Merhaba kâinat!..
Önümüzü görmeye çalışmaktan gözümüzü hiç gökyüzüne çeviremediğimiz için mühim bir gelişmeyi aktarmayı az daha ihmal ediyormuşuz. Efendim, hani biz Samanyolu galaksisinin içinde minicik bir gezegende, miniminicik insanlarız ya; işte bu galaksinin ortasında devasa bir kara deliğin bulunduğu neredeyse kesinleşmiş gibiymiş. Hatta, aynı kuvvetli ihtimal hemen bütün galaksiler için de geçerli bulunuyormuş. Peki, ne işimize yarıyor bu bilgi, diye sual edecek olursanız bilemiyoruz. Biz zaten bu anlatılanı bile tam anlamıyoruz. Ancak, mechuliyet deryasında en eksikli olanlar da biz değiliz, zira bu devasa kara deliklerin nasıl oluştuklarını ve galaksilerin oluşumu ile gelişimlerinde nasıl bir rol oynadıklarını bilim insanları da bilmiyorlarmış, şimdilik.
Lakin, öğreneceklerdir. Başka bir çare mevcut değildir. Gezegenimiz üzerinde gidilecek pek fazla bir yer kalmamıştır. Artık, bütün bilgi kâinatın müstakbel efendisine hizmet edecek biçimde hem kâinatın ta kendisine teksif edilmeli, hem daha yoğunlaştırılmalı, hem de araştırmaya ağırlık verilmelidir. Bunun için ödenek de vardır, bütçe de.
İyi netice almak için bütçe her zaman vardır.
Bakınız, nitekim, ABD ‘savunma bütçesi’ni arttırmış ve bu artış nihaî olarak Senato tarafından da onaylanmış. Geçen seneye nazaran 37.5 milyar dolarlık bir artışla, 355.1 milyar dolar tutuyor yeni bütçe. Tabi böyle bir meblağ ile sadece savunma değil, sıkı bir dünya savaşı da finanse etmek mümkün olduğundan gazetelerin kaydadeğer bir bölümü haberi ‘savaş bütçesi’ başlığıyla vermek isabetliliğini göstermişler. ABD, tarihte gelmiş geçmiş bütün devletlerden daha fazla ödenek ayırıyormuş savunması için.
Demokratların başı çektiği Senato’da 1’e (kim o şuursuz?) karşı 93 oyla onaylanan bütçenin tahsisatı da aşağı yukarı şöyle olacakmış:
Askerleri dünyanın her yerine taşıyabilmek için daha fazla nakliye uçağı, seri konuşlanan tanklar, savaş uçakları ve istihbarat sistemleri alımı. Uydu güdümlü, hedef şaşırmayan silahlar için 770 milyon dolar. Tomahawk cruise füzeleri için 247 milyon dolar. Füze savunma programı için 7.4 milyon dolar. Gemi yapımı için 9 milyar dolar -ki Bush’un istediğininden 842 milyon dolar fazla.Bütçede ayrıca, bütün askeri personel için yüzde 4.1’lik bir zam da öngörülüyor. Gözünüze fazla görünmesin, çünkü Başkan Bush bundan 1.6 milyar dolar fazlasını istiyormuş, ama herhalde ‘yeter’ demişlerdir aslan Demokratlar. Mesela, Bush’un denetiminde olacak 10 milyar dolarlık savaş zamanı kontenjanının geri çekilmesi kararı çıkmış.
Ama, gene de yeter. Hatta gerekirse iki cephede savaşmak gerekse bile. Öyle değil mi? Bush da, Blair de, Bali’deki patlamaların ardından El-Kaide’yi hatırladıkları için ve Irak’tan asla vazgeçemeyecekleri için ‘iki cephe’ lafı etmeye başladılar son günlerde. Bu arada, CIA Başkanı George Tenet’in yeni açıklamasına bakılırsa Usame Bin Laden bugünlerde en az 11 Eylül öncesindeki kadar büyük tehdit oluşturuyormuş ABD için.
Tehditlerden konuşuyoruz, evet. Britanya Dışişleri Bakanı Jack Straw da Endonezya’da bulunan Britanya vatandaşlarına, “Kalmanız elzem değilse orayı terk edin,” demiş açık açık. Birkaç önce yeni bir tehditin olmadığını söyleyen bakan önceki gün birdenbire ağız değiştirerek taze istihbarat geldiğini söylemiş.
Bu arada, Bali’deki patlamanın ardında, Suharto döneminin sevgili mirası kontrgerillanın, derin devletin temizlenemez artıklarının bulunup bulunmadığı da araştırılıyor.
Tehdit demişken, mesela Filistin halkı için hemen hiç tehdit bulunmadığının farkında mısınız? Mevcut durum, insanların birbiri ardına öldürülmelerinden ibaretse o bölge için ayrıca bir tehdit tarifi yapılamayacağına göre, demek ‘tehdit’ sorunu yok Ortadoğu’da. Nitekim, İsrail tanklarının Gazze Şeridi’nin güneyinde açtığı ateş sırasında 8 Filistinli ölmüş, kırk Filiskinli de yaralanmış. Ölenler arasında 9 yaşında bir kız çocuğu ile 72 yaşında bir erkek de var. Yüzbaşı Şaron Feingold’un içiyse rahat gibi: “Bu da,” demiş, “Filistinli teröristlerin sivil halkın arkasına saklandıkları durumlardan biri.”
Vizyon sahibi bir subaydan, perspektif getiren bir açıklama...
Türkiye’de haberler çok, çok iyi. Mesela, güne bir meselenin serahat kazandığını görerek başladık. Hatırlayacaksınız, Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Yusuf Buluç, ‘sağduyu’ çağrısında bulunmuş ve Kuzey Irak’ta ‘ işlerin çığırından çıkmadığını’, her şeyin kontrol altında olduğunu söylemişti. Yalnız, sözlerinin muhatabının medya olmadığını da ekleyince herkesin kafasında bir istifham işareti oluşmuş ve acaba Başbakan Acevit mi kastediliyor, denmişti. Ecevit değilmiş kastedilen. Hatta kastedilenler. Iraklı Kürt liderlermiş. Radikal gazetesinden Deniz Zeyrek’in haberine göre, Dışişleri Bakanlığı ile Genelkurmay Başkanlığı, “seçim meydanlarında Irak operasyonlarının konu edilmesi ve liderlerin Türkiye’nin politikalarıyla bağdaşmayan açıklamalar yapmasından rahatsızlık duyuyor. Bu rahatsızlık iki kurum yöneticileri arasında konuşulurken, çözümün Kürt liderlerin Türkiye’deki siyasetçileri polemiğin içine çekmesinin engellenmesinden geçtiği görüşü benimsendi. Bu konuda ise Dışişleri Bakanlığı’nın bazı adımlar atması kararlaştırıldı.”
Geçen günkü açıklama bu adımın bir neticesiymiş. Zaten biz de bir tuhafız; açıklamanın muhatabanın Başbakan olduğunu nasıl düşünebiliriz ki? Genelkurmay ile Dışişleri Bakanlığı koordine olurlarken bunu Başbakan Ecevit’in bilmemesi mümkün olabilir mi hiç? Hiç olabilir mi?
Bir de ne öğrendik? ABD’nin Irak’a saldırısı, darboğazdan geçen Türkiye’ye büyük mali yük getirecekmiş (Cumhuriyet). Faturanın, 25.5 katrilyon TL civarında olacağı hesaplanıyormuş -Ecevit’in, “gençlerimiz ölebilir” sözleri ise unutuldu bile.
Devamı haftaya...