İstihdam artırıcı önlemler ne getirir

-
Aa
+
a
a
a

14 Haziran 2010Referans Gazetesi

İşsizlik sorununun krizle birlikte daha da büyümesi, istihdam konusunun ciddi biçimde ele alınmasını gündeme getirdi. İstihdamı, büyümenin fonksiyonu olarak görüp, çözümü piyasaya bırakan yaklaşımın pek de sonuç vermediği böylece görüldü. Daha önce de işsizliği çözebilmek için, kamu kesimini "gizli işsiz" deposuna çevirmenin sonuç vermediğini görmüştük. Bu arada işsizliğin toplumsal maliyeti da yükselmeye başladı. Ulusal İstihdam Stratejisi çalışmaları, bu konuyu sistematik bir çerçeve içinde ele alamaya yönelik, olumlu bir adım.
Strateji arayışına girişilmiş olması işsizlik sorunun çözümünün hiç de kolay olmadığını gösteriyor. Olayın hem sistematik bir biçimde ele almak hem de çözümünün uzun zaman alacağını unutmamak gerekiyor. Bu nedenle, istihdam konusunda kısa, orta ve uzun dönemde neler yapılabileceğine ana çizgileriyle bakıp, gerçekçi bekleyişler türetmekte yarar var.
1) Kısa Dönem: Temel sorunumuz, kriz nedeniyle istihdamdaki düşüşü telafi etmenin yolunu bulmak. Türkiye'de kriz önce çalışma saatlerinde azalışa, sonra çalışan insan sayısındaki düşüşe yol açtı. Ekonomide canlanmanın başlaması, çalışılan iş saatini artırmaya başladı. Ancak şirketler, canlanmanın kalıcılığından hala emin olamadıkları için, istihdamda artış yavaş tempoda oluyor. Dolayısıyla kısa dönemde istihdam artırılmak isteniyorsa, yapılması gereken iktisadi karar birimlerinin algıladıkları belirsizliği düşürmenin yolunu bulmak gerekiyor. Bu noktada işgücü maliyetlerini düşürücü önlemlerin istihdam üzerinde etkili olmasını pek beklememek gerek. Mali kural uygulamasına geçilmesi bu bağlamda olumlu bir adım olarak düşünülebilir. Buna karşılık Türkiye'nin dış siyasal ilişkilerinin geleceği ve Avrupa'da ortaya çıkan sorunlar, belirsizliği artırıcı yönde etki yapmakta. Bu etki önümüzdeki aylarda güçleneceğe benziyor.
2) Orta Dönem: Ülkemizin deneyimi, bazı önlemler alınarak şirketlerin istihdam politikasının etkilenebileceğini gösteriyor. Bunların başında işgücü maliyeti gelmektedir. Ancak işgücü maliyetini ücret+vergi benzeri ödemeler biçiminde tanımlayıp bunları düşürünce işlerin çözüleceğini düşünmemek gerekir. İşgücü maliyeti denildiğinde işgücü devri, verimlilik, iş tatmini gibi konuların da kapsanması gerekiyor. Bu bağlamda işgücü piyasasına esneklik getirilmesi de önemli bir önlem. Ancak Türkiye'de bu süreci düz bir çizgi olarak görmek büyük bir yanılgı olur. Türkiye kayıt dışılığa son vermek, tüm çalışanların haklarını almalarını sağlayacak bir düzen kurmak zorunda. Dolayısıyla Türkiye kayıt dışılığı tasfiye etmenin, içinde bulunduğumuz laubaliliğe oranla, getireceği "katılığı" üstlenirken, aynı zamanda daha esnek bir işgücü piyasası kurmanın yolunu bulmak zorundadır.
3) Uzun Dönem: Ekonomide sonuçta istihdamdaki artışı belirleyen üretim artışı, yani ekonominin büyümesidir. Bu durumda da çözüm ekonominin hızlı büyümesi olarak ortaya çıkmaktadır. Ancak burada da bir sorun var. Ekonominin hızlı büyümesi ve yeni istihdam alanlarının yaratılması büyük ölçüde yeni yatırımlar yapılmasına bağlıdır. Ekonominin yatırım yapma kapasitesi ise, büyük ölçüde, şirketlerin tasarruflarına bağlıdır. Şirket tasarruflarını artırmanın yolu ise işçi başına artığı (surplus) yükseltmekten geçer. Bu da işgücünden tasarruf eden teknolojilerin seçilmesini gerektirir. Böyle bir seçimin sakıncası ise işsizlikle mücadeleyi zorlaştırmasıdır.
Uzun dönemde Türkiye'nin daha önemli sorunu işgücünün nitelikli olmamasından kaynaklanmaktadır. Bu eksiklik giderilemezse, "işgücü kısıtı" ya Türkiye'nin yatırım hacmini kısıtlayacak ya da üretim, Türkiye'nin küresel ekonomide konumunu daha da kötüleştirecek, düşük katma değerli alanlara kayacaktır. Bu nedenle, "Ulusal İstihdam Strateji"sinde insanı yetiştirmeyi ön plana çıkarma çabasına ağırlık verileceğinin vurgulanması sevindiricidir.