Kuzguncuk'ta Ağaç Katliamına Karşı Nöbet

-
Aa
+
a
a
a

 

Üsküdar Belediyesi, bu sabah erken saatlerde Kuzguncuk Bostanı’nda içinde 150 yaşında ağaçlar da bulunan onlarca ağacı kesti. Ekip çalışmaya devam ederken mahalleliler müdahale ederek kesimi durdurdular. Biz de yayınımız sırasında aldığımız bu haberi Gezi Parkı’nda Kuzguncuklular Derneği’nden Tülay Onat’la konuştuk.

İndirmek için: mp3, 9.4

24 Nisan 2014 tarihinde Açık Radyo’da yayınlanmıştır.

Gezi Parkı’nın podcast servisine ulaşmak için tıklayın.

***

Programın hızlı deşifresi:

Ömer Madra: Bir son dakika gelişmesi var, önce onu hemen verelim.

 

Can Tonbil: Evet, sabah erken saatlerde Kuzguncuk’ta Bostan’da belediye ekiplerinin 5 dakika içerisinde girip oradaki ağaçları köklerinden tamamen budamasıyla beraber ortaya çıkan bir durum var. Şu anda mahalleliler, Kuzguncuklular da durdurmuşlar bu olayı ama kesilen ağaçlar var. Orada olağanüstü bir durum var ve bu konuyla alakalı ufak bir giriş yapalım isterseniz.

 

ÖM: Artık o hale geldi, yani her mahalleli kendi alanını, kendi doğasını kendi korumak durumunda, belki de en doğru olanı bu, doğrudan demokrasi bu şekilde olabilecek bir şey. Şimdi Kuzguncuklular Derneği yönetim kurulundan Tülay Onat’la bağlantı kurduk, son gelişmeleri, bu son saniye diyebileceğimiz gelişmeleri birazcık ondan alalım. Merhabalar, günaydın!

 

Tülay Onat: Merhaba, günaydın!

 

CT: Merhaba Tülay hanım.

 

TO: Merhaba.

 

ÖM: Neler olup bitiyor son dakika haberi olarak?

 

TO: Sondan başa gideyim isterseniz, şu anda durdu, yaklaşık bir 15-20 dakikadır herhangi bir kesim, vs. yapılmıyor. Saat 9’u 6 geçe benim telefonum çaldı, arkadaşlar hızar sesine gelmiş. O kadar hızlı bir şekilde hareket etmişler ki. Bostan’ı bilir misiniz bilmiyorum; bir düzlük ve arkasında iki set vardır, o iki setin çalı nevinden, defne, böğürtlen, vb. göz seviyesindeki bütün ağaçlarını kırpmışlar. Bu arada bir de çok sevdiğimiz nar vardı, çok eski, kadim bir nar, o da gitmiş. Yani fotoğraflarını da çektik. Şu andaki durum bu; biz vaveylayı koparınca durdular, daha fazla devam edilemedi. Burası biliyorsunuz sit alanı ve Bostan’ın kendisi de tescilli. Yani yapı yapma konusunda bizim itirazımızla kurul buraya gelmiş ve tespitini bu şekilde sonuçlandırmıştı. Bu tescile dayanarak biz de suç duyurusunda bulunduk, şimdi bir dilekçemiz yolda, vapurda gidiyor! Becerebilirsek noter çağıracağız, tespit yapacağız, bütün fotoğraflarını çektik, kalan kısmın fotoğraflarını da tekrar yapıyoruz belgelemek için çünkü 9’da gelmez 8’de gelir, kontrolden çıktı. Geriye doğru gidiyorum, 21 ve 22 Nisan tarihlerinde de buradaydı belediye, benzer bir amaç için gelmişti ve gene bizim burada desteğimiz ve müdahil olmamızla budama adı verdikleri eylemi sadece ot biçme ve kuru dal temizliğiyle birlikte biz de eşlik ederek, bir orman mühendisiyle birlikte nezaret ederek sabitlemiştik. İş bitti zannediyorduk.

 

ÖM: Pardon bir şey soracağım. Gerekçe ne?

 

TO: Üsküdar belediyesi burayı kiraladı, Mart ayı içinde yapılan kiralama ihalesiyle kiraladı. Hatta bizi dernek yönetimi olarak görüşmeye davet etti. Biz de memnuniyetle karşıladık ve bu Cuma günü için randevu almaya çalışıyorduk kendilerinden ama 23 Nisan vb. sebebiyle programı çok dolu olduğundan henüz muvaffak olamamıştık. Bir hafta önce Cuma günü belediye başkanıyla burada bizzat ben karşılaştım. “Ne yapıyorsunuz, neden gelmediniz hâlâ?” dedi. “Geleceğiz ama siz de bir yerinize alışın diye bekliyorduk” dedim. “Tamam, biz bütün ekiplerimizle hazırız, neye ihtiyacı var Bostan’ın?” dedi. Ben kendim kişisel olarak şu anda çok üzgünüm, Ziraat’i ve TEMA’yı geçtiğimiz aylarda çağırmıştık, onlar da Bostan’da çok ciddi bir temizlik ve budama gerektiğini söylemişlerdi. Ben de bunu aktardım. Fakat tabii Nisan’ın 20’sinde geleceklerini düşünmedik hiçbirimizi, çünkü burada artık bütün dallara su yürüdü. Hadi 21’inde ve 22’sinde yapılan işin iyi kötü bir mantığı vardı, çocuklar gelecekti, burada dün şenlik oldu, onları için otların temizlenmesi iyi bir şeydi, kuru dalların temizlenmesi iyi bir şeydi, zaten tutuyorduk elimizde kalıyordu. Ama şu anda gelinen nokta öyle gösteriyor ki bize, güvenmek hata. Ben bunu şu anda yayında olduğunuz için bir kere daha altını çizerek söylüyorum ki geçen Cuma karşılaştığımızda “bize güvenin, burada hiçbir şey olmayacak, ön yargılarınızdan kurtulun ve bize güvenin” dedi bizzat kendisi. Bir sürü de tanık var. Biz de “peki, eyvallah; bu kadar çok söylüyorsanız, bizde beyan esastır” dedik ama sonuç meydanda. Sonuçta gördük ki asla ve asla güvenmememiz gerekiyor, belki çadır kurmamız gerekiyor, belki kapısına bizim kilit vurmamız gerekiyor. 30 yıldır burada mücadele ediyoruz. Daha f        azla söyleyecek söz bulamıyorum.

 

ÖM: Asıl şimdi söze başlamış oldunuz, 30 yıldan sonra mücadele asıl şimdi başlıyor tabii. Yani her mahallelinin kendisine kalmış olduğu aşikar bir şekilde. Steve Goodman’ın şarkısı geldi aklıma birden; bu 3. dünya ülkelerini, muz cumhuriyetlerini anlatırken “onlar size güvenmezler çünkü bilirler size güvenemeyeceklerini. Siz de onlara güvenilemeyeceğini bilirsiniz” diye bir cümlesi vardı. Böyle bir durum var, yani güvenmeden ama mücadeleye de yılmadan devam etmek gerektiği anlaşılıyor.

 

TO: Gerekçeyi buraya gelen kimse bilmiyor. Yani “bir planınız var mı, bir projeniz var mı? Bunu neye göre yapıyorsunuz, öngördüğünüz şey ne?” diyoruz. Neden bizimle yapmak istediği toplantıdan önce böyle bir hamle yapıyor? Buradaki belediye memurları tabii ki bu konuda hiçbir bilgiye sahip değil, daha başka biriyle görüşmek istediğimizde de ulaşmak mümkün olmuyor. Yani niye olduğunu bilmiyoruz, “temizlemeğe çalışıyoruz” diyorlar. Bize söylenen sadece bu.

 

CT: Şu andaki son durumda da burada Kuzguncuklular bekliyor?

 

TO: Evet şu anda hepimiz Bostan’da bekliyoruz, duyurabildiğimiz her yere duyurmaya çalışıyoruz, sosyal medyada da duyurmaya çalışıyoruz yani elimizden geleni yapıyoruz. Burada 21’inde ve 22’sinde gerçekten biz dernek olarak bilfiil hızar tutan adamın yanında durduk, bir orman mühendisi de bize eşlik etti, yani dal dal yürüdük, öyle söyleyeyim. Demek ki uzlaşmak, işbirliği olabiliyormuş diye düşündük. Biz de dernek olarak hakikaten bu iyi niyetli girişimden hoşlandık, mutlu olduk ama şu anda görüyoruz ki korkunç bir riyakarlık varmış demek ki. Buna söyleyecek söz bulamıyorum, yani kişisel olarak güvendiğime mi yanayım, neye yanalım bilmiyorum ki.

 

ÖM: Çok teşekkür ederiz, kendi mahallenizin, aşağıdan yukarı inşa edilecek mücadelenin, hareketin gücüne güveneceğiz, başka türlüsü görünmüyor.

 

TO: Evet, biz de şu anda onu oluşturmaya çalışıyoruz.

 

ÖM: Peki muhtarın haberi var mı gelişmelerden?

 

TO: Tabii tabii, o da burada, o da tanıdığı insanları arıyor, çağırmaya çalışıyor. Şimdi biz noter çağırıyoruz ki bir suç duyurusunda bulunalım, tespit yaptıralım, fotoğrafları notere tasdik ettirelim diye. Yani herkes her koldan çalışıyor, buradaki bütün arkadaşlar ayrı ayrı fotoğraflıyor, numaralandırıyoruz, aklımıza gelen her şeyi yapıyoruz.

 

ÖM: Tülay Onat çok teşekkür ederiz. Haberleşeceğiz ve her zaman bu konudaki bilgileri dinleyicilerle ve ilgilenen insanlarla paylaşmaya hazırız tabii. Çok teşekkür ederiz.

 

TO: Biz teşekkür ederiz.

 

ÖM: Kuzguncuklular Derneği’nden Tülay Onat bize Kuzguncuk’ta şu anda olup bitmekte olan ve yaklaşık 1 sene önce olan Taksim Gezi Parkı’yla ilgili aldığımız ilk e-mail’i ve belediye ajanları tarafından ağaçların sökülüp götürülmekte olduğu haberini almıştık. O aklımıza geldi.

 

CT: Bülent Müftüoğlu’yla konuşmuştuk.

 

ÖM: Evet aynı tuhaflık devam ediyor. Tuhaflık mı demek lazım yoksa olağan şüphelilerin olağan gelişmeleri mi tam bilemiyorum.

 

CT: Sizin de dediğiniz gibi mahallelilerin, insanların mahallesini savunmaktan başka çaresi kalmayacak bir duruma doğru yavaş yavaş gelmeğe başladık.

 

ÖM: Belki de en doğrusu da o zaten. Başından beri buradan küresel harekete kadar giden çizginin ucu açık zaten.