Merhaba kâinat!..
İnanmayacaksınız ama güneşin altında gene yeni birşey yok:
İsidore kasırgası Meksikalıları perperişan ediyor: herşeyini bırakıp kaçan savallı yoksul insanların sayısı biraz artıp 70 bine ulaşmış o kadar...
Ortadoğu’da Arafat, birkaç ay öncekinden daha da berbat durumda, Ramallah’daki kararg – pardon ofis yıkıntısı içinde 2,5 odaya sıkıştırılmış oturuyor – mu yoksa yarı ayakta duruyor mu, orası da belli değil. İsrailli askerler, geçen hafta intihar komandolarının saldırılarında hayatlarını kaybeden masum İsrailli sivillerin intikamını almak üzere, önceki gün 4, dün de 9 sivil Filistinli’yi öldürdüler. İsrail, ölenlerden ikisinin militan olduğunu açıkladı. Bu açıklamanın doğru olduğu kabul edilirse, diğer yedisini masum sivil kurban kabul edebiliriz. İsrail basını Şaron’un biraz hedefini şaşırdığını belirtiyor. Meselâ Ma’ariv’den Ben Caspit, Şaron’un kafayı “can düşmanı” Arafat’la bozmuş olduğunu, hatta buldozerlerle kliması “sökülen” Arafat için “Bırak terlesin, köpek!” dediğini yazıyor. Bu yüksek seviyedeki politik tartışmalar arasında Filistinliler adına BM’ye sunulan bir karar tasarısını ABD’nin “tek yanlı” bulup, yerine kendi tasarısını sunduğu belirtiliyor. Olaylara çok üzüldüğünü gazete haberlerinden bildiğimiz TC Başbakanı Ecevit’in, bizzat Bush’a – herhalde Erica marka o tarihî daktilosu ile – mektup yazıp durumu düzeltmesini isteyeceğini söylemesi bütün dünyadaki kaygılı yüreklere su serpiyor...
Irak’ı vurma girişimleri olanca hızıyla devam ediyor. ABD hükûmeti adına Bush, dünya medeniyetini tehlikeye sokmadan önce Saddam’ın giderilmesi için BM’den hemen karar istiyor. Britanya hükûmeti adına Blair, Britanya halkına Irak’ın elindeki korkunç silâhlar hakkında kanıt olduğunu bizzat açıklıyor ama “niyet”lerin ötesinde ne gibi kanıt olduğunu kaygılı beyinlere anlatması o kadar kolay görünmüyor. Körfez Savaşı’nda dünyaya karşı Irak ordularına komuta ettikten sonra 1995’te Irak’tan kaçan sığınmacı general El Hazraci, Amerikan öncülüğünde bir istilânın “herkes için çok karanlık bir gelecek” yaratacağı konusunda çok karanlık bir uyarıda bulunuyor. The Atlantic Monthly dergisinde James Fallows, ABD’nin Irak’ı kısa sürede yerlebir edip dize getirmesi halinde bile, asıl kâbusun o zaman başlayacağını yazıyor. ABD, NATO bünyesinde teröre karşı yeni bir ordu kurulması için bastırıyor. ABD, Irak’ın istilâsı konusunda kendisine karşı çıkan Almanya’ya öfke kusuyor. Bu NATO toplantısında Savunma Bakanı Rumsfeld, Alman meslekdaşı ile görüşmüyor, ona küsüyor. Zaten Bush da Schröder’e küs, seçimi kazandığı için bir tebrik telefonunu bile ondan esirgiyor. Bush’un Demokrat rakibi Gore, Irak’a saldırı halinde ABD’nin terorizmle savaşının ağır yara alacağını ve dünyaya liderlik etme kapasitesini çok zayıflatacağını söylüyor.
Türkiye’de bazı adayların yasaklandığı seçimin ertelenmesi yolundaki girişimler hızlanırken, bu seçime girecek iddialı partilerden, özellikle CHP’den, yasaklamalar konusunda bir açıklama gelmiyor; böylece “sol”daki partilerden bu konuda söz eden tek lider İsmail Cem kalıyor. Dünya gazetelerinin birinci sayfalarını, televizyon ve radyo haberlerinin de ilk sırasını işgal eden Irak savaşı, İsrail işgali gibi konularda ise Türkiye’de ister sol, ister sağ, ister merkez partilerinden bir tekinden bile bir tek görüş serdedildiği görülmüyor; bu partilerin dünya çapındaki sorunları Türkiye dışı sayıp bunların çözümünü devlete bıraktıkları anlaşılıyor...
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, seçime girmesi engellenenlerden Erdoğan’ın başvurusu konusunda “geçici tedbir” alınmasına gerek görmüyor ve bu karar gazetelerde “Erdoğan’a Ret” şeklinde veriliyor, ama haberin devamı okunduğunda AİHM’nin konuyu “öncelikli dava” olarak inceleyebileceği görülüyor... Avrupa Konseyi Parlemanterler Meclisi, Türkiye’nin AİHM kararlarını (örneğin Luizidu ve Zana davaları) uygulamaması eleştiriliyor. Bu konudaki rapor ve tavsiye kararı ise Türk heyeti başkanı tarafından “önyargılı, çifte standartlı ve gerçekçilikten uzak” olmakla eleştiriliyor...
Dünya Bankası eski baş ekonomisti Nobel ödüllü Stiglitz, “dengesiz bir dünyanın felaket sonuçları” başlıklı yazısında dünya ekonomisinin gidişatı hakkında hayli karanlık bir tablo çiziyor ve özellikle en büyük kaygıları duyan sıradan insanın katılımı olmadıkça, yani sokağın sesine kulak verilmedikçe, küreselleşen dünyada işlerin hiç de iyi gitmeyeceğini vurguluyor...
Tefrikacılarınız, her zaman olduğu gibi bugün de önyargısız, tek standartlı ve gerçekçi yazılarını kaleme alıyor ve herşeyin çok güzel olacağını bir kez daha vurguluyorlar...
Devamı yarın...