12 Şubat 2007Radikal Gazetesi
Kuvayı Milliye Derneği Antalya Şubesi'nin açılışından bir gün önce yöneticilerin dernek bünyesine katılan yeni üyelerle gerçekleştirdiği yemin merasimini izlememişseniz de okumuşsunuzdur. Derneği daha önce Vatansever Kuvvetler Güçbirliği'nden ayrılmış olan emekli albay Mehmet Fikri Karadağ kurmuş. Fikri Karadağ, eski NATO Özel Daire Başkanı. Bu emekli askerin adını bir yerlerden hatırlar gibiyiz diyenlere hemen hatırlatalım. Fikri Karadağ'ın vatanseverlik geçmişi bize kanlı Danıştay saldırısından sonra sızdırılmıştı. Sızma hakikatin ne kadar büyük tepkiyle karşılandığına son zamanlarda açıkça tanık oluyoruz. Çetelerin ve onların marifetlerinin, katillerle çektirilen anı fotoğraflarının torunlara kalacak menkıbe malzemesi olması gerekirken kimi vatan hainleri o malzemeyi kamuoyuna faş ediyor. Aslında bilmek için dizi seyretmek gerekmiyor elbet. En müptezelinden menfaat çatışmaları sonucu birbirine giren çete mensuplarının ya da kurumların çatışmalarının önemli bir parçası bu bize kadar sızdırılan bilgiler. Fikri Karadağ adı, Danıştay saldırganının cebinde kartı bulunan Vatansever Kuvvetler Güçbirliği adlı derneğin yöneticisi olarak ufkumuzda belirdi. VKGB Başkan Yardımcısı Nihat Gürkan, Mayıs 2006'da Danıştay tetikçisi Alparslan Arslan'la ilişkisi olduğu iddiasıyla gözaltına alınıp sorgulanmıştı. Bir dönem içinde bulunduğu derneği 'ele geçirmeye' çalıştığı, ancak başaramayınca kendi derneğini kurduğu belirtilen Karadağ hakkında VKGB'ye yönelik İçişleri Bakanlığı incelemesinde, ilginç bilgiler ortaya çıkmıştı. 30 Aralık 2005'te başlatılan incelemede, dernekte yolsuzluk yapıldığı iddiaları araştırılırken, yönetimde görev alan kişilerin ifadelerinde şu bilgilere yer verildi. Aktif Haber sitesinden aktarıyorum: Yasin Alparslan (VKGB Genel Muhasibi): "...Dahası derneğe üye olarak veya yönetimde yer almak suretiyle belli bir rant sağlayacağını düşünen bazı kişiler, ben bu hareketin içerisinde olmalıyım, ben devletim diyerek, teşkilatları benim vermem lazım, ben teşkilatçıyım, benden başka kimse teşkilatlanmayı bilmez diyerek genel başkanımıza ve bize baskı yapmaya ve bizleri yıpratmaya başladılar. Bu isimler arasında Fikri Karadağ, Nihat Gürkan, Hüseyin Görüm gibi isimler yer almaktadır." Murat Ilıkan VKGB Genel Sekreteri): "Hem Taner Ünal'ın telkinleri hem de ismini ve imzasını gördüğüm Alaaddin Parmaksız, Fikri Karadağ, Yüksel Çelik, Koray Çetinkaya gibi arkadaşları tanıdığımdan ben de evrakları imzalıyordum." Türkiye, Danıştay saldırısından sonra Vatansever Kuvvetler Güçbirliği Derneği adıyla örgütlenen bir ulusalcı yapılanmayla tanıştı. Saldırgan Alparslan Arslan'ın cebinde bu derneğin kartviziti vardı ve ilişkide olduğu çok sayıda isim de dernekle bağlantılı çıktı. Dernek, Mersin'de 'bayrak yürüyüşü' adı altında giriştiği provokatif eylemlerle dikkati çekiyor, dini ve milli değerleri kullanıyordu. Ancak Danıştay saldırısıyla ipliğinin pazara çıkmasının ardından, derneğin ve yayın organlarının bütün internet siteleri kapandı. Örgüt bir anlamda 'yeraltına' çekildi. Bu arada Kuvayı Milliye Derneği'nin Genel Başkan Yardımcısı Ali Özoğlu'nun açıklamalarını da hatırlamakta yarar var. Vatansever Ali bey, 'Sert Savaşçı Budun Erleri' diye bir örgütlenmeye gittiklerini açıklamıştı. 'Z' harfiyle oluşturdukları gamalı haç benzeri işaretleri dikkat çeken örgütün lideri olduğunu belirten Ali Özoğlu, 29 Haziran tarihli Tempo dergisine verdiği demeçte, 'coplu, telsizli 1 milyon kişilik tim' kuracaklarını belirtmişti. Özoğlu'nun sözünü ettiği grubu 'özel büro' adında bir başka alt birim organize ediyormuş. Hedef, şu sözlerle açıklanıyor: "Metropolleri kuşatan başta Kürt mafyası olmak üzere, tüm şehir terörüne karşı bir girişim başlatıyoruz. ... tam 2 bin motorize ekipten oluşan telsizli istihbarat ekiplerini 2007 içinde hazırlıyoruz. Bu 2 bin kişilik ekip, öncelikli olarak İstanbul içinde ve iki yakada her türlü melanete karşı donanımlı olarak hareket edecek. Asli işleri istihbarat olan bu ekipler, başta Kürt mafyası olmak üzere her türlü mafya ve organize suç şebekesine karşı mücadele etmekle görevliler. Emniyet ve diğer güvenlik birimleri ile eşgüdümlü ve koordineli olarak çalışacaklar. Ekipler coplu ve telsizli olacak." Birimin başında bulunan Erkut Ersoy, kendilerini Kuvayı Milliye grubunun bir alt kolu olarak tanımlıyor ve her türlü terör örgütüne karşı, sözde Ermeni soykırımı konularında mücadele ettiklerini söylüyor. Ali Özoğlu ise "İlk olarak İstanbul'da 100 motor yapacağız. Aynen yunuslar gibi; ama Vespa tarzı motorlar olacak. Sokakta çöp gördü, çöpü alacak atacak bu adamlar. Onun dışında asla başka bir amacı yok" diye yumuşatıyor söylemi. "Genel başkanımız emekli kurmay albaydır" diyen Özoğlu, "Devletin her kademesinden, her türlü bilgi bize akıyor. Birçok paşa bizimle beraber ama resmi üyelik yapmadık" diye konuşuyor. Özoğlu, Alparslan Arslan için ise "O avukatın Vatansever Kuvvetler Güç Birliği ile uzun süredir ilişkisi var. Kendisiyle hiç görüşmüşlüğüm yok ama biliyorum" diyor. Fikri Karadağ'ın, üstünde Türk bayrağı, dernek flaması, Kuran, karanfil ve üç tabanca bulunan bir masanın etrafına topladığı yiğitlere öncelikle "Bu uğurdu ölmek var, öldürülmek var ve öldürmek var" sözleriyle başlayarak ettirdiği yemini bir de şimdi okuyalım: "....Türk anadan Türk babadan doğmuş, soyunda dönme olmayan Türk oğlu Türk'üm ben...Türk milletini dünyanın efendisi yapmak uğrunda, her türlü ahval ve şerait içerisinde dahi milletimin huzur ve refahı, devletimin ebediyen bekası ve yükselmesi yolunda yılmadan çalışacağıma, Türk vatanını ve Türklük camiasının şerefini korumayı canımdan aziz bilip icabında vatan, cumhuriyet ve bayrak uğrunda seve seve canımı feda edeceğime, namus ve şerefim üzerine ant içerim. Ne mutlu Türküm diyene."Her karanlığın üstüne gölgesi düşen emekli tuğgeneral Veli Küçük de yine emeklilik sonrası kazanmaya devam ettiği rütbelerini şakırdatarak gözerimimizde dikiliyor. Çatlı'nın hamisi, namlı Yeşil'in kullandığı cep telefonunun sahibi olduğu ortaya çıkmış bu Türk büyüğü Susurluk sırasında albayken Yüksek Askeri Şûra'da tuğgeneralliğe terfi ettirilmiş bir askerdi. Onun da Danıştay saldırısı faili Alparslan Aslan'la bağlantısı fotomontaj olduğunu ileri sürdüğü bir fotoğrafla sabitlenmişti. Gündem'de yayımlanan yeni fotograflar durumun hiç de öyle olmadığını açıkça gözler önüne seriyor. Azerbaycan'da 2001 yılından bu yana çete faaliyetleri örgütlediği, tetikçi yetiştirdiği ayuka çıkmış olan JİTEM kurucusu Küçük'ün aslında saklanacak bir yeri kalmadı. Hrant'ın katlinde azmettirici rolüyle sivrilen Yasin Hayal'in de arada bir Azerbaycan'a gidip orada eğitim gördüğü bilindiğine göre Küçük'ün faaliyetlerini daha dikkatle izlemenin şart olduğu anlaşılıyor. 20-22 Mayıs 2005 tarihleri arasında Stockholm'de toplanan 8. Azeri Kongresi'nde yan yana ve samimi bir pozda göründüğü Aslan'la tanışlığını reddederken 'Ben o zaman bıyıksızdım. Montaj' demişti. Oysa yeni bulunan fotoğraflar aynı kongrede 'Türk Dünyası Genel Sorumlusu' unvanıyla katılan Küçük'ü yine bıyıklı gösteriyor. Kaldı ki Danıştay saldırısı öncesi yayımlanmış bir fotoğraf üstünde montajın ne anlamı var. Genelkurmay'ın isteği üzerine Jandarma Genel Komutanlığı, Veli Küçük ile ilgili iddiaları araştırmak üzere üç generalden oluşan bir komisyon kurmuştu. Turhan Bedirhan, Cahit Balcı ve Yaşar Ilık'tan oluşan generaller heyeti, araştırmaları sonucu Küçük hakkında bir 'suç unsuru'na rastlamadı. Meclis Susurluk Komisyonu'na ifade vermeyi reddeden Küçük, Susurluk bağlamındaki marifetlerinden aklanmakla kalmadı, aynı rahatlıkla bir tehdit olarak hepimizin üstüne gölge düşürüyor. Fikri Karadağ, saptamış oldukları 13 bin 500 vatan haininden hesap soracaklarını söylüyor. Yani ellerinde uzun mu uzun bir liste var. Genelkurmay, burnundan kıl aldırmıyor. Her sızıntıda esip savuruyor. Hesabı kendi yuvalarında sorulmamış yüksek rütbeli asker emeklileri açıkça savaş ilanında bulunup yüzümüze vatan haini listeleri sallıyor. Türk Dünyası Genel Sorumlularından bu milleti kim koruyacak?