Merhaba,Pek anlam veremediğim bir sorun var. Önyargılı olabilirim bu konuda.Neden "Zaman" gazetesinin reklamını veriyorsunuz? Her yönden gelen sese "açık" olduğunuz için mi?
Hepinize Sevgiler ve Saygılar,
Elif Erkan
..........
Sayın Erkan,
Merhaba!
İlginize çok teşekkür ederiz. Açık Radyo'ya değer verdiğinizin açık bir göstergesi idi bu mesajınız. Bu saygıya layık olabilmek için, bizimle paylaşmak zahmetine katlandığınız kaygılarınız konusunda size Açık Radyo'nun (ve Açık Site'nin) yayın hayatına - kuruldukları günden beri - yön vermiş olan ilkeler konusunda birkaç açıklama yapma fırsatı verdiğiniz için ayrıca müteşekkiriz.
Herşeyden önce, bağımsız ve hür bir yayın organı olabilmenin en temel koşullarından biri olarak, saygınlığı (inandırıcılığı) gördüğümüzü belirtmeliyiz. Bunu sağlamanın biricik yolunun ise objektif, tek standartlı yayın yapmaktan geçtiği kanısındayız.
Herkesin arzuladığı ve her fırsatta dile getirdiği bu amaçlara (özgür ve bağımsız, objektif medya), çok arzu edilmekle ve bunları sık sık dile getirmekle varılamıyor maalesef. Çeşitli kamuoyu yoklamalarına inanılacak olursa, Türkiye'de en prestijli (saygın) kurumlar arasında medyanın hemen her zaman son sıralarda yer almasının, yani prestiji ve inandırıcılığı en düşük kurumlardan biri olarak görülmesinin önemli nedenlerinden biri de, sahip ve yöneticilerinin bu yönde defaatle yaptıkları tüm açıklamalara rağmen, kendilerini bu gibi ilkelerle bağlı saymamaları olsa gerektir.
Açık Radyo, daha kurulmadan çok önce ilan ettiği "manifesto"sunda ve "amaçlar/ilkeler" metninde iki noktayı öncelikle ilân etmişti:
1) Hiçbir kişi ya da kurumun patronaj ya da tekelci baskı olasılığına karşı nesnel bir altyapı kurulması zorunludur. Bunun için de Açık Radyo, önce 60 küsur, daha sonra da 92 ortaklı bir anonim şirket olarak hayata geçmiştir. Bu ortakların hepsinin de aşağı yukarı eşit sermaye paylarına sahip olduğunu da ilâve etmeliyiz. Yani, kimsenin, isteyerek ya da gayriihtiyari bir şekilde, bu yayın organını kendi özel çıkarları doğrultusunda kullanması imkânı, daha baştan ortadan kaldırılmış olmaktaydı. Başka bir deyişle, bu radyonun bilinen anlamı ile bir patronu yoktur. Radyo, yedi yıllık yayın hayatını bu temel ortaklık yapısı ile sürdürmüştür ve sürdürecektir. Kuşkusuz sizin de çok iyi bildiğiniz, her gün tanık olduğunuz gibi, dünya çapında görülmemiş bir tekelleşmenin hüküm sürdüğü, böylelikle basın özgürlüğünü ve o çok hayati bilgilenme/bilgilendirme hakkını vahim bir biçimde tehdit ettiği Türkiye'de böyle "özerk" ve kollektif bir yapılanmayı gerçekleştirmiş, daha da önemlisi sürdürebilmiş olan Açık Radyo'nun bu "benzersiz" durumu gözden kaçırılmamalıdır.
2) Kollektif sahipliğin yanı sıra, onu tamamlayıcı ikinci bir ilke de, gene kuruluş metinlerinde açıkça ifade edildiği üzere, Açık Radyo yayınlarında, hiçbir "ideolojik" yön bulunmamasıdır. AR, sadece "hukukun üstünlüğüne, bilgilenme hakkına, temel hak ve özgürlükle dayalı çoğulcu bir demokrasi"nin, seçilmiş yöneticilerinin hesap sorulabilir konumda olduğu saydam ve açık bir toplumun, demokratik ve laik bir toplumun savunuculuğunu yapmak üzere yola çıkmıştır ve radyomuzun böyle de yola devam ettiği inancındayız. "Kâinatın tüm seslerine, renklerine ve titreşimlerine açık" olan Radyo'muz, bir tek "ses"e açık değildir: Sözkonusu plüralizmi reddeden, hatta onun düşmanı olan totaliter (faşist, ırkçı, köktenci/fundamentalist vb.) ve diktatoriyal, zorba seslere açık değildir.
3) İlk iki ilkeye paralel olan, onların doğal bir uzantısı niteliğinde olan bir ilke de şudur: Bağımsız ve hür bir yayın organında "reklam departmanı" ile "editorial departman" (yani yayın içeriğinden sorumlu olan yöneticiler) birbirinden kesin çizgilerle ayrı tutulmalıdır. Bunu şöyle açımlarsak: Türkiye'de radyo ve televizyonların reklamdan başka bir gelir kaynağı ile yaşamasına hukuken imkan yoktur (bkz.: Radyo ve Televizyon Yasası - eski ve değiştirilmiş halleri ). Yani, ABD ve Kanada gibi demokratik gelişmiş ülkelerde görülen "PBS" (Public Broadcasting System/Kamusal Yayıncılık Sistemi) sistemlerine dayalı radyolar gibi olmamız Türkiye'de mümkün değil. Dolayısıyla, gelir olarak reklam almayan, bunun yerine dinleyicilerinden radyonun yaşaması için "fund raising" denen yollarla, meselâ T-shirt, kupa vb. "satarak" veya düpedüz "hibe isteyerek" para toplayabilen radyolar gibi yapamıyoruz.
Reklam almadan yayın hayatını sürdürme seçeneği olmayınca, geriye bir tek gelir kaynağı kalıyor, o da reklam almaktır. Mevcut mevzuat da aynen böyle demekte, reklam (ve onunla tamamen aynı anlama gelen sponsorluk) dışında hiçbir gelir elde edilemeyeceği kanunda açıkça belirtilmektedir.
İşte bu durumda, reklam bölümü ile içerik bölümünün birbirinden tamamen ayrılması hayati bir önem taşımaktadır. Reklamverenin içerik üzerinde en ufak bir etkisi olmaması için bütün tedbirler alınmalıdır ki, reklam veren şirketin çıkarına uygun düşmediği bir haberin verilmesi, bir yorumun yapılması engellenmesin ya da reklamverenin çıkarı doğrultusunda haber ve yorumlara (kısacası, "gizli reklam"a) asla yer verilmesin. Yoksa, bütün iyi niyetinize rağmen, yayınınızın birtakım çıkarlara bilerek ya da bilmeden "âlet olması" ihtimali belirir, ki bu da bizi başta söylediğimiz noktaya, yani bağımsız, objektif ve saygın bir yayın organı olma ilkesinin zedelenebilmesi ihtimaline götürür.
Sevgili Elif hanım,
Şimdi, bu üç ana noktada özetleyebileceğimiz ilkeler doğrultusunda, izlemekte olduğumuz yolu açıklamamıza izin verin lutfen:
Açık Radyo'ya verilen reklamları, reklam veren şirketin kimliği, fikriyatı, amaçları, vb hakkında hiçbir araştırma yapmaksızın yayınlıyoruz. Burada, sadece reklamverenler derneği ve onun benzeri kamu yararına çalışan medya kuruluşlarının tespit ettiği etik ilkeler geçerlidir. Yani, kimseye ya da herhangi bir kuruma hakaret, iftira etmeyen; kimsenin özel hayatına tecavüz etmeyen; ırkçılık, din, dil, etnik konularda ayrımcılık yapmayan, pornografiyi, şiddeti övmeyen, savaş ve şiddeti kışkırtmayan, vb. tüm reklamları, bu temel hukuki ve etik ilkelerden başka hiçbir kıstasa başvurmadan, yayınlamaktayız ve bunun doğru olduğuna da inanmaktayız. Aksi takdirde, yani reklam veren kurumları doğru olduğuna inandığımız sübjektif kıstaslara göre ayrıma tabi tutmak, adı üstünde, ayrımcılık yapmak olurdu. Rekabet hukukuna aykırı, sadece ona değil hem anayasal, hem de vicdani bakımdan geçerli temel eşitlik ilkesine aykırı davranmak da olurdu bu. Ve kendi ilkelerimize de tamamen ters düşmemize yol açardı. O zaman biz, biz olmaktan çıkar, pek çok örneğine rastladığımız öteki mecralardan birine dönerdik. (Zaten o zaman da siz, bizim "üstümüze titrediğiniz" için böyle bir mesaj göndermek ihtiyacını duymaz, üstümüze titremek şöyle dursun, AR dinleyicisi olmaktan bile vazgeçerdiniz muhtemelen - yanılıyor muyuz yoksa?)
Tek bir örnek vermek gerekirse, biz, kâr maksimizasyonu ihtirası ile yürüttüğü bazı faaliyetler dolayısıyla dünyayı daha kötü bir yer haline getirdiğini düşündüğümüz bir şirketin reklâmlarını, (yukarıda saymaya çalıştığımız hakaret, ayrımcılık, porno, şiddet vb. kriterlerine uygun düştüğü sürece) her zaman yayınlarız. Ama, bu şirketin toplum ve birey hayatını olumsuz etkileyen faaliyetleri üzerinde (bu faaliyetler konusunda kanıt ve kaynak gösterebildiğimiz sürece) her türlü eleştirel yorum ve yayını da yapmaktan bir an olsun geri durmayız. Ha, o şirket, bizim bu yayınlarımız üzerine reklam vermekten vazgeçer, hatta reklamını "çekmekle" bizi tehdit bile edebilirmiş, bu da zerrece umurumuzda olmaz ve bu, onun sorunudur. Aynı şey, yalnız şirketler için değil, meselâ siyasi partiler için de geçerlidir. Tüm partilerin reklamları da, onların siyasi görüşlerinden bağımsız olarak, aynı ilkelere uygun olmak kaydiyle tabii, pekâlâ yayınlanabilirdi radyomuzda - eğer RTÜK ve YSK bizce Anayasanın eşitlik ilkesine aykırı olan bir kararla parti reklamlarını radyo ve TV'ler için yasaklamasaydı. Ama, öte yandan, reklamını yayınladığımız partilerin herhangi birinin, tam da o reklamveren partinin, demokrasi ve hukukun üstünlüğü gibi temel değerlere aykırı icraat veya görüşlerini de kıyasıya eleştiren yayınlar yapmamıza - hatta, hemen o reklamın ardından yapmamıza - hiçbir şey engel olamazdı. (Tabii, son olarak, bir de şu söylenebilir: Reklam "ayracı" ile ayırdığımız bölümlerde, yani "bu bir reklamdır" ve "burada söylenenler reklamvereni bağlar" diye objektif olarak ifade ettiğimiz sürece, bunların yayınlanmasında herhangi bir sakınca görmüyoruz.)
Özetle, kişisel ya da kurumsal olsun, hiçbir "özel" çıkarın yayınlarımızın içeriğini etkilemesine izin vermeyiz. Çünkü, biz de, bilgi edinip bu bilgiyi paylaşarak "kollektif vicdan"ı yansıttığına inandığımız yayınlarımızın "üzerine titriyoruz".
Hayli uzun kaçan bu açıklamalar için bizi bağışlayın,
Saygılar ve sevgiler,Açık Radyoadına
Ömer Madra