Gordon Brown28 Ağustos 2003 Gelecek ay yapılacak zirvelerde -önce Cancun, sonra Dubai- uluslararası topluluk bir başka savaşla yüzleşmek zorunda: fakirliğe karşı küresel savaş. Eğer terörizme karşı verdiğimiz savaşta başarı kazanmak istiyorsak, önce fakirliğe karşı verilecek savaşı kazanmak zorundayız. Dünya ticaret anlaşmasının önündeki önemli engellerden biri olan, fakir ülkelerin ilaç maliyetleri ile ilgili sorunlarını çözümleme konusunda girilen çıkmazdan kurtulma konusunda, geçen gece bir ümit ışığı belirdi. Cancun'da yapılacak DTÖ ve Dubai'de yapılacak IMF ve Dünya Bankası toplantılarında üçüncü dünyanın fakirlikle mücadelesi ile ilgili dört önemli konuda kararlar alınması zorunlu: Dünya sağlığı için yeterli kaynak sağlanması; dünya ticaret sisteminde, tarım ürünlerinde gelişmiş ülkelerin uyguladıkları korumaları zaman içinde kaldırmak dahil, fakirlerin yararına bir reform yapılması; eğitim, çevre ve fakirlik konularında "2015 milenyum kalkınma taahhütlerine" kaynak sağlanması. (Ç.N.: 2015'te dünyadaki fakir sayısının yarıya indirilmesini taahhüt ediliyor.) Önümüzdeki birkaç ay, uluslararası topluluk için bir sınav niteliğinde. Cancun ve Dubai'den sonra küreselleşme, milyonlarca insan tarafından ya küresel düzeyde sosyal adaleti sağlayacak bir yol gibi algılanacak, ya da bir zenginler klübü gibi. Eğer borçların silinmesi, fakirliğin azaltılması ve ekonomik kalkınma konularında dürüst ve erdemli bir ortam yaratılmazsa, fakir ülkelerin ve özellikle Afrika'nın azgelişmişlikten kurtulup refaha ulaşması mümkün olmaz. Cancun ve Dubai'de önce 2015 taahütleri uyarınca sağlık konusunda ve fakirlerin hayat kurtarıcı ilaçları kullanabilmeleri için gerekli kararlar alınmalıdır. İlk adımda ilaç şirketleri sıtma, tüberküloz ve HIV/Aids ilaçlarının maliyetlerini düşürmelidirler. Cancun yolunda küçük bir adımAvrupa ve Amerika uluslararası tarım ürünleri ticareti konusunda bir plan üzerinde anlaştılar.Ticaret teorisi şıktır ama ticaret müzakereleri şık değildir. Üzerinde anlaşmaya varılamayan konular daima engellenir. İki üstünde anlaşma sağladığı plan, türünün klasik bir örneği. Anlaşılmaz bir dille yazılmış, ayrıntılı bir jargona sahip, taahütler boş laflardan ibaret. Plan tarım reformu yapılmasını, sübvansiyonların düşürülmesini öngörüyor. Ama bunların hiçbiri rakamlara dökülmemiş. Gelişmiş ülkelerin tarım ürünlerine verdikleri ve azgelişmiş ülkeleri "özellikle ilgilendiren" sübvansiyonların "zaman içinde" kaldırılacağından bahsediliyor. Hangi ürünler, ne zaman bu söylenmiyor. Gelişmiş ülkelerin uyguladıkları gümrük vergilerini konu alan bölüm daha da muğlak. Gümrük vergileri indirilecek deniyor, ama ne kadar indirleceği söylenmiyor. Bu sadece bir ilke anlaşması. Zaten kimse Doha'nın planlandığı gibi Ocak 2005'te bitirileceğini beklemiyor. 2007'ye sarkacağını düşünenler var. (Economist.com'dan derlenmiştir.)
Ayrıca Dubai'de insanlara sağlık hizmeti götürmenin finansmanı konusunda da birşeyler yapılmalıdır. Bugün ortalama bir Afrika vatandaşının sağlık için harcanan para, haftada 20 senttir. ABD'nin Küresel Sağlık Fonu'na vermeyi taahhüt ettiği ek 350 milyon doları ödemesi için tavsiye kararı alınmalıdır. Uzun vadede en fakir ülkelerin refaha ulaşması ekonomik kalkınmaya bağlıdır. Şimdi fakir ülkeler yolsuzlukla savaşma sözü verdiklerine göre, zengin ülkeler de tarımda reform yapmalıdırlar. Dünyadaki fakirlerin dörtte üçü kırsal alanlarda yaşamaktadır. Bu insanlar satacakları tarım ürünlerine gelişmiş ülkelerin koyduğu yüksek gümrük vergilerinden ve gelişmiş ülkelerin kendi tarım ürünlerine uyguladıkları sübvansiyonlardan büyük zarar görmektedirler. Uygulanan sübvansiyonlar acayip boyutlardadır. Avrupa'da bir ineğe verilen sübvansiyonların toplamı günde 2 dolardır. Buna karşılık dünyanın en fakir kesimini olusturan bir milyar insan, günde bir dolara hayatta kalmaya çalışmaktadır. Bu sübvansiyonların kaldırılmasıyla, gelişmekte olan ülkelere yılda 100 milyar dolar fazladan kaynak sağlanacaktır.
Borçların affedilmesiyle 27 ülke toplam 62 milyar dolarlık borçtan kurtulmuştur. Ancak emtia fiyatlarındaki düşüş, affedilen borcun yarattığı olumlu etkiyi azaltmıştır. Bu yüzden affedilen borç tutarı 100 milyar dolara çıkarılmalıdır. (Ç.N.: Emtia fiyatları petrolden kahveye kadar birçok temel malı kapsar. Yazarın kastettiği azgelişmiş ülkelerin ihraç ettikleri tarım ürünleri. Örneğin kahve fiyatları Nisan 2001'de son otuz yılın en düşük düzeyine ulaştı. 'Kaynak: Economist.com' Hâlâ da düşük. Çünkü alım gücü yüksek büyük şirketler dünya fiyatlarını belirliyorlar. Bu yüzden Oxfam, Starbucks'ı globalleşme karşıtı hareketin hedef tahtası haline getirdi.)
Verilen taahütleri yerine getirmek için uluslararası bir finans olanağı yaratılmalıdır. Eğitim ve kalkınma amaçlarına yönelik bu fona ayrılması düşünülen kaynak 50 milyar dolardan 100 milyar dolara çıkarılmalıdır. Dünya Bankası'nın Dubai'de gündeme getireceği 50 milyar dolarlık kaynak, gerekenin en azıdır. Cancun ve Dubai zirvelerinde dünya, fakirliği ortadan kaldırma ve sorumluluklarını yerine getirme şansına sıkı sıkıya sarılmalıdır.
Çeviren: İnci Ötügen