Fors majör olur, iç savaş çıkar, bunların tabii ki garantisi yok ama biz işin %99’una kadar geleceğiz, geri kalan %1’inde zaten öyle bir şey yaşanırsa bence zaten seçim güvenliğinden daha fazlasını konuşuyor olmamız lazım.
ÖM: Çok teşekkürler. Oy ve Ötesi’nden Sercan Çelebi’yle konuştuk.
SÇ: Ben teşekkür ederim davetiniz için.