Kriz askeri harcamaları azaltır mı

-
Aa
+
a
a
a

21 Nisan 2010Referans

Geçen hafta Ömer Madra bir soru sordu: "Yunanistan'ın bu kriz nedeniyle aldığı önlemler çerçevesinde askeri harcamalarını azaltacağını bekliyor musun?" Bu soruya, ‘evet' diye yanıt veremedim. Oysa 19 Nisan 2010 günü yazdıklarım Yunanistan için de geçerli. Hem kamu harcamalarını kısması hem de elindeki kaynakları gelişme üzerinde en olumlu katkılar yapacak alanlara yöneltmesi gerekiyor. Ama yine de Yunanistan'ın askeri harcamalarında köklü bir azaltma yapmasını zor görüyorum. Bunun temel nedeni; hemen her ülkede, askeri harcamaları kısmanın zor, artırmanın ise kolay olması. Bu da askeri harcamaların bir kamusal mal olan ‘ulusal savunma hizmeti'nin sağlanması için yapılması. Kamusal mallar, iki özellikleriyle tanımlanırlar. Bu mallardan bir kişinin yararlanması bir başka kişinin yararlanma düzeyini etkilemez. İkinci olarak da herhangi bir kişinin bu mallardan yararlanması engellenemez. Dolayısıyla ulusal savunma hizmeti herkes (gelecek nesiller de dahil) için eşit olarak sunulmuş olmaktadır.

Kamu harcamalarına ilişkin en önemli sorunların başında, bunlardan yararlanacaklar ile yüküne katlanacakların farklı olması gelir. Kamu tarafından üstlenilen bir altyapı yatırımı, yapıldığı yöreye yarar sağlar. Aynı biçimde, bir ilköğretim okulu, bulunduğu mahallenin ya da köyün çocuklarına hizmet verir. Ama vergi yoluyla bunların maliyetine bu hizmetlerden yararlanmayanlar da katılır. Bu nedenle bir kamu hizmetinin kime verileceği her zaman yoğun tartışma ve siyasal pazarlık konusu olur. Siyasal iktidarın bu konuda daima başı ağrır. Oysa kamusal mallar söz konusu olduğunda, bu tartışma kendiliğinden ortadan kalktığından siyasal iktidar için bu tür hizmetler için harcama yapmak daha kolaydır. (Sırası gelmişken vurgulayayım. Ulusal savunma tek kamusal mal örneği değildir. Bir başka örnek de ‘iktisadi istikrardır'. Hükümetlerin istikrarsızlıkla mücadele ederken parlamentolardan görece kolay harcama izni alabilmesinin temel nedeni budur.) Bu tür harcamaları kesmede ise siyasal iktidarların işi o kadar kolay değildir. Çünkü bu defa muhalefetin eline toplumda herhangi bir kesimin yanında görünmeksizin kullanabileceği bir koz vermiş olmaktadır: Ülkenin ulusal savunmasına ‘gerekli' önemi vermemek. Onun için Nobel Barış Ödüllü Başkan Obama'nın başında olduğu ABD yönetiminin 2009 savunma bütçesi, en yakın takipçisi olan Çin'in dokuz katı ve neredeyse ABD dışındaki dünyanın geri kalan ülkelerinin tümünün bütçelerinin toplamına eşit iken 2010 yılında rahatlıkla artırılabilmiştir.

Askeri harcama yapmak için siyasal karar alıcıların tek yapmaları gereken, ulusal güvenliğin tehdit altında olduğuna kamuoyunu inandırmaktır. Bu amaçla her ülkenin elinin altında bir ‘malum şüpheli' vardır. Bazı ülkelerde bunun adını anmak yeter, bazılarında ise bir şeyler karıştırdığını göstermek gerekir, (örneğin filan silahı alması ya da yapması). Herhangi bir hükümetin, ülkenin ortak kültürünün bir parçası haline getirilmiş bu inancı yıkması pek olası değildir. Bu ancak, hükümetlerin uzun sürede aynı yönde çabasıyla başarılabilir.

Yunanistan'da, ‘malum şüpheli' rolü Türkiye'ye yüklenmiş görünüyor. Papandreu hükümetinin bunu değiştirebileceğini sanmıyorum. Ama değiştirmek isterse rakamlardan destek alabilir. Şöyle ki: 2003-2008 döneminin bütününde Türkiye'nin askeri harcamaları Yunanistan'ın 1.79 katı olmuş. Ancak, ülke büyüklükleri arasındaki farkı hesaba katmak üzere bu harcamaların GSYH'ye oranına bakarsak, dönem ortalaması olarak Yunanistan için yüzde 3.34, Türkiye için ise yüzde 2.58 çıkıyor! Üstelik, Türkiye'de bu oran 2002'den sonra sürekli düşerken Yunanistan'da 2003'ten sonra sürekli artıyor. Ayrıca, SIPRI'nın verilerine göre Türkiye 2003-9 döneminde 3.9 milyar dolar değerinde silah ithal etmiş. Yunanistan'ın ithalatı ise 8.4 milyar dolar! Farkın temel nedeni ise Yunanistan'ın savaş uçağı alımı/modernleştirmesi için yaptığı harcamalar.