23 Kasım 2006Önay Yılmaz
NASA'nın (Amerikan Ulusal Hava ve Uzay Ajansı) yaptığı bir araştırmaya göre, erozyonun şiddetlenerek devam etmesi ve etkili tedbirler alınmaması halinde, Türkiye'nin büyük bir bölümü 2040 yılında çöl olacak. Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli'nin 2000 yılı sonlarında açıkladığı rapor ise ülkemizin yer aldığı Akdeniz ve Ortadoğu bölgesinde kuraklık artışı ve tarımsal verimde düşüş öngörmekte, küresel ısınmanın zararlı etkilerini en önce ve en şiddetli biçimde yaşayabileceğimize dikkat çekmekte. Aynı şekilde çölleşmeyle mücadele eylem planı verilerine göre düzenlenen Dünya Çölleşme Haritası'nda Anadolu, çölleşme tehlikesi derecesi "yüksek" ve "çok yüksek" sınıfına sokulmakta.Türkiye'nin çölleşmesi, özellikle ülke tarımını büyük ölçüde etkileyecek. TMMOB Ziraat Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi Başkanı Ahmet Atalık da, "Küresel ısınmanın denizlerimiz ve tarımımız üzerine etkileri" konusunda çeşitli kaynakları inceleyerek yaptığı araştırmasında, Türkiye'de yaşanacak olumsuzlukları özetledi. Atalık'ın araştırmasında dikkat çeken başlıklar şöyle:Hamsi tehlikedeAtmosferde olduğu gibi denizlerimizde de sıcaklık yükseliyor. Denizlerimizde daha sıcak sulardan gelen ve damak tadımıza uymayan balıklar görülmeye başlandı. Serin olan Marmara ve Karadeniz gibi kuzey denizlerimizde sardalye, kupes ve salpa gibi nispeten sıcağı seven balıklara rastlanmakta. Sıcaklık artışıyla başta hamsi olmak üzere mevcut balıklarımız üreme sorunu yaşayacaklarından, yok olma tehlikesiyle karşı karşıya gelecek.İç sularımızda meydana gelecek zayıflama, akarsu ve göllerimizdeki canlı yaşamını da etkileyecek. Bakteri ve hastalıklardaki çoğalma, hem denizlerimizdeki, hem de iç sularımızdaki balık yetiştiriciliğini tehlikeye sokacak.Kaplumbağalar gelemeyecekBuzulların erimesi sonucu denizlerde görülecek yükselmeler, özellikle Türkiye'deki sahil kumullarını üreme alanı olarak kullanan deniz kaplumbağalarının, gelecek nesilleri üzerinde büyük olumsuzluklar yaratacak. Kumulların sular altında kalması nedeniyle denizkaplumbağaları gelemeyecek.Bitki türleri azalacakDeniz seviyelerindeki yükselme sahillerde erozyon etkisi yaratacak. Bu da bitki türleri ve topraklar üzerinde olumsuz bir etkiye neden olacak. Türkiye 13 bin bitki türüne ev sahipliği yapması nedeniyle zengin bir biyo- çeşitliliğe sahip. Bunun özellikle tarım ve tıp alanında önemi çok büyük. Küresel ısınmanın etkisiyle Türkiye, zengin biyoçeşitliliğini kaybedecek. Bitkiler ısınmanın etkisiyle kuzeye doğru hareketlenecek, göç yolları üzerinde kimyasallar kullanılarak tarım yapılan büyük tarlalarla ya da kentlerle karşılaşan bitki türleri bunları aşamayacaklarından dolayı yok olacak.Harran Ovası'na dikkat!Su kaynaklarındaki zayıflamaya karşın bugünkü miktarlarda ürün alabilmek için sulamada kullanılan su miktarını artırmak gerekiyor ki, artan nüfusumuzun su ihtiyacı da göz önüne alındığında bu olanaksız. Ayrıca sıcak iklimde suyun yanlış kullanımı çölleşmeye yol açmakta. GAP bölgesinde özellikle en yaygın sulamaya açılan Harran Ovası'nda bu sorun belirgin şekilde görülmeye başlanmış durumda. GAP topraklarının ilerideki en önemli sorunu tuzluluk olacak. Bir zamanlar "verimli ay" olarak tanımlanan Mezopotamya bölgesindeki toprakların yüzde 80'inin tuzlanarak elden çıktığı unutulmamalı.En hızlı çölleşen yerlerTarım toprakları üzerinde hızlı kentleşme ve sanayileşme yaşanan Bursa, Sakarya ovaları, Çukurova, İzmir, Manisa, Kocaeli ve İstanbul, Türkiye'nin en hızlı çölleşen yöreleri. Küresel ısınmanın etkisine girildiğinde, bu ovaları ve tarım arazilerini çok arayacağız.Su ihtiyacı artıyorKüresel ısınma nedeniyle şu anki üretimi yapabilmek için yapılan hesaplamalara göre yüzde 40 daha fazla sulama yapılması gerekmekte. Ancak su kaynaklarımızın zayıflamaya başlaması, nüfusun artması ve sıcaklıktaki artışla daha fazla içme ve kullanma suyuna ihtiyaç olması bunun mümkün kılmayacak. Türkiye'de bitkisel üretim miktarı yaşanacak kuraklıkla birlikte azalacak. Pamuk kuzeye göçecekTarım ürünlerinde önemli değişimler yaşanacak. Şu anda Ege, Akdeniz ve Güneydoğu Anadolu bölgelerimizde yaygın olarak yetiştirilen pamuk, meydana gelecek sıcaklık artışıyla muhtemelen Karadeniz ve Marmara bölgelerimize doğru hareket edecek. Ancak yağışların kısa periyotta ve birden meydana geleceği düşünülürse, sık sık sel yaşanacağı da kaçınılmaz bir doğa olayı olacak. Yağıştaki bu olumsuzluklar özellikle pamuk üretimini kötü etkileyecek. Bölgesel olarak uygun olsa da sert rüzgâr, yağış ve buna bağlı yaşanacak seller, ülkemizde pamuk üretimini önemli ölçüde sınırlandıracak.Kuzeye gidecek!Türkiye'deki tarımsal ürün ihracatı içinde fındık önemli bir yer tutuyor. 2005'te 8 milyar dolarlık tarım ürün ihracatının 2 milyar dolarlık kısmını tek başına sağlamış. Ülkemizdeki sıcaklık artışına bağlı olarak fındık da muhtemelen daha kuzeye göç edecek. Böylece Türkiye fındık üretimindeki tekel konumunu kaybedecek. Özel iklim koşullarına ihtiyaç gösteren ve ülkemizde fındıktan da daha dar bir şeritte yetiştirilebilen çay da ülkemize getirildiği Batum ve daha da kuzeye hareket edecek tarım ürünlerimiz arasında yer alacak. Şekerimiz düşecekŞekerpancarı şeker üretimimiz açısından stratejik öneme sahip bir ürün. Türkiye'nin hemen her bölgesinde sulu arazilerde yetiştirilmekte. Sıcaklık, sulama, tuzlanma ve en önemlisi de su kaynaklarımızın zayıflayacağı ihtimali göz önünde bulundurulduğunda Türkiye'nin gelecekte şekerpancarı üretiminin de yetersizleşeceğinden söz edilebilir.Genellikle düz arazilerde sebze üretimi yapılması nedeniyle ülkemizde yaşanan ve artarak yaşanacak olan sel felaketleri de üretime olumsuz etki yapacak.Gıdada dışa bağımlı olacağızSığır, koyun ve keçi olarak hayvan varlığımız 1980'de 80 milyon baş iken günümüzde artan nüfusumuza karşın yarı yarıya azalarak 40 milyon başa düşmüş. Bununla bağlantılı olarak et tüketimimiz de gelişmiş ülkelerin altında. Küresel ısınma hayvanlarımızın et ve süt verimini de kötü etkileyecek, yetersiz beslenmeyi daha da artıracak. Ülkemizde hayvansal protein açığı baklagillerle kapatılmakta. Gerek baklagiller gerekse petrolden sonra alımına en fazla döviz ödediğimiz yağlı tohumlu bitkiler de sulu tarım alanlarında yetiştirilebildiğinden küresel ısınma baklagil ve yağlı tohumlu bitkiler üretimimizi de olumsuz yönde etkileyecek. Özetle gıdada dışa bağımlı hale geleceğiz.Hastalıklar ve zararlılar artacakİklimde görülecek sıcaklık artışı ile hastalık ve zararlılarda artış görülecek ve tarımsal üretimde daha fazla zirai mücadele ilacı kullanmak gerekecek. Bu da toprak ve su kaynakları üzerinde kirlenmelere yol açacak. Yalıları su basabilirİTÜ Uçak ve Uzay Fakültesi Meteroloji Mühendisliği Bölümü öğretim üyesi Prof. Dr. Orhan Şen, deniz seviyesinin yükselmesiyle birlikte özellikle kıyılarda bulunan bazı ünlü yalıların da bundan etkileneceğini belirterek, "Su seviyesinin yükselmesiyle birlikte özellikle Boğaz kesiminde yer alan su seviyesine yakın bazı tarihi yalıların en az birinci katları sular altında kalacak" dedi.Şen, Anadolu'nun kurak ve sıcak bir iklime girmesiyle tarımda büyük değişimler yaşanacağını, özellikle Karadeniz'de bağcılığın giderek önem kazanacağını söyledi.Japonların büyük projesiJaponların Türkiye ile büyük bir projeye başlayacaklarını anlatan Şen, "Japonlar küresel ısınma sonucunda Türkiye'nin tarımında 100 yıl sonra ne gibi değişiklikler olacağını araştırmak üzere görüşmelere başladılar. Çukurova'da araştırma yaptılar. İklim değişimi sonucu Türkiye'den ileride ne gibi tarım ürünlerini alabileceklerine dair geniş kapsamlı büyük bir proje bu" dedi.Neler yapılabilir?
İnsanlarımıza su kaynaklarını kirletmeden kullanmaları bilinci yerleştirilmeli. Tarımda suyun kullanımı, çölleşmenin önüne geçilebilmesi açısından kontrol altında tutulmalı. Denizlerimizdeki ve iç sularımızdaki balık popülasyonlarımızın durumu yakından izlenmeli, bu konuyla ilgili Ar-Ge bütçeleri ve çalışmaları artırılmalı. Bitkisel ve hayvansal üretim materyallerinin kuraklığa adaptasyonu üzerinde önemle durulmalı. Zirai mücadele ilaçlarının kullanımı yakından izlenmeli. 8 Kasım 2006 tarihinde yayımlanan 9. İlerleme Raporu'nda da belirtildiği üzere ülkemizde 2000 ilaç bayisi ilkokul mezunu. Küresel ısınmanın olumsuz etkilerinden en fazla etkilenecek Akdeniz kuşağında yer alan ülkemizin bu tehlikeyi en hafif şekilde atlatabilmesi açısından tarımımız, denizlerimiz, su kaynaklarımız ve topraklarımızın yönetimini tek elde toplayacak bir genel müdürlük zaman kaybetmeden kurulmalı ve çalışmalarına derhal başlamalı.