"Atina’da göç meselesiyle ilgili bir zirve olacak"

Nereye Doğru
-
Aa
+
a
a
a

Nereye Doğru’nun bu haftaki bölümünde Cengiz Aktar’ın gündeminde Yunanistan, Ermenistan, Almanya ve Fransa yer aldı.

""

Cengiz Aktar, programa Yunanistan’ın ana muhalefet partisi SYRIZA’nın Avrupa Parlamentosu seçimlerine kadar dağılmasından ve dağılmanın sürpriz olmadığından bahsederek başladı. “Partinin başına geçen Stefanos Kasselakis, Amerikalı bir tacirdir. Bu partinin ve Yunanistan’ın böyle bir siyasi kişiliğe ihtiyacı yok ve zaten baştaki hükumet de liberal sağ; bir ikincisine ihtiyaç yoktu,” diye belirten Aktar, konuşmasında Yunanistan’daki gelişmelerle devam etti ve, Yakın zamanda Ankara bir adım attı. Birleşmiş Milletler (BM) Genel Kurulu’nda birçok alt kurul tesis edildi, kuruldu ve bütün bu kurulların başında Türkiye tarafından Erdoğan, Yunanistan tarafından da Kyriakos Mitsotakis var. 7 - 8 Aralık gibi Atina’da olması planlanan bir zirve olacak. Bu özellikle göç meselesiyle ilgili ve bizi yakından ilgilendiren bir konu olduğu için özellikle söylüyorum, birtakım önlemler alıyorlar ve tam manasıyla ne çeşit önlem aldıkları belli değil. Bu alınan önlemlerin göçmenlerin lehine olacağını söylemek mümkün değil. Takipteyiz vehüsnükabulcüler de herhalde takipte olacaklardır,” dedi.



Cengiz Aktar konuşmasına, Emenistan’la ilgili gelişmelerle devam etti. Aktar, “Azeriler, Bakü Dağlık Karabağ’ı fethettikten sonra ve oranın 120 bine yakın insanını Ermenistan’a sürdükten sonra Bakü orada durmadı maalesef ve Batı Azerbaycan lafını kullanıyor. Batı Azerbaycan da Ermenistan biliyorsunuz. ‘Ermeni toprağı, Azeri toprağıdır. Ermeni toprağı değildir’ deniyor. Şimdi bu iş artık öyle bir aşamaya geldi ki Ermenistan savunmasını artık kendi eline almaya karar verdi. Çünkü Ermenistan’ın savunması Rusya’ya ihale edilmiştir. 1989’dan bu yana yani Sovyetler Birliği dağıldıktan sonra Ermenistan’ın savunması yani sınır kontrolü tamamen Rusya’nın elindedir. Ermenistan kendini korumak üzere neredeyse bütün dünyadan silah alıyor. Çünkü Bakü tarafından toprağına yönelik bu Zengezur Koridoru diye bahsettiğimiz Ermenistan’ın en Güneyi İran sınırı, Nahçıvan, İran ve Azerbaycan sınırında dar bir alan olan Sunik bölgesine yönelik bir tasallut var. Bu silah alımları ilk Fransa’yla başladı ve sonra İtalya ile devam etti, Hindistan da işin içinde. Ermenistan - Rusya ilişkisi 1918’lere dayanan yüz yıllık bir ilişki. Rusya’dan çok ciddi bir kopuş anlamına geliyor. Bunun bir bedeli olacak. Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov, zaten tehdit edip duruyor. ‘Kolay değil ama diğer taraftan da yapacak başka bir çareleri yok’ diyerek Rusya’dan satın alınan silahlar Erivan’a verilmedi, böyle ciddi sorun var. Ermenistan ortak iş birliği toplantılarına aylardır katılmıyor. Bunun içinde Orta Asyalı ülkeler de var. Bunların bir tanesi Kolektif Güvenlik Antlaşması Örgütü (KGAÖ) yani o bölgenin NATO’su diye adlandırılan örgüt ve bir de Avrasya Ekonomik Birliği (AEB) ve bu da Avrupa Birliği gibi. Yani bu iki oluşumun toplantılarına ısrarla katılmamaya başladı. Bu tabii anlamlı, bakalım nereye varacak sonu,” açıklamasında bulundu.


Cengiz Aktar, “Batı ülkeleri, Gazze’de olup bitenden istifade ederek Sunik bölgesine saldıracaklar ve dolayısıyla Batı kamuoyu en azından haklı olarak ayağa kalktı. Önce ABD’den Azerbaycan’a yönelik ciddi uyarılar geldi. Bu hafta başında da Avrupa Birliği (AB) ülkelerinindış işleri bakanları toplantısında ilk defa aynı ABD‘nin yaptığı gibi Ermenistan’ın toprak bütünlüğüne yönelik tehlikelerden söz edildi ve AB’nin Ermenistan’ın toprak bütünlüğüne destek verdiği kararı çıktı. Aynı şekilde Karabağ savaşından önce sınırda, o bölgede bir AB özel misyonu vardı. Bunu güçlendirmeye karar verdi. 27 dış işleri bakanı ve en önemlisi de AB’nin askeri bir programı olan Barış Desteği Programı’na Ermenistan’ın katılabileceği söylendi. Bir de iki karar daha çıktı; Ermenistan vatandaşlarına Schengen bölgesinde vize kolaylığı, bunun üzerine çalışılacak ve bir sonraki 27 ülkenin dış işleri bakanları toplantısına da Ermenistan dış işleri bakanı Ararat Mirzoyan da davet edilecek. Petrol ve doğal gaz alımı konusunda ortak bir karar yok ancak şu var; Azerbaycan’dan sadece AB almıyor, İsrail de alıyor. Zaten silahlandıran ülkelerin de başında geliyor. Bu konuda 27 ülkenin bir ortak kararı yok. Azerbaycan’ın bugüne kadar bütün Batı ülkelerinde yaptığı lobi çalışmaları artık faş oldu. Yani kimse Azerbaycan’la masaya oturmaya razı değil, iş oraya geldi, dayandı. Gazze’yi vuran petrol Yumurtalık’tan gidiyor. Azeri petrolü Ermenistan’ı bypass ederek Gürcistan üzerinden geçen o boru hattı, bunların gizlenmesi mümkün değil. Azerbaycan’ın tamamen artık İsrail tarafından saldırgan bir ülke olduğu kanaati ortaya çıktı maalesef, bıçak kemiğe dayandı. AB ülkeleri Rus petrolünden kurtulurken, akılları sıra gittiler Azerbaycan’la bir anlaşma yaptılar. Azerbaycan’ın Avrupa’ya sattığı petrol Rus petrolü zaten. O kadar petrol yok ki, oradan alıp Avrupa’ya satıyor. Azerbaycan‘a ihtiyaç yok orada yani Avrupa’nın sağında, solunda ve özellikle Libya ve Cezayir’de siyaseten daha makbul ülkeler değiller. Ama hiç olmazsa Azerbaycan gibi sağa sola saldırmıyorlar. Dolayısıyla özellikle de Ursula von der Leyen, savaş başlar başlamaz gitti oralara, el sıkıştı Ilham Aliyev’le. ‘Geç olsun da güç olmasın’ deyip, bu meseleyi takip edeceğini belirtti,” dedi.

Cengiz Aktar, “Batının ve özellikle AB’nin dinamosu olan Almanya ve Fransa’nın bu savaşa bakışına bakalım,” diyerek devam etti, “Bir mimar, şehir plancısı, aktivist olan Yaşar Adanalı’nın tweetini okumak istiyorum. Bu savaşla bağlantılı olarak Almanya’da olup bitene şöyle diyor; ‘Almanya, tuhaf ve ürkütücü bir siyasi ikliminin hızla etkisi altına giriyor. Filistinli veya Müslüman sanatçı, yazar, kültür insanları ‘cancel’lanıyor. Eleştirel işler ortaya koyan İsrailli sanatçılar veya Alman Yahudileri de sansüre uğruyor’. Dün akşam ‘Bizim Halen Halen Halen Konuşmamız Lazım’ çağrısıyla Yahudi ve solcu İsrailliler, Berlin’de bir miting düzenlediler, ateşkes çağrısında bulundular. Hızla derinleşen faşizme dikkat çektiler. Bu, enteresan ismi kullanmalarının hikayesi çok daha enteresan. Yahudi, Müslüman, Alman, İsrailli, Filistinli çok sayıda akademisyen ve kültür insanını bir araya getirecek, uzun bir süredir üstünde çalıştıkları ‘Konuşmamız Lazım’ başlıklı konferansları ‘fazla hassas’ bulunarak iptal ediliyor Sanat Akademisi tarafından. Sonra başka bir Federal kamu kurumu desteklemek istiyor. Onlar da ‘Halen Konuşmamız Lazım’ diyerek hazırlıkları sürdürüyorlar. Hamas saldırısı sonrasında yine ‘hassas bulunarak’ bir kere daha Aralık ayındaki etkinlikleri iptal ediliyor. Bunun üzerine ‘Bizim Halen Halen Halen Konuşmamız Lazım’ diyerek miting düzenlemeye karar veriyorlar. Mitingin sunucusu 20 yıldır Berlin’de yaşayan, Almanca konuşan, Alman vatandaşı Güney Afrikalı Yahudi yazar kadın, apartheid benzetmesi yaptığında ve adalet talep ettiğinde sürekli karşılaştığı ‘Almanya’nın özel durumunu anlamıyorsun’ eleştirilerinin tam da kendisinin Almanya’nın ırkçılık sorunu olduğunu, 20 yıldır burada yaşayan birine dahi aslında sürekli ‘sen buralı değilsin’ dendiğini vurguladı. En boğucu ortamlarda dahi sesini yükseltenler, dayanışma gösterenler, mücadele edenler olmasa şu küresel distopya ortamında umudun kırıntılarını dahi hissedemeyeceğiz,” derken, sözlerine şöyle devam etti, “Bu, Almanya’daki korkunç soğuk ortamı, otosansürü yani her şeyi anlatıyor. Almanya, Greta‘nın Amsterdam’daki Filistin konuşması sebebiyle Fridays for Future hareketinden çekildiğini açıkladı. Greta, 'İşgal altındaki topraklarda iklim adaleti olmaz' dediği için Almanya'da 'istenmeyen insan' ilan edildi. Almanya, 1945 sonrasında günahını çıkartmış bir ülkedir. ‘Denazifikasyon oldu’ dersi görülüyor ama bunun yeterli olmadığı ortaya çıkıyor. Bu arada, orada şöyle bir paradoks var, Alman siyaseti şunu söylüyor; Filistin taraftarları İsrail hükumeti karşıtı etkinliklere paye verirsek bu, Alternative für Deutschland yani aşırı sağ Nazi partisinin oyunu daha yükseltecek. Ama aslında tam tersi şeklinde yorumladı,” dedi.