12 Mayıs 2006gazetem.netAyşe Düzkan
farkındasınızdır, güneydoğu’da savaş koşulları oluştukça, birbiri ardına cenazeler gelmeye başladıkça vicdani retçilere verilen cezalar ağırlaşıyor. daha geçen yıl militurizm festivali, güle oynaya, olaysız yapıldı. ondan önceki sene de. ama bu sene ardı ardı cezalar geliyor askerlik yapmayı reddenlere, bu yönde konuşup yazanlara. öyle ya, sapına kadar asker olduğu iddia edilen türk milletinin terörizme karşı canlarını feda edeceklerini söyleyen oğulları aslında askerden kaçmak için yazılacak mastır programı ararken mümkün mü askerden yırtmanın bir biçiminin olsun yasallaşması. ama vicdani reddin yasallaşmasının militarizmden uzaklaşmakla ilgisi yok. öyle olsaydı dünyanın en militarist devletlerinde, mesela, ikicni dünya savaşı’ndan beri avrupa’daki ilk işgal hareketine, yugoslavya’nın işgaline imza atan almanya’da vicdani ret bir hak olur muydu? dünyanın en militarist ve en kararlı orduları, mecburi askerlerden değil paralı ya da gönüllü askerlerden oluşuyor. birincinin, yani paralı askerlerden oluşan militarist ordunun en iyi örneği abd ordusu hemen yanıbaşımızda. gönüllü askerlerden oluşan kararlı orduların bir örneğini de epeydir gözlemleme imkânı bulduk; yıllardır tc ordusuna karşı savaş yürüten argk (pkk’nin askeri gücü olan kürdistan ulusal kurtuluş ordusu) bunun iyi bir örneği. 25 bini aşkın can verdiler, hâlâ devam ediyorlar. ben bu ülkenin ordusunun ne paralı ne de gönüllü askerlerden oluşmasını istemem. iki biçimde de memleketteki ülkü ocakları’nın boşalıp askerlik yapacaklarını düşünüyorum ve ortaya çıkacak bileşimin dehşet verici olacağını tahmin ediyorum; mehmet ağar’ın özel timleri gibi bir şey düşünün. vicdani retle ilgili anlayamadığım bir başka nokta, türkiyeli retçilerin askerlik yerine sivil hizmet yapmayı da reddetmeleri çünkü devlete hizmet etmekten kaçınmaları. bence bu kamuyla devletin arasındaki farkı görmemenin bir sonucu. örneğin bir devlet lisesinde edebiyat öğretmeni olmak herhangi bir özel kuruluşun ceo’su olmaktan daha mı kötü? bir de eğitim-sen’e girersiniz, ne güzel. şaka bir yana, sivil hizmet denen şey bir kamu hizmeti ve bundan kaçınmayı anlayamıyorum. daha önemlisi şu, elimize silah almadığımızda militarizme katkıda bulunmuş olmuyor muyuz gerçekten? peki, tc ordusunun yemesi içmesi, mermisi, giysisi neyle karşılanıyor, bizim vergilerimizle değil mi? biz teker teker bireyler olarak askerli yapmadan daha iyi, daha kaliteli, daha mutlu bir hayat sürebiliriz, bunu talep etmek de bir hak olabilir ama gerçekten çok ciddi bir iş olan militarizmle, savaşla mücadele savaşın ya da askerliğin insan kaynaklarını kurutarak yani tek tek insanların askerlik yapmayı reddetmeleriyle olacak değil. çünkü savaşların, militarizmin sebebi tek tek insanların askerlik yapmak istemeleri değil. savaşlar çeşitli çıkar çatışmalarından, savaş endüstrisinin taleplerinden doğuyor. dünya üzerinde hiç silah üretilmese, ülkeler arasında çıkar çatışmaları olmasa ne savaş ne de militarizm olur. bunun yolu daha zor ve daha karmaşık. hani bütün halklar kardeştir, enternasyonal falan gibi durumlar var, onlar belki bu işin çaresi olabilir. vicdani ret türkiye’de de bir gün demokratik bir hak olarak kabul edilebilir; birçok avrupa birliği ülkesinde olduğu gibi. hatta paralı orduya bile geçilebilir; yine birçok ülkede olduğu gibi. o zaman, iyi aile çocuklarının elleri temiz kalır, canlarını ortaya koyup askerli yapmaktan başka şansı olmayan yoksullar da oğullarını askere gönderir. olur yani, olmayacak şey değil. ama sizce türkiye o zaman daha iyi bir ülke mi olur?