4 Mart 2008NTVMSNBC
Danıştay 8. Dairesi, iki velinin, çocuklarının, zorunlu olan Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi dersinden muaf olması amacıyla açtığı davaları karara bağladı. Bu içerikte zorunlu Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi tersini hukuksuz bulan Daire, gerekçesinde “Devletin, eğitim ve öğretimle ilgili olarak üzerine düşen görevleri yerine getirirken, müfredatta yer alan bilgilerin nesnel ve çoğulcu bir şekilde aktarılmasına dikkat etmesi ve ebeveynlerin dini ve felsefi kanaatlerine saygı göstermesi gerekmektedir” dedi.
İstanbul İl Milli Eğitim Müdürlüğü, çocukları ilköğretimde okuyan iki velinin, ayrı tarihlerde yaptığı “çocuklarının zorunlu din dersi eğitiminden muaf tutulması yönündeki” başvurularını reddetmişti. Bu işlemlerin iptal edilmesi istemiyle açılan davalarda İstanbul 5. İdare Mahkemesi İl Milli Eğitim Müdürlüğünün kararını iptal ederken, diğer davaya bakan İstanbul 6. İdare Mahkemesi ise davayı reddetmişti. Danıştay 9. Dairesi, temyiz üzerine, iki davayı da görüştü; 5. İdare Mahkemesi’nin kararını oy birliği ile onarken, İstanbul 6. İdare Mahkemesi kararını oybirliği ile bozdu.DİN VE VİCDAN HÜRRİYETİ İLKESİDaire, her iki davanın konusu da aynı olduğu için iki davaya ortak gerekçe yazdı. Gerekçede, Anayasa’nın “Din ve vicdan hürriyeti” başlıklı 24. maddesinde, “Herkes, vicdan, dini inanç ve kanaat hürriyetine sahiptir... Din ve ahlak eğitim ve öğretimi Devletin gözetim ve denetimi altında yapılır. Din kültürü ve ahlak öğretimi, ilk ve ortaöğretim kurumlarında okutulan zorunlu dersler arasında yer alır...” hükmünün yer aldığı anımsatıldı.ZORUNLU DİN DERSİ AİHS’YE AYKIRI1739 sayılı Milli Eğitim Temel Kanunu’nun 12. maddesinde de “Türk milli eğitiminde laiklik esastır. Din kültürü ve ahlak öğretimi ilköğretim okulları ile lise ve dengi okullarda okutulan zorunlu dersler arasında yer alır” hükmü bulunduğu hatırlatılan gerekçede, davacının, zorunlu din dersinin Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 9. maddesi ile Ek 1 No’lu Protokol’ün 2. maddesine aykırı olduğunu ileri sürdüğü belirtilerek, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin Türkiye açısından bağlayıcı olduğu kaydedildi. AİHS’nin “Eğitim hakkı” başlıklı maddesinde, “Hiç kimse eğitim hakkından yoksun bırakılamaz. Devlet, eğitim ve öğretim alanında yükleneceği görevlerin yerine getirilmesinde, ana ve babanın bu eğitim ve öğretimi kendi dini ve felsefi inançlarına göre yapılmasını sağlama haklarına saygı gösterir” düzenlemesine yer verildiği kaydedildi.MÜFREDAT DAVACININ İNANÇLARINA UYGUN DEĞİLDavacının, ilk ve ortaöğretim kurumlarında verilen eğitimin kendi dini ve felsefi inançlarına uygun bir müfredatla verilmediğini ileri sürerek çocuğunun din dersinden muaf tutulması talebi karşısında, uyuşmazlığın Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi dersinin müfredatından kaynaklandığı sonucuna varıldığı, bu nedenle incelemenin, Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi dersinin müfredatına ve bu müfredat çerçevesinde davacının talebinde haklılık bulunup bulunmadığına yönelik yapıldığı da ifade edildi.Fırat: Karar yanlış, Danıştay yetkisini aştıANAYASA MAHKEMESİ “YANSIZ DİN EĞİTİMİ” İSTEMİŞTİBu kapsamda, Anayasa Mahkemesi’nin 16 Eylül 1998 günlü kararındaki şu tesbitler hatırlatıldı:“Laik devletin, doğası gereği resmi bir dininin bulunmaması, belli bir dine üstünlük tanımamasını, onun gereklerini yasalar ve diğer idari işlemlerle geçerli kılmaya çalışmamasını gerektirir. Bu bağlamda, laik bir devlette belli bir dinin, eğitim ve öğretimi zorunlu hale getirilemez...“Anayasa’nın 24. maddesinin dördüncü fıkrasına göre, din ve ahlak eğitim ve öğretimi Devletin gözetimi ve denetimi altında yapılır. Din kültürü ve ahlak öğretimi ilk ve ortaöğretim kurumlarında okutulan zorunlu dersler arasında yer alır. Bunun dışındaki din eğitim ve öğretimi ancak kişilerin kendi isteğine, küçüklerin de kanuni temsilcilerinin isteğine bağlıdır.“Din ve ahlak eğitim ve öğretiminin devletin gözetim ve denetimi altında yapılmasının nedeni, maddenin gerekçesinde de belirtildiği gibi bu konudaki eğitim ve öğretim özgürlüğünün kötüye kullanılmasını engellemektir. Dinler hakkında yansız ve tanıtıcı bilgiler vermek ve ahlaki değerleri benimsetmek amacıyla din kültürü ve ahlak öğretimi dersleri ilk ve ortaöğretim kurumlarında okutulan zorunlu dersler arasına alınmıştır. Din eğitimi yerine ‘din kültürü’ dersinden söz edilmesi de bu amacı açıkça ortaya koymaktadır. Bunun dışındaki din eğitimi ve öğretimi, ancak kişilerin kendi isteğine, küçüklerin de kanuni temsilcisinin iznine bağlı tutulmuştur.”DİN EĞİTİMİ Mİ, DİN KÜLTÜRÜ VE AHLAK ÖĞRETİMİ Mİ?Gerekçede, “Anayasa Mahkemesi’nin belirlediği bu hukuki durum çerçevesinde değerlendirilerek, ilk ve ortaöğretim kurumlarında verilen öğretime ilişkin müfredatın ‘din kültürü ve ahlak öğretimi’ mi yoksa ‘din eğitimi’ mi olduğunun tespiti gerekmektedir” denildi.Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin, 9 Ekim 2007 tarihli Hasan ve Eylem Zengin kararına da yer verilen gerekçede, başvuranların Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi derslerinden muaf tutulması taleplerine yönelik olarak, Milli Eğitim Bakanlığınca onaylı 4, 5, 6, 7 ve 8. sınıflarda okutulan Din Kültürü ve Ahlak Bilgisine ilişkin beş ders kitabının içeriklerinin incelendiği ifade edildi.AİHM’İN ALEVİLERİ İÇİN VERDİĞİ KARARGerekçede, AİHM’ce, söz konusu müfredatın incelemesi sonucunda, “Türkiye’de hakim olan dinsel çeşitliliğin, Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi derslerinde dikkate alınmadığı, özellikle Alevi inancına sahip topluluğun Türk nüfusundaki oranının çok büyük olmasına rağmen, öğrencilerin Alevi inancının itikat veya ibadet unsurları hakkında eğitim almadığı, 9. sınıfta bu inancın ortaya çıkışında en büyük etkisi olan iki şahsiyetin yaşam felsefesinin öğretilmesinin, bu öğretimdeki eksiklikleri gidermekte yetersiz kaldığı” değerlendirmesi yapıldığı anımsatıldı.Gerekçede, “Bu bağlamda, Mahkemenin demokratik bir toplumun eğitimde çoğulculuğu benimsemesinin, öğrencilerin dini konular hakkında düşünce, vicdan ve inanç özgürlüğü çerçevesinde eleştirel bir bakış oluşturmalarını sağlayabileceği kanaatinde olduğu ifade edilmiştir” denildi.AİHM kararında özetle, “Türkiye’de ilk ve ortaöğretim kurumlarında verilen din kültürü ve ahlak bilgisi öğretiminin rehber ilkelerinin Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne aykırı bir yönünün olmadığı, ancak eğitim sisteminde, din dersleriyle ilgili tarafsızlık ve çoğulculuk koşullarının yerine getirilmemesi ve ebeveynlerin inançlarına saygı gösterilmesini sağlayacak uygun bir yöntem sunulmaması nedenleriyle, sistemin yetersiz olmasından ötürü Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin ihlal edildiği”nin belirtildiği vurgulandı.EBEVEYNLERİN DİNİ VE FELSEFİ KANAATLERİNE SAYGIGerekçe şöyle devam ediyor:“Devletin, eğitim ve öğretimle ilgili olarak üzerine düşen görevleri yerine getirirken, müfredatta yer alan bilgilerin nesnel ve çoğulcu bir şekilde aktarılmasına dikkat etmesi ve ebeveynlerin dini ve felsefi kanaatlerine saygı göstermesi gerekmektedir.“Anayasa’nın 24. maddesine göre, din kültürü ve ahlak öğretiminin ilk ve ortaöğretim kurumlarında okutulan zorunlu dersler arasında olduğu kuşkusuzdur. Ancak, bu öğretimin Anayasa’nın öngördüğü amaca uygun bir müfredatla verilmesi gerektiği, içeriğinin nesnel ve çoğulcu olması, kişinin dininin bir ayrım ve eşitsizlik unsuru olarak kullanılmaması ve devletin dinler karşısında tarafsız kalarak, bütün dinsel inançları eşdeğer görmesi gerekmektedir. Öğretimde uygulanan müfredatın belirli bir din anlayışını esas alması durumunda, bunun Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi dersi olarak kabul edilemeyeceği ve din eğitimi halini alacağı açıktır. Nitekim, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nce öğretime ilişkin müfredatta yapılan ve kararımızda hüküm kurmaya yeterli görülen tespitler uyarınca, ülkemizde çoğulculuk anlayışı içerisinde, nesnel ve rasyonel bir şekilde din kültürü ve ahlak bilgisi öğretiminin verilmediği sonucuna ulaşılmıştır.“Bu durumda, Anayasa’nın 24. maddesinde, din kültürü ve ahlak bilgisi öğretiminin zorunlu olduğunun belirtilmesi, ilk ve ortaöğretim kurumlarında verilen öğretimin adının din kültürü ve ahlak bilgisi olmasına rağmen, içerik olarak din kültürü ve ahlak bilgisi öğretimi olarak kabul edilemeyeceği açık olduğundan ve din eğitiminin de ancak kişilerin kendi isteğine, küçüklerin de kanuni temsilcisinin talebine bağlı olması karşısında, Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi dersinin bu içeriği ile zorunlu tutulmasında hukuka uyarlık bulunmamaktadır.”