5 Mart 2012Hürriyet Gazetesi
Örneğin 5902 Sayılı “Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı” ile ilgili kanunun yetersiz olduğu Van’da net bir şekilde görüldü. Şu anda “Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun Tasarısı” gündemde.ZARF VE MAZRUFŞarkı, “Aşkın kanununu yazsam yeniden / Kimi ümitleri yel alır gider / Kimi benim gibi sever gönülden / Kimi senin gibi el olur gider / Dünyanın bir yazı bir kışı vardır / Her yolun bir sonu bir başı vardır / Her aşkın sonunda gözyaşı vardır / Akar damla damla sel olur gider” diyor. Ama afet riskiyle ilgili kanunda yaz-kış filan yok; sadece deprem-bina var!Bu nedenle, afet riskini azaltma kanununu yazsam yeniden, Kapsamlı Afet Yönetimi ilkesine uygun şekilde tüm afetleri göz önüne alırdım. Sel, çığ, heyelan ve sanayi bölgesindeki binalar için ayrı ayrı kanunlar yazılamayacağına göre bu kanunu sadece depremle kısıtlı tutmaz ona küçük ilaveler yapardım. Böylece Türkiye’nin taraf olduğu Seveso II Direktifi, Hyogo Çerçeve Eylem Planını’na göre tüm tehlikeleri göz önüne almayı unutmazdım. Ya da kanunun adını “afet riski” yerine “deprem riski” yapardım. Yani ya kanunu başlığına ve gerekçesine uygun yazar ya da başlığı içeriğe göre koyardım.Şarkı, “Boş yere bekleme geçen günleri / Böyledir ne yazık ezelden beri / Kimi benim gibi sever gönülden / Kimi senin gibi el olur gider” diye devam ediyor. Evet Türkiye 1999 depremlerinden sonraki 12 seneyi iyi değerlendiremedi. Şarkıda söylendiği gibi boş geçen günleri ve eski alışkanlıklarımızı bir yana bırakıp tüm afet risklerini bir an önce azaltmamız gerekiyor. Fakat bunu yaparken dünyada afet yönetimi biliminin bu konuda geldiği noktayı asla gözden kaçırmaz, Japonya gibi ülkelerdeki benzer (risk reduction) kanunları da incelerdim. Yoksa 5902 Sayılı Kanun gibi bu kanun da kadük olur gider...Afet yönetimi derken aklınıza sadece arama kurtarma, yardım ve çadır kurmak gelmesin. Kapsamlı afet yönetimi, tüm tehlike, evre, kaynak; yani olayın tüm mühendislik ve sosyo-ekonomik yönlerine bir bütün bakılmasını sağlayan bilim dalıdır. Olaya sadece inşaat ya da fay hattı şeklinde bakarak afetlerle mücadelede başarılı olamayız. Dünya bunu çoktan gördü ama Türkiye’de ortak akıl ile ortak başarı peşinde koşulamadığı için, kanunlarımızı bilimsel esaslara, uluslararası belgelere ve sorunlarımızın çözümüne uygun şekilde hazırlayamıyoruz.ATILAN ADIM YETERSİZBu kanunu yazsaydım yeniden sosyal uyum ve fiziksel çevre koşullarla ilgili olumsuzlukları engellemek ve iyileştirmek için de sosyal, ekonomik, çevresel, teknolojik, idari riskleri azaltmanın yapısal olmayan yönlerini de ele alırdım. Ayrıca bu felsefeyle risk azaltmayla ilgili kesimleri paydaş olarak belirler ve bir risk iletişim stratejisi oluşturup uygulardım. Yani risk iletişimi, riskin varlığı, doğası, şekli, ciddiyeti, kabul edilebilirliği ve çözümlerine ilişkin paydaşlar arasındaki iki yönlü iletişim de bu kanunda yer almalıydı. Kanun bu haliyle yapımdan çok despot bir yıkımdan bahsediyor.Eğer uluslararası standartlarda bir “afet riski azaltma” kanunu yazacak olasaydık, sadece kentsel dönüşümü değil afet risklerini azaltan yapısal ve yapısal olmayan yöntemlerin tümünü düşünürdük. Özetle afet riskini azaltmak için; tehlike ve risk analizi, risk azaltma (önleme, sakınım, dönüşüm), risk transferi ve iletişimi bir bütün olarak ele alınmalıydı. Senelerce beklendikten sonra acele ve eksik bir şekilde atılan bu adım yetersiz.Sonuç olarak bu kanun, Türkiye’nin de taraf olduğu uluslararası belgelere ve kapsamlı afet yönetimi bilimine uygun değil. Daha da önemlisi, kanun bu şekliyle Türkiye’nin acil, orta ve uzun vadeli ihtiyaçlarına cevap verebilecek düzey, felsefe ve içerikte değil. Halbuki afet tecrübesi olan gelişmiş ülkelerdeki benzer çerçeve kanunları ve büyük dersler içeren afet yönetim biliminin de gerekleri dikkate alınmasında ülkemiz için sayısız yararlar vardı...