Nereye Doğru’da Cengiz Aktar’ın gündeminde, Gazze ile ilgili Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nde devam eden çalışmalar ve Uluslararası Adalet Divanı’nda 52 ülkenin bir araya gelerek yaptığı konuşmalar, Münih Güvenlik Konferansı, Avrupa Birliği içinde her şeyi veto eden Macaristan ile Azerbaycan ve Ermenistan arasındaki gerginlik yer alıyor.
Cengiz Aktar, Nereye Doğru’ya “ABD anti-tarih yazıyor” diyerek başladı ve Birleşmiş Milletler (BM) Güvenlik Konseyi’nde Cezayir’in dolaştırdığı bir karar tasarısı olduğunu ve bu karar tasarısının geçmesi için Cezayir’in ABD ile defalarca ikili görüşme yaparak günlerce çalıştığını, Fransa’nın da bu çalışmalarda devreye girdiğini ama ABD’li siyahi eski büyükelçi Linda Thomas-Greenfield’ın bu kararı yine veto ettiğini ve hatta ABD’nin kendi karar tasarılarını geçirmeye çalıştıklarını söyledi. Özdeş Özbay ise Beyaz Saray Ulusal Güvenlik İletişim Danışmanı John Kirby’nin şu açıklamasını ekledi; ‘Genel bir ateşkesin yani kalıcı bir ateşkesin doğru zamanının geldiğine inanmıyoruz. Böyle bir şey HAMAS’ın Gazze’de kontrolünün devamını sağlar.”
Cengiz Aktar, “ABD ile İsrail arasında silah gönderiminde neredeyse hava köprüsü kuruldu. Artık buna yardım da denilmez. İsrail’in bir dediği iki edilmiyor. Bu sabah itibariyle durum bu, tam bir şok yaşanıyor New York’da. ABD’nin finosu durumuna gelmiş olan Britanya Devletleri de aynı durumda ama onlar hiç olmazsa çekimser kaldılar - tabii bu da danışıklı dövüş ya da çok fazla tepki çekmemek için yapılmış olabilir. Fransa, ilk defa ateşkes için ‘Evet’ oyu verdi. Tabii bu ‘Batı’nın İsrail taraftarı ittifakı bitti’ demek değil, öyle bir şey yok. Aksine Batı medyasında Gazze’de olup bitenler hala görülmüyor ama buna mukabil halklarda muazzam tepki var,” derken, Ömer Madra, “Filistin ya da başka kökenli ABD’lı doktorlar çeşitli uluslararası kuruluşlarla Gazze’deki hastanelerde çalışıyorlar. Anlattıkları şey akıl, hayal, hafsala almaz şeyler. Democracy Now! programında her gün en az bir doktor Dante’nin cehenneminden çıkma manzaraları anlatıyor ama ABD yönetiminde dinleyen yok,” açıklamasında bulundu. Aktar, “Öldürülenlerin, katledilenlerin sayısı 30 bin deniyor ama onun en az üç misli olduğunu söyleyenler var. Buna mukabil yine aynı BM Genel Kurulu Güvenlik Konseyi’nde olduğu gibi uluslararası çaba sürüyor. Uluslararası Adalet Divanı’nda olan oturumlarda son derece ilginç ve önemli konuşmalara tanık olunuyor. Yine Güney Afrika 16 Şubat’ta önceden İsrail’e yapılan çağrının uygulanmadığı gerekçesiyle girişimde bulundu ve Uluslararası Adalet Divanı bu girişimi hemen kabul ederek, ‘26 Ocak’ta aldığım kararı tekrar uygula’ kararını verdi,” diye belirtti.
“Buna ilaveten şu sırada 52 ülkenin konuşmacı olduğu bir başka dava sürüyor. Bu da 1948’den bu yana süre gelen ‘İsrail’in Filistin topraklarını işgali davası’. İnanılmaz konuşmalar, savunmalar yapılıyor,” diyen Cengiz Aktar, “Dün, İngiliz ve Fransız vatandaşı olan avukat Philippe Sands’in, ‘Filistin halkı vardır ve Filistin halkının kendi kaderini tayin etme hakkı vardır. İsrail bunu her yoldan, 1948’den bu yana engelliyor’ diyen yarım saatlik savunması vardı. ‘İsrailliler tarafından bu hak gasp edilmiştir’ diyor ve ilginç olan Philippe Sands bir Yahudi. Aslında bu uluslararası çabada pek çok Yahudi’nin yer aldığını görüyoruz. İnanılmaz, dünyada bir nevi entelektüel kalkışma söz konusu artık. Pazartesi ve dünkü celselerde 52 ülke divanda sunum yapıyor ve hepsi İsrail’in Filistin’i işgali üzerinde duruyor. Pazartesi günü sadece Filistin BM Temsilcisi Riyad H. Mansour konuştu. Dün ise Güney Afrika, Cezayir, Suudi Arabistan, Hollanda, Bangladeş, Belçika, Belize, Bolivya ve Şili konuşmacı olarak yer aldı. Kanada ise konuşmaktan vazgeçti. Yapılan konuşmaların dökümü var sosyal medyada. Suudi Arabistan’ın konuşması gibi son derece sert konuşmalar var. Hepsi işgalin sona ermesinden ve 1967 sınırlarına geri dönülmesinden söz ediyor,” diye belirterek, “Hollanda, Batı koalisyonunda yer alıyor olmasına rağmen ‘işgalci güç, işgal ettiği topraklarda hükümranlık dayatamaz’ zemininde bir konuşma yaptı. Bu fevkalade önemli, bunu başka ülkelere uygulamak da mümkün,” dedi.
“Bağlayıcı yanı olmasa da 52 ülkenin konuşuyor olması 1948’den bu yana en önemli gelişmelerden biri sayılabilir. Democracy Now! programında hukukçu ve Filistin İnsan Hakları Örgütü Al Haq’ın danışmanı Ahmed Abofoul ile yapılmış son derece önemli bir mülakat vardı. ‘Bu davaların sonunda Uluslararası Adalet Divanı’nın İsrail’in işgalinin illegal olduğuna dair karar vereceğine hiçbir şüphem yok’ diyor,” diye belirten Ömer Madra’ya, Cengiz Aktar, “Kuzey koalisyonunda Belçika’nın konuşması da çok ilginçti. Belçikalı hukukçu ‘Uygulanan tamamen koloni siyasetidir. Sadece işgal değil, kolonize edilmiş bir topraktır ve bu yüzden BM şartının 51. Maddesi yani ‘meşru müdafaa hakkı’ maddesi işgal edilmiş bir toprakta geçerli olamaz.’ dedi. Bu da başka işgalci ülkeleri ilgilendiren bir çıkış. Belçikalı aynı zamanda ‘İşgal altındaki Filistin topraklarında 1948’den bu yana ‘apartheid’ uygulanıyor’ dedi. Akıl almaz konuşmalar var. Belize yetkilisi konuşurken sinirden titriyordu. Yani toplamda İsrail, uluslararası camia tarafından sorguya çekiliyor. Bugün Kolombiya, Komor Adası, Küba, Mısır, Birleşik Arap Emirlikleri, Rusya, Fransa, Gambia, Guana ve ABD konuşacak ve böyle sürecek. Türkiye hafta sonu konuşacak. Her ülke yaklaşık yarım saat konuşuyor. Bunu takipteyiz,” diye ekleme yaptı.
“Bu meseleyle ilgili genel bir görüş söylemek istiyorum, daha önce de konuştuk. Bütün bu konuşmalarda geri gelmiş olan bir kavram var: Kolonyalizm. 1960’lardan bu yana hiç konuşulmayan kolonyalizm aynen olduğu gibi geri gelmiş vaziyette ve bütün bu konuşan ülkelerin çoğu kolonize edilmiş yani müstemleke haline getirilmiş ülkeler oldukları için ‘neler çektik bunlardan’ diye söze başlıyorlar. Herkes bu kolonyalizmin yarattığı travmalardan ve aynı bu travmaların bugün Filistin üzerinden dünyada devam ettiğini söyleyerek meseleyi bambaşka bir yere getiriyor ve biz de ‘kuzey - güney arasında bir mesele’ haline geldi diyoruz. Kolonyalizm ve anti kolonyal kavga olduğu gibi gündeme geldi,” diyen Cengiz Aktar, “Buna ilaveten 1940’lardan bu yana Filistin meselesi hiçbir zaman bu boyutta dünyanın gündemine gelmemişti. Bu da çok önemli bir gelişme,” diyerek görüşlerini belirtti.
Ömer Madra, “Çok sayıda önemli analizlere de denk gelmeye başladık. Her şeyin temelinde ABD’nin keşfinden bu yana kolonyalizm yatıyordu. Dediğin çok önemli ama çoğu medyada pek yer almıyor,” diye belirtirken, Cengiz Aktar, “Medyada yok, bazı marjinal köşe yazılarında yer alıyor. Batı medyası tüm bu olup biteni görmüyor. İsrail üzerinden kolonyalist Batı dünyası. İş oraya geldi. Aynı şekilde müstemlekeciler nasıl uluslararası hukukun üstünde iseler, bugün de İsrail aynı şekilde uluslararası hukukun üstünde hareket ederek tüm bu kirli geçmişi ortaya çıkarmış vaziyette. Bugün geldiğimiz nokta bu ve bu kolay kolay unutulabilecek bir şey değil,” dedi ve, “ABD tüm dünyaya göstere göstere veto kullanan büyükelçi üzerinden yeni bir sembol oluşturmuş vaziyette. Bu kolay hallolabilecek bir mesele değil,” diye belirtti. Madra ise, “ABD temsilcisi, ‘Zamanı değil barış yapmanın’ diyor ama son derece ilginç bir başka gelişme var. İsrail savaş konseyinin sorumlusu Beny Gantz, ‘Ramazan ayından önce esirler gelmezse 10 Mart’tan itibaren her yerde saldırılar olacak’ demişti. Democracy Now! programında bunu ailesinden 60 kişiyi kaybetmiş Ahmed Abofoul’a soruyorlar ve Abofoul, ‘Bu, İsrail’in karakterini ve davranışını gösteren bir şey. İsrail hala haydut devlet olarak kimseyi dinlemeden, en yakın müttefiklerine bile kulak asmadan devam ediyor. Şunu anlamak zorunda - Filistin halkının özgür bir halk olduğunu, koloni ve sömürge halkı olmadığını onların da kendi hakları olduğunu kabul etmeli. Günün birinde, bir saati gelecek ve o zaman ciddi ve düşünceli bir şekilde Filistin halkının taleplerini yapmaya mecbur kalacak. Onlar bir ayrıcalık istemiyor; en temel vazgeçilmez insan haklarını talep ediyorlar. Dünya uzun süredir yanlış anladı Filistinlileri. Biz talep etmiyoruz. Biz bu hakların bize verilmesini istiyoruz, bize verecek misiniz diye sormuyoruz. İsrail ne düşünürse düşünsün’ diye cevapladı,” diye ekleme yaptı.
Cengiz Aktar, “7 Ekim’den bu yana dört ay geçti. Askeri anlamda tam bir fiyasko. Hedef aslında HAMAS tarafından alınmış rehineleri kurtarmak ama hiçbir şey kurtardıkları yok, ortalığı dümdüz ediyorlar,” diye belirtirken, Özdeş Özbay, İsrail saldırılarında 35 kadar rehinenin öldürüldüğünü de ekledi. Aktar ise, zaten İsrail Maliye Bakanı Bezalel Smotrich’in ‘Bizim önceliğimiz rehineler değil, herkesi geri getireceğimiz sözü veremeyiz’ dediğini de hatırlattı.
Cengiz Aktar, “Hem BM Güvenlik Konseyi’nde olup bitenleri, hem Uluslararası Adalet Divanı’nda olup bitenleri izlemek gerekiyor. Aynı çerçevede iki önemli gelişme daha var,” derken, sözlerine şöyle devam etti, “Geçen hafta sonu Münih Güvenlik Konferansı vardı ve bütün Batı’nın güvenlikçi ağır topları oradaydı. Türkiye’den sadece Dışişleri Bakanı Hakan Fidan ve Milli İstihbarat Teşkilatı Başkanı İbrahim Kalın yer aldı, başka katılan yoktu. Oysa diğer ülkelerden konuyla ilgili çok daha fazla katılım oldu. Orada da hem Ukrayna, hem Filistin konuşuldu,” derken, “Dünyadaki uluslararası kamuoyuna baktığımızda, şöyle bir tuhaflık göze çarpıyor; Hem Rusya’nın Ukrayna’ya olan saldırısını, hem de İsrail’in Filistin’e olan saldırısını aynı şekilde, aynı zeminde, aynı ahlaki yaklaşımla destekleyenlerin sayısı çok çok az - yani Ukrayna’yı destekleyen Filistin’i desteklemiyor, Filistin’i destekleyen Ukrayna’yı desteklemiyor. Böyle bir tuhaflık var. Bunu da bir kenara not etmek lazım. İnsanlığın vicdanının nereye geldiğini anlamak ve anlatmak açısından fevkalade önemli.”
“1984 romanını her gün yeniden okuyor gibiyiz,” diyen Ömer Madra’ya Özdeş Özbay, “Ukrayna İsrail’e yakın dururken, bir kısım da Ukrayna konusunda Rusya’ya, Filistin konusunda ise İsrail’e yakın duruyor, aynı Macaristan gibi,” diye ekleme yaptı. Cengiz Aktar da bu konuya geçeceğini söyleyerek, “Sıfat takmakta zorlandığımız Macaristan, AB kurumları içerisinde ve diğer forumlarda her şeyi veto eden bir ülke haline geldi. Belki neyi veto ettiklerinin bile farkında değiller, öyle bir distopya içinde bir ülke. AB’den Filistin soykırımı ile ilgili bir karar çıkmak üzereydi, en son onu veto etti Macaristan. Dış Politikadan Sorumlu Temsilci Josep Borrell, kendi başına bir şeyler söylemek zorunda kaldı. Macaristan ayrı bir kategori ama diğer dikkat çeken şey Ukrayna’nın da İsrail taraftarı olması” diye belirtti. Madra, büyük bir kaos olduğunu ama medyada bunun da yer almadığını dile getirdi.
Cengiz Aktar son olarak, “Mısır ve Libya’da da pek çok gelişme var. Bir de unutulmuş bir kavga var; Azerbaycan’ın Ermenistan’a olan tavrı. Azerbaycan, sürekli İsrail’den silah alıyor, orada da silah hava koridoru var. Ne olacağı belli değil, her an her şey olabilir. Yine sınırda birtakım saldırılar oldu, dört Ermeni askeri öldü, onu da izlemek gerekiyor,” diyerek gündemini tamamladı.