Radikal İki24 Şubat 2008
Geçen Mart ayında öfkeli Başbakan, 'vur emri'ni ilan etmişti: "Çocuk ve kadınlar da olsa, terörün maşası haline gelmiş herkese karşı gereken neyse o yapılacaktır."
Biz, çocukların da kadınların da fütursuzca vurulduğunu, işkenceden geçirildiğini, tecavüze uğradığını biliyorduk zaten. Başbakan da bu konuda 'güvenlik' güçlerine bir kez daha güvence vererek bu topraklarda yegâne güvenliğin çocuk, kadın, ihtiyar demeden düşman bildiğini katleden, işkenceden geçirenlere hak olduğunu, silahlıların ellerinin titrememesi gerektiğini hatırlatmış oluyordu.
Bu asabi siyasetçi, gerektiğinde cuntacı generallerden daha sert, daha tavizsiz ve cüretkâr olabileceğini de göstermiş oluyordu.Maşa kelimesinin mealinden yola çıkarak aslında kadınını, çocuğunu meydanlara yollayıp nümayişe kışkırtanlara gözdağı verdiğini düşünüyordu elbette. Çocuklarınıza ve kadınlarınıza sahip çıkın, yoksa gözünüzün yaşına bakmam demeye getiriyordu. Maşalarınızı yakaladığım gibi kırar, yakar, parçalarım.
Tehditlerle, şantajlarla büyümüş nesiller olarak beyefendinin tavrında yadırganacak bir şey bulamamıştık. Çocuklar ve kadınları bir çırpıda hedefe oturtabilen bir başbakanın demokrasi ve özgürlükler peşinde uyum yasalarının sıkı bir takipçisi olacağına yönelik umutlarımız zaten çoktan tükenmişti.
Çocukların çeşitli toplumsal çatışma hallerinde ön saflara sürülmesi karşısında acı duymamak mümkün değil. Bu hallerin ille de sıcak çatışmalar olması şart değil. Polis günlerinde polis giysileriyle, şehit gösterilerinde asker giysileriyle, Cumhuriyet kutlamalarında İstiklal Marşı'nın bütününü ezberlemiş olarak podyumlarda gördüklerimiz de milliyetçi cüceler değil. Dershanelerinden koparılıp yürüyüşlere katılmaları sağlanan, Ermenilerin Türk'ü katletmesi müsamerelerinde hıçkıra hıçkıra rol kesenler de çocuk. Kanlarıyla bayrak yapıp Genelkurmay Başkanı'nın gözlerini yaşartanlar da. PKK yandaşlarının gösterilerinde ellerinde taşlarla polise saldıranlar da. Çocukların ön saflara sürülmesi, hayati sorunlarımızın kördüğüm olduğunu, çözülebilmesi umudundan istifa edildiğini gösteriyor. Çocukları küçük şehit adayları olarak yetiştirip onların ezbere adanmışlığını gözyaşları içinde izleyerek bu topraklarda yaşayan halkların ölüme inancını bir kez daha kutsuyoruz.
Bu arada savaş hazırlıkları, kara harekatının pazarlıkları bütün hızıyla sürdürülüyor. Hükümetin Kürt sorunu paketinden çıka çıka Genelkurmay ve ABD ile el ele verip PKK'nın Kuzey Irak'daki kamplarını bombalamak, beklenen kara harekatıyla da topyekûn bir temizlik planı çıktı.
Şemdinli rezaleti karşısında boynu bükük kalan, 301'in kaldırılmasını bir başka bahara erteleyen hükümet demokratlık kisvesinden de vazgeçmeye niyetli görünmüyor.
Bu niyetinin en müstehcen görüntüsü, Emniyet Güçleri'nin yakın zamandaki marifetlerinin basınımızda şefkat ve gururla sergilenmesi.PKK yandaşı gösterilerde kendisine taş atan çocuklara hevenk hevenk muz ikram eden, nöbetinde çocuklarla sevecen sohbetler sırasında görüntülenen polis amcalar ve son olarak da Ceyhan'da 'Apo'nun yakalanma yıldönümü nedeniyle taş atarken polisin kek ve meyve suyuyla eyleminden vazgeçen çocuklar'ın Adana sefası. Polisler, Adana'ya götürdükleri Doğu ve Güneydoğu'lu çocuklara hamburger ısmarlayıp onları 'Arı Maya' filmini izlettirmiş.Elbette çocuklara da böyle davranmak gerek. Şefkatle, sevgiyle, başlarını okşayarak.
Ama bu görüntülerin insanın midesini bulandırmaması için gerekli olan samimiyeti sorgulamak zorundayız. Aksi takdirde bu muz ve hamburger ikramları, çocukların ellerine pankart verilip ya da üniformalar giydirilip en hamasi şiir müsveddeleri ezberlettirilerek ortalığa salınmaları kadar vahşice olacaktır. Çocuk istismarı, en kirli insanlık suçudur.
İyi polis amcalar ve aç çocuklar kompozisyonunun sağlam ve inandırıcı olabilmesi için bu fotografları sevinçle yayınlayan basının öğrenmesi gereken çok önemli gerçekler var.
Cizre'de 15 Şubat'daki gösteriler sırasında öldürülen 15 yaşındaki Yahya Menekşe'nin ölüm nedeni konusunda polisin verdiği bilgiye kayıtsız şartsız inanıp haberlerini öyle çatan gazeteler Yahya'nın, 'göstericilerin attığı bir taşın başına isabet etmesi sonucu' öldüğünü açıklayıvermişti.
Malatya Adli Tıp kurumu, raporuyla Yahya'nın "sert bir cismin üzerinden geçmesi sonucu" kan kaybından öldüğünü belgeledi. Yahya, besbelli panzerle ezilmişti.
12 yaşındaki Uğur Kaymaz'ın Mardin Kızıltepe'de babasıyla birlikte, ayağında terliklerle kurşuna dizilmesinin üstünden epeyi zaman geçti. Uğur da bölgede katlinden sual olunmayan çocukların ilki değildi. Katillerinin basına kapalı tutulan davalarından çıkan sonuç içimizi ferahlattı mı? Katledilmelerinin hesabı sorulmamış binlerce ölü çocuk şimdi yüzümüze bakıyor. Onlar ne hamburger ne de muz yiyebiliyorlar. Hayatlarında da hiç yememişlerdi mutlaka.Kürt sorununun çözümünde 'pişmanlık yasası' anlayışının aşağılayıcı, ezici yaklaşımına yakışır bir adım, çocukları sadakayla, rüşvetle kandırıp boy boy resimlerini basmak.
Türkiye Barolar Birliği de Cizre olayları üstüne şıpınişi bir açıklama yaptı. "Çocuklara karşı kolluk güçlerinin insani yaklaşımları"ndan söz edip nümayişçi Kürtlere 'çocuklarını ve kadınlarını polisle karşı karşıya getirmeme' tavsiyesinde bulundu. Kadınlar da bir kez daha ait oldukları adres belli çocuklar olarak kayda düştü.
Böylece onun bunun kadınlarını eve kapayıp onun bunun çocuklarını muzla kandırarak, Kara Harekatı'nın da yardımıyla Kürt sorunu çözülecek. Hiç mi utanmanız yok?