Ordu, Kürt sorununu 'Kızılelmacılar'la çözecek

-
Aa
+
a
a
a

25 Eylül 2006Radikal Gazetesi

NEDEN? Hatip Dicle Türkiye'deki siyasi iklimin değişmesinde en büyük rolü PKK üstleniyor. Askerleri öldürerek, şehirlerde bombalı eylemler yaparak öfkeyi ve gerginliği tırmandırıyor. Bu tırmanış, siyasi arenada milliyetçiliği kaçınılmaz olarak hızlandırıyor. Milliyetçiliğin hızlanması ise başta AB olmak üzere bütün hayati konuların unutulmasına ve Türkiye'nin dar bir alana hapis olmasına yol açıyor. PKK'nın neden AB'nin yolunu tıkamak istediği, hem Türklerin hem Kürtlerin daha mutlu ve özgür yaşamasına yol açacak demokratikleşme yolunu niye kesmeye uğraştığı, kimlerle çıkar birliği içinde bulunduğu, halkın aklına takılan sorular. Bu konuları çok iyi bilen, DEP milletvekiliyken mahkûm olan ve yıllarca hapiste yatan, hâlâ siyasi yasaklılığı süren ama siyasetle ilişkisi kopmayan Hatip Dicle'ye sorduk. Dicle, akla takılan sorulara bulunabilecek cevapların önemli ipuçlarını verdi. Türkiye'de milliyetçilik ve sertlik yanlısı bir anlayış yükseliyor. Bu havanın oluşmasında en büyük etken PKK'nın öldürdüğü askerler. Böyle bir ortam Kürt halkının yararına mı? Çatışma ne Kürtlerin, ne de Türklerin ve Türkiye Cumhuriyeti devletinin yararına. Çatışmadan bir avuç silahçı ve savaş rantçısı kazanır. PKK'da da yok mu rantçılar? Olabilir. Eğer çatışma kimsenin yararına değilse, PKK niye turistik bölgelere bomba koyuyor, yollara mayın gömüyor, askerleri öldürüyor? Bu eylemlerin, Kürt halkının özgürlüğüne ve mutluluğuna nasıl yardımcı olabileceğini düşünüyor? PKK'nin doğuşunu görmeden sadece sonucunu görmek eksikliktir. Zaten bizim Türk aydınlarıyla giderek gönül bağımızın kopma tehlikesi de buradan kaynaklanıyor. Kürtleri anlama, Kürtlere karşı empati yapma yönleri çok eksik. Bakın... 1999'da PKK önemli bir strateji değişikliği yaptı. O güne dek silahlı mücadelenin amacı bağımsız devlet kurmaktı. Ama 1999 yılında PKK, 'Ben sorunu Türkiye'nin bütünlüğü içinde çözmek istiyorum. Bağımsız birleşik Kürdistan devletine hayır' dedi. Bağımsız devlet hedefi için ölenler niye ölmüş oldu peki? Türkiye Cumhuriyeti devleti Kürtlerin kimliğini inkâr etmeseydi, haklarını tanısaydı ve 12 Eylül yaşanmasaydı PKK hareketi olmayacaktı. PKK Kürt halkının tamamını temsil ediyor mu? Etmiyor tabii. Doğu ve Güneydoğu'da... Biz Kürdistan diyoruz. Türk halkına çok aykırı gelmemesi için bu röportaj kapsamında Doğu ve G.Doğu diyebilirim... Kürtlerin 7,8 milyon oyu var, biz oyların yüzde 25'ini alabiliyoruz. Yüzde 75'i bize oy vermiyor. Biz bunun bilincindeyiz. Türkiye, AB üyesi olursa bu ülkede yaşayan herkes Türküyle, Kürdüyle Avrupa vatandaşı olacak. PKK, Avrupa vatandaşlığının sağlayacağı avantajlardan daha fazlasını mı öneriyor? Bizim AB'ye köklü eleştirilerimiz var. Kürt sorununda samimi davranmıyorlar. Kendileriyle konuşmalarımızda da eleştiriyoruz. Bize yuvarlak şeyler söylüyorlar, yuvarlak. AB üyeliği, ülkede herkese özgürce yaşayabileceği demokrasi ve hukuk koşullarını getiriyor. Üyeliğin sağladığı hukuki güvenceleri, anayasal hak ve özgürlükleri Kürtler yeterli bulmuyor mu? Hayır bulmuyor. Anadilde eğitim, bizim asla vazgeçemeyeceğimiz bir konu. Bu, Kürtlerin kırmızı çizgisidir. Çocuklarımızın 'anadilde eğitim hakkı'ndan vazgeçmeyiz. AB'nin bu konuda oluşmuş kesin kararı yok. AB, 'Biz, Kürtlerin kültürel haklarından yanayız' diyor ama bunun detayına girmiyor. Mesela biz kendimizi yönetmek de istiyoruz. Türkiye'nin eyalet sistemine geçmesini istiyoruz. Etnik değil, coğrafi eyalet olacak bu, AB üyeliğinde bunların garantileri yok. lAB'nin getirdiği haklar yetersiz. AB sadece birey hakları getiriyor. Pek çok bireysel hak aynı zamanda grup hakkı da demektir. Anadilde eğitim hakkı bireysel bir haktır ama bu hak kullanıldığında grup hakkına dönüşür. İnsanlar evlerinde tek başına anadilde eğitim hakkını kullanmazlar. Kendi dilinde yayın hakkı da böyle. Evinizin bir odasında kendiniz radyo yayını yapıp kendiniz dinlemezsiniz. Bu hak da topluca kullanılır. Gayet güzel konuşuyorsunuz, size aynen katılıyorum ama Avrupalılar bize, 'Bizim Kürt sorununa bakışımız bireysel haklar temelindedir' diyor. Bu bizi tatmin etmiyor. Sizin söylediklerinizi bize niye izah etmiyorlar? Silahlı bir çatışma yaşayan bir ülkenin gerek hukukta gerekse demokraside AB standartlarına ulaşması çok zor. Katılıyorum. Silahlı eylemleri artıran PKK, Türkiye'nin bu standartlarına ulaşmasından rahatsız mı? Hayır. PKK bu standartlardan yana. Biz cezaevinde birlikte kaldık. 'Türkiye Cumhuriyeti devleti bize onurlu bir çıkış sağlasın, silahlarımızı bırakmaya hazırız' diyorlar. Ama devlet, 'gelin teslim olun' diye bağırıyor. Kara Kuvvetleri Komutanı İlker Başbuğ da geçen gün bunu söyledi. Peki silahlarını bıraktılar, gelip teslim oldular. Siz onlara ne yapacaksınız? Barış gruplarının başına geldiği gibi onları on sene içeride mi yatıracaksınız? Devlet, bu konuda bir politika geliştirmeli. PKK'nın yaptığı her eylem Türkiye'deki cuntacıların, baskıcıların, yasakçıların, AB karşıtlarının güçlenmesine yol açıyor. Katılıyorum farklı düşünmüyorum. Bu sonuçlara bakan birçok insanda, PKK'nın derin devletin, derin çekirdeğinin işbirlikçisi olduğu yolunda kuşkular artıyor. Siz bu kuşkulardan haberdar mısınız yoksa ilk kez şimdi benden mi duyuyorsunuz? Hayır, kuşkulardan haberdarız. Hatta bazıları PKK'nın Amerika'nın bir örgütü haline geldiğini söylüyor. Bunlara asla katılmıyoruz biz. PKK, asker öldürmekten, oraya buraya bomba atmaktan nasıl bir çıkar sağlayacağını düşünüyor? Şiddet eylemiyle terör eylemi birbirinden farklıdır. Biz Türk aydınlarıyla bu konuda da anlaşamıyoruz. Anlaşmanız mümkün değil. Gelişmiş dünyanın bir eylemi terör olarak değerlendirmesinin evrensel ölçüsü var. Eğer bir ülkede konuşma özgürlüğü ve demokrasi varken, bu yolda ilerlenirken, bir örgüt şiddete başvurursa, bu, terördür. AB ülkelerinin PKK'ya terör örgütü demesinin nedeni de zaten budur. Sivillere yapılan her saldırı terör eylemidir. Marmaris'te yapılan eylem, kim yaparsa yapsın terör eylemidir, lanetliyorum. Bazı örgütler şiddet hareketidir ama terör eylemlerine de zaman zaman başvurabilirler. Bunu şiddet eylemi doğrudur anlamında söylemiyorum. Sivillere yönelik her hareket, PKK de yapsa, bir terör eylemidir, lanetliyorum. Bir yasa çıksın, dağdaki gerilla silah bıraksın. Bunu devlet yapacak. DTP, PKK'den ateşkes istedi. Bir gün sonra Diyarbakır'da, Susurluk'ta açığa çıkan TİT'in bombalama eylemiyle çocuklar öldü. Bu eylemi PKK'nın yaptığı söyleniyor ve yapmadığının da bir kanıtı yok. Türkiye'nin AB üyeliğini zora sokan PKK eylemleri arttıkça Güneydoğu'da yaşayan Kürtlerden gelen tepkiler de artıyor. Belki de ilk kez PKK'ya karşı Kürt örgütler, sivil toplum örgütleri böylesine kapsamlı bildiriler yayımlıyor. PKK, bu tepkilerin farkında mı? Bunu PKK'ye sorun. Ben PKK sözcüsü değilim. Tepkilerin arttığına katılmıyorum. Siz Türk aydınları Kürt halkını asla tanımıyorsunuz. Kürt aydınları da mı kendi halkını tanımıyor? Ben de PKK koşulsuz silah bıraksın diye bir bildiri yayımlayabilirim. Peki bunun olanaklarını kim yaratacak? Diyelim, silahları Kuzey Irak'ta KDP'ye teslim ettiler ve Zaho'dan Türkiye'ye girdiler. Zaho'dan girerken ne olacak? Bu güvenceler verilmeden bunları tartışmak abestir. PKK, eskiden Kürt halkının tek temsilcisi olma iddiasındaydı. Şimdi bildirilerden de anlaşıldığı gibi, desteğini ciddi olarak kaybediyor. G.Doğu'da dinci örgütlerin güçlendiği söyleniyor. PKK, bölgedeki dengelerin her silahlı eylemde biraz daha değiştiği gerçeğini görüyor mu yoksa bölgeden ve gerçeklerden koptu mu? 1990'dan beri PKK'yi yakından takip ediyorum. Bence PKK bunları görüyor. PKK'nin tabanı ve DTP'nin tabanı aynıdır. Diyelim ki oğlu gerilladır, babası DTP'dedir. Kürtler çok dindar bir halktır, bizim tabanımız da çok dindardır. PKK imha edilirse, o taban radikal İslami örgütlere kaymaya çok müsaittir. Ordu PKK'yi gerçekten bitirirse... Kürt halkının talepleri karşılanmadığı zaman doğacak olan şey, çok tehlikeli bir radikal İslami Kürt hareketidir. Şimdi bölgede, gerçek bir Hizbullah, gerçek bir İslami radikal Kürt hareketinin doğma potansiyeli var. Cenazelerde gördüm. Biraz sonra polisle çatışacak olan yüzleri örtülü gençler işaret parmakları havada şahadet getirdiler. PKK'nın eylemleri sonucunda oluşan havadan Türk ve Kürt halkı mutlu değil. Değil. AB karşıtı çevreler ise çok memnun. AB yolunun kesilmesini isteyen Türk şahinleri belli ki PKK eylemlerinin sürmesini istiyor. Bu şartlarda PKK silahlı eylemle gerçekten isteklerini kabul ettirebileceğine inanıyor mu? AB üyeliğinin ve demokrasinin engellenmesini isteyenler PKK'nın isteklerini niye kabul etsinler? İzlediğim PKK belgelerine göre, onlar, silahı tamamen bırakmak istiyorlar. Ama bize 'onurlu bir çıkış yolu verilsin' diyorlar. Net söyleyelim. PKK bugün bir sinyal bekliyor. Buna terörist deyin, gerilla deyin, ayrı bir mesele. Ama dağda üç, beş bin silahlı insan var. PKK üç şey söylüyor. Bir, 'Benim şu anda üç, beş bin civarında gerillam var. Bunların silahlarını onurlu şekilde bırakacakları ortamı yaratın' diyor. İki, 'Cezaevindeki önderimi bırakın' demiyor ama, 'Onun, hiç olmazsa tecridini uluslararası hukukun tanıdığı haklara uygun hale getirin' diyor. Üç, 'Kürtlerin kültürel haklarını anayasal yasal güvenceye alın' diyor. Siz,Türk Anayasası'na Kürt halkının 'kurucu ortak' olduğunun yazılmasını da istiyorsunuz. Ama AB üyesi olursak zaten AB'nin ortak anayasasını kabul edeceğiz ve orada herkesin hakları güvenceye alınacak. AB anayasası, size istediklerinizi vermiyor mu? AB, Türkiye'yi hiçbir zaman üye yapmayacak. Siz, 'Uslu uslu oturup bekleyin. Sesinizi çıkarmayın, nasılsa Türkiye AB üyesi olacak. AB anayasası size yeter' diyorsunuz. Yıllarca Türk Marksistler bize, 'Bekleyin devrim yapacağız' dediler. Şimdi de AB yanlıları 'Biraz bekleyin, 15 yıl sonra Türkiye AB üyesi olacak. Ondan sonra size bütün haklar verilecek' diyorlar. Biz bunu kabul etmiyoruz. Türkiye, şimdi yaşadığımız süreçte, Kopenhag Kriterleri'ni uygularsa, bütün vatandaşlarına bireysel ve kültürel haklarını verirse, ancak o zaman AB üyesi olabilecek. Anlayacağınız, Türkiye, Kürtlere bu hakları AB üyesi olduktan sonra vermeyecek. Siz bunu pekâlâ biliyorsunuz, niye böyle konuşuyorsunuz? AB'ye üyelik bir süreç ama Türkiye'nin AB'ye üye olacağının garantisini kim veriyor? Bana, dönüp dönüp AB konusunu soruyorsunuz. Türkiye'de bugün asıl büyük çatışma, demokrasi yanlılarıyla demokrasi karşıtları, yani AB yanlılarıyla AB karşıtları arasında yaşanıyor. Bu ülkede asıl kavga, Avrupa'daki demokrasi ve hukukun Türkiye'de de olmasını isteyenlerle istemeyenler arasında yapılıyor. Bu yüzden sizin temsil ettiğiniz çizginin gerçekten ne olduğunu ve bu çatışmada nerede durduğunu anlamak için size AB hep sorulacak. Siz, AB'nin Kürt halkının yararına mı, zararına mı olduğunu düşünüyorsunuz? ¥ararınadır. Tabii ki AB hukuku ve demokrasisi Türkiye'den yüz kat ileri. Biz AB üyeliğini destekliyoruz. Ama PKK kendi çıkarlarıyla Kürt halkının çıkarlarının aynı olduğunu iddia ediyor. Eylemleriyle AB üyeliğinin yolunu kesmeye çalışan PKK, kendi çıkarını gerginlikte ve silahlı çatışmada görebilir ama Kürt halkının çıkarı gerçekten silahlı çatışmada mı yoksa AB üyeliğinde mi yatıyor? Türklerle Kürtlerin barışını önemsiyorum ben. Barış olsun, varsın Türkiye AB üyesi olsun ya da olmasın. AB üyeliği ikinci planda kalır. Dünyadaki bütün demokratik ülkeler AB üyesi mi? Türk aydınında 'AB olursa Türkiye'de demokrasi olur, olmazsa biz yandık' takıntısı başladı. Bu utanç meselesidir. Onurlu bir Türk insanı gibi düşünüyorum ben. Eksikliklerimiz neyse kendimiz yapalım. Ben onuru her şeyin üstünde tutarım. Niye AB istesin ve biz ev ödemizi yapalım. Bu, bir Türk yurtseverinin de görüşüdür. Siz bir Kürt politikacısı olarak Kürt halkının mutlu ve zengin bir hayat yaşaması için şu anda ne öneriyorsunuz? Diyalog kapılarını kapatmamalıyız. Çatışmalar durmalı, kansız bir ortam yaratılmalı. PKK ateşkes ilan etmeli, silahı bırakmaya hazır olduğunu da duyurmalı. İkinci aşamada, devlet üzerine düşeni yapmalı, bunlar benim çocuklarım deyip fırsat yaratmalı. Size Kürt sorunu nasıl çözülür dediğimde hep PKK ile ilgili çözümler getiriyorsunuz. Kürt halkı için ne istiyorsunuz? PKK için değil Kürt halkı için ne istediğinizi söyleyebilir misiniz? Bulgaristan Türklerinin haklarını istiyoruz biz. Bulgaristan Türkleri şu anda kendi anadilleriyle eğitim haklarına sahipler. Kendi radyo ve televizyonlarını izliyorlar. Siyasi partileri var ve hükümete ortaklar. Ayrıca yerel demokrasi de güçlenmeli. Koruculuk kaldırılmalı. Biz, Türkiye'nin bütünlüğünü tehlikeye düşürecek bir şey istemiyoruz. Bağımsız bir Kürt devletine gerek yok. Biz Kürtler rahmetli Özal'ın değerini çok iyi bilmedik. Türkiye'nin şu anda bir Özal'a ihtiyacı var. Özal, kesinlikle Kürt sorununu çözecekti. Peki bütün bu çatışmalardan sonra ne yaşanacağını düşünüyorsunuz? Yeni bir 28 Şubat süreci yaşanıyor. Sivil toplum örgütleri hükümeti yıpratmak için harekete geçecek. Biz süreci şöyle okuyoruz. Ordu Kürt sorununda çözüme hazır ama bunu AKP ile yapmak istemiyor. Kızılelma koalisyonunu hükümet yapıp onlarla çözüme gitmek istiyor. Burada üç neden var. Bir, Kürt sorununun sadece şiddetle çözülemeyeceğini ordu da düşünüyor. İki, AB'ye üyelik bir devlet politikasıdır. Türkiye'nin üyeliğini Amerika da istiyor. Türkiye'nin AB yolunda ilerlemesi için de Kürt sorununun çözümü gerekiyor. Üçüncü neden ne? 11 Eylül'den sonra ABD terörizme karşı dünyada mücadele başlattı ve küresel güçler, terörist örgüt olarak saptadıklarını ikiye ayırdı. Bir IRA, ETA,PKK gibi etnik kökenli hareketler. İki, radikal İslami kökenli hareketler. Bunlara karşı silah kullanmayı prensip olarak benimsediler. Etnik kökenli heraketleri de siyasi alana çekme ve onlara şiddet uygulamama siyasetini benimsediler. IRA, ETA böyle gelişti. Şimdi PKK'ye koordinatör meselesiyle de bu işe girmek istiyorlar.