No.92 - Kutupsuzluk

-
Aa
+
a
a
a

Merhaba kâinat!

Muhterem Turizm Bakanı, önümüzdeki yaz mevsimi için sloganın hazır olduğunu duyurmuştu: “Akdeniz’desiniz, gülümseyin!” Akdeniz’in insanı gülümseten, rahatlatan bir tarafı var sahiden. İklimin ılıman özelliği, doğanın insanı dinlendiren yapısı... Bir kere gidildi mi, diğer dünya dertleri falan unutuluyor. Ege Bölgesi’nde bulunmasına rağmen rahatlıkla Akdeniz’de kabul edebileceğimiz Fethiye’de bulunanlar da bu arada epey gülümsedi herhalde. Neden derseniz Muğla’nın Fethiye ilçesinde Pazar günü (24 Mart) başlayan kar yağışı, ilçeyi İstanbul, Ankara ve Antalya’ya bağlayan yolların kısmen kapanmasına neden olmuş. Biz de gülümsedik hayretle... Tam da iklimin ılıman özelliğinden bahsetmişken.

Bir tuhaflık var... Jeolojik ve Nükleer Bilimler Enstitüsü’nden Tim Naish de aynı şeyi söylemiş: “Buzul kütleleri beklenmedik bir hızla koptu; bu durum yeni kopuşların işareti olabilir.” Keza, Colorado Üniversitesi Ulusal Kar ve Buz Veri Merkezi’nden Ted Scambos, başka buz kütlelerinin de düşünüldüğünden daha hızla kırılma noktasına yaklaştıklarını söylemiş. Naish’e dönersek şunu da ekliyor; bu yüzyıl içinde ortalama küresel sıcaklık tahmin edildiği gibi 3 derece yükselirse Antarktika’da daha da büyük buz kütleleri kopma eğilimi gösterebilirmiş. ‘Kutup’suz ve kutuplaşmaları bol bir dünyaya doğru mu gidiyoruz acaba, tatlı tatlı ısınırken?

Dünyanın en hızlı ısınan bölgesi Ortadoğu galiba. ABD’nin barış elçisi Anthony Zinni’nin çabaları bir sonuç vermiyor (Vermesi bekleniyor muydu?). Haberlere bakılırsa İsrail hükumeti Zinni’nin önerilerini bazı çekincelerle kabul etmiş, ancak Filistin tarafı önerileri değerlendirmek için yapacakları toplantıyı iptal etmiş. Bilemiyoruz elbette Zinni’nin önerilerinin ne olduğunu. Aslında Filistinliler şu sıralarda daha çok, Arafat’ın Arap Konferansı’na katılmak üzere Beyrut’a gitmesine izin verilip verilmeyeceğiyle ilgili görünüyorlar. İsrailliler ise tamamen başka bir şeyle ilgiliymişler. ABD’nin saygın gazetelerinden Washington Post, isimlerinin açıklanmasını istemeyen İsrailli yetkililere dayanarak verdiği bir haberde, İsrail’in büyük bir taarruz planı hazırlığında olduğunu duyurdu. Zinni’nin ateşkes sağlaması halinde bunun kalıcı olacağına inanmayan askerler, Filistin şehirleri, kasabaları ve mülteci kamplarına bu ay başındakinden daha ağır bir saldırının hazırlığını tamamlıyorlarmış. Bir yetkili, Filistinliler ile bir “kapsamlı askeri karşılaşma” olacağını söylemiş. Kapsam malum; şehirler, köyler, kamplar...

Bu arada, ‘karşılaşma’ için hazırlık süredursun Nobel Edebiyat Ödüllerine sahip Portekizli yazar Jose Saramago ile Nijeryalı yazar Wole Soyinka, Uluslararası Yazar Parlamentosu heyetiyle beraber, Arafat’ın göz hapsinde tutulduğu Ramallah’ı ziyaret etmişler. İsrail devletinin baskısını kınayarak uluslararası camianın, Filistin halkını korumak için tehlike çanlarını çalması gerektiğini söylemişler, Saramago ile Soyinka.

Hazırlıktan bahsetmişken söylemeden geçemeyeceğiz: Zaman gazetesi birinci sayfadan, “ABD, Erhaç ve Pirinçlik’i kullanmak için başvurdu” diye duyuruyordu haberi. Malatya Erhaç ve Diyarbakır Pirinçlik askeri üslerinde hava filosu bulundurma talebi, meğer daha Cheney gelmeden iletilmiş Ankara’ya. Bununla beraber, ABD’nin üsleri nasıl kullanacağı bilinmiyormuş, ama kullanması durumunda Türkiye’nin hava sahasını kontrol etme imkânı bulabilecekmiş.

ABD’nin irili ufaklı, ama son zamanlarda pek pek ufaklı nükleer silahlar üretmeye başladığından bahsetmiştik. Hatta, bu kadar çalıştıktan sonra bu silahları deneyemiyor olmak canını sıkıyordu Amerikan yönetiminin. Bu nedenle, nükleer denemelerin yasaklanmasına yönelik 1992 tarihli moratoryumdan vazgeçebileceğini de söylemişti. Zaten bu antlaşmanın varlığı ile yokluğu arasında pek bir fark da yok. Antlaşmanın yürürlüğe girebilmesi için nükleer kapasiteye sahip olduğuna inanılan 44 ülke tarafından imzalanması gerekiyor, ama bugüne kadar imzalayanların sayısı henüz 31. Clinton yönetimi antlaşmayı imzalamışsa da üç sene sonra Senato reddetmiş bu imzayı, derken Bush da açıkça karşı çıkmıştı zaten.

Amerika’nın bu müstenkif tavrı, maalesef, Çin ile İran’ı da etkilemiş. Her iki ülke de, ‘ABD madem böyle davranıyor biz de sismik veri göndermiyoruz’ havasına girmişler. Henüz ele gelmeyen antlaşmanın Viyana’daki bürosu, Çin ile İran’dan sismik verileri topluyor ve nerelerde nükleer deneme yapıldığını tespit edebiliyormuş, ama bundan sonra biraz zor görünüyor bu iş.

ABD, nükleer denemeler konusunda Çin ile İran’ı biraz gücendirmiş olsa da dünyayı bekleyen tehlikeler karşısında külliyen duyarsız değil tabii. Mesela, ABD’li Senatör Bill Nelson, Özbekistan’da bulunan ve eski Sovyet döneminden kalma bir biyolojik silah deneme tesisinin katiyen emniyetli olmadığını söylemiş. Aral Denizi’ndeki Vozrozhdeniye adasındaki bir sitede, aralarında şarbon sporlarının da bulunduğu tonlarca biyolojik silahın gömülü olduğunu belirten Nelson, ölümcül bakterinin düşman eline geçmemesi için bölgenin temizlenmesi gerektiğini söylemiş. Vallahi, küçük bir operasyona bakar naçiz kanaatimizi sorarsanız...

Bitirirken bir tespit ile bir iyi haberden bahis açacağız. Monterrey’deki gelişmenin finansmanı konferansından bir mutabakat çıkmıştı ya, Ahmet İnsel bu mutabakatın ABD’nin yeni emperyal tavrını bir kez daha ele verdiğini söylüyor. Gazetem.net’teki yazısında İnsel, “ABD,” diyor, “11 Eylül sonrasında, bütün ülkelerin kendisini desteklemesini talep ederken, bundan böyle dünyadaki gelişme dengesizliklerine karşı daha hassas olacağını vaad ediyordu. Sözünün üzerenden 6 ay geçmeden, dünyada terörizme karşı mücadele adı altında açtığı savaşlarda, onun saflarında ses çıkarmadan toplanan ülkeleri mükafatlandırmak için kullanmak istiyor kalkınma yardımlarını. Soros, ‘Türkiye’nin en iyi ihraç ürünü ordusudur’ derken, neyi kastediyordu acaba?”

İyi habere gelince, İtalyan hükumeti, Circus Maximus meydanında 2 milyon kişi protesto etmiş olsa da çalışma yasasıyla ilgili, işten çıkarmaları kolaylaştıran reformlara devam edeceğini açıklamış.

Devamı yarın...