7 Nisan 2010Referans
Anayasada değişiklik paketinin toptan oylandığını düşünelim. Ortalıkta bir paket olduğuna göre farklı konular ele alınıyor. Oy verenlerin bu konuların bazılarına olumlu bazılarına ise olumsuz bakması doğal. Bu durumda anayasa değişikliğine ‘evet' mi diyecek, yoksa ‘hayır' mı? Yanıtlaması kolay bir soru değil. Çünkü, oy veren bazı değişiklikler için "Önerilmesi iyi olmuş" diye düşünürken diğer bazılarına ‘şiddetle' karşı çıkabilir. Tercihlerdeki bu yoğunluk farkı ise değişikliklerin çoğuna olumlu bakan bir oy verenin, paketinin tümüne olumsuz oy vermesine yol açabilir. Bu biçimde düşünenlerin, önemlice bir azınlık oluşturmaları durumunda ise anayasal sorunlar siyasal gündemi işgal etmeye devam eder. Bunun çaresi ise bu türlü düşünenlerin hiç olmazsa görüşlerinin yumuşamasını sağlayacak girişimlerde bulunulmasıdır. Böyle bir arayış sonunda herkesin uzlaşacağı bir metne ulaşmayı beklemek gerçekçi olmasa bile görüş farklılıklarının, siyasal istikrarı zedelemeyecek düzeye inmesi sağlanabilir.
Öte yandan, böyle bir paketin oylanması durumda, bu türlü bir şiddetle karşı olanlar olmadığında bile, bazı yadırganacak sonuçlar ortaya çıkabilir. Bir örnek ile açıklamaya çalışayım: Kolaylık olmak üzere, anayasada değişiklik paketinin üç başlık (A, B ve C) altında toplanabileceğini düşünelim. Her bir başlık altındaki maddeler birbirleriyle az ya da çok ilişkili olsun. Ama bir başlık altındaki yer alan maddeler, diğer bir başlık altında yer alanlarla ilişkili olmasın. Paketi üç boyutta değerlendiren bir kişi nasıl oy verecektir? Eğer her üç başlığın da getirdiği yenilikleri olumlu (olumsuz) buluyorsa ‘Evet' (‘Hayır') oyu vermesi doğal. Ya sadece çoğunluğu (burada iki) olumlu (ya da olumsuz) buluyorsa? Burada bir varsayım yapalım. Oy veren, bu üç başlıktan ikisini olumlu buluyorsa ‘Evet', olumsuz buluyorsa ‘Hayır' oyu versin. Oy verenin şiddetle karşı olduğu bir başlık söz konusu değilse, bu varsayım akla yakın görünüyor. Yine kolaylık olmak üzere 5 oy veren olduğunu düşünelim. Bu oy verenlerin her bir başlık için düşüncesi ve yukarıdaki varsayım altında verdiği oyu olumlu ise E; olumsuz ise H ile gösterelim. Sonuçlar tablodaki gibi olsun.
Son sütundan görüleceği üzere bu oylama sonucunda anayasa değişikliği paketine 3 kişi ‘Evet' ve iki kişi de ‘Hayır' oyu vermiştir. Dolayısıyla anayasa paketi kabul edilmiştir. Peki, bu anayasa paketinin her başlığı ayrı ayrı oylamaya sunulsaydı ne olacaktı? ‘Başlık A' sütununa bakalım. Üç kişi (1, 4 ve 5) bu pakete ‘Hayır', iki kişi (2 ve 3) ‘Evet' oyu verecek ve bu başlık reddedilecekti. ‘Başlık B' sütununda da üç kişi (2, 4 ve 5) ‘Hayır' oyu verecekti, ‘Evet' diyenler (1 ve 3) ise azınlıkta. Bu da reddediliyor. ‘Başlık C' sütununda da aynı durum var; üç kişi (3, 4 ve 5) ‘hayır' oyu veriyorlar. Bu da reddediliyor. Ortalıkta garip bir durum var. Bir paketin üç alt başlığı var. Toplumun çoğunluğu (örneğimizde yüzde 60'ı) bu başlıkların hiçbirisinin yasalaşmasını istemiyor. Ama paketin tamamı oylandığında, oy verenlerin yine yüzde 60'ının oylarıyla kabul ediliyor! Aynı insanlar, aynı tercihler ve iki tümüyle zıt sonuç! Bunlardan hangisi toplumun isteği?
Bu bir matematiksel oyun değil. Oylama kuramında Ostrogorski Karşıtlamı (paradoksu) adı verilen çok daha genel bir sonuca ilişkin bir örnek. Başka örnekler de kolayca türetilebilir. Moise Ostrogorski, böyle bir sorunla karşılaşılabileceğini, 1902 yılında yayımlanan ‘La democratie et l'organisation des partis politiques' adlı kitabında ima etmiş. Oylama kuramcıları, 30 yılı aşkın bir süredir de bu ismi kullanıyorlar. [Yukarıdaki örneği Hannu Nurmi: Voting Paradoxes and How to Deal With Them, Berlin: Springer, 1999, s. 70-2'den aldım.] Demek ki, herhangi bir oylamanın sonucunun toplumun tercihini yansıttığını ileri sürmek ilk bakışta göründüğü kadar kolay değilmiş.