Nereye Doğru’nun bu haftaki bölümünde Cengiz Aktar, Kıbrıs, Afganistan ve Tunus’ta yaşanan son gelişmeler ile BM uzmanlarının Güvenlik Konseyi’ne iki ayda bir sunduğu rapora yer verdi.
Cengiz Aktar, Kıbrıs konusuyla ilgili olarak geçen hafta sonu Türkiye’nin amiyane tabirle oldu bitti noktasına getirdiği tavra karşılık uluslararası camianın oy birliğiyle ve İngiltere’nin ortalığı karıştırma hesaplarına rağmen Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nde aylık gerçekleşen başkanlık açıklaması ile Maraş kapalı kentinin çok sınırlı da olsa imara açılması hamlesini reddettiği bilgisini verdi. BM’nin 1984’te alınmış, 1992’de tekrar edilmiş 550 sayılı Güvenlik Konseyi kararına göre Maraş’ın herhangi bir yerine sakinleri dışında başkaları tarafından yerleşimini kabul edilemez bulduğu ve aksi durumda ilgili bölgenin BM yönetimine devredilmesi çağrısına değinen Aktar, alınan yeni kararda Türkiye’yi işaret eden maddeye değindi. Karara göre Güvenlik Konseyi, Kıbrıs'ta Türk ve Kıbrıslı Türk liderlerin 20 Temmuz 2021’de çitle çevrili Maraş bölgesinin bir bölümünün yeniden iskana açılmasını kınıyor ve geri alınmasını istiyor. Buna ek olarak ise Türkiye’nin diğer tezi olan iki devleti reddediyor ve federasyona dayalı kalıcı, kapsamlı ve adil çözüme dayalı bağlılığını yeniden teyit ediyor. Aktar, başkanlık deklarasyonu ile ilgili kararın BM Güvenlik Konseyi kararı olmamasına rağmen doğrudan Türkiye’yi işaret ettiği için önemli olduğunu dile getirdi ve program başında İngiltere’nin katakullisi olarak ifade ettiği durumun tipik bir Ankara muhipliği olan ve Amerika Birleşik Devletleri’nin yönlendirmesi sonucunda alınan “Türkiye’yi işaret etmeyelim” kararı olduğunu belirtti. 27 Temmuz 2021 tarihinde alınan karar sonrasında Avrupa Birliği Yüksek Temsilcisi Joseph Borrel’in, BM Güvenlik Konseyi kararlarına atıfta bulunarak, “Kararın geri çekilmemesi durumunda provakasyonla cevap vermeye hazırız” ifadesine değinen Aktar, “Hiç alışılmadık kadar sert bir AB beyanı ve ilk kez beyanda olumlu gündem yer almıyor” dedi. Bunun bir dönüm noktası olduğunu ifade eden Aktar, İsrail gibi Güvenlik Konseyinde yer almayan ülkelerin dahi kararı tanımadığını ve Türkiye’nin 1945’ten bu yana ilk kez bir BM kararını göz göre göre bin dereden su getirerek, 1984 ve 1992 eski kararlarının hiçbir anlamı olmadığını iddia ederek kamuoyuna satmaya çalışması fikrinin, Türkiye’yi uluslararası camianın tamamen dışına attığı yorumunu getirdi.
Aktar, Afganistan ile ilgili olarak yeni bir gelişmenin olmadığını ve Taliban’ın (Afganistan İslam Emirliği), Türkiye’nin Hamid Karzai Havalimanı’ndaki bölüğünü çekmek istememesi ve ısrarla Amerikan hava desteği olmadan orada bir şeyler yapabileceğini sanmasına karşılık “Sakın ha!” demeye devam ettiğini bildirdi. Taliban’ın ülke sınırlarının %90’nı kontrol altında tuttuğunu fakat sınırlardan insanların çıkmasını engellemedikleri bilgisini veren Aktar, Taliban’ın bütün bölge ülkeleriyle (Çin, Pakistan, Hindistan, Rusya ve İran) irtibatta olduğunu ve ilgili ülkelere “Bizim IŞİD gibi terör örgütleri ile hiçbir alakamız yoktur” garantisini verdiğini dile getirdi. Aktar, durumun Türkiye cephesi ile ilgili olarak, “Türkiye anladığımız kadarıyla oraya cihatçı taşıma peşinde. Türkiye’nin bölge askerinin bulunduğu ülkelerde o askerleri oraya intikal ettirmesi durumunda ortaya çıkan fiili durumu koruyarak bölgede kalmaya niyetli olduğunu anlıyoruz. Türkiye’nin politikaları hep böyledir. Girdiği yerden çıkmaz. Kıbrıs başta olmak üzere Tunus bunun en iyi örneğidir” dedi.
Tunus Cumhurbaşkanı Kays Said’in 25 Temmuz 2021’de asker desteği ile Başbakan Hişam Meşişi ve Müslüman Kardeşlerin en büyük partisi olan İslamcı Ennahda Partisi destekli hükümeti görevden alarak meclisi askıya alma kararını “yarı legal” olarak tanımlayan Aktar, konuyla ilgili olarak, anayasanın 80. maddesi uyarınca cumhurbaşkanının herhangi bir tehlikeye binaen hükümeti lağvetme hakkına sahip olduğunu ama meclisi lağvetme hakkına sahip olmadığı bilgisini verdi. Sorunun, Tunus’un yeni anayasaya rağmen Anayasa Mahkemesini kuramaması olduğunu dile getiren Aktar, “Başkanın hesap vereceği bir üst yargı yok” dedi. Ennahta’nın başlarda darbe olarak kabul ettiği durumun şu an “Müzakere etmeye hazırız” durumuna dönüşmesini yumuşama olarak değerlendiren Aktar, ülkede erken seçimin beklendiği haberini verdi.
Son olarak BM uzmanlarının Güvenlik Konseyi’ne sunduğu, küresel terör faaliyetlerini değerlendirdikleri 22 sayfalık rapora değinen Aktar, raporda yer alan Suriye’nin kuzeyindeki İdlib ilinin IŞİD ve El- Kaide terör örgütü üyeleri ve aileleri için stratejik bir konum olmaya devam ettiği, İdlib’in bu militanlar açısından Türkiye’ye geçiş kapısı konumunda olduğu bilgisini verdi. Aktar raporla ilgili olarak, Türkiye’nin Hatay tarafından sınır ihlalinde bulunan bazı IŞİD militanlarını tutukladığı fakat sonrasında özgür bırakıldıklarını ve ilgili terör örgütlerinin Türkiye’de yaşayan Türki Cumhuriyetler kökenli kişileri bünyelerine katmak için yoğun çalışmalarda bulundukları bilgisine değindi. Durumu, “Türkiye’de bulunan göçmen veya mülteci grupların terör örgütleriyle irtibatta oldukları çıkarımını yapabiliyoruz fakat bu mülteciler terörist demek değildir. Ortada bir havuz var ve bu rapor havuza dikkat çekiyor. Bunlar Türkiye’de olan göçmen karşıtlığını körükleyecek bilgiler” dedi.
(Program özetini hazırlayan gönüllümüz Seyhan Karasu’ya teşekkür ederiz.)