Tarhan Erdem
Bugün, karşılaşmaya başlayacağımız durgunluk, fakirlik, cehalet, çaresizlik… Hep demokratik ilkelerle yönetilen partilerimiz ve köy ve mahalleden başlayan yerinden demokratik bir yönetimimiz olmadığındandır. Önce ne istediğimizi bilip, tanımlayalım; bizi güdecek adam mı arıyoruz, yoksa halk idaresi mi?
Seçim sürecini izleyen Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı (AGİT) Heyeti ara raporunu, geçen Cuma günü yayımladı. Büyükelçi Audrey Glover başkanlığındaki AGİT heyetinin internette yayınladığı ara raporunda medyamız, “Hükümetle bağlantılı veya kamu ihalelerine bağımlı sahipleri olan kuruluşlar” olarak tanımlanıyor. AGİT’in üzerinde durduğu bazı konuları buraya not edelim:
Sayın Cumhurbaşkanı Erdoğan, perşembe akşamı televizyon söyleşisinde, seçim kampanyası yorgunluğundan olacak, CHP’nin iki liderini karıştırdı; Bülent Ecevit ile ilgili olabilecek bir iddiasını, Sayın Erdal İnönü’ye bağladı: “İnönü bunların en yakın arkadaşıydı. Erdal İnönü’nün bunların okullarını ziyaret ettiğini iyi bilirim. Onların davetlerine katıldıklarını iyi bilirim. Gelsinler konuşalım”.
Önümüzdeki dördüncü Pazar, 18’inci kez çok partili rejim içinde oy vereceğiz. Ben, 1950’deki ilki hariç bu seçimlerin hepsinde oyumu kullandım. Bunları halkımızın seçim deneyimine sahip olduğunu hatırlatmak için yazıyorum.
Muhalefetin oyu, Türkiye’nin karşısında bulunduğu kriz anlaşılabildiği ve anlatılabildiği kadar artacaktır.