20 Eylül 2001 günü Alman "Tageszeitung" gazetesi muhabiri Daniel Bax'in Noam Chomsky ile yaptığı söyleşinin tam metni:Sayın Chomsky, 11 Eylüldeki terör saldırısının globalleşme karşıtı harekete ve ABD'deki sola etkisi ne olacak? Saldırı, yoğunlaşmış iktidar yapılarına karşı olan herkes için yıkıcı bir darbe olmuştur. Filistinliler, yoksullar, ezilenler ve bütün diğerleri için yıkıcı bir darbe - çünkü bu, onların meşru korku ve şikayetlerini arka plana itti. İnsanlar şimdi dikkatlerini güncel olaya yöneltiyor ki bu doğaldır. ABD´de kamuoyunun fikri saldırıdan sonra ne yönde değişti? Medya ile kamuoyu arasında ayrım yapmamız gerekiyor. Kamuoyunun fikrini, şok, öfke ve korku belirliyor. Ama kamuoyu gazetecilerin bizi inandırmaya çalıştığı gibi tek tip ve histerik de değil hiç. Kamuoyunun düşüncesi bambaşka ifadeler de buluyor: Şu anda bütün ülkede yüzlerce 'Teach-In' yapılıyor (tartışma ve bilgilenme toplantıları). Yüzeysel anketlere inanırsanız, sanki çoğunluk sonuç ne olursa olsun bombardımandan yana gibi. Ama ben, çoğunluğun askeri operasyondan yana olduğundan kuşkuluyum. Eğer öyleyse, bunun politikaya etkisi olabileceği konusunda ümidiniz var mi? Bir terör saldırısından sonra hemen politikanın yön değiştirmesi beklenemez. Soru şu: Halkın kaygıları, olup bitenin arka planıyla ilgilenilmesi sonucunu getirecek mi? Bunu şimdiden bilemiyoruz. 1965'te de Vietnam savaşına karşı ciddi bir muhalefetin doğacağını kimse tahmin etmiyordu. Daha 1966'da liberal bir kent olan Boston'da hiçbir kamuya açık toplantı yapamıyorduk, öğrenciler ve başkaları bu toplantıları basıyordu.ABD ne yapmalı? Bu gibi durumlarda ne yapılacağına dair açık seçik bir yol vardır. Bir uluslararası hukuk var ve buna başka ülkeler de uyuyor. Biz daha önce de çok daha kötü terörist acımasızlıklar yaşadık. Mesela Nikaragua seksenli yılların ortasında ABD tarafından ağır saldırılara uğradı. Ülke bunun üzerine Lahey'deki Uluslararası Mahkemeye başvurdu. Mahkeme ABD´yi ölçüsüz şiddet kullanmak suçundan - ki bu, terörün başka bir ifadeyle söylenmesidir - mahkum etti ve tazminat ödemesini kararlaştırdı. ABD bu hükmü hiçe saydı. Bunun üzerine Nikaragua BM Güvenlik Konseyi'ne başvurdu. Güvenlik Konseyi bunun üzerine, tüm ülkelere uluslararası hukuka uymaları konusunda bir karar çıkarttı. BM Genel Kurulu bu kararı ezici çoğunlukla onayladı - tek istisna ABD ve İsrail idi. ABD de aynı yolu izlemeli, kanıt bulmalı ve bunları Uluslararası Mahkemeye sunmalıdır. Lahey'deki Uluslararası Mahkeme yalnız devletler hakkında yargılamada bulunuyor. Bu kez düşman bir devlet değil... Bunun hiçbir önemi yok. Olanlar hakkında kanıt bulmanın çok zor olduğu bir durum bu, tam da bu yüzden kör bir karşı saldırı yapılmaması gerekiyor. Farz edelim biri kardeşinizi öldürdü ve kimin yaptığını bilmiyorsunuz. Sokağın karşı tarafında oturan herkesi tek tek öldürseniz - bu doğru bir reaksiyon mudur? Hayır, tabii ki değil. Ama bu durumda sanki Afganistan şüpheliyi vermek istemiyor, öyle değil mi? Onlar böyle demediler. Şunu dediler: Bize kanıt getirin, bunu tartışalım. Bin Ladin'i sınırdışı edecekler, bundan hiç kuşkum yok. Saldırı tarihsel bir dönüm noktası mi? Bunun tarihte yeni bir sayfa açtığını söyleyenlere katılıyorum. ABD'nin tarihine bir göz atın yeter: Bu, 1812'den bu yana ABD'nin kendi topraklarında saldırıya uğradığı, hatta tehdit edildiği ilk örnek. O zamandan beri ABD yerli halkın büyük bölümünü imha etti, Meksika'nın üçte birini işgal etti ve yayıldı, Hawai ve Filipinler'i işgal etti ve yarım yüzyıldır dünya çapında müdahalelerde bulundu. Biz buna alıştık: Biz başkalarına saldırırız. Simdi toplar ters yöne çevrildi.Yani siz saldırıyı Amerikan Ortadoğu politikasına bir tepki olarak mı değerlendiriyorsunuz? Suikastçılar başlı başına bir kategori. Ama büyük bir öfke ve korkudan hareket ettikleri kuskusuz. Örneği Wall Street Journal saldırıdan birkaç gün sonra, bölgedeki zenginlerin bakisini yansıtan bir araştırma yaptı: ABD ile ilişkisi olan akademisyenler, bankacılar, işadamları. Bu insanlar aslında Amerika'ya fazlasıyla dost. Ama onlar da ABD'nin bölge politikasına karşı büyük çekincelere sahip. Neden korkuyorsunuz simdi? Her şey ABD hükümetinin tepkisine bağlı. Bin Ladin'in dualarını duyar ve Afganistan'a veya başka bir Müslüman topluma karşı yoğun bir harekata girişirlerse tam da Bin Ladin ve yandaşlarının istediği olacak - Batıya karşı topyekûn bir seferberlik. Bu dinamiği Kuzey İrlanda'da, Balkanlar'da, Filistin'de yaşadık. Her iki taraftaki baskıcı güçlere yarayacaktır. Terör ve şiddete yanıt olarak, bunların nedenleri gözardı edilirse, bu sadece bildik şiddet kısır döngüsüne yarar. Ve Bin Ladin'i biraz bilen herkes onun tam da bunu istediğini bilir. ABD bu uyarılara kulak verecek mi? Bahsettiğim Amerikan yanlısı işadamlarının sözleriyle aslında şunu soruyorsunuz: ABD baskıcı rejimleri desteklemekten vazgeçecek mi, ekonomilerin özgür gelişmesinin önünü tıkamaya, antidemokratik hareketleri desteklemeye, Irak'taki sivil toplumu Saddam'ı ambargoyla güçlendirerek yok etmeye devam edecek mi, ve aynı zamanda İsrail'in 35 yıldır süren işgal politikasını hala destekleyecek mi? Bunlara devam ettiği müddetçe şiddetin daha da artacağından kuşku duymayın.Alternatif stratejiler sabır gerektiriyor, değil mi? Hayır, hiç değil. Irak´a karşı ambargo veya İsrail politikasını alın - uluslararası geniş bir uzlaşma ile kısa sürede bu konuda çözüm sağlanabilir. Bu hiç radikal olmayan bir iştir. Ama bu, saldırganların asıl amacı değil herhalde? Henüz bunun ardında Bin Ladin ağının olup olmadığını bilmiyoruz, ama makûl de geliyor. Saldırganlar kendilerince bir kategori: Bunlar, 1980´lerde ABD ve Pakistan gizli servisince devşirilen ve eğitilen, Ruslara karşı en büyük zararı versinler diye finanse edilip silahlandırılan kişiler. Tabii bu iş için bulabildikleri en iyi katillerle anlaştılar - bunlar da iste İslamcı köktendincilerdi. Bu Afgani denen insanlar Rusya topraklarında da bir dizi terörist eylem yaptı. Ama asıl amaçları Rusları Afganistan´dan atmaktı. Ruslar Afganistan´dan çıkarken ülkeyi yakıp yıktılar. İşin sonu Taliban'da bitti. Aynı 'Afgani'ler sonra Çeçenistan'da ve başka yerlerde savaştılar. Balkanlarda ABD Bosnalı Müslümanları destekleyince ABD desteğiyle orada bulundular - bu Bosnalılar için uzun vadede hiç iyi olmayacaktı. Bu 'Afgani'lerin bugünkü baş düşmanı, Suudi Arabistan ve bölgede anti-İslami gördükleri rejimler. ABD 1990'da birliklerini uzun vadeli olarak Suudi Arabistan´da konuşlandırdıktan sonra Bin Ladin ve başkaları bunu mahkum etti - bu onların gözünde Afganistan'ın Rus işgalinden de beterdi, çünkü Suudi Arabistan İslam'ın kutsal yerlerini barındırıyordu. Bin Ladin çok açık konuşuyor ve eylemleri sözleriyle örtüşüyor. Onun sözünü dinlemek, bölgedeki otoriter rejimlerin - mesela Suudi Arabistan´da - daha da baskıcı rejimlere yerini bırakması demek olmaz mı? Onun söylediklerini anlamaya çalışmak, emirlerini uygulamak anlamına gelmez ki. Soru şu: Ne istiyorlar? Ortadoğu'yu bir tür İslami kurtarılmış bölgeye çevirmek istiyorlar - aşırı sağ milislerin öte tarafta ABD´de yapmak istedikleri gibi. İdeolojileri arasında kuşkusuz belli benzerlikler var.Ama bu milislere nasıl davranılmasını bilmek için ne istediklerini, arka planlarını da bilmelisiniz.Bu, onlara davranışı somut olarak nasıl etkiler? Timothy McVeigh, Oklahoma'daki binayı havaya uçurunca ne yapılmıştı? Onu harekete geçiren şeyler tartışıldı, bu terör eylemine neden olan öfke ve korkular.Peki gelecekte bu tür saldırılar nasıl önlenebilir? Bu tür eylemlerde hemen her zaman meşru öfkelerin izlerine rastlarsınız. Bu öfkeyi anlamak ve nedenlerini azaltmak gerekiyor. Tabii saldırganlar da izlenmeli. Her olayda ne yapılıyorsa burada da aynı şey yapılmalı.
Canlı Yayın
Kâinatın tüm seslerine, renklerine, titreşimlerine Açık Radyo...
Ekolojiden siyasete, edebiyattan müziğe Açık Radyo'da haftanın öne çıkan gündemleri mail kutunuzda!
İletişim
Açık Medya Yayıncılık A.Ş.
Koltukçular Çıkmazı No 7 İç Kapı No 2
Tophane, Beyoğlu, İstanbul, TR-34425
Telefon: +90 212 343 4040
Faks: +90 212 232 3219
E-posta: [email protected]