26 Haziran 2005
16 yaşında annesinin yanından ayrılıp Hindistan’ın Kerala bölgesinde yaşamaya başladı. Mimarlık okusa da annesi gibi otorite ve haksızlığa karşı mücadeleye adadı hayatını. Küreselleşmenin dünyayı büyük bir şirket haline getirdiğini, insanlığı ve çevreyi yok ettiğini savundu. Hindistan’daki Narmada Vadisi’nde yapılacak barajlar aleyhine eylemleri nedeniyle hapse girdi. Irak Savaşı başladığından bu yana her yerde savaşın gerçeklerini duyurmaya çalışıyor. Bazen bir bilim adamı gibi küresel şirketlerin dünyadaki emellerini detaylı bir şekilde anlatıyor, analitik konuşuyor, bazen bir edebiyatçı olarak kalplere dokunan kelimeler kullanıyor, bazen de ‘Ya teröristlerdensiniz, ya da bizle’ diyen Bush’a bir mizahçı gibi sesleniyor: ‘Dünya kötü kalpli bir Miki Fare’yle, çılgın mollalar arasında seçim yapmak zorunda değil.’ Roy, bu hafta sonu düzenlenen Dünya Irak Mahkemesi’ne katılmak için İstanbul’da.Sizce Bush, Blair ve koalisyon elitleri savaş suçlusu mu?- Kesinlikle evet. Bush hükümetinin ve El Kaide’nin çalışma yöntemi arasında fark göremiyorum. İkisi de sivilleri öldürerek dertlerini anlatmaya çalışıyor. Afganistan’ın başına Taliban, Irak’ın başına Saddam derdini Amerikalılar açtı. Onlardan kurtulmak için sivilleri öldürüp, topraklarını işgal etmek suç değil mi?Bir gün Miloseviç gibi Uluslararası Lahey Mahkemesi’nde yargılanabilirler mi?- Tabii ki hayır. Çünkü bu tamamen güçle ilgili bir şey. Hukuki bir temeli yok. Eğer Bush ya da Blair bir sabah vicdan azabından ölmek üzere uyanıp kendilerini mahkemeye vermezse kimse haklarında dava açamaz. Bu kişilerin savaşı değil. Bush ve Blair’i çok gözümüzde büyütmüş oluruz o zaman. Onlar sistemin pilotları. Yenilenlerin tarihi hiçbir zaman tarih olmaz. O yüzden, yapmamız gereken olanların kaydını tutmak.HER TÜRLÜ SİLAHSIZYÖNTEM KULLANILMALIAdaletsiz barış ve direnişsiz adalet olmaz, diyordunuz. Yoksa artık sivil direnişin işe yaramadığını mı düşünüyorsunuz? Irak Mahkemesi’ne sadece savaşın kaydını tutmak için mi geldiniz? - Kayıt tutmak elbette yeterli değil. Mahkemeye geliş nedenim Iraklı katılımcılar ve Irak uzmanlarını dinlemek. Bu bilgileri başka yerlerde anlatacağım. Bir çiçeğin polenleri gibi, iyi niyetli olan şeyler kolay yayılır. Akşam protesto yürüyüşüne katılıp, sabah barış dolu bir dünyaya uyanmayı düşünmek aptalca. Böyle şeyler zaman alır. Bana bugüne kadar söylemedikleri kalmadı. Geçenlerde terörist destekçisi ilan edildim. Bunlara aldırmıyorum çünkü dünyanın gerçeği anlaması zaman alıyor. Irak Savaşı’ndan önce de, şimdi de, milyonlar protesto yürüyüşü yaptı, renkli eylemler gerçekleştirdi. Bunların psikolojik etkisini bile göremiyoruz. Yeni bir direniş ve sivil itaatsizlik akımına mı ihtiyacı var dünyanın?- Kesinlikle. Daha spesifik ve hedefe yönelik eylemler yapılmalı. Direnişin biyo-çeşitliliğinden bahsediyorum her yerde. Yani her türlü silahsız yöntem kullanılmalı. Mesela Irak’tan çıkan sanat eserlerini, filmleri, Irak’la ilgili araştırmaları ve makaleleri mümkün olduğunca uzağa yaymak gerekiyor. Daha önemlisi savaşın gerçek mimarları olan şirketleri kapattırmak gerek. Irak’a gidip, elde silah savaşamayız. Direniş ve sivil itaatsizlik bu demek. Irak Savaşı’ndan kárlı çıkan şirketler var. Bunların listesini çıkarmalıyız. Mesela Bechtel ve Halliburton. Bunların dünyanın her yerinde şubeleri var. Onları boykot etmeliyiz, birebir bu şirketlerle savaşmalıyız. MAĞARADA YAŞASAK MUTLU MU OLACAKSIN?Ama bu tür büyük global şirketlerle anlaşmayı devletler yapıyor. Sizin ülkeniz Hindistan da Bechtel’le bir anlaşma yapmıştı. Sivil toplum kendini paralasa bir şey değişir mi? - Değişir. Cochabamba’da, Bechtel’le ilgili eylemler sonucunda şirketin yöneticisi ceketini bile almadan orayı terk etti. ABD’deki bu şirketlerin amaçlarını bilemeyebilirsiniz. Ama Hindistan’a neden geldiklerini bilirsiniz. Enron için gelmişlerdi. 2000 yılıydı sanırım. Şirketin amacını ülkemde anlatmaya çalıştım. Beni dünyanın en kötü insanı ilan ettiler. Gelişmemizi istemiyorsun, mağaralarda yaşasak mutlu olacaksın, dediler. Vatan haini ilan ediliyordum neredeyse. Haklılığımı zamanla gördüler. Yani bu konularda bilinç yaratmak çok zor. Gelişim karşıtı ilan ediliyorsun ama sonunda bir şeyler değişiyor. Amerikan hükümetinden daha güçlü bir şey varsa o da Amerikan halkıdır, onları uyandırmak gerekir, demiştiniz. Bush’u tekrar seçtiklerine göre kış uykusuna doğru gidiyorlar galiba?- Evet göz göre göre seçtiler. Ama bakın ABD’de bugün topluma sunulan gerçek demokrasi değil. Çünkü alternatif yok. Hangi başkan adayı açık yüreklilikle, savaşa karşıyım, dedi ki? Bush gibi Kerry de Amerikan İmparatorluğu’nun CEO’ları. Kerry gelseydi ne değişecekti? ‘Ben de Bush kadar erkeğim ve cesaretliyim’ diyecek, kanıtlamak için Irak’ta daha saldırgan politika izleyecekti. BÜTÜN SAVAŞLARIN ARKASINDA TAKIM ELBİSELİ ADAMLAR VARŞu anda Amerikan ve Hint hükümetleri arasında gerçek bir sevgi festivali yaşanıyor. Anti-Amerikan duygu ortadan kalktı, müttefik oldular. Bazıları çok memnun, çünkü kolayca ABD vizesi alabiliyorlar. Amerika bu yöntemlerle dünyanın her yerinde birilerini satın alabiliyor. Amerikan şirketleri Hindistan’da silahta kullanılan bir maden keşfetti. Dağı deliyor, güzelim çevreyi mahvediyorlar. Yaptıklarını fark edenleri parayla susturuyorlar. Bununla bir okul yap, sosyal program başlat diyorlar. İş teklif ediyorlar. Bir tür rüşvet bu. Ama rüşvet gibi görünmemesi için her şeyi yapıyorlar. Ya da mesela Hindistan’da görevi sona eren ya da istifa eden Amerikan ve İngiliz büyükelçilerinin hepsi böyle büyük şirketlerde ya da Dünya Bankası’nda işe başladılar. Şu andaki bütün savaşların arkasında takım elbiseli adamlar ve kadınlar var. BENİ UÇURUMUN KENARINDAN FIRLATMAK İSTEYEN ÇOK Kendinizi vicdanı ve misyonu olan bir yazar olarak mı, kitlesel bir hareketin lideri olarak mı görüyorsunuz?- İşin püf noktası kendini hiçbir şey olarak görmemek. Sakın beni kitlesel hareket lideri ilan etmeyin, sonum olur. Dünya liderliğime kaldıysa bitmiştir. Geçenlerde yürürken biri ‘Hey, mücadelen nasıl gidiyor’ diye laf attı. Böyle şeyler beni utandırır. Seninki nasıl gidiyor, dedim. Sürekli açıklama yapan, aynı şeyleri söyleyen biri olmak istemiyorum. Bunu politikacılar yapsın. Ben bir yazarım ve bir yazar her şeyden arınmış olmalı. Ama Küçük Şeylerin Tanrısı kitabını yazdıktan sonra hep politikayla ilgilendiniz. Bundan sonra roman var mı?- Evet, çalışıyorum. Şu anda ülkenizde size nasıl bakıyorlar?- Beni anlayanlar ve destek olanlar olduğu gibi, gördükleri yerde en yakın uçurumdan fırlatmak isteyecek olanlar da var. Bu işler böyle.Bu savaş dili de kan revan içinde bıraktıIrak Savaşı’yla bazı kelimelerin anlamı da değişti. Başkan Bush öyle konuşmalar yapıyor ki sonucunda barış savaştır, demokrasi istiladır gibi anlamlar çıkıyor. Bu kelimelerin gerçek anlamları yitip gitti mi?- Bu savaş sadece insanlığı değil, dili de kan revan içinde bıraktı. Bir yazar olarak hep düşünce ve kelime arasındaki mesafeyi en aza indirmek için çalıştım. Şimdi kullanılan kelimeler düşüncenin üstünü örtmek, gerçek niyeti maskelemek için kullanılıyor. Geçen gün başka bir konferanstaydım. Sivil toplum örgütü temsilcileri üniversite tezi gibi konuşuyor. Büyük ve karmaşık cümleler... Ama kelimeleri o kadar yanlış kullanıyorlar ki. Ne onlar ne dediklerini biliyor ne dinleyenler anlıyor. Tımarhaneye döndü dünya.Sivil toplum örgütleri de bu döngünün içine girdi diyorsunuz?- Şu anda Keşmir’in bütün giriş çıkışları askerlerce tutulmuş durumda. Bölgedeki sivil toplum örgütleri halk, insan hakları için hiçbir şey yapmıyor. Satın alınmışlar. Hafta sonlarında Range Rover ciplerine atlayıp Delhi’ye içmeye gidiyorlar sadece. Dünyaya biz Keşmir’deyiz pozu veriyorlar. Yaşananları anlatsalar Hindistan’ın keyfi kaçacak, onlar Range Rover’larından olacak. Bu bir tiyatro. Geçenlerde Lahey’de dünya su kaynakları üzerine bir toplantıya katıldım. Düzenleyen bir su şirketiydi. Arkadaşlarımla sırf arıza çıkarmak için gittik. Konuşmacılardan biri ‘Su hakkında araştırma yapıp yazıyorum, çünkü bunun için para alıyorum’ dedi. Ben de ‘Ben Arundhati Roy ve eminim bana da su hakkında yazmamam için para verirler’ dedim. İki yıl önce Porto Alegre’de bir konuşma yapmış, ‘Başka bir dünya mümkün. Sessiz bir günde o dünyanın yaklaştığını duyabiliyorum’ demiştiniz. Hálá duyuyor musunuz?- Galiba araya Washington’un sesleri de karışıyor. (Gülüyor) Bush da aynı şeyi söylüyor. Ama benim dünyam başka ve hálá ona inanıyorum. DİRENİŞİ NEDEN ZARKAVİ’YE YA DA BAASÇI RADİKALLERE BIRAKALIM?Irak direnişini desteklediğiniz için mi terörist destekçisi dediler?- Irak direnişini desteklemiyorum. Irak direnişi olalım diyorum. Çünkü eğer savaşa tek direnen Iraklılar olursa, direniş eşittir kafa uçurma, suikast, bombalama vs. olur. Halbuki direniş hakkı hepimizin. Niye bunu Zarkavi’ye ya da Baasçı radikallere bırakalım? Bırakmamalıyız. Direnişin alanını genişletmeliyiz. Çünkü bu global bir savaş, sadece Irak’ı ilgilendirmiyor.
http://www.hurriyetim.com.tr/haber/0,,sid~227@nvid~595784,00.asp