Ülkemiz Kıbrıs’ın ve Kıbrıs’ta yaşayan Kıbrıslı Türk, Kıbrıslı Rum tüm insanların geleceğini belirleyecek ve iki toplumun eşzamanlı olarak, 24 Nisan 2004 tarihinde gerçekleştireceği Referandum sürecine dönük olarak, gerek Denktaş’ın gerekse Papadapullos’un tutumu ve AKEL’in son açıklamasını değerlendiren CTP-MYK, aşağıdaki kararları almıştır.
1- Yıllardır süren Kıbrıs sorunun Kıbrıs Türk ve Rum toplumlarına yaşattığı acılar ile Türkiye ve Yunanistan ilişkilerine getirdiği gerginlikler ve bölge barışına dönük yol açtığı olumsuzluklar yaşadığımız gerçeklerdir.
2- Bu bağlamda 13 Ocak 2002 tarihinde BM Genel Sekreteri gözetiminde başlayan toplumlararası görüşme süreci sonunda şekilenen Annan Planı’na dayalı çözüm şeklinin, Kıbrıs sorununa tüm yönleri ile bir çözüm gelmesini sağlayacak olan kapsamlı bir plan olduğu, geniş bir çoğunluğun hem fikir olduğu bir gerçektir.
3- New York buluşması ile başlayan bu süreci yaratanın, BM Genel Sekreterine söz konusu zirvede iki toplum lideri ile birlikte Türkiye ve Yunanistan’ın verdiği söz olduğu tüm dünyanın bildiği bir gerçektir. Bu söz doğrultusunda başlayan ve Kıbrıs ile Lüzeren’de Türkiye ve Yunanistan yanısıra, AB’nin de katılımı ile süren bu görüşmeleri; uzlaşılan konular yanısıra, uzlaşılamayan konularda da BM Genel Sekreterinin boşlukları doldurması ilkesini kabul ederek tarafların başlattığı ve sürdürdüğü açıktır.
4- Bu sürecin sonunda iki toplum lideri ve Garantör ülkeler olarak Türkiye ile Yunanistan, BM’ye ve uluslararası kamu oyuna, 24 Nisanda Annan Planı’nı tüm yönleri ile Referanduma sunmayı kabul ettiğini duyurmuştur..
5- Bu nedenle 31 Mart 2004 tarihinde son şeklini alan ve “Kıbrıs Sorununun Kapsamlı Çözümü” olarak doğrudan halkoyuna sunulacak olan Annan Planı’nın, iki taraftan herhangi birinin istemlerini tam olarak yansıtmadığı, bir uzlaşma planı olduğu ve “kazan-kazan” anlayışı ile hazırlandığının taraflar bilmektedir..
6- Bu nedenle Referandumda ortaya çıkacak olan tercih; Annan Planı ile tarafların kendi tercih ve hayal ettikleri plan arasında değildir. Tercih Annan Planı ile giderek kötüleşmek üzere kalıcılaşacak olan mevcut durum arasındadır. Bu çerçevede Kıbrıslı Türklerle, Kıbrıslı Rumların bu planı değerlendirirken “öteki”nin duygu, düşünce, istek ve arzularını da dikkate almaları ve “öteki”ni de anlamaya çalışmaları gerekliliğini bir kere daha hatırlatırız.
7- Dolayısıyla bu gün hem kuzeyde hem güneyde “Hayır” çerçevesinde veya Referandum’un 1 Mayıs sonrasına ertelenmesi anlayışı ile sürdürülen kampanyaların, iki taraftaki aşırı milliyetçi düşünceleri, ayrılıkçı ve hakimiyetçi anlayışları beslediği; ayrıca AB’nin demokratik siyasi birlik kültürünü ve Türkiye ile Yunanistan’ın barışcı ilişkilerine darbe vurup, zehirlediğini tespit etmemiz gerekmektedir. Dolayısıyla Kıbrıs’ta barışı ve AB’nin demokratik kültürel anlayışını ve bölge barışı ile Türk-Yunan dostluğunun gelişmesini savunan herkesin, “Hayır” kampanyalarına kuzeyde ve güneyde ilkesel olarak karşı çıkması ve Referandumun ertelenmesi taleplerine fırsat vermemesi gerekmektedir.
8- Bu anlayışla Kıbrıslı Türkler, Annan Planı’nı değerlendirirken geçmiş kötü günlere takılıp kalmamalı, geleceğe bakarak, dünya ile bağlanacak adımı gönül rahatlığı içinde atmalıdır.
9- Kıbrıslı Rumlar ise ülkemiz Kıbrıs’ın ortak vatanımız olduğunu unutmamalıdır. Kıbrıs Cumhuriyeti’ni 1960’ta birlikte kurduğumuzu ve oluşturduğumuzu, ama bütün kurumlarını ortaklaşa bu aşırı görüşler yüzünden çalıştıramadığımızı ve 1963 Aralık olaylarından sonra da günümüze kadar karşılıklı acılar içinde yaşadığımızı göz ardı etmemelidirler.
10- Bu bağlamda Sayın Papadopulos’un, “Kıbrıs Cumhurbaşkanı” sıfatı ile Kıbrıs Rum halkına yaptığı “Hayır” çağrısı içerisinde yer alan, “ben bir devlet aldım, bir toplum teslim etmem” ifadesini kabul edilmez bulduğumuzu ve bu ifadenin “ortaklığı içine sindirememek” anlamına geldiğini vurgularız.
11- Gelinen aşamada tüm liderleri tarihsel sorumluluklarının bilinci içinde davranmaya davet etmeyi, ülkemize ve halkımıza karşı tarihsel bir görev olarak kabul ederiz. Gerek Kıbrıslı Türk, gerekse de Kıbrıslı Rum siyasal parti, sendika, dernek, birlik ve tüm sivil toplum örgütlerinin liderleri ve yöneticileri tarihsel sorumluluklarını şimdi çok daha güçlü biçimde öne çıkarmalıdır.
12- Referandumun 1 Mayıs 2004 tarihinden önce yapılmasının nedeninin Kıbrıs’ı siyasi eşitlik içinde iki bölgelilik temelinde, federal ilkeler bağlamında ve AB’nin demokratik kültürü içinde birleştirmek amacı taşıdığını özellikle siyasi liderlerin bildiğini ve anladığını düşünüyoruz. Bu çerçevede gerek Türk tarafından, gerekse de ağırlıkla Rum tarafından gelen Referandumun ertelenmesi taleplerini barış sürecini yeterince anlamama, veya bunu içine sindirememe olduğunu vurgulamak isteriz. Bu tutumu ise iki toplumun, BM’nin ve Türkiye ile Yunanistan’ın ve AB’nin büyük uğraşları ile geldiğimiz bu son aşamayı baltalama girişimi olarak değerlendiriyoruz.
13- Bu nedenle, Kıbrıs’ta sürdürülebilir çözüm mücadelesinde, bu mücadeleyi verenlerin süreç içinde yapılan hataların yıllarca sonra özeleştirisini yapmasının, bu arada çekilen acıları, dökülen kanları ve gözyaşlarını ve Kıbrıslı Türklerle Rumların ayrışmasını ve adanın bölünmesini önlemediğini unutmaması ve bunun tekrar yaşanmaması gerekir.
14- Bu nedenle Referandum ertelenemez. 24 Nisan tarihinde gerçekleştirilecek ve sonuçlarına da herkes katlanacaktır.
15- Bu arada 23 Nisan 2003’te sınır kapılarından kontrollü geçişlerin başlaması öncesinde tüm temas ve iki toplumlu ilişkilere kuzeydeki siyasi liderliğin suç saymasına; kontrollü geçişlerin başlaması sırasında ise özellikle Rum siyasi liderliğinin bu geçişler konusunda Kıbrıslı Rumların cesaretini kırmaya çalışmasına karşın, Kıbrıslı Türklerin ve Kıbrıslı Rumların bu korkutmalara ve suçlamalara aldırış etmediği ve geçişleri gerçekleştirdiği yaşadığımız bir gerçektir. Bu yüzden toplam nüfusun yarıdan çok fazlasının da geçiş yaptığı da bilinmektedir. Ve bu geçişlerin iki toplumun yakınlaşmasına ve yaralarını sarmaya başlamasına geniş bir zemin ve büyük bir hareket kazandırdığı yaşanan bir pratiktir.. Dolayısıyla, kendilerini yönetenlerin önünde olduğunu kanıtlamış olan Kıbrıslı Türkler ile Kıbrıslı Rumların Referandumda da onlardan önde olmayı sürdüreceğine inanmaktayız.
16- Bu çerçevede Kıbrıslı Rumlara ve Kıbrıslı Türklere bu tarihsel aşamada sorumluluk bilinci ile davranmalarını ve liderlerinin televizyon ekranlarında döktüğü gözyaşlarına aldanmadan barış için kararlılık göstermeleri gerektiğini vurgularız. Bu kararlılık hem ortak vatanın barışçı geleceğine, Türkiye ve Yunanistan halklarının barışçı işbirliğine, AB’nin demokratik kültürünün gelişmesine katkı yapacağına inanıyoruz. Bunun için Kıbrıslı Türklerin ve Kıbrıslı Rumların 24 Nisandaki Referandumda “Evet” demelerini beklediğimizi bir kere daha vurgularız.
17- CTP-MYK bu aşamada tarihsel sorumluluğunun bilinci içinde davranmayı, herkesi aynı bilinçle davranmaya çağırmayı ve herkesin bugün aldığı ya da almadığı sorumluluğun sonuçlarına da katlanmak durumunda olduğunu bir kere daha hatırlatmayı görev biliyor. CTP-BG Kurultayında oy birliği ile aldığı kararın arkasında olduğunu bir kez daha Kıbrıs ve Dünya kamuoyuna açıklamayı görev bilmekteyiz.
CTP- BG MERKEZ YÖNETİM KURULU11 Nisan 2004