13 Eylül 2010
Ben hep seçim kaybeden bir ailenin çocuğuyum. Babam ve annem CHP’liydi ve partinin yerel yöneticileriydiler. Hep seçim kaybeden olduğumuz için, 27 Mayıs 1960 askeri darbesini ailecek desteklemiştik. Halk hiç bir zaman bizim bulunduğumuz tarafa itibar etmezdi. Hiç kendimizi sorgulamazdık.
Karşılaştığımız sonuçların sebebi olarak halkın cahil olduğu, kolayca kandırıldığı, sadakayla oy attığı, dincilerin onları istedikleri gibi yönlendirdiği şeklinde özetlenebilecek bir “halka güvensizlik kültürü” içindeydik. Suç bize göre hep halktaydı, asla CHP’lilerde değildi. Bu algı biçiminin 2010 yılında da çok değişmeden devam ettiğini belirtmeme bilmem gerek var mı...
***
Halkın sandıklara referandumda yansıyan iradesi, demokrasi yolculuğuna devam edilmesi yönünde çok net bir çağrı. Belirli bir partinin/siyasi eğilimin değil en geniş anlamıyla demokrasinin zaferi söz konusu.
Kendisini “en mükemmel solcu” olarak tanımlayıp da bu anayasa değişikliğine “evet” dememek için bin dereden su getirenlerin şimdi nasıl bir durum değerlendirmesi yapacaklarını gerçekten merak ediyorum. Kolay yola başvurarak “halka küfredenler korosu”na katılma yolunu seçmeyeceklerini umut ediyorum.
İşçiler, köylüler, çalışanlar,alt sınıflar; büyük çoğunluğuyla 1982 Anayasasının demokratik yönde değiştirilmesi yönünde oy kullandılar. Bu solcular açısından umarım bir anlam ifade eder.
Tabii,sadece CHP açısından değil MHP açısından da analiz edilmesi gereken bir tabloyla karşı karşıyayız... MHP’nin geleneksel kaleleri olarak algılanan bölgelerdeki evet oranının yüksekliği, sağda da soldaki kadar büyük bir “analiz ihtiyacı”nın doğduğuna işaret ediyor.Türkiye’nin hem solu hem sağı artık statükoyla köklü bir şekilde hesaplaşmak zorunda.
***
Kürtler, gerçekleştirdikleri etkili “boykot hareketi”yle, “önümüzdeki dönemde demokratikleşme konusunda biz de varız” mesajını verdiler. Yeni anayasa ve özgürlükler konusunda atılacak adımların ancak Kürt sorununu da kapsayarak anlamlı hale gelebileceği bir kez daha netlik kazandı.
Halk “evet” dedi. Kürtler, Kürt kimliğinin kabulünün artık geri dönülemez bir noktaya geldiğini iradeleriyle ortaya koydular.
Halkın sağduyusuna bir kez daha tanık olarak, geleceğe daha olumlu bakabileceğimiz bir döneme girdiğimize inanıyorum.
Uzun sözün kısası: “Halka güveneceksin kardeşim!”