Sayıştay'ın raporu ümitsiz Sayıştay'ın geçen mayıs ayında TBMM Başkanlığı'na sunduğu 'Türkiye'de Atık Yönetimi' başlıklı rapora göre tüm atıkların sadece yüzde 5'i kuralına uygun yok ediliyor. Çevre ve Orman Bakanlığı yetkilileriyse Türkiye'nin atık konusundaki ihtiyaçlarını gidermeye çalıştıklarını söylüyor. Türkiye'nin 119 katı atık tesisine ihtiyacı olduğunu belirten yetkililer, şu anda 21 tesisin bulunduğunu, ancak 2007 sonuna kadar 106 tesisin hizmete gireceğini söylüyor. Ancak bahsedilen tesisler arasında İZAYDAŞ gibi zehirli atıkları yok edecek tesis bulunmuyor. Türkiye'nin 35 bin tonluk kapasitesiyle en büyük katı atık bertaraf etme tesisi Kocaeli'nde bulunuyor. İzmit Katı ve Artıkları Arıtma Yakma ve Değerlendirme A.Ş. kısa adıyla İZAYDAŞ'da endüstriden kaynaklanan tehlikeli ve tehlikesiz atıklar depolanıyor ve yüksek dereceli fırınlarda yakılıyor. İZAYDAŞ 35 bin tonluk kapasitesini doldurduğu için kendisine başvuran firmalara en erken 2008'e gün veriyor.
'İsteyen kurtulur' İZAYDAŞ Genel Müdürü Recep Bilal Şengün, Türkiye'de toplam 300 bin ton çok zehirli atık olduğunu belirterek bunun ancak 35 bin tonunun kendilerince yok edilebildiğini belirtiyor. Şengün, "Firmalar iyi niyetli olduklarında mutlaka çözüm bulunuyor. Gerekirse yurtdışına gönderiliyor. Maliyeti sadece yüzde 15-20 oranında artıyor. Türkiye'de daha az tehlikeli atıkları bertaraf eden tesisler var. Gerekirse buralara yönlendiriyoruz" diyor. Şengün, lisanslı firma ve çimento fabrikalarında 65 bin ton tehlikeli atığın bertaraf edildiğini söylüyor. İZAYDAŞ'ta bir ton zehirli varili yakmanın maliyetiyse 1610 YTL. İZAYDAŞ'taki yoğunluğu kullanan fırsatçı firmalar da olduğunu söyleyen Şengün, şu bilgileri veriyor: "Doluluğu fırsat bilen bazı firmalar atıklarını gelişigüzel bertaraf edebiliyor. En tehlikelisi de atıklarını kendilerinin yok etmeye çalışması. Bir başka problem de firmaların atıklarını tanımaması. Atığını düzgün paketleyemiyor. Çevre müdürlükleri firmalara denetime gittiğinde 'İZAYDAŞ'a müracaat ettim, sıra vardı' diyerek denetimlerden kurtuluyor. 3 ton atığı olan firma 1 tonunu bize gönderip geri kalanını kendi bertaraf etmeye çalışıyor. Bu fırsatçılık." Şengün son sözü söylüyor: "Bilinçsizce toprağa gömülen atıklar yüzünden buğday ekecek bir karış toprak dahi bulamayabiliriz."
Çevrenin 11 Eylül'ü Tuzla oldu, failleri yasa boşluğu kurtardı Tuzla'da 2006 yılının Nisan ayında yüzlerce zehirli atık bulunan varillerin toprak altında bulunması çevre konusunda Türkiye'deki yetersiliği göz önüne serdi. İstanbul Çevre Müdürü Mehmet Emin Birpınar, Tuzla olayını 'Çevrenin 11 Eylül'ü' diye nitelendiriyor. Birpınar şöyle konuşuyor: "Tuzla'dan sonra çok sayıda ihbar geldi. Tuzla'dan sonra çevre konusunda toplam 15 milyon YTL ceza kestik. Tuzla'daki olayın sorumlusu Unifar firmasına da toplam 1 milyon 600 YTL'lik tazminat davası açtık. Hala devam ediyor." Birpınar'ın açıklamaları 'Çevrenin 11 Eylül'ünün faillerine ne ceza verildiği sorusunu akla getiriyor. Yeni TCK hazırlanırken, 'zehirli atık'ları çevreye bırakanlara beş yıldan az olmamak üzere hapis cezası öngörülmüştü. Sorumlular hakkında fabrikaya faaliyet izninin iptalinden, tüm mallarına el konulmasına kadar cezalar istenebilecekti. İleride kanser gibi hastalıklar ortaya çıkarsa failler bundan da sorumlu tutulup, 25 yıla kadar hapisle yargılanacaktı. Yeni TCK TBMM'de kabul edilirken 'çevreye karşı suçlar'la ilgili maddelerin yürürlük tarihi belediye ve sanayicilere altyapı için gerekli süreyi tanımak için 2006'ya ertelendi. Ayrıca yeni kanunun uygulanabilmesi için varillerin yeni kanunun çıktığı tarihten sonra gömüldüğünün de saptanması gerekiyordu. Hukuki düzenlemeler yapılırken ortaya çıkan bu boşluk Tuzla skandalının cezasız kalmasına neden oldu. Varilleri araziye bıraktıkları saptanan Mehmet Suiçmez ve Ali Ayvenli'ye toplam 15 bin 700 YTL para cezası verildi. Aralarında Unifar yetkililerinin de olduğu yedi kişi 'Çevrenin kasten kirletilmesi' suçundan Aralık 2006'da beraat etti.