Heykeller ve hatalar

-
Aa
+
a
a
a

Zafer Arapkirli9 Nisan 2003

Takvimler, 9 Nisan Çarşamba’yı, saatler Bağdat zamanı ile 18.49’u gösterirken, BBC televizyonundan canlı yayında, Saddam Hüseyin’in heykelinin yıkılışını izleyen milyonlarca insan stüdyo konuğunun şu sözlerini de birlikte dinlediler:       “Şu anda izledigimiz şey, yıllar öncesine dayalı bir hatanın düzeltilmesidir..”       Bir yandan gözyaşları döken ve güçlükle konuşurken bu sözleri sarfeden kişi, eski bir Iraklı diplomat, Arap Birliği temsilcisi Dr. Hasan Atiyyah’dı.       Bir hatanın düzeltilmesi..       Hatayı yapan kuşkusuz, Bağdat’ın Firdevs Meydanı’ndaki heykeli Amerikan deniz piyadelerinin yardımı ile yıkan birkaç yüz kişi, hatta evlerinden çıkmamayı tercih eden milyonlarca Iraklı değildi. Çünkü onlar, bugün yıktıkları heykeli, zaten kendi rızaları ile dikmemişlerdi. Heykelin sahibini de, kendi rızaları ile ülke yönetimine getirmemişlerdi.       Ama o heykelin ve tabii o iktidarın harcında, tam tersine bugün o meydandaki zırhlı personel taşıyıcı ile diktatörün boynuna zinciri geçiren güçlerin kumu, kireci ve çakılı vardı.       Bu denli büyük ve bu denli zengin kaynaklara sahip ülkelerde, diktatörlerin işbaşına gelişinin sadece bu ülkelerin kendi iç dinamikleri ile olabildiğine inanmak için, ilkokul tarih kitaplarını bile okumamış olmak gerekir. Hatta, o ilkokul kitaplarını bile okuyanlar, Dr. Hasan Attiyah’nın sözünü ettiği “hata”nın, bir değil birkaç hatadan oluşan bir zincir olduğunu da bilirler.        1915’lerde 16’larda cetvelle çizilen sınırların, kapalı kapılar ardında yapılan petrol sözleşmeleri karşılığı “yerleştirilen” Batı yanlısı, İngiliz yanlısı kralların, şeyhlerin, diktatörlerin, ardından Amerikan yanlısı diktatörlerin kimlerin sayesinde o sarayları inşa edebildiklerini bilirler. Kimin sayesinde, halklarını açlığa mahkum yaşatırken, kendi yönetici kliğinin Londra’larda, New York’larda, Paris’lerde mücevher, kürk, parfüm, lüks otomobil alışverişi yaptığını, şampanya patlatıp dansöz oynattığını da bilirler.       Bugün yıkılan heykel ile “düzeltilen hata”nın bedeli olarak onyıllardır can veren milyonlarca Iraklı çocuğun kemikleri sızlamış mıdır bilemeyiz. Ama hatanın asıl sahiplerinin bugün, televizyon ekranları karşısında kadeh tokuşturduklarını ve Firdevs Meydanı’ndaki heykelinin yıkılışı ile “tedavül”den kalkanın yerine, yeni diktatör arayışlarında olduklarını, cümle alem biliyor.       Yıllardır Londra’da, Washington’da, kollarında pırlanta taşlı Rolex’lerle, altlarında Jaguar’larla dolaşan, Gucci elbiseler, pahalı ipek gömleklerle ve pahalı parfümlerle kırmızı halılar üzerinde “devşirilen” taze diktatör adaylarının, Bağdat’a kalkan ilk uçakta yerlerinin hazır oldukları da, artık sır değil.       Başkan Bush ve Başbakan Blair’in, önceki gün Belfast’ta sesleri titreye titreye “Irak’da, Iraklılar tarafından, Iraklılar için yönetimi devralacak bir yönetim”den sözettiklerine bakmayın. Kafalarındaki “ideal” Iraklı yönetici tipini hepimiz biliyoruz. Saddam’ın kopyası. Ancak “friendly” yani “dost” bir yeni Saddam olacak. Sandıkmış, seçimmiş, özgür iradeymiş, emin olun şu anda kafalarında yoktur. Onların kafasındaki yeni “demokratik Irak rejimi”nin, Amerikan ve İngiliz şirketlerinin kontratlarına imza atması yeterli olacak “demokratik” sayılması için.       Bunun aksini iddia edebilecek olanlara şunları sormak gerek:       Bağdat’ın Filistin Oteli’nde görev yapan medyanın top ateşine tutulması, yeni dönem Irak’ında ne denli özgür medya ve ne denli özgürlük istendiğinin somut bir işareti değil mi?       İşgal harekatının başından bu yana, Batı medyası üzerinde uygulanan ve medyanın köşebaşlarını ele geçirmiş kişilerin kendi kendilerine uyguladıkları oto-sansür, yeni Irak’taki sözde “hür düşünce”nin ihtal bir modeli sayılmaz mı?       Ahmet Çelebi’lerin, Şerif Ali’lerin, Barzani’lerin, Talabani’lerin sözde potansiyel “seçmen tabanı”nın nasıl oluşturulduklarını herkes bilmiyor mu?       Basra ve Bağdat’ta iki gündür yaşanmaya başlanan yağma ve talana ses çıkarmayan, büyük kentlerin hastanelerinde sapır sapır ölen binlerce çocuğa yardımın ulaşmasını hala sağlayamayan işgalci “koalisyon” bunlara çareyi mi yoksa üç gün sonra yeni diktatörlerin altına imza atacağı petrol ve “yeniden inşa” kontratlarını mı düşünüyorlar?       Sorular çoğaltılabilir. Daha çok soracağız.       Ama bir tek şeyi, iyi biliyoruz:       9 Nisan 2003 günü yerel saatle 18.49’da “düzeltilen” hatanın yerine, karbon kopya hatalar işlenmek üzere. Birleşmiş Milletler’i “devredışı ve alakasız” ilan eden, yasal denetçileri kovalayan, kendi halklarının iradesini, dünya kamuoyunun iradesini hiçe sayan işgalci güçler, yine kendi imzalarını taşıyan “Ortadoğu’nun en büyük tarihi hatalarından Saddam’ın yerine, yeni “hata”lar monte etmenin planlarını çok önceden yaptılar.       Bu da, gelecekte bölgede daha çok heykel yıkma sahneleri izleyeceğimize işarettir.       Heykeller dikilirken alacağınız tavır önemlidir. Yıkılırken değil.       Hele ki, “diken”lerle “yıkan”lar aynı eller ise..

http://www.ntvmsnbc.com/news/210038.asp