23 Kasım 2013
Büyük şirketlerin zirvesine bir kınama...
11 Kasım’dan bu yana Polonya’nın başkenti Varşova’da devam eden BM İklim Zirvesi (COP 19) bu gece kapandı. Normalde dün akşam sona ermesi gereken zirve, uzlaşma çabalarının başarısız olması nedeniyle bugüne uzamıştı. Zirve planlanan bitiş zamanının üzerinden 24 saatten daha uzun bir süre geçtikten sonra bu gece TR saatiyle 22:00'de sona erdi.
Taraflar, zirvenin başarıyla sona erdiğini ilan edebilecek kadar uzlaşmaya vardılar. Ancak gelişmiş ülkelerle gelişmekte olan ülkeler arasındaki ayrılıkların iyice gün yüzüne çıktığı zirve, özellikle iklim değişikliği konusunda radikal adımlar atılmasını bekleyen en az gelişmiş ülkelerin ve sivil toplum örgütlerinin hayal kırıklığını giderecek bir sonuç üretmekten uzak kaldı.
Varılan sonuçla 2015'de Paris’te imzalanması gereken yeni anlaşmanın tartışılacağı önümüzdeki 2 yıllık süreç şimdilik kurtarılmış oldu. Ayrıca gelişmekte olan ülkelerin en fazla önem verdiği kayıp ve zarar mekanizması ile finans konusunda da -son derece yetersiz içerikte de olsa- üzerinde tartışmanın devam edebileceği metinler çıktığı söylenebilir. Taraflar bu iki konu üzerinde hiçbir anlaşmaya varamamış ve birer sonuç metni üretememiş olsalardı uluslararası iklim politikaları sürecinin geleceği daha büyük bir sıkıntıya girmiş olacaktı.
Müzakerelerin uzaması ve tarafların 30 saat aralıksız görüşmelerinin ardından zirvenin başkanlığını yapan Polonyalı bakan Marcin Korolec başta olmak üzere bütün delegeler son derece yorgun ve uykusuz görünüyorlardı. Ancak yorgunluktan daha önemli olan, en az gelişmiş ülkelerin ve aktivistlerin yaşadığı hayal kırıklığıydı.
Son gün yapılan oturumlardan birinde Bangladeş delegesinin gelişmiş ülkelere yönelik olarak söylediği “bütün umutlarımızı darmadağın ettiniz” sözü her şeyi özetliyordu.
Çok sayıda yan gündemde sağlanan gelişmeler ve alınan teknik kararların yanısıra zirveden çıkan en önemli sonuçlar şöyle özetlenebilir:
Paris 2015 yolunda hazırlıklar sürecek, ancak bağlayıcılık tehlikede
Kyoto Protokolü’nün 2. döneminin neye benzeyeceği 2015'de yapılacak olan Paris zirvesinde belirlenecek. Varşova’da, Paris’te oluşacak yeni iklim rejiminin ana hatlarının ve yol haritasının belirlenmesi gerekiyordu. Bu konuda yapılan müzakereler zirvenin 24 saatten fazla uzamasına yol açacak kadar çetin geçti. Gelişmiş ülkelerin bağlayıcı olmayan bir anlaşma yolunda ellerini güçlendirdikleri görüldü. Ama en azından üzerinde uzlaşılan bir sonuç metninin çıkması sürecin devam etmesini sağlayacak.
Kabul edilen metinde ülkelerin radikal ve bağlayıcı taahhütler alacaklarına dair hiçbir cümle olmadığı için de, Paris anlaşmasının iklim değişikliğini, amaçlandığı gibi 2 dereceyle sınırlayacak kuvvette olması şimdilik mümkün görünmüyor. Karara göre taraf devletler yeni süreçle ilgili kendi durumlarına ilişkin bilgileri 30 Mart 2014'e kadar ve daha sonra da düzenli olarak sekreteryaya iletecekler. Karara göre tüm taraflar (sadece gelişmiş ülkeler değil) bu hazırlığı yapacaklar, ancak çizilen yol haritasında tarafların herhangi bir taahhüt altına gireceğine dair bir referans bulunmuyor.
Bu da Paris sonrası dönemin, ABD ve Japonya gibi ülkelerin istediği gibi bağlayıcı olmayan bir uluslararası sürece dönüşmesi anlamına gelebilecek. İklim değişikliğine karşı anlamlı bir adım atılması için ülkelerin önceden belli olan, radikal ve bağlayıcı taahhütler alması gerektiği düşünülürse, bunun ciddi bir geri adım olduğu söylenebilir.
Kayıp ve zarar mekanizması çıktı, ama sulandırılarak
Aynı durum özellikle Filipinler’de yaşanan süper tayfun felaketi sonrasında zirveye damgasını vuran kayıp ve zarar mekanizması için de geçerli. İklim felaketlerinden ve iklim değişikliğinin yavaş başlayan etkilerinden ön planda zarar gören gelişmekte olan ülkelerin kayıp ve zararlarının karşılanması için teknolojik ve finansal bir mekanizma kurulmasını öngören kayıp ve zararlar konusunda da bağlayıcı bir karar çıkması başta Avustralya, Kanada ve ABD olmak üzere gelişmiş ülkeler tarafından bloke edilmişti. Sonuçta bu konuda da bir metin kabul edilebildi.
Metinde konu kendi yönetim kurulu olan yeni bir mekanizma (Varşova uluslararası mekanizması) olarak tanımlanıyor. Ancak mekanizmanın işleyişinde daha çok veri toplama, bilgi paylaşımı, koordinasyon gibi konulara vurgu yapılıyor ve ayrı bir finansman öngörülmüyor. Karar bu haliyle Filipinler başta olmak üzere konuya önem veren gelişmekte olan ve en az gelişmiş ülkelerin taleplerini karşılamaktan çok uzak. Yani bu konuda da kazananın gelişmiş ülkelerin sorumluluk almaya yanaşmama tavrı olduğu ortada.
Piyasa mekanizmaları ısrarı
Zirvenin son anına kadar gerilimin sürmesine neden olan konulardan biri de Avrupa Birliği, Norveç, İsviçre, Avustralya gibi ülkelerin Kyoto Protokolü’yle ilgili metodolojik konularda piyasa mekanizmalarını neredeyse tek uygulama yolu olarak tanımlamakta ısrar etmeleri geliyordu. Ancak Venezuella, bu konuda kararlı bir karşı duruş sergiledi. Venezuellalı bakan son oturumda yaptığı çok alkış alan konuşmalarında bu konuda uzlaşma sağlanmadığını sert bir dille iki kez tekrarladı ve “Kyoto Protokolü’nün Avrupa Birliği’nin malı olmadığını” söyledi. Bu nedenle konu tartışmaya açık kalmış oldu.
Adaptasyon Fonu şimdilik doldu
Finans konusunda ciddi bir ilerleme sağlanamayan zirvede ilk günden beri gelişmiş ülkelerin çok mütevazi bir bütçesi olan Adaptasyon Fonu’na bile para koymamaları eleştiriliyordu. Nihayet dün 100 milyon dolar toplandı ve fon açıldı. En büyük katkıyı İsveç ve Almanya’nın yaptığı fon şimdilik işler hale geldi, ancak asıl önemli olan yılda 100 milyar dolar bütçeli Yeşil İklim Fonu’nda hâlâ net olmayan bazı vaatler dışında somut bir hareket olmadı.
Yeb Sano açlık grevini 13. günde bitirdi
Zirvenin ilk günü yaptığı konuşmayla ülkesinde yaşanan tayfun felaketi nedeniyle açlık çeken milyonların yaşadıklarını dünyaya yansıtmak ve zirveden özellikle kayıp ve zarar mekanizması konusunda anlamlı bir sonuç çıkmasını sağlamak için açlık grevine başlayan ve Varşova zirvesinin simgesi haline gelen Filipinler baş delegesi Yeb Sano, eylemini bugün zirve kapanana kadar sürdürdü. Zirvenin bitiminde açlık grevine son veren Sano, twitter hesabından yaptığı açıklamada kendisini destekleyenlere teşekkür etti ve her ayın 13. günü, Varşova’da 13 gün süren açlık grevini hatırlayarak bir gün oruç tutacağını söyledi. Sano’nun açlık grevini bitirmeden önde attığı son tweet de anlamlıydı: “Onların esnekliği politik olanın sonucu, benimki ise varoluşsal olanın.”
Sivil toplum örgütleri ve aktivistler tepkili
Zirve sona ererken Varşova’da bulunan sivil toplum örgütleri ve aktivistlerden çıkan sonucun içeriğine ve yaşananlara ilişkin hayal kırıklığı ve öfke dolu tepkiler gelmeye devam ediyor.
Filipinler’de bulunan Jubilee South örgütünden Lidy Nacpil, Filipinler’de insanların çektiği acıların yeterli olmadığının görüldüğünü söylerken, kayıp ve zararlar konusunda yeni iklim gerçekliğine uygun bir sistem kurulacak yerde bol bol laf üretildiğini ve bu lafların bir sonuç vermediğini vurguluyor.
ActionAid International’dan Brandon Wu ise, ABD ve diğer gelişmiş ülkelerin finanas konusunda belli bir rakam telaffuz edilmesini bloke ettiğini ve bu nedenle bir netlik sağlanamadığını, böylece zengin ülkelerin uluslararası bir iklim finansmanı sağlamak yolundaki yasal ve ahlaki sorumluluklarını reddettiklerini söylüyor.
Friends of the Earth’den Asad Rehman, Varşova’nın temiz enerjiyle kirli enerji arasında seçim yapılacak bir zirve olması gerektiğini, ancak lobilerin buna izin vermediğini ve konferasın asıl sponsoru olduğu anlaşılan fosil yakıt şirketlerinin yeni bir zafer kazandığını berlirtiyor.
Third World Network’ten Meena Raman ise, zengin sanayileşmiş ülkelerin zirveyi bloke etmesinin utanç verici olduğunu söylediği açıklamasında, bu ülkelerin ABD’nin öncülüğünde hem emisyon azaltımı hem de finans konusunda hiçbir rakam belirtilmesine izin vermediklerini, bunun dünyanın en zengin insanlarının düştüğü dipsiz bir ahlaki çöküş durumu olduğu yorumunu yapıyor.
Gökşen Şahin: “Ertelenmiş sorumluluklar ve geciktirilmiş mekanizmalarla iklim krizini çözemeyiz”
Varşova İklim Zirvesi’ni ilk gününden son gününe dek izleyen TEMA iklim değişikliği sorumlusu ve Türkiye İklim Ağı koordinatörü Gökşen Şahin de sonucu hayal kırıklığı olarak değerlendirenler arasında.
“Müzakerelerin yapıldığı iki hafta boyunca, Filipinler’de, Sardunya adasında ve Hindistan’da şiddetli kasırga ve fırtınalar gördük. İklim değişikliği yüzünden daha şiddetli ve daha sık yaşadığımız felaketler bize acilen harekete geçmemiz gerektiğini işaret ediyordu” diyen Şahin, sözlerini “Ancak Varşova’daki müzakerelerin sonuçları, gezegenin aciliyetlerini karşılamıyor. Ertelenmiş sorumluluklar ve geciktirilmiş mekanizmalarla iklim krizini çözemeyiz. Müzakere taraflarına harekete geçmenin aciliyetini anlatmak için artık daha yüksek sesele, daha kalabalık bir iklim hareketine ihtiyacımız var” diye sürdürüyor.
Semra Cerit Mazlum: “Tam bir kayıp ve zarar zirvesi”
Zirveyi izlemek üzere Varşova’ya giden Marmara Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü öğretim üyesi Doç. Dr. Semra Cerit Mazlum da COP 19'un “hem gündemiyle, hem de sonuçları itibariyle bir ‘kayıp ve zarar’ zirvesi” olduğunu söylüyor.