Su Özelleştirmesinin Sonucu: Yaşamsal Yıkım

-
Aa
+
a
a
a
Tolga KorkutÇevre Mühendisleri Odası İstanbul Şube Başkanı Özlem Eylem Tuncaelli dünyada su özelleştirmelerinin sonuçlarını şöyle sıralıyor:* Su haklarının piyasalaştırılıp özelleştirilmesinin sonuçları olarak en çok göze çarpan bulgu, birçok ülkede özel sektörün gelişiyle birlikte artan su fiyatları.* Gana'da insanlar, IMF politikaları sonucunda gelirlerinin yarısını su alabilmek için harcadılar. * Paris ve Manila'da olduğu gibi Cakarta'da 1997 yılında yapılan başlanan özelleştirmelerle su hizmetleri çok uluslu şirketlerinin ortaklığına bırakıldı. Şirketler beş yılda yaklaşık yüzde 35'lik fiyat artırımı yaptılar. * Fas'ta tüketiciler su fiyatlarının üç kat arttığını gördüler. * Britanya'da su ve kanalizasyon faturaları 1989-90 ve 1994-95 yılları arasında yüzde 67 arttı. Bağlantı kesintileri yüzde 177 arttı. Sonuçta su fiyatları yüzde 450, şirket kârlarıysa yüzde 692 arttı. * Güney Afrika'da Johannesburg'un su temini Suez Lyonnaise des Eaux tarafından devralındıktan sonra, su güvensiz, erişilmez ve aşırı pahalı hale geldi. Binlerce insanın su bağlantısı kesildi, kolera enfeksiyonu yayılmaya başladı. * Filipinler'de Sibic Körfezi'nde Biwater su fiyatlarını yüzde 400 artırdı. * Fransa'da halkın suya ödediği bedel yüzde 150 arttı ve kalite bozuldu. Bir rapora göre 5,2 milyondan fazla insan bakteriyel yönden kabul edilemez kalitede su alıyor.Yılmaz: Dünya Su Forumu su özelleştirmelerinin mutfağı bianet'in görüştüğü ekonomist Gaye Yılmaz, su özelleştirmelerinde en etkin mekanizmalardan birinin Dünya Su Forumu olduğunu söylüyor. Bu forum 2009'da İstanbul'da düzenlenecek."Bu forum su özelleştirmelerinin mutfağı gibi. Su özelleştirmelerinin hangi koşullarda, nasıl yapılacağının çerçevesinin çizildiği, lobilerin yapıldığı bir organizasyon. Örneğin Meksika'daki forumun hemen ardından ülkede su özelleştirilmelerine büyük hız verildi."Su özelleştirmeleri de tıpkı sağlık, eğitim, altyapı, barınma alanlarında olduğu gibi kamusal olanın hızla sermayeleşmesi demek. Dünya Ticaret Örgütü, Dünya Bankası ve Uluslararası Para Fonu'nun bu süreçte büyük etkisi var.Tuncaelli'nin verdiği bilgiye göre, 2000'de ödenen 40 IMF kredisinin 12'si, su teminin kısmi veya tamamen özelleştirmesi koşulunu dayatıyor, "tüm maliyetlerin karşılanması" için politika geliştirilmesi ve sübvansiyonların kaldırılmasında ısrar ediyor.Yılmaz, bunun kapitalizmin sermaye birikimi krizini aşmak için kullandığı yol olduğunu söylüyor. "Dünyada aşırı birikim, sermayenin değersizleşmesi krizi var. Bu muazzam birikim üretken alanlara aktarılmak zorunda. Bu yüzden bütün kamusal alanları sermayeye açıyorlar. Biri de su."Ama su farklı. Çünkü "susuz yaşanmıyor."Yılmaz, sosyal hakları gerileten bu sermayeleştirme sürecine karşı mücadelenin özünde insanın olması gerektiğini söylüyor. "Her alanı fetişleştiren, bunu normal gibi görmemizi sağlayan bir durum bu. Sorun IMF, ulusötesi şirketler değil. Doğrudan sistemle ilgili."Yılmaz "kamu" ve "ulus devlet" üzerinden politika geliştirmenin sakıncalarına da işaret ediyor:"Ülkemizin kaynakları yağmalanıyor, dediğinizde, bu sınıfsal farklılıkları görünmez kılıyor. Kamusal kaynaklar dediğimiz, hiçbir zaman topluma ait olmadı. Devlet, sınıf mücadelelerinin gerçekleştiği alan olarak, bunun dağıtımını yapıyordu."