Mardin Kızıltepe doğumlu Abas Çelik, Şubat 1981'de yaşadığı köyde askerler tarafından gözaltına alındı. 16 yaşında olan Abas, 16 çocuklu Çelik ailesinin en büyük çocuğu olarak çobanlık yapıyordu o sırada. Hiç okula gitmemiş olan Abas Çelik, Türkçe'yi de zar zor konuşuyordu." Olay olmuştur, haberimiz yoktur, alıp götürdüler beni, Mardin Tugay'a getirdiler." 16 yaşındaki Çelik, kayıtlara göre jandarmada 75 gün gözaltında kaldı. "Gece gündüz işkence yaptılar. Herşeye maruz kaldım." Çelik'in "Herşey"den kastettiği cinsel organa elektrik bağlama, kollarından tavana asma, dayak, falaka ve jop sokma gibi işkence türleri aynı yerde gözaltında kalan en az 150 kişinin daha ifadesinde yer alıyor."Oradan alıp götürdüler Diyarbakır'a, savcılığa götürdüler. "Çelik, 75 gün gözaltında kaldıktan sonra çıkarıldığı savcılıkça tutuklandı ve cezaevine gönderildi. Örgüte yardım ve yataklıkla suçlanıyordu. Çok sonra yargıtay kararıyla anlaşılacağı üzere dava dosyasında delil de yoktu ama 16 yaşındaki Abas Çelik'in tutukluluğu tam 6.5 yıl sürdü. Ve gözaltını mumla aratacak asıl işkenceyi de o cezaevi günlerinde gördü Çelik. Cezaevinde ilk iki yıl boyunca istisnasız her gün sopayla dayak, falaka ve işkence vardı."Kalın büyük bir sopadır, hep vururken beş yüz sayıyordu... Lağım suyu içinde yerde süründüyorlar... Yerleri yalatıyorlar... Havalandırmadaki kapaklardan (rögar kapakları) içeri sallandırıp başınla beraber bok suyunun içine sokuyorlar... Su yok... Bir köpekleri var, onun başını yıkadıkları suyu verdiler bir kere... 20 gün yemek vermiyorlardı... Haftada bir gün, bir ekmek 4 kişi paylaşıyorsun..."Sopayla sıra dayağı sırasında bir tutuklunun beyin kanaması geçirerek öldüğünü izleyen Çelik, bir tutuklu protesto için kendini yaktığında da aynı koğuştaydı.İki dondurucu kışı hiç bir ısınma tertibatı çalıştırılmayan cezaevinde bir atlet ve eşofmanla geçiren Abas Çelik, Mayıs 1986'da vücudunda kırıklar ve hala görülebilen işkence izleriyle tahliye edildi.O kırların çoban çocuklarını toplayıp Dante'nin hayal edemediği bir cehennemin her katında ağırlayan 12 Eylül'ün, içinde çırpındığımız bu korkunç savaşı yarattığını anlatmaya çalışıyoruz.O çoban çocukları; o aç bilaç köylerinden, mezralarından derdest edilip dilsiz bırakılan, insanlık katından aşağı itilerek paramparça edilen; Diyarbakır Cezaevi'nin Guantanamo'yu, Auschwitz'i aratan işkence tezgahlarından geçen çocuklar, elleri ayakları hâlâ tutuyorsa dağlara çıktı.Onlarca yıldır can yetiştiremediğimiz, hayatımızı zehreden bu korkunç hikaye işte böyle başladı.78'liler Girişimi'nin oluşturduğu Diyarbakır Cezaevi Gerçekleri Araştırma ve Adalet Komisyonu 18 Mayıs 2007 günü Sultanahmet Cezaevi önünde bir açıklama yaptı. O günün neden seçildiğini 78'liler Girişimi Sözcüsü Celalettin Can açıklıyor: "18 mayıs 1982'de Diyarbakır Cezaevi'nde dört kişi kendini yakmıştı. Baskıyı protesto etmek, yaşananları topluma duyurmak için. Ferhat Kuntay, Necmi Öner, Eşref Anyık, Mahmut Zengin. 78'liler Vakfı Girişimi olarak dosyayı açtık, ama hedefimiz herkese karşı özerk, bağımsız bir komisyon oluşturmaktı. Bu çalışmayı sürdürdük ve 12 Eylül 2007 tarihinde Diyarbakır Cezaevi'nin önünde 60 kişi; yazarlar, bilim insanları, sivil toplum temsilcileriyle komisyonun kurulduğunu açıkladık."Komisyon bugüne kadar Urfa'da 97, Mardin'de 64 kişi ile görüştü. 500 kişiyle görüşmeyi hedefliyor. Celalettin Can, "Urfa'da kimle görüştüysem ağızlarında takma diş vardı" diyor. Diyarbakır Cezaevi'nde insan dışkısı yedirilen tutukluların birçoğu, çıkar çıkmaz bu korkunç anıyı silebilmek için bütün dişlerini çektirmiş.Komisyon'un açıklama metninden bölümler okuyalım.
Araştırma ve adalet"Ö.Türkiye'de de 12 eylül 1980 askeri cuntası ile daha da yoğunlaşan karanlık bir süreçten geçilmiş, yaşanan travmalarla yüzleşememenin, dolayısıyla yas sürecinin tamamlanmamasının toplumsal benlik algısında oluşturduğu kırılmalar, halen yaşanmakta olan insan hakları ihlalleri, savaş ve baskılarla yeterince güçle başa çıkılmasının önünde ciddi bir engel oluşturmuştur.Toplumun yaralarını iyileştirme ve işlevselliğini yeniden kazandırmada önemli etkisi olan bu yapılanmanın bir örneğini oluşturmak üzere, 78'liler Girişimi olarak yapılan çağrı ile bir araya gelen katılımcılar, Diyarbakır Cezaevi ile ilgili Gerçekleri Araştırma ve Adalet Komisyonu'nu kurmuştur. Diyarbakır Cezaevi ile başlanmasında temel amaç 12 Eylül sürecinin en kanlı cezaevi olmasının yanı sıra, ağırlıklı olarak Kürtlerin kaldığı bu cezaevinde Kürtlerin ötekileştirilmesi ve kimliklerinin imhası amacıyla yöneltilen şiddetin, geleceğin kurulması önünde ciddi bir engel oluşturmasıdır........Diyarbakır Cezaevi Gerçekleri Araştırma ve Adalet Komisyonu, bir sivil toplum hareketidir, hiçbir siyasi parti ile bağlantısı yoktur. Asla bir yargı organı değildir. Dünyada darbelerin yaşandığı ülkelerde, çeşitli adlar altında kurulmuştur. Amacı öç almak değildir, ama gerçeklerin ortaya çıkarılmasını sağlayarak, hukukun amacının gerçekleştirilmesi, adaletin sağlanması talebidir ve bu süreçte yaratılan travmanın sağaltılması ile toplumsal barışa giden yolun temel taşlarından birisi olacaktır. Travma dilsizleştirir; komisyonumuz mağdurların dillenmeleri ve sözlerini yeniden kurmaları için bir ortam oluşturmayı hedeflemektedir.Tanımlanan amaçların gerçekleştirilebilmesi için hedeflenen çalışma yöntemleri arasında ilk adım olarak 12 Eylül öncesi ve sonrasında, Diyarbakır Cezaevinde yatan, işkence gören, yakınları kaybolanların tanıklığa davet edilmesi yer almaktadır. Gerçek komisyonlarının işlevsel olabilmesi ve adaletin sağlanabilmesi, bu adaletin sağaltıcı nitelik taşıyabilmesi için ön koşul yeniden-örselenme olasılığını ortadan kaldırabilmektir. Güvenlik duygusunun tüm mağdurlarda oluşabilmesi bu çalışmanın 12 Eylül öncesi ve sonrasında, hukukun üstünlüğü üzerine and içen tüm hukukçuların; avukat, savcı, yargıç ve öğretim üyelerinin, 12 Eylül öncesi ve sonrasında, hukuk devleti üzerine and içen tüm vekillerimizin hukuk devleti kurumlarını işletmesi gerekmektedir.Tüm tanıklıkların tamamlanabilmesi için, işkence ve faili meçhullerin emir- komuta zincirlerinin içinde olan ve hâlâ vicdanıyla hesaplaşması bitmeyenler de bu çalışmada tanıklığa davet edilecektir. Şiddete maruz kalan kadar, şiddeti uygulayanın da o şiddetin kurbanı olduğu gerçeğinden hareketle, toplumsal benlik algısının onarılabilmesi için uygulayıcı tanıklıklarının da derlenmesi gerekmektedir. Gerçekleri Araştırma ve Adalet Komisyonu'na tanıklık etmek isteyenler başvuracaklardır. Komisyon başvuranları davet edecek ve dinleyecektir. Kimler işkence yaptı, kimlerle kaldılar, kimler öldürüldü? Bildikleri "GERÇEK"leri anlatacaklar, belge ve bilgilerini komisyona ulaştıracaklardır.
Başvuru çağrısı"Diyarbakır Cezaevi'ne 1980 ile 1984 Mayıs arasında girmiş olanların tümünün başvurusunu bekliyoruz. Çocuk ve Kadın koğuşlarında kalmış olanların başvuruları çok önemli... Ayrıca tanıklık etmek isteyen ve o dönemde Diyarbakır 5 No'lu Askeri Cezaevi'nde çalışmış olan görevlilerin, gardiyanların, doktorların, mahkeme heyetinde görev yapmış olanların, Adli Tıp'ta görev yapanların başvurusunu bekliyoruz."
Başvuru adresi: İstiklal Caddesi, Alyon Geçidi, Merkez Apt. No: 4, Kat: 2Beyoğlu, İstanbul. Tel: 0212 244 48 02 Fax: 0212 251 69 45 Eposta: [email protected]