15 Mart 2009
Travestileri, transseksüelleri öldürmek kolaydır. Bunu herkes bilir. Bir tekmede canı alınıveren bir kedi yavrusunun hesabını nasıl kimse sormayacaksa, bir travesti ya da bir transseksüel ya da bir eşcinselin katilinin de korkacak bir şeyi yoktur.Fahişeler, sokak çocukları, sokak hayvanları da büyük bir temizlik harekâtının safraları olarak, öldürüldüklerinde arkalarında ne hukuka ne de vicdana bir yük bırakır.Onlar, uçar gider.Onların hayatının doğal sonu katledilmektir.İşte böyle yaşayıp gidiyoruz.Ebru Soykan'ın ölümü ardından dökecek bir damla gözyaşımız yok. Çünkü ölümün karşısında boynu bükük ellerimizi kavuşturmuş duruyoruz.Onun için çocuklar hapishanelerde itile kakıla 20 yıl ceza yemeyi bekliyor.Onun için birbirimizin yüzüne bakacak yüzümüz, birbirimizin sırtını okşayacak mecalimiz yok.Ebru Soykan, hayat dolu, genç bir transseksüeldi. Çevresinde sevilen, arkadaşlarının yardımına koşan bir insan. Ama hayatı, onu aile denilen çetenin koruması dışına itmişti. Kendine edindiği ailesi, bıçak sırtı hayatlar süren arkadaşlarıydı. Öldürülmesi işten değildi. Çünkü farklıydı. Yardım isteyebileceği insanlar, kendi kadar güçsüz, korunaksızdı.Burnumuzun dibinde, hepimizin yaşadığına benzer bir eviçinde gırtlağı kesilerek kaltedildi.Ve elbette diğer katledilen transseksüeller, travestiler, eşcinseller ve hayatımızın kıyısında yaşayan herkes gibi bize bıraktığı büyük bir çaresizlik. Katili bulunacak mı? Aynı kaderi paylaşanlardan kaçının katili bulundu?Bulunanlar hafifletici nedenlerden dolayı ceza indirimlerinden yararlanmadı mı?Hafifletici nedenleri biliyoruz, değil mi?Bir transseksüeli öldüren yiğidin çakma onurunu incitip moralini bozacak nedenlere inanmaya, o nedenlerin meşruiyetine ikna olmaya hazırız. Ebru Soykan, defalarca kendisini taciz eden, tehditler savuran bir adam hakkında suç duyurusunda bulunmuştu. Ama maalesef korunası olanlar listesinde adı yoktu.Göz göre göre ölüme yolcu ettik onu da.Sesimizin gücüne inanmak zorundayız.Çığlığımızın işitileceğine, sözümüzün dolaşıma girebileceğine inanmak; sesimizi sözümüzü tümden kaybetmemek için yılmamak zorundayız. Ebru'nun hiç değilse anısına sahip çıkıp onu katleden dünyanın bir parçası olmayı reddetmek, onu katleden dünya örgütlenmesine karşı daha inançlı mücadele etmek zorundayız.Geçtiğimiz Perşembe günü Ebru'nun arkadaşları, onun hayatını umursayanlar; ırkçılığa, kadının ezilmesine karşı mücadele edenler; insan hakları örgütleri; transseksüel ve travesti örgütleri biraraya gelip onu, evinin önünde andılar. 27 örgütün imzasıyla dağıtılan basın bildirisini birlikte okuyalım. Bu çağrıya kayıtsız kalmayalım."Basın ve kamuoyuna;Yine bir transseksüel öldürüldü. Yine bir nefret cinayeti ile sarsıldık. Kadınları, eşcinselleri, travesti ve transseksüelleri vuran erkek şiddeti yine bizi yasa boğdu. Önünde bulunduğumuz apartmanda önceki gün (10 Mart 2009 Salı günü) Ebru Soykan adlı arkadaşımız hunharca katledildi. Ebru, insanları çok seven, yaşama dair umutları olan, yardımseverliğiyle tanınan, hayat dolu bir genç kadındı. Travesti ve transseksüel cinayetleri sıradan cinayetler değildir. Bir travesti ya da transseksüeli öldürmeyi bu kadar kolaylaştıran, sıradanlaştıran bu karanlık sürdüğü sürece aynı acıları yaşamaya devam edeceğiz. Travesti ve transseksüel cinayetleri politik cinayetlerdir, katili biliyoruz! Adalet, Ebru'nun katil zanlısının yakalanması ve cezalandırılmasıyla gerçekleşmiş olmayacaktır. Çünkü asıl katil;- LGBTT bireylere yönelik nefret suçlarını tanımlamayıp, TCK'da gerekli değişikliği yapmayan,- LGBTT bireyleri koruyacak ayrımcılık karşıtı yasaları çıkarmayan,- LGBTT örgütlerinin yıllardır dillendirdikleri anayasal taleplere kulaklarını tıkayan,- LGBTT bireylere yönelik hak ihlallerinin soruşturulmasını engelleyen,Siyasi iradedir.Asıl katil;- Ebru tehdit edildiğini savcılığa bildirdiği halde şikayetlerini ciddiye almayan, gerekli korumayı sağlamayan,- Travesti ve transseksüellere yönelik suçlara karışan kişilere ceza indirimleri uygulayan,- "Genel Ahlak", "Türk Aile yapısı" gibi muğlâk ifadeleri LGBTT bireyler aleyhine yorumlayan,- Şikayetçi oldukları davalarda bile travesti ve transseksüelleri mahkeme salonundan suçlu çıkaran,- Kabahatler kanununu sürekli olarak LGBTT bireyler aleyhine kullanan,- Haklarını aramak için kurdukları örgütlerin kapısına kilit vurmak isteyenYargıdır.Asıl katil;- Kendisinden farklı olanı bir tehdit olarak gören,- Seks işçiliği dışında bir seçenek tanımayıp, sonra da seks işçiliği yapıyorlar diye suçlayan,- Gündüz yaşamından dışlayıp geceye hapseden, sonra da 'su testisi su yolunda kırılır' diyen,- Çalıştığımız gazetelere asılsız, transfobik haberler yazan, okuduğunda bunlara hemen inananHer birimizdir.Açıkça görülmektedir ki LGBTT örgütlerinin Anayasa'nın 10. Maddesi'ne 'cinsel yönelim' ve 'cinsiyet kimliği' ibarelerinin eklenmesi talebi 'Hayati' bir taleptir.Üzgünüz ve öfkeliyiz, üzüntümüz büyüdükçe öfkemiz de büyüyor. Üzerimize düşen sorumluluğu kabul ediyor ve davanın takipçisi olacağımızı ilan ediyoruz. Tüm yetkililer LGBTT bireylere yönelik ayrımcılığı önleyecek yasal düzenlemeleri yapmak ve hayata geçirmek zorundadır.Artık hiç kimse ölmesin. Ebru'nun acısı son acımız olsun.İçinde yaşadığımız karanlıktan rahatsız olan herkesi dayanışmaya çağırıyoruz."