Eski Kızıl Kmer liderlerinin yargılanması devam ederken, Ahmet İnsel Açık Gazete'de, Kamboçya'da 1975- 1979 yılları arasında yönetimi ele geçirerek iktidarda kalan Pol Pot rejimini, Kızıl Kmerler'in ülkede neden oldukları muazzam kıyımı, Batı ülkelerinin tavrını ve olayların gelişimini tarihi bir çerçevede ele alıyor.
Dinlemek için:
İndirmek için: mp3, 23 Mb.
24 Kasım 2009 tarihinde Açık Radyo'da Açık Gazete programında yayınlanmıştır.
Daha fazla okumak için:
tr.wikipedia.org/wiki/Kızıl_Kmerler
Cambodia’s holocaust remembered, 30 years on: John Pilger
John Pilger'ın 1979 tarihli belgesel filmini izlemek için:
Year Zero:The Silent Death of Cambodia
Programın metni:
Ömer Madra: Bugün Kamboçya’daki eski Kızıl Kmer liderlerinin yargılanması konusunu konuşacağız.
Ahmet İnsel: Halen devam ediyor yargılama. Dün yeni bir oturum başladı, şu anda ilginç bir noktada çünkü ilk defa yargılananlardan birisi olan Duch suçlu olduğunu kabul etti. Daha doğrusu, yakalandığı 1999 yılından hemen sonra kabul etmişti. Yani 10 yıldan beri tutuklu olan bir kişi yargılanıyor, onu da hatırlatayım. Duch’un tutuklanması 99 yılında.
ÖM: Yoldaş Duch değil mi adı?
Aİ: Evet. Kendisi Kamboçya’daki en önemli tutuklama merkezlerinden ve işkence merkezlerinden birinin direktörlüğünü yapmış 4 yıl boyunca. Bütün Kamboçya Demokratik Cumhuriyeti yönetimi boyunca aynı kurumun başkanlığını yapmış. S21 adlı lisede -bir işkencehane aynı zamanda, sadece tutukevi değil- 12 bin civarında kişinin ölümüne neden olmakla suçlanıyor. Bir kaç yıldan beri devam eden bu dava önemli bir aşamada, çünkü ilk defa suçunu kabul eden bir kişiden bahsediyoruz. Fakat suçunu şöyle kabul ediyor, diyor ki; “Tabii ki suçluyum, bunları ben yaptım, ama ben emir alıyordum, dolayısıyla esas suçlu olan benim şeflerimdir, sistemdir, o dönemdeki yönetimdir.” Böyle bir savunması var. Öldürülen kişilerle ilgili bilgileri kısmen verdiğini, kısmen vermediğini görüyoruz, ama Demokratik Kamboçya Cumhuriyeti’nin yönetiminin ve oradaki o dönemin komünist partisinin - 75’ten önceki adı Angkor- işlediği büyük insanlık suçunu görüyoruz. Kardeşlerini, eşlerini, çocuklarını kaybetmiş olan kişiler gelip tanıklık ediyorlar. Duch’un tavrı genellikle kendisiyle ilgili şahsi eleştirileri veya suçlamaları çok kabul etmemek, ama kendisinin içinde bulunduğu sistemin bir insanlık dışı makine, bir mekanizma gibi çalıştığını belirtmek şeklinde. Tabii ki sadece bir kişinin yargılanması, suçlanması değil, 1975-79 arası Kamboçya’ya hakim olan o çılgınca rejimin incelenmesi, “böyle bir şey nasıl olur?” sorusuna yanıt aranması önemli.
ÖM: Bu konuda hem önemli yazıları bulunan hem de bir filmi olan John Pilger’ın son yazdıklarına baktım. 17 Nisan 1975 sabahı güneş doğduktan sonra, -‘0’ yılı deniyor bu tarihe- Pol Pot’un Kızıl Kmer gerillaları başkent Phnom Penh’e giriyorlar, hepsi siyah giyiyor, tek sıra yürüyorlar bütün bulvarlarda. Öğleden sonra saat 1’de bütün şehrin boşaltılmasını emrediyorlar. Bütün yaralılar, hastalar hastanelerden dışarı çıkartılıyor, aileler ayrılıyor, yaşlılar ve sakatlar da yol kenarında bırakılıyor. Karalı adamlar “hiçbir şey almayın yanınıza!” diye söylemişler, çok gençler var aralarında, “yarın geri döneceksiniz, hiçbir şey almayın!” diyorlar ve yarın hiçbir zaman gelmiyor. 1975’ten 79’a kadar süren bu Kızıl Kmer -Maocu deniyor- yönetimi sırasında 2 milyon’a yakın insanın öldürüldüğü tahmin ediliyor. Bu da bütün nüfusun dörtte birinden fazla, yani Türkiye’nin bugünkü nüfusuyla kıyaslarsak, yaklaşık 18 milyon insanın hayatını kaybetmesine tekabül eden bir durum.
Aİ: 4 yıl zarfında.
ÖM: Evet 4 yıl.
Aİ: Şunu hemen belirtelim, yargılanacak olan Kızıl Kmer liderlerinin arasında Duch ikinci derecede önemli bir kişi. Önümüzdeki dönemde Kızıl Kmer devletinin eski başkanı Nuon Chea yargılanacak, o zamanki adı “2. Birader”. Tabii daha doğrudan bu aygıtın kalbinde yer alan kişilerin yargılanması sürecek.
Bu mahkeme uluslararası boyutu olan bir mahkeme, çünkü hem yargılananların hem de mağdurların temsilcilerinin dünyanın çeşitli yerlerinden gelmiş avukatları var, İngiliz avukatlar, Belçikalı avukatlar, danışmanlar da mahkemede yer alıyorlar.
Belçikalı bir uzmanın, Raoul-Marc Jennar’ın Duch’un avukatlarının “Kamboçya Demokratik Cumhuriyeti’ndeki bu insanlığa karşı işlenmiş cinayetlerin kaynağı nedir? Bunu nasıl anlayabiliriz, nasıl anlatabiliriz?” talebi üzerine, Eylül ayında sunduğu bir rapor var. Diyor ki; “Bugüne kadar sağ totalizmlerin yargılanmasına şahit olduk; biri Nurnberge’de Alman Nazizmi, biri de Tokyo’da Japon militarizmi. Kamboçya’daki bu mahkeme ilk defa sol değerleri dile getiren bir totaliterizmin yargılanmasıdır. Dolayısıyla 75’te ne olduğunu anlamak için, 75’ten öncesini, Kamboçya Komunist Partisi’nin kadrolarının içinden geldiği dünyayı, referanslarını, Vietnam Komunist Partisi’nin etkisini, Çin Komunist Partisi’nin etkisini ve esas olarak da Komunform’un etkisini dikkate almak gerekir. Raoul-Marc Jennar’ın raporundan aktaracağım, değerlendirmeleri, bana önemli geldi. Raoul-Marc Jennar Duch’un avukatlarının çağırdığı bir uzman, dolayısıyla da Duch’tan ziyade bütün sistemin yargılanması gerektiğini, Duch’un burada sadece bir uygulayıcı olduğunu ima ederek bitiriyor raporunu. Bu tartışılabilir, ama bana bu bakış önemli geldi, çünkü “Kamboçya’da ne oldu?” sorusunu maalesef sol çok sorgulamıyor, “halkların kurtuluşu adına böyle bir kitlesel cinayet işlenir?” “Soykırım” kavraını da kullanamıyoruz Kamboçya için, çünkü soykırım bir etnik grubun, başka bir etnik grubu, dini oluşumu yok etmesine dayalı bir girişim. Burada ise Kamboçyalı Kamboçyalı’yı öldürmüş, dolayısıyla 1949 Cenevre Konvansiyonu’nun savaş suçlarıyla ilgili suçları ve esas olarak da insanlığa karşı cinayet suçlamasıyla yargılanıyorlar. Soykırım davası değil Kamboçya’daki, onu hemen belirteyim.
Raoul-Marc Jennar’ın ikinci bir değerlendirmesi bana dikkat çekici geldi; Lenin’in, Komunist Parti’nin 12 ilkesinden, özellikle Komunform’un 1949’daki bir broşüründen, bir kararından bahsediyor; çünkü Kamboçya Demokratik Cumhuriyeti’nin liderlerinin çoğu 1940’larda ve 50’lerde Fransa Komünist Partisi içinde ve esas olarak da komunist partinin yabancılar seksiyonunda bulunmuş kişiler. Dolayısıyla Fransa Komunist Partisi’nin ve özellikle Komunform’daki doktrin kaynaklarının, referanslarının kendileri için önemli olduğunu düşünebiliriz. Komunform’un 1949’daki kararı, “parti içinde düşmanı aramak” başlıklı bir karar. “Parti içinde düşmanı nasıl ararız?” 1950’lerin hemen başında, Macaristan Komunist Partisi genel sekreteri tarafından, -Doğu Avrupa’daki ilk siyasi yargılamaları başlatan, parti içinde, ülke içinde temizlik hareketini ilk başlatanlardan biridir- söylediği bir sözü aktarıyor, bana çok çarpıcı geldi; “Masum kişileri tutuklamak suçluların serbest kalması riskini almaya tercih edilmelidir.”
ÖM: Tabii çok düşündürücü bağlantılar bunlar. John Pilger diyor ki mesela, “Yarın hiçbir zaman gelmedi, tam bir kölelik çağına girildi.”
Aİ: İnanılmaz bir şey.
ÖM: Kimin arabası varsa, lüks sayılan bir şeyi varsa, herhangi bir becerisi olan, yabancıları tanıyan ya da yabancılarla çalışmış olan herhangi bir insan büyük bir tehlike altında. Mesela Kraliyet Bale Kumpanyası’nın 500 dansçısı varmış, en fazla 30’u kurtulmuş, bütün doktorlar, hemşireler, mühendisler, öğretmenler ya ölümüne çalıştırılarak ya da dövülerek öldürülmüş.
Aİ: Pol Potizm, insanların insanlıktan çıkmasının bir yeni toplum yaratmak için gerekli olduğuna inanan bir ideoloji aynı zamanda. Geçmiş insanlıktan, geçmiş medeniyetten hiç bir iz kalmaması.
ÖM: Aynen öyle. Mesela milli kütüphaneyi domuz ahırına çevirmişler sembol olarak ve bütün kitapları yakmışlar.
Aİ: Evet. Yeni toplum, sıfırdan bir bakir doğum ve toplumun geçmişinden hiçbir iz kalmaması, bütünüyle sıfırlamak ve oradan yeni bir toplum yaratmak. İnanılmaz bir cinnet hali tabii.
ÖM: Bunun yargılanması olağanüstü önemli tabii. Fakat şimdi bir başka soru daha var, “0 yılı” gelmeden önce olup bitenler de yargılanacak mı acaba? Mesela 600 bin Kamboçyalıyı B52 bombardıman uçaklarıyla Amerika paramparça etmiş durumda. Yani Pol Pot 2 yıl iktidara gelmeden önce, 75’de olan biten bir şey bu. Hatta Nixon’la Henry Kissinger aralarında konuşmuşlar, gizli bir bombalama bu. Vietnam savaşını Kamboçya’ya taşıyorlar, 600 bin kişiyi öldürüyorlar ve “bu işlemezse senin popon gider” demiş Nixon Kissenger’a.
Aİ: Clinton döneminde Vietnam ve Kamboçya savaşıyla ilgili gizli dosyalar açıldı. Amerika Kamboçya’ya, İkinci Dünya Savaşı’nda hem Japonya’ya hem Almanya’ya atılan bombalardan daha fazla bomba atılmış.
ÖM: Evet. Hiroşima’nın bir kaç katı atılmış, yıkım olarak da öyle. Kissinger yargılanıyor mu burada?
Aİ: Öyle bir şey yok tabii. Bir de şunu da unutmamak lazım, 1970’te Amerikan yanlısı bir darbe oldu Kamboçya’da. 1970’ten 75’e kadar Amerikan yanlısı darbenin de işlediği çok büyük önemli siyasal cinayetler var. Bütün bunlar Kamboçya’da inanılmaz bir şiddet ortamı yaratmış ve bu şiddetin kendini yeniden üretmesi söz konusu. Bu önemli, yani bütün olanların arka planı, geçmişi, Amerikalıların yaptıkları...
ÖM: Ve İngilizlerin tabii. Bir de son derece ilginç bir şey var, komünist olmayan bir koalisyon kuruyorlar arka planda ve bunu Kızıl Kmer yönetiyor, ama herkes gizliyor bunu. Tayland’da, CIA’da ve DIA -Defence Intelligent Agency- doğrudan bağ kurmuş Kızıl Kmer’le o sırada. 83’te de Thatcher hükümeti SAS komandalarını göndermiş eğitsinler diye Kızıl Kmer’i, mayınları toplamak için filan. İnanılmaz yalanlar söyleyerek yardım etmişler, hatta John Pilger’ın yazıları üzerine geri çekmek zorunda kalmışlar. Eski SAS komandosu sonra meşhur bir yazar olmuş birisi, “o alçak Pilger olmasaydı parayı da iade etmek zorunda kalmayacaktım” filan diye konuşmuş. Bu arada Batı durumu katiyen görmemiş, bir tek Oxfam İngiltere Dışişleri Bakanlığı’nın emirlerini çiğneyerek, -ki “Vietnamlılar yardımı engelliyor” diye yalan söylüyorlar-, yardım düzenlemiş, John Pilger’ın çalıştığı o zamanki gazetenin düzenlediği bir kampanyayala İngiliz halkı 20 milyon toplamış kendi cebinden. Ancak o şekilde su sağlanabilmiş Phnom Penh’e, hastaneleri, yetimhaneleri çalıştırabilmişler. Yani akıl almaz bir Batı suç ortaklığı da var işin içinde, Amerika ve İngiltere, Thatcher hükümeti başta olmak üzere. Onların da yargılanması gerekir aslında.
Aİ: Onların da yargılanması lazım elbette. Burada benim dikkatimi çeken, üzerinde özgür olarak durmamız gereken olgu şu; Amerikalıların ve İngilizlerin yaptıklarının bir benzerini başka yerlerde de bulabiliyoruz. Bu suç sadece Kamboçya’da işledikleri bir suç değil. Fakat baştaki soruya geleyim; sol değerleri, halkların kurtuluşu fikrini taşıyan ve bunun için yıllarını vermiş, on yıllarını vermiş olan kişiler nasıl bçyle bir katliam işleyebiliyorlar?İktidara geldiklerinde şöyle bir sloganı lanse ettiler, “Vietnamlı zihniyetine sahip olanlar yok edilmelidir!”
ÖM: Irkçılığın artık had safhası.
Aİ: Veya “Kmer ırkının saflığını korumak için herşey mübahtır” ya da “masum kişileri tutuklamak suçluların serbest kalması riskini almaya tercih edilir.” Kmer rejiminin önemli iki sloganı şöyle: “Haksız yere 10 kişiyi tutuklamak yanlışlıkla bir kişiyi serbest bırakmaktan yeğdir” ve “Masum bir kişiyi öldürmek bir düşmanın hayatta kalmasına neden olmaktan yeğdir”. Bunlar resmi sloganlar.
ÖM: Yazıyı siliyor “0 yılı” yapıyor işte...
Aİ: Yazıyı siliyor, parayı kaldırıyor, hiçbir özel mülkiyet nesnesi, toprak falan değil sadece, hiçbir çzel mülke izin yok. Şöyle bir slogan düşünebiliyor musunuz: “Kalbimiz ne his ne hoşgörü barındırır. Protesto eden düşmandır, karşı çıkan bir cesettir.” Devam edersek korkunç bir tablo çıkıyor ortaya. Bunu sadece Amerikan müdahalesi, Vietnamlıların gerginliği ile açıklayamayız... Tamam, bunların hepsi var, elbette var...
ÖM: İktidara gelmesinde yardımcı oluyor tabii 600 bin kişiyi bombala parçalayıp öldürünce, Pol Pot hiçbir zaman göremeyeceği iktidara geliyor büyük ihtimalle.
Aİ: Hiçbir zaman gelemeyecekti, ama sormamız gereken esas soru şu; “Böyle bir çılgınlık sol dünya içinden, komünist söylem içinden, sosyalist söylem içinden nasıl çıktı?” 1930’larda, 20’lerde değil de 1970’lerde çıktı. Totaliter olmalnın ötesinde bir durum. Vietnam’da da totaliterizm vardı, orada da temerküz kampları falan vardı, ama Kamboçya’da aldığı boyut bambaşka. “Bu, belki dünyada eşi olmayan bir çılgınlık örneği bir daha nasıl olmamalıdır?” diye sorgulamak gerekli.
ÖM: Yoldaş Duch’un -asıl adı Kaing Guek Eav- hakim olduğu, yönettiği S21 Tuol Sleng cezaevini gören John Pilger diyor ki -Batıdan ilk giren o olmuş zaten-; “Herkesin nefesi kesildi, hiçbir hayvan bile yoktu, bütün topraklar sadece beslenmişti, zaman durmuş gibiydi, anlatılması imkânsız bir duyguydu.” Bir ilkokulu sorgu ünitesi haline getirmişler ve işkence ve katletme üniteleri yapmışlar, “yatakların demir ranzaların arasında hâlâ saçlar ve kan duruyordu” diyor ve duvarda bir yazı okuyor, “Konuşmak, tek kelime etmek kesinlikle yasaktır!” “Herhangi bir şey yapmadan önce, ne yaparsanız yapın herhangi bir hareket yapmadan muhakkak surette gardiyanın iznini almak zorundasınız” diyormuş. İnanılmaz.
Aİ: İnsanın insanlığını yok etmek için ellerinden ne gelirse yaptıkları ortada. Bir de rejimin kendi içinde de sürekli “temizlik” yapması söz konusu, yani sadece rejim dışı olanların temizlenmesi değil, bir de kendi komünist partisinin içinde sürekli “temizlik” var. Leninizm’den de gelen bir şeydir bu, “Parti düşmanlarından sürekli arındırılmalıdır’ fikrinin en sistemli biçimde uygulandığı bir rejim. Kendi kadrolarını da temizleyerek devam ediyor.
ÖM: Pol Pot cehennemin ta Lenin, Stalin çizgisiyle buraya kadar gelmesi mikro kozmik bir olay bence. Herşeyi içinde barındırıyor.
Aİ: Önümüzdeki dönemde de devam edecek bu yargılamalar ve dünyada solun Kamboçya’daki yargılamalarda ortaya çıkan tabloyla yakından ilgilenmesi lazım.
Kendimizi de sorgulamamız gerekiyor. “Geçmişte bizim bir kısım arkadaşlarımız Kamboçya Demokratik Cumhuriyeti’ne methiyeler düzerken bunları bilmiyor muydu?” sorusunu mutlaka sormalıyız. Bu nasıl olabildi? İnsanlığın özgürleşmesi ütopyasından insanlığın insanlığını yitirdiği bir dünyaya nasıl geçilebildi? Bunu anlamamız lazım.
ÖM: Türkiye’de de bir gazete Pol Pot yönetimiyle mülakat yaptırmıştı Pol Pot devrimi hakkında hatırlıyor musun?
Aİ: Hatırlamaz mıyım? O gazetenin ne olduğunu söylemeyelim şimdi.
ÖM: Evet söylemeyelim!
24 Kasım 2009 tarihinde Açık Radyo'da Açık Gazete programında yayınlanmıştır.