2 Nisan 2010
Güzel yazmış Yasemin Çongar, yazısının başlığı da güzel: "Üçüncü Yol, yol değil..."
Birkaç gün önce "çok imzalı bir bildiri", anayasa değişikliği paketine itiraz ediyor, paketi yetersiz, hatta sakıncalı buluyor, bunun yerine seçimlerden sonra yeni bir anayasa çıkarılmasını öneriyordu. Bildiri imzalayanlar mealen "pakete evet ve hayır diyenler arasında Üçüncü Yol" olduklarını söylüyorlardı, Milliyet Gazetesi'ne verdikleri bir söyleşide... Aralarında önemli akademisyenler ve entelektüeller vardı...
"Üçüncü Yol, yol değil" diyen Çongar'ın kanısı şu:
"Öyle ya da böyle, nihayetinde, 'Çok daha kapsamlı bir değişim istiyoruz' gibi benim de yüzde yüz paylaştığım bir noktadan yola çıkar gibi görünürken aslında 'İyisi mi hiç değişim olmasın' noktasında, yerlerinde sayıyorlar bence..."
Tümüyle katılıyorum.
Kritik değişim süreçlerinde bu hep olur.
Ve siyasetin, çatışmanın ve değişimin hızı tek tek fikirleri, bireyleri, duruşları aşar gider...
Daha önce de yaşadık...
Örneğin Şubat 2008'de bir başka Üçüncü Yol Bildirisi dolaşmıştı ortada...
Bu bildiri de üniversitelerdeki yasağın tek başına kaldırılmasının doğru olmadığını düşünenler tarafından imzalanmıştı. Yasağı karşı değillerdi ama daha çoğunu istiyorlardı, bu yüzden yasağın kaldırılmasına yönelik düzenlemeye itiraz ediyorlardı. Bir diğer, vahim bir gerekçeleri daha vardı. İlkesel bir duruma, bir yasağın kaldırılmasına karşı tutumlarının taktiksel olduğunu söylüyorlardı. Nasıl olsa "yasa Anayasa Mahkemesi'nden geri döner bu hali"yle ya da "kapatma davası açılır" o zaman yapılmasın diyorlardı.
Nafile...
Yasaklar karşısında faydacı ya da (daha çok özgürlük gerekçesiyle bile olsa) tereddüt içeren siyasi duruşlar ölümcüldür.
Bu tür "ara durumlar" ciddi siyasi anlamlar taşırlar. Zira genel olarak yola çıkış nedenleri sadece daha çok talep etmek değildir, mevcut talebi dile getirenlerden, örneğin siyasi iktidardan, talepten faydalanacaklardan ayrışmak arzudur.
Ayrışmak arzusu aslında ana motifi ortaya koyar: Siyasi mücadele...
Bugün anayasa paketine itirazların en büyük, en çok öne çıkan gerekçesi AK Parti'nin zihniyeti ve politikalarına genel itirazdır, ama daha da öte bir itiraz fırsatını değerlendirmektir.
Başörtüsü yasağının kaldırılması sırasında olmamış mıydı bu?
Yasağın kayıtsız şartsız kaldırılmasını destekleyenleri de o zaman Üçüncü Yolcuların bir kısmı, en liberalleri iktidar yandaşlığıyla suçlamamış mıydı?
O günlerin Üçüncü Yol bildirisini imzalayanlardan bir kısmı bugün aynı işi yapmaktan uzak duruyorlar, bu olumlu bir gelişmedir.
Ama Üçüncü Yol mantığı kuvvetli bir şekilde devam edecek gibi görünüyor.
Önümüzdeki yol her şeyden önemli...
Bir zamanlar yazdığımız gibi:
"Zihinlerdeki tıkanıklık ve takıntılar sürdükçe, yasaklara ve yasakçı mantığa itirazlar koşullara bağlandıkça ya da özgürlüklere verilen destek 'ama'larla tersten gerekçelendirildikçe önümüzdeki yolun sıkıntılı olacağı açıktır.
Özgürlüğü fiili olarak ya da zihniyeti aracılığıyla sadece ya da daha çok kendi talepleri ve varlığıyla ilişkilendiren, kendisi dışında toplumsal kesimleri insanlar, talepler, duyarlılıklarla değil, milliyetçilik, İslamcılık gibi ideolojilerle, toplum dışı kalıplarla ele alan, tehdit ve tehlike gibi militer kavramlarla açıklayan bir anlayış yaygınlaştıkça, 'toplumsal tasavvurun sıfır noktası' hüküm sürdükçe sıkıntının büyüyeceği açıktır.
Şunu bilmekte fayda var:
Özgürlük ortamı ne denli toplumsal meşruiyete ihtiyaç duyarsa, yasakçı siyaset dışı hamleler de o denli toplumsal desteğe ve dolaylı meşruiyete ihtiyaç duyar.