13 Nisan 2011Taraf Gazetesi
Haziran 2011 seçimleri için aday listeleri açıklandı ve hemen bir “liste okuma” furyası başladı. Fal bakma ayinlerini andırıyor bu hummalı faaliyet. Ve zevki de tam burada yatıyor bana göre. Lakin her fal bakma tarzı, aynı zevki vermez.
Bazı falcılar, ilk bakışta her şeyi görmüş ve çözmüş bir hava verirler. Sözlerinde ve jestlerinde, “mekanik bir maharet” var. Turgut Uyar olsa, buna da “korkulu ustalık“ der miydi, bilmiyorum.
Çıktığından beri parmaklarımın ucunda; olmadı, başımın ucunda duran bir kitap var. Çok sevgili Orhan Koçak‘ın, Turgut Uyar şiiri üzerine yazdığı muhteşem kitap: Bahisleri Yükseltmek! Koçak, “korkulu ustalık” ifadesini, “korkulan ustalık“ diye de okuyabileceğimizi ima ediyor.
Ben tedirgin olurum bu tür falcılardan. İhtimaller arası seyahatin heyecanını öldüren mutlak bir dil kullanırlar çünkü; işaretlerin, simgelerin ruhunu kurutan cümleler kurarlar mütemadiyen. Ben, simgeleri ve işaretleri, anlamlar ve beklentiler diyarındaki muhtelif yollar hakkında bir fikir vermek için kullananları severim.Ortega y Gasset, “metaforlar”ın işlevleri hakkındaki lezzetli yazısında, simgelerin “bilme” konusunda oynadıkları rolü, felsefenin uzun tarihine bakarak anlatmaya çalışır. Güzel bir yazıdır bu. “Güzeli özetlemek” risklidir; daha doğrusu Paul Valery‘nin dediği gibi, “güzellik hülasa edilemez“. Lakin bu sözü, bir yazı için kullanmak fazla hoyratlık olur; başka güzelliklere saklamak lazımdır onu.
Neyse, Ortega y Gasset der ki (şu an işime gelen bir) özetle; metaforların işlevi, modern çağdan, özellikle de Descartes’tan itibaren daraltılmıştır; çoklu bakış ve anlam imkânının yerine, kesin bilgi ihtirasının hizmetine sokulmuştur.
Dönelim partilerin aday listelerine! İlla bu konuda da birşeyler söyleme saplantısından değil; acemi bir falcı gibi geleceğe bakmayı keyifli bulduğumdan, ben de katılıyorum bu furyaya; katıldım da esasen, mesela dün gece televizyonda.
Listeler üzerinden şimdi söyleyeceğim her şeyin, sadece simgelerin işaret ettiği ihtimallere dair bir sezgiden ibaret olduğunu belirteyim. Bu sezgilerin hepsi, belki birkaç gün sonra, belki seçimlerin ardında boşlukta kalabilir, temelsiz çıkabilir. Zira partilerin hareket hattı, büyük meseleler ve günlük gelişmeler karşısındaki tutumları, münhasıran meclis gruplarının kompozisyonuyla; başka pekçok faktörün etkileşimiyle belirlenir. Ayrıca yalnızca listelere bakarak bütün adayları tanımak için uzun bir araştırmaya da ihtiyaç var. Bu şartlar altında, simgeler seçip, onlar üzerinden fal bakmaktan başka çare yok!
Bugün AKP’yi ele alacağım; diğer partileri de sonraki yazılarda! Listelerden sızan ilk hava, Balkanlardan gelen soğuk hava dalgasını çağrıştırıyor bana. Bu listeden, siyasal alanın karmaşık kulvarlarında yaratıcı hareketler yapacak oyunculardan kurulu bir takım çıkarmak zor görünüyor. Erdoğan’ın otoritesini tescil eden büyük bir mühür var sanki listenin altında. Bunu, Erdoğan’ın bir tür “başkanlık antrenmanı“ olarak okumak mümkün!
Önümüzdeki dönemde de tüm gelişmelerin merkezinde duracağı aşikâr olan Kürt sorunu açısından baktığımızda; büyük bir revizyon hemen dikkat çekiyor. 2007 seçimlerinde Kürt kimliğini açıkça sahiplenen çok sayıda aday vardı AKP’nin listesinde; bunların çoğu parlamentoya da girmişti. Şimdiki listelerde çok büyük bir kısmının üstü çizildi. Gerekçe, anlaşıldığı kadarıyla, bu mebusların yetersiz kaldıkları ve başarısız olduklarıdır. Öyle görünüyor ki, AKP, Kürt sorununda yaşadığı bocalamaları ve karşılaştığı krizleri çözecek tutarlı ve kapsamlı bir politika izleyememiş olmanın faturasını, bütünüyle kendi Kürt vekillerine çıkarmış. Bunların yerine konan adaylar içinde iki tanesi öne çıkıyor: Mehmet Metiner ve Muammer Güler!
Bu simgelerin işaret ettiği ilk ihtimal, Kürt açılımının demokratik reform ve siyasal diyalog üzerinden derinleştirileceği değildir maalesef. Mehmet Metiner’in kamuoyunda sergilediği performans, sanki AKP’nin Kürt politikasının kendisine emanet edileceği gibi bir hava yaratıyor. Metiner’in, Kürt siyasal çevrelerinde - en hafif deyimiyle - negatif ve antipatik bir figür olarak algılandığı biliniyor. Mevcut tecrübeden hareketle, kendisinin BDP’ye karşı çatışmacı bir üslup takınmasının düşük bir ihtimal olmadığını söyleyebiliriz.
Muammer Güler’in Mardin’de birinci sıraya yerleştirilmesi ise, sadece Mardinli olmasıyla açıklanamaz. Bu tercih, bana göre “demokratik çözüm çizgisi“nden çok, “güvenlik politikaları“na doğru bir yönelimi simgeliyor.
Erdoğan, geçenlerde yaptığı önemli bir konuşmada, şimdi “ustalık dönemi”ne geçtiklerini söylemişti. Bu sözü bu aday listesiyle birlikte aldığımda, ustalığın muhtemel formatından tedirginlik duyduğumu saklayamam. Temennim, bunun “korkulu ustalık”a ya da “korkulan ustalık”a dönüşmemesi!