Konuşurken deprem olsa Başbakanımız ne yapardı?

-
Aa
+
a
a
a

19 Nisan 2010Hürriyet Gazetesi

Ya da uçağına kimleri alacağına karar veren Cumhurbaşkanımız, Başbakanımız “tek vasıta ile toplu ulaşım” riskini de dikkate alıyor mu?Polonya Devlet Başkanı’nın uçağı düşünce bir afet yönetimi uzmanı olarak Türkiye’deki devlet zirvesinin güvenliğini sorgulamaya başladım. Vatandaş gibi devlet zirvesinde görev yapan Cumhurbaşkanı, Başbakan, bakanlar sürekli seyahat edip, çok farklı yerlerde toplantılara katılıp konuşmalar yapıyor. Örneğin bu yerler, İstanbul gibi hem yapısal hem de yapısal olmayan deprem riskleri taşıyabilir. Acaba devletimizin bir üst düzey yetkilisi İstanbul’da büyük bir salonda konuşurken deprem olsa ne yapar? TERÖRE ODAKLANIP DİĞER TEHLİKELERİ UNUTMAYINHaberlere göre Başbakanlık’ta 200’ün üzerinde koruma görev yapıyor. Bazen artan tehditler sonucu Başbakan ve bakanların koruma sayısı artırılıp etraflarında etten duvar örülüyor. Başbakanlık korumalarının yanı sıra çok sayıda polis memuru da yol ve miting alanlarında adım başı koruma görevi yapıyor. Bu önlemler insan kaynaklı bir afet olan terör riski için geçerlidir ama deprem gibi bir doğal afet ve uçak kazası gibi bir teknolojik afet için yeterli değildir.Hatırlarsanız 10 Nisan’da Rusya’nın Smolensk Havaalanı’nın yakınında düşen uçaktaki Polonya heyetinde Devlet Başkanı ile birlikte çok sayıda üst düzey askeri ve sivil yetkili bulunuyordu. Türkiye’de Başbakan ve Cumhurbaşkanımızı “Atlıyorsunuz devletin uçağına, ülke ülke geziyorsunuz” diye eleştirenler de dahil olmak üzere umarım ilgililer bu kazadan sonra uçağın içindekilere dikkat eder. (Oturduğu yerde üretim yapabilen tek canlı tavuktur! Bu nedenle ”Neden gezyorsunuz” şeklinde bir eleştiri bence mantıklı değil.)Türkiye’de 7269 sayılı kanunda sayılan deprem, yangın, sel, çığ, heyelan ve kaya düşmesinden başka tüm tehlikeler tehlikeli bir şekilde yok sayılıyor! Bu durumda Türkiye’de Cumhurbaşkanı, Başbakan, vb. üst düzey yetkiliyle birlikte vatandaşı her türlü tehlikeden koruyacak plan, yönerge, talimatnamenin olduğundan şüphe ediyorum. Kanunda adı geçen afetler için de uluslararası standartlarda hazırlanmış doğru dürüst planlarımız yok. Şu ana kadar Türkiye’de gördüğüm yüzlece plan babadan kalma usullerle yapılıyordu ve hâlâ da yapılmaya devam ediyor.Polonyalılar, modern afet yönetiminde adına “tek vasıtayla toplu ulaşım” denilen önemli bir riski göz ardı etmişti. Herhalde onların afet kanunları ve afet acil yardım planları da “Kargadan başka kuş tanımam” mantığıyla hazırlanmış. İddia ediyorum Türkiye’de Afet Yönetimi, Afet Acil Yardım Planları konusunda en bilgili kurum İTÜ Afet Yönetimi Araştırma ve Uygulama Merkezi’dir. Çünkü şimdiye kadar danışmanlığını yaptığı sanayi tesislerinin, kurumların afet planlarına, zorla da olsa, üst düzey yetkilileri tek vasıtayla taşımanın riskini de ekletmiştir. BİLİME KULAK VERİLMELİÖzetle, Cumhurbaşkanlığı Köşkü’nden başlayarak Türkiye’deki tüm kurum ve kuruluşlar için afet acil yardım ve zarar azaltma planlarını her bir tehlikeyi dikkate alarak doğru dürüst yapmalıyız. Cumhurbaşkanı’ndan başlayarak tüm vatandaşlarımıza afetlerde nasıl davranması gerektiğini öğretmek zorundayız. Bunun için fısıltı gazetelerinde, mail’lerde ve internette dolaşan saçma sapan öneriler yerine bilimim sesi olan literatürü dikkate almalıyız.