Uluslararası Hrant Dink Vakfı, gazeteci Alper Görmüş ve Amira Hass'ı, "ayrımcılıktan, ırkçılıktan, şiddetten arınmış, daha özgür ve adil bir dünya için çalışan, bu idealler uğruna bireysel risk alan, ezber bozan, barışın dilini kullanan, bunları yaparken, insanlara mücadeleye devam etme yolunda ilham ve umut veren" kişiler olmaları gerekçesiyle ödüllendirdi. Ödüllerin verildiği gece, gazeteci Alper Görmüş'ün ve vakıf başkanı Rakel Dink'in ve ödül komitesi başkanı Ali Bayramoğlu'nun konuşmalarını daha önce sitemizde yayınlamıştık: Hrant Dink55 Yaşında! Aynı gece Amira Hass'ın yaptığı konuşmayı da biraz gecikmeli de olsa ekliyoruz:
Bugün aldığım bu ödül için teşekkür etmek kolay değil. Her ne kadar bugün Hrant Dink’in doğum gününü kutluyorsak da, bizi burada bir araya getirenin ve bu ödülün varlık nedeninin onun katledilmesi olduğunu hatırlamadan edemiyorum, yani teşekkür etmek kolay değil. Keşke bugün bu ödülü bu nedenle almasaydık. Ama yine de bir başka yerde yaşayan Hrant’la birlikte olsaydık bile, yine de bizi birleştiren birşey hissederdik, kişisel olarak konuşursam beni sizinle, Rakel’le, burada bulunan kişilerle birleştiren şeyi... Bu his, daimi bir keder ve yas. Bu benim, Alman cinayet endüstrisinden sağ kurtulan kuşağın çocuğu olarak kendimle ilgili söyleyebileceğim bir şey ve burada geçirdiğim 24 saatte öğrendiğim şey şu ki, Türk Ermeni tarihine ait kişilerin hissettiği de, bu kelimelerle anlatılması imkânsız daimi keder. Ve bu kederle birlikte, sizinle ortak olarak hissettiğim bir de öfke var. Hepimizin paylaştığı ortak duygunun öfke olduğunu düşünüyorum. Bu duyguyu, ülkesi, Filistin’in yalnızca topraklarına değil, gündelik özgürlüklerine, seçim özgürlüklerine, hareket özgürlüklerine, mutlu olabilme özgürlüklerine el koymuş bir İsrailli Yahudi olarak hissediyorum. Bu çok büyük bir öfke ve bu öfkenin sözcüklerle ifade edilmesi çok zor. Bunu söylemem oldukça ironik, çünkü benim işim yazmak ve bu sözlerle ifade edilemeyen duyguları anlatıyorum. Burada, Türkiye’deki gazetecilik hakkında duyduklarıma dayanarak söyleyebilirim ki, İsrailli gazeteciler olarak aldığımız bütün riskleri ve göstermemiz gereken cesareti, buradaki gazetecilerden beklenen ile kıyaslamanın bir yolu yok. Bizim 301 gibi bir yasa maddemiz yok, eleştirmekte, yazmakta, kiminle istersek röportaj yapmakta serbestiz.
Az önce gazetenin haber editörü ile konuştum ve bana Birleşmiş Milletler’in İsrail’in son Gazze işgali ile ilgili raporunun yayımlandığını ve Güney Afrikalı bir Yahudi olan Richard Goldstein’in başkanlık ettiği Birleşmiş Milletler Komisyonu’nun İsrail’in savaş suçu işlediği hatta insanlığa karşı bir suç işlediği sonucuna vardığını söyledi. Ve editörüm bana, “Eh, son aylarda seni okuyan herhangi biri çok da şaşırmış olmamalı” dedi. Geçtiğimiz altı ayda İsrail’in saldırısı hakkında pek çok şey yayımladım. En sonuncusu, ailelerinin gözü önünde, evlerinde öldürülen bir baba ve çocuğu hakkındaydı ve geçtiğimiz Cuma günü yayımlandı. Ama yazdık ve dünyanın başka yerlerindeki ve buradaki gazeteciler gibi tehlikede değiliz. Tehlike altında değiliz, ama bizim karşı karşıya olduğumuz bir başka zorluk var. Biz hiç duyulmama tehlikesi ile karşı karşıyayız, yok sayılma tehdidi altındayız. Kişisel olarak bu benim için problem değil, çünkü burada, Türkiye duyuldum, Fransa’da Amerika’da duyuldum, Filistinliler beni duydular. Bu bencilce bir mesele değil, bu şöhret meselesi değil. Biz bunu durdurabilmek için gerçeklerin duyulmasını, İsrail’deki insanlar tarafından okunmasını istiyoruz. Daha korkunç bir felaket olmadan önce insanların bunu durdurması için... Ve şimdiye kadar başarısız olduk. Bu hayati bir tehlike değil, ama daima, sözlerle anlatılması imkânsız bir keder duygusu ve öfke yüklüyor.
Amira Hass'ın konuşmasının İngilizce metni:
It’s not easy to say thank you for this present that I take today, because even though we celebrate today the birthday of Hrant Dink, I can not disremember that it is his murder that brought us here in such a way and made this award exist, so it’s not easy to say thank you. I wish we did not get this award today for this reason. But even we were together with an alive Hrant in a different venue. I think though what still we would felt something uniting us and I’m now speaking personally uniting me with you, with Rakel, with the people who are present here. And this is the sense of permanent sadness and grief. This is something that I can say about myself as a child of survivors, survivors of the German industry of murder and this is what I’ve learned that just a 24 hours that I spend here with people who are connected to Armenian history and Turkish Armenian history what they feel, this permanent sadness that is that can not even be expressed properly by words. And together with this sadness that I feel in common with you, there is anger. I think that we all share sense as well: The anger. I sense it as an Israel jew whose state is dispossessing the Palestinian, not off only of their land but of their daily freedoms, the freedom of choice, the freedom of movement, the freedom of joy. It’s a lot of anger, and also this anger is very difficult to be expressed with words and it is very ironic that I say so because my profession is writing and I express this inexpressible sensations in words. When I listen and I hear about journalist here in Turkey, I would like to tell you that there is not even a way to compare the risks or the courage that is expected of all that it takes us as Israeli journalists and what is demanded of few Turkish journalists. We don’t have an article such as 301, we are free to criticize , we are free to write, we are free to interview who ever we want, we are free write about the past. Right now I spoke with a news editor of the paper and he told me the UN report on the Gaza assault, Israeli last onslaught on Gaza was released and that the UN Commission headed by a Jewish South African, Richard Goldstein founded Israel committed war crimes, and even crimes against humanity. And then my editor told me “well whoever read you during the past month should not have been surprised.” So you see, I have been publishing a lot last half year also about Israeli onslaught. The last so far in the series was published last Friday about a father and a child who were killed in front of their family inside their home during the onslaught. But we write, and we are not in danger unlike other journalists in the world also journalists here in Turkey. We are not in danger. But there is something else, another difficulty which we face. We face the challenge of not being heard at all. We face the challenge of being dismissed. Personally it is not a problem. Because I am heard here in Turkey, in France, in America, and Palestinian’s hear me. It is not an egotistic problem, it is not an issue of vanity. But we want the facts to be listened to and to be read by people in Israel in order to stop it. In order to make people stop before a more terrible catastrophe happens. And so far we have been unsuccessful. This is not a life threatening challenge but it is a something which adds all the time to the feeling of grief and anger which are hard to be expressed in words.