27 Eylül 2007Yasemin Arpa
Prof. Dr. İrfan Erdoğan: “Medyaya herhangi bir önyargıyla yaklaşmamız sözkonusu olamaz. Medyayla ilgili örnekler seçmede problem yaşamayız. Teorik olarak denetim yapmayacağız.” Türkiye Gazeteciler Cemiyeti (TGC) Başkanı Orhan Erinç: “Okutanların medyaya ilişkin bilgilerinin ne olduğunu bilmiyoruz. Medya okuryazarlığını somutlaştırmak için tabii bazı haberler ya da yazarlar ele alınarak bir tartışma açılacak. Bu acaba siyasal veya ideolojik tercihlerle mi yapılacak kuşkusu henüz giderilmiş değil.” Prof. Dr. Ünsal Oskay: “RTÜK’ün işlevlerine çok benzeyecek işlevler yüklenmiş böyle bir projenin yerine, daha demokratik ve okul çağındaki gençleri, sağlıklı bireyler olarak dünyaya bakmalarında rehberlik edecek bir kurul oluşturulmalı.” Gazeteci Alper Görmüş: “Bence bütün çözüm çabalarımız gibi hazırlığı yeterince yapılmamış, ‘kervan yolda düzülür’ mantığıyla başlatılmış bir uygulama gibi görünüyor. İyi niyetli, gerekli ama hazırlığının çok daha iyi yapılması gerekirdi.”
Milli Eğitim Bakanlığı, bu yıl ilk kez ilköğretim kurumlarında “Medya Okuryazarlığı” seçmeli dersini okutmaya karar verdi. MEB Talim Terbiye Kurulu kararın gerekçesini “Görsel, işitsel ve yazılı medya karşısında savunmasız bir alıcı durumunda bulunan çocukların, ilköğretimden başlayarak medya karşısında bilinçlendirilmeleri gerekmektedir” sözleriyle açıkladı. Kurul, bazı medya organlarının yanlı olduğunu ve tüketim iştahı oluşturma işlevi üstlendiklerini de şu sözlerle belirtti:“SUBJEKTİF HABERLERE KARŞI”“Medya Okuryazarlığı dersinde öğrencilerin bazı medya yayınlarının sunduğu enformasyonun subjektif, dikkatlice seçilmiş, belli bir bakış açısına göre kurgulanmış ve birtakım etkilerle oluşturulmuş bir yeniden üretim olduğunu kavramaları sağlanacaktır. Ayrıca medya kuruluşlarının birer ticari aygıt olarak insanların üzerinde reklamlar, filmler, müzikler vb. aracılığıyla nasıl bir tüketim iştahı oluşturma işlevi üstlendikleri de vurgulanmaktadır.Televizyon karşısında en hassas ve etkiye en açık grubu oluşturan çocukların ekranda izlediklerini, ‘gerçeklik’ ve ‘kurgu’ bakımında ayırt etme becerisini de kazanacakları Medya Okuryazarlığı dersinde, medyanın olayları ve olguları nasıl ve neden belli yönleriyle yansıttığı çocuklara anlatılacak ve insanımız ilköğretim çağından başlayarak medyaya eleştirel bakabilen, bilinçli alıcılar olarak yetiştirilecektir.” 103 ÖĞRETMEN MEDYA EĞİTİMİ ALDIMedya Okuryazarlığı dersi, ilköğretim kurumlarının 6,7 ve 8. sınıflarında bu yıl seçmeli okutulacak. Bu yıl 103 sosyal bilgiler öğretmeni Ankara’da yapılan 3 günlük seminerde toplam 4-4,5 saat medya okuryazarlığı eğitimi aldı ve eğitmen olarak okullardaki diğer sosyal bilgiler öğretmenlerini eğitmek üzere atandı. NTVMSNBC’nin görüştüğü okullar, ilk kez geçen yıl beş pilot ilde başlatılan Medya Okuryazarlığı dersine Milli Eğitim Bakanlığı tarafından özel bir önem verildiğini belirtti. UZMANLARIN GÖRÜŞLERİNDEN YARARLANILDIMilli Eğitim Bakanlığı Talim Terbiye Kurulu Başkanı Prof. Dr. İrfan Erdoğan da, müfredatı hazırlarken iletişim uzmanlarının görüşlerinden faydalandıklarını ve çalışmalarının hemen hemen tamamına RTÜK Başkanı Zahid Akman’ın katıldığını söyledi. Prof. Dr. İrfan Erdoğan (Milli Eğitim Bakanlığı Talim Terbiye Kurulu Başkanı):MEDYA HAYATIN KENDİSİ, ÇOCUKLARI HAZIRLIYORUZMedya okuryazarlığı dersine neden gerek duyuldu?Sadece televizyonu bile esas alacak olursak dünyada ABD’den sonra 2. sırada televizyon izleyen bir toplumuz biz. Zamanının büyük bir kısmını televizyon izleyerek geçiren bir toplumuz. Bir çocuk ortaöğretiminin sonuna kadar toplam 2 yıl televizyon izliyor. Bunun dışında radyo var, yazılı medya var, internet var. Türkiye’deki genç ve çocukların medyayla içiçe olduğunu görüyoruz. Yani medya hayatın kendisi. Eğer medya hayatın kendisiyse çocukların hayat gibi medyaya da hazırlanması gerekmez mi? Medyaya karşı bir önyargınız mı var?Medyaya herhangi bir önyargıyla yaklaşmamız sözkonusu olamaz. Medyanın zararlı veya faydalı yönlerini çok fazla dikkate alarak değil de, her türlü boyutu olabilir düşüncesinden hareketle bilinçli bir medya okur yazarı veya izleyicisi yetiştirmek temel amacımız. Hangi ülkeler model aldınız?Özellikle model aldığımız bir ülke yok ama Avrupa ülkelerinini bazılarında, Kanada’da böyle uygulamalar var. Bazı ülkelerde ortaöğretim düzeyinde bazı ülkelerde bizim gibi ilköğretimde ve bir ok yerde de dersin adı olmasa bile okul öncesinden itibaren içerik olarak ele alınan bir konudur medya okur yazarlığı.Materyallerin seçimiyle ilgili nasıl bir denetim olacak?İlk etapta bu dersin değişik amaçlarından bahsetmek mümkün olabilir ama bilinçli bir medya izleyicisini yaratmaksa amacımız, medyayla ilgili örnekler seçmede problem yaşamayız. Açıkçası onu çok fazla kontrol etmeye de kalkışmıyoruz. Onu zaten kontrol etmeye çalıştığımız zaman konunun içinde başka bir sıkıntıyla karşı karşıya kalabiliriz. Amacımız bireyin, öğrencinin daha çok özgürleşmesi. Daha özgür bir şekilde medyayla içiçe olması. Medyanın egemenliği altına girmesi değil, bilinç düzeyiyle medyadan istifade edebilir gençler, nesiller yetiştirebilmek. İlk etapta müfredatın belirli sınırları tabii ki vardır ama, ilk etapta aşırı bir yönlendirme, konu seçimiyle, örnek seçimiyle aşırı bir yönlendirme içinde olmayacağız. Öğrenciler istedikleri her türlü materyali, gazeteyi, dergiyi okula getirebilecekler mi?Tabii ki. Teorik olarak denetim yapmayacağız. Orhan Erinç (Türkiye Gazeteciler Cemiyeti Başkanı):GAZETECİLERDEN DE YARARLANILMALIBakanlığın bizden herhangi bir talebi olmadı. Tabii önemli olan şu: Okutanların medyaya ilişkin bilgilerinin ne olduğunu bilmiyoruz. Formasyondan geçirilmeleri gerektiğini düşünüyoruz. Gerekirse bu konuda gazetecilerden yararlanılması gerektiğini düşünüyoruz. Bir de bu konudaki örneklerin seçimi çok önemli. Medya okuryazarlığını somutlaştırmak için tabii bazı haberler ya da yazarlar ele alınarak bir tartışma açılacak. Bu acaba siyasal veya ideolojik tercihlerle mi yapılacak kuşkusu henüz giderilmiş değil. Hem çok seslilikten söz ediyoruz, bunun sonucu olarak da bu derslerde yayın ilkelerine politikalarına göre değişik gazetelerden örnekler sunulması gerekiyor ki, çocuklar geleceğe de bir okur, dinleyici ve izleyici olarak hazırlansınlar. Ama bu yapılacak mı, yoksa belirli yayın organları mı örnek alınarak bu ders verilecek, orada bir netlik ne yazık ki henüz yok. Türkiye’de yerelde de baktığımızda aşağı yukarı 1200 dolayında gazete yayınlanıyor. Bu sadece İstanbul, Ankara, İzmir’le sınırlı bir ders değil. Belirli kurallara uygun yayınlanan en az 1100 gazete var. O gazeteleri de bu derslerde dikkate alınması öğrencilerin yaşadıkları çevre hakkında bilgi sahibi olmalarını sağlayabilir. Ama o konuda henüz elle tutulur gözle görülür bir tercih belirlinmiş gibi gözükmüyor bizim izlediğimiz kadarıyla. Bu eksikliklerin giderilmesi gerektiğini şünüyoruz. Prof. Dr. Ünsal Oskay (Beykent Üniversitesi Rektör Yardımcısı):BU HALİYLE HİÇ GÜVEN VERİCİ DEĞİLBu girişimin hayırlı bir girişim olabilmesi için RTÜK dışındanGazeteciler Cemiyeti, radyo- sinema ve televizyonda çalışanlar, spor kuruluşları, bu kuruluşların kendileri tarafından seçilmiş kişilerin de dahil olacağı bir kurul oluşturulmalı. Böylece RTÜK’ün işlevlerine çok benzeyecek işlevler yüklenmiş böyle bir projenin yerine, daha demokratik ve gerçekten okul çağındaki gençleri, sağlıklı bireyler olarak dünyaya bakmalarında rehberlik edecek bir kurul oluşturulmalı. Kuruluş bu haliyle hiç güven verici değil. Bu iş pekala laikliğe aykırı değerlerin öne çıkartılacağı bir oryantasyon programına da dönebilir. Onun için eğitim amacıyla kurulmuş vakıflardan, sanatçılardan, bilim çevrelerinden, üniversitelerden tarafsızlığı tartışılmayacak bir süreç sonucunda kişiler seçilmeli ve Talim Terbiye ve RTÜK gibi çok da olumlu imaj yaratmayan kuruluşlar yerine, ülkenin geleceği demek olan gençliği daha doğru yönde aydınlatacak, eğitecek bir girişim başlatılmalı. RTÜK çok kuşku verici. Onun önerileriyle küçük yaştaki çocukların oryante edilmesi bence hiç iyi değil. Alper Görmüş (Gazeteci):İÇERİĞİNİ TARTIŞMAK GEREKİRBence bütün çözüm çabalarımız gibi hazırlığı yeterince yapılmamış, “kervan yolda düzülür” mantığıyla başlatılmış bir uygulama gibi görünüyor. İyi niletli, gerekli ama hazırlığının çok daha iyi yapılması gerekirdi. Ama hiç yoktan iyidir. Bir yerden başlamak gerekirdi. Bu dersi verecek insanların enforme edileceği bir takım yaygın seminerlerden geçmeleri gerekirdi. Hazırlık yetersiz görünüyor. Anlaşılan başlangıçta verimli olmayacak. Medya okuma, gazetelerden çok televizyon yayınlarına ilişkin bilinçli okumayı hedefleyen bir ders olacak sanırım. Batı’da uzun yıllardır okullarda uygulama bulmuş bir ders. Bunun gerekliliği, fonksiyonelliği konusunda çok kuşku yok ama burada önemli olan içerik. Onu tartışmak gerekir. İçerik nasıl olacak, içi nasıl doldurulacak meselesi bence çok daha önemli. Bunlara bakmak gerekir. Bu çerçeveye bakarak çok şey söyleyemeyiz. Beni asıl düşündüren, kim verecek bu dersi allahaşkına?