Radikal İki29 Temmuz 20071) Neden yeni parti? CHP cumhuriyetin kuruluş ideolojisiyle o günkü koşullarda, yeni cumhuriyetin ve devrimlerin maruz kaldığı tehlikelere karşı şekillenmiş bir parti. Bu parti milliyetçi, devletçi ve otoriter bir yapılanmayı iktidarda bulunduğu sürece kemikleştirdi, seçkinci, halkı küçümseyen ve siyasetin dışında tutmayı amaçlayan bir anlayışın sahibi oldu. CHP iki aşamada iç ve dış dinamiklerin itmesi sonucu önce demokrasiyi, sonra sol düşünceyi sahiplenir göründü. Demokrasiye, tek partiden doğan bir muhalefet partisiyle ve hiçbir demokratik eğitim ve terbiye almamış siyasi kadrolarla geçildi. Demokrasi kültür ve deneyimi olmayan halkla birlikte sistem yalpalamaya başladı ve cumhuriyet demokrasiye evrilmeden 1960'ta ilk askeri darbe ile karşılaşıldı. Ancak askeri darbenin ardından demokrasiye geçilirken ilk kez bir sosyalist parti parlamentoda temsil edilir oldu. Bu gelişme karşısında geleneğinde hiçbir sosyalist kuram, görüş ve tartışma bulunmayan CHP, birdenbire ortanın solu sloganı ve söylemiyle sola sahiplenir oldu. Amaçlardan biri güçlenme olasılığı bulunan TİP'in yolunu kesmeye diğeri de solculuk gerekiyorsa bunu da devlet adına CHP'nin yapması gerektiğine olan inançtır. Kuşkusuz bu noktada sistemin eleştirilmesi ve değiştirilmesi gerektiğine ilişkin bir saptama ister istemez yapıldı. Ancak bu gelişmenin kapsamlı bir değişim programına ve uygulamasına dönüşmemesi ve parti içi çekişmelerle birlikte demokrasiye ilişkin temel ilkelerde partiler arası uzlaşmanın sağlanamaması, rejimi 1971 askeri müdahalesine, ardından da 1980 askeri darbesine götürdü. 1980 askeri darbesinden sonra partilerin kapatılması ve siyasi kadronun tasfiyesi sonucu uygulanan politikalarla cumhuriyet otoriter yapısını sürdürdü. 1980 sonrası rant ekonomisi, yolsuzluk, rüşvet sarmalındaki ülke, askeri harcamalarını artırarak Kürt sorununu şiddetle çözme batağına sürükleniyordu. Siyasete tekrar dönen eski siyasetçiler, askeri darbe travmalarıyla malul olarak sahne almaya başlıyordu. Yeni siyasetçiler ise çözüm üretemediklerinden hızla eskiyorlardı. CHP, bu tablo içerisinde değişen dünya ve ülke koşullarını gözönüne alarak sorunları çözmeye yönelik değişim programını sistem eleştirisi üzerine inşa etmesi gerekirken, bunu yapamadı, halka ulaşacak kanalları açık tutan ve parti içi demokrasiyi yaşama geçiren, düzeyli muhalefet seçeneklerini barındıran bir yapıya kavuşamadı. Monark bir parti lideri, oligarşik bir kadro ve bu yapıya bağlı merkez yönetimi, parti örgütleri, delegeler ve Meclis grubuyla otokratik, çözüm üretemeyen bir yapılanmanın çürümesi kaçınılmazdı. Bir yapı salt yolsuzluk nedeniyle çürümez. Bir yapı monark anlayışıyla yönetiliyorsa, değişimleri öngörmüyorsa, çözüm ve yenilik üretemiyorsa, bilgili ve düzeyli muhalefet seçeneğini içinde barındırmıyorsa sonunda çürür. Ve yaratacağı muhalefet ancak şiddeti barındıran öfke, sığlık ve kalitesizlikle kendisini gösterir. CHP'nin bugün geldiği noktada daha milliyetçi, daha laikçi, daha otokratik, daha antidemokratik bir parti olduğu kesin. Seçim sonuçlarından CHP lideri ve yönetim kadrosunun kişisel sorumluluk duymamaları, ahlaki ve hukuki izahın dışındadır. Aslında bu partinin sosyal demokrat bir parti olması istenilmemelidir. CHP'nin kurumsal ve tarihsel olarak sosyal demokrat bir partiye dönüşme imkanı bulunmuyor. Devletçi gelenekten gelen bu partinin marjinal bir parti olarak kalması daha uygun. Bu nedenle, ilkelere bağlılıkları ve tutarlılıklarıyla siyasetin kenarında kalmış sol kesim ile siyasetin dışında kalmış sol kesimin biraraya gelerek yeni evrensel bir sol anlayışla gerçek bir sosyal demokrat partiyi inşa etmeleri gerekiyor. AKP demokrasinin ve sol değerlerin tek ve yeterli adresi olamaz. AKP'ye karşı gerçek sol bir seçeneği barındırmayan rejimin devamı imkansızdır. AKP'ye karşı iktidar olma iddiasını da ortaya koyan gerçek bir muhalefeti ancak yeni bir sol parti yapabilir. Çünkü AKP artık merkez sağ alana oturdu. Sol ideolojinin birikimli ve deneyimli aydınları, politikacıları ve duyarlı bir halk tabanı bulunuyor. Üstelik ülkenin yaşadığı çözülme ve göç nedeniyle halkın sol söylemle buluşması ve bunun sonucu olarak tabanın genişlemesi kolaylaştı. Kürt yurttaşların bu partide yer alarak sorunlarının çözümünü bir kitle partisinde aramalarının yolu açılmış olacaktır.
2) Neden yeni program? Sol dünyayı değiştirme iddiasıdır. İnsanı ve doğayı temel alan bir hareket noktasını esas olarak gören bir anlayış gerçek soldur. Çünkü bu anlayış, sürekli değişimi ifade eder. Ancak bu sürekli değişim, sol bir siyaset anlayışıyla ve bu doğrultuda alınacak siyasi kararlarla insanlığın yararına kullanılabilir. Kurulacak yeni partinin tüzüğü parti içi demokrasiyi gerçekleştirecek, partinin halkla ve sivil örgütlerle kanallarını açık tutacak, halkın istek ve özlemlerinin siyasi teknik yapı içinde özgürce tartışılabileceği ortamı yaratacak, sol ve demokrasinin gerçek ve çağdaş anlamlarını üretecek bir eğitimi sağlayacak, özgür, dinamik, üretken, yaratıcı, eleştirel ve analitik bir yapıyı geliştirecek şekilde düzenlenmelidir. Kuşkusuz bu yapı parti programında şu sorulara yanıt aramayı hedeflemeli. Halkın çoğunluğunun işsizlik, emeğinin karşılığını alamama nedeniyle geçinememe, gelecekten kaygı duyurtacak ölçüde güvencesizlik, iş güvencesi, sağlık ve barınma, kaliteli eğitim alamama, insan haklarını kullanamama özellikle adil yargılanma hakkından yararlanamama sorunları, sonuç olarak sosyal hukuk devletine sahip olamama sorunu vardır. Yeni sol parti, programında bu sorunlara nasıl çözüm bulacağını göstermelidir. Küreselleşmenin getirdiği olumsuzlukları aşamayan antidemokratik ve hukuksuz dünya sistemi hangi kurumlarla ve hangi yöntemlerle insanlığın sorunlarını çözmeye yönlendirilebilir? Bu bağlamda BM sistemi, IMF, Dünya Bankası, Dünya Ticaret Örgütü ve G-8'lerin sorgulanarak yeni yapılanmaların nasıl olması gerektiği tartışılmalı. Dünyada demokratik, adil ve hukuka bağlı bir sistem kurulmadan ulus-devletlerin çözülmesinin sonuçları ne olabilir? AB yeni bir dünya sisteminin öncülüğünü yapabilir mi? Silahlanmaya yapılan yatırımlar, silahların üretilmesi, savaşlar, askeri güçler, ülke işgalleri, gücün hukuk tanımaması, evrensel hukukun Irak'ta ve Guantanamo'da olduğu gibi yerlebir edilmesi karşısında evrensel yeni sol bilinç nasıl bir yapılanma, nasıl bir dünya sistemi öngörmelidir? Teknolojik ilerlemenin tek başına çözüm olmayıp, bu ilerlemenin etkilerinin tarafsız olmadığı ve ilerlemenin etkilerini olumlu ya da olumsuz kılan tek şeyin siyasi kararlar olduğu gerçeği karşısında yoksulluk, işsizlik, iş kayıpları, çocuk ve insan işgücünün sömürülmesi, gelir dağılımı bozukluğu, terör, insan hakları ihlalleri nasıl önlenecektir? İnsanları üretken, verimli ve mutlu kılacak bir büyümeye nasıl geçilecektir?Çalışma koşullarında, iş güvencesinde, insan haklarında ortak standartlar nasıl sağlanacaktır? İşte Türkiye'de gerçek yeni sol ya da evrensel sol bu sorulara değişim programlarıyla küreselleşme bağlamında dünya ve Türkiye ölçeğinde yanıtlar bulmaya çalışan nitelikli ve evrensel bir sol olmalıdır.
Yeni sol program Sosyoekonomik ve kültürel parçalanmanın yarattığı kimlik bunalımının sonuçları tartışılmalıdır. Kimlik arayışlarının "aynılıklar ve benzeşmeler" üzerine değil "farklılıklar içinde bütünleşme" üzerine kurulması gerektiğinden hareketle bu coğrafyada yaşayan tüm etnik, dinsel, mezhepsel ve marjinal kümelerin farklılıklarını koruyup geliştirebilecekleri ortam ve olanaklar somutlaştırılmalıdır. Kozmopolitliğin bir zenginlik ve renklilik olduğundan hareketle bu kozmopolitliğin kamusal alana da yansıması özendirilmelidir. Sosyo-kültürel değişmenin genel patolojisiyle bağlantılı olan suç emeği arzının hangi sosyal, ekonomik, kültürel ve yasal tedbirlerle önleneceği belirlenmelidir. Birey-yurttaş yaratmanın öncelikleri ve boyutları belirlenmelidir. Laikliğin gerçek anlamda sağlanabilmesi bakımından Diyanet İşleri Başkanlığı'nın kaldırılması, din kültürü ve ahlak dersinin zorunlu olmaktan çıkarılması, MGK'nın anayasal bir organ olmaktan çıkarılarak askerin siyaset üzerindeki vesayetine tamamen son verilmesi, sivil yargı-askeri yargı ikiliğinin ortadan kaldırılması öngörülmelidir. Türkiye ölçeğinde yukarıda belirtilen tüm sorulara yanıtlar bulmayı kolaylaştıracak yeni bir anayasa önerisi yeni sol programda yerini almalıdır. Sonuç olarak yukarıda belirtilenlerden daha çok ve her gün daha da artan sorulara muhatap olan solun CHP gibi kısır bir parti içinde sıkışıp kalması ve meydanı tüm bu alanlarda başarısı tartışılır AKP'ye bırakması akıl almaz bir durumdur. Türkiye'nin bu soruları yanıtlayabilecek kadroları vardır. O halde yeni bir parti ve yeni bir sol program, Türkiye'nin ve rejimin geleceği açısından yaşamsal önemdedir.