28 Mart 2010Milliyet
Sevgili Hasan,
“Senede bir gün” senin Milliyet’teki köşeni işgal etmek ve Açık Radyo’nun serencâmını konuşmak, âdet halini alıyor galiba.Bu çok hoş birşey.
Dinleyici desteğine büyük önem ve öncelik veren radyomuzun 7. “şenliği”nin sonuna varıyoruz artık.
Aslında, oldukça karanlık bir dönemden geçiyoruz:İklim, ekonomi, siyaset ve kültür? Hayatımızın ana çerçevesini belirleyen bu alanlarda büyük çalkantılar yaşanıyor.
Biraz kocaman laflarla söylersek, insanlığın alacakaranlık kuşağındaki huzursuz yolculuğu alabildiğine sürüyor. Devre dışı kalan akıl, kol gezen korku ve hızlanan kargaşa... Siyaset bilimci Wallerstein’in deyişiyle: Günlük hayatımızın nesnesi olarak kaos. Neyse ki,kendimizi kurtarabilecek, psikolojik inkârcılığın, umutsuzluğun ya da yalancı iyimserliğin ötesine geçebilecek zamanımız var hâlâ biraz.
Yangın yerine dönmüş bu dünyanın ortalık yerinde birtakım sıradan insanlar, onların oluşturdukları çekirdek gruplar, küçük ama dirençli kuruluşlar boy atıyor. Dizginlerinden boşanmış şirketlere, onların boyunduruğundaki medya ile siyasetçilere boyun eğmeyi reddeden kararlı kadınlarla erkekler var.
Gazeteci Hari’nin deyişiyle, “sendelemeyen, aksine, dünya kötüleştikçe onu düzeltmek için daha fazla uğraşma gereğinin farkına varmış” insanlar...
Açık Radyo, bu grupçuklardan biri. Cinnetin eşiğindeki bir âlemi anlamak ve anlamlandırmak gibi zorlu bir işe kalkışıyor nicedir. Olup bitenleri sâkin ve duru bir tonla kimi zaman müziklerle, dolaylı yoldan anlatmaya çalışıyor.Yazar dostumuz Halil Turhanlı’nın geçen gün dediği gibi, elitist olmadan, medyokrasiye de sapmadan yapıyor bunu.Gezegenin çöküşü, savaş ve barış,hak ve hukuk,yoksunluk ve yoksulluk meselelerinin hepimiz tarafından iyice anlaşılması canalıcı önemde. İklim bilimci Hansen’ın söylediği gibi: “Bu meseleler hakkında iyice bilgi ve enformasyon sahibi olmak şart ... Çünkü hükümetlere, yani kamuoyunu korumak, ânında doğru dürüst çözümler getirmek için para alan bu insanlara güvenemiyoruz artık. Politikacılar hamle etmekten âciz, ayak sürüyüp duruyor.” Dolayısıyla, iş başa düşüyor.
Demokrasiyi korumak ve yaşatmak, gelecek kuşakları adam gibi bir dünyada yaşatmak, bizim omuzlarımıza yıkılan bir görev. Uğrunda mücadele verdiğimiz politikaların anlaşılmasına, bunun neden hayatlarımızın en âcil kavgası olduğunun anlatılmasına azıcık katkıda bulunmak için bu mütevazı radyo istasyonu var işte elimizde. Dünyamızı anlamlı bir şekilde yorumlamak için elimizdeki ender kaynaklardan biri... Radyocu Wes Nisker, “Haberleri beğenmiyorsan, çık kendi haberini yap!” demiş. Biz de öyle yapmaya çalışıyoruz işte iyi-kötü. Bu mütevazı ve fakat hayatÓ işlevi sürdürmemizde en büyük pay, yedi yıldır bizi desteklemekten geri durmayan dinleyicimize ait, şüphesiz. Yıldan yıla giderek yükselen, hem de krize rağmen yükselen bu destek, şu sıralar giderlerimizin yüzde 40’ını karşılamaya yetiyor.
Dinleyicilerimizin benzeri pek görülmemiş bu desteği, önde gelen sanat, kültür, edebiyat insanlarının bir o kadar benzersiz dayanışmasıyla da mükemmelen bütünleşiyor.Kısacası,yaşamı anlamlı kılan bu çabamızdan vazgeçmiyoruz.
Hasan’cığım, Son olarak, şair Adrienne Rich’den bir alıntı yapıp öyle bitireyim bari: “Yeryüzünde öylesine çok şey harab edildi ki, ben kaderimi, hiçbir olağanüstü gücü olmayan ama inatla ve sapkınca her dönemde tekrar tekrar dünyayı yeniden kuranlarla paylaşmayı seçtim.” Sevgiler, selamlar...Ömer Madra.