"Kentsel hafızasının neredeyse tamamen silindiği bir şehir bugün Antakya"

-
Aa
+
a
a
a

Kültürel Miras Ve Koruma: Kim İçin? Ne İçin'de Asu Aksoy ve Burçin Altınsay, 6 Şubat sonrası en büyük hasarı alan Antakya'nın yeni Koruma Amaçlı Nazım İmar Planı ve Uygulama Planının şehrin tarihi dokusuna vereceği zarar üzerine konuşuyorlar.

""
Depremin harap ettiği Antakya’da planlama çalışmaları ne aşamada; kimler sorumluluk aldı ve hedefler nedir?
 

Depremin harap ettiği Antakya’da planlama çalışmaları ne aşamada; kimler sorumluluk aldı ve hedefler nedir?

podcast servisi: iTunes / RSS

Depremin harap ettiği Antakya’da planlama çalışmaları ne aşamada; kimler sorumluluk aldı ve hedefler nedir?

Antakya’nın kentsel ve arkeolojik sit alanı için tamamlanarak Koruma Kurulu onayı almış olan ve yakında askıya çıkacağı söylenen Koruma Amaçlı Nazım İmar Planı ve Uygulama Planı büyük bir merakla bekleniyor. Antakya Koruma Planı bugün büyük ölçüde yıkımlar sonrası boşlukların hakim olduğu tarihi merkezi konu ediniyor. Üzerinde çalışılan bir diğer planın Antakya’nın Kent Merkezi olarak tanımlanan bir alanı ele aldığı anlaşılıyor; bu planı Kültür ve Turizm Bakanlığı koordinasyonunda Türkiye Tasarım Vakfı özel mimari ofislerle birlikte yürütüyor. Bu iki planın çakıştığı bölgelerde hangi plan uygulamalara yön verecek belli değil. Türkiye Tasarım Vakfı bir taraftan da tüm Antakya ve Hatay ili için masterplan yaptığını söylüyor; masterplan çalışmasının diğer planlarla nasıl entegre edileceği de belli değil.



Kısacası, ortalıkta birçok plan çalışması var görünüyor, bazı bölgelerde çakışmalar var, bazı plan kararları birbiriyle çelişiyor, bazı planlar özel proje alanları için yapılıyor, Antakya Koruma Planı ise sadece Antakya sit alanı için. Sonuçta, bütüncül bir bakış açısı eksikliği var; planların hedefleri ve stratejileri belli değil. Türkiye Tasarım Vakfı’nın Antakya Kent Merkezi olarak belirlediği plan çalışma alanının büyük bir kısmı geçtiğimiz günlerde Antakya ilçesinde rezerv alan ilan edilen yerin içinde kalıyor. Ekonomik imkanlarını kaybetmiş depremzedelerin konuta kavuşturulmalarının nasıl sağlanacağına dair ortaya konulan öneriler ise eksik ve de afet sonrası siyasetten beklenen sosyal refah devleti anlayışını uygulamaya sokmanın çok gerisinde. Konut hakkına adil erişim konusunda politikaların oturtulmadığı bir evrede mimari ofislere plan ve tasarım çalışmaları yaptırmak buraların rant odaklı dönüşümü yönünde fiili bir durum yaratma tehlikesi barındırıyor. Bütün bu başlıkları, Hatay Şehir Plancıları Odası Başkanı Serkan Koç ile konuşuyoruz. 


Antakya Kentsel Sit Alanı ne durumda: Kentsel hafızasının neredeyse tamamen silindiği bir şehir bugün Antakya

Depremde büyük yıkım gören Antakya’nın tarihi merkezi deprem sonrasında hızlı bir şekilde uygulamaya geçirilen hasarlı binaların yıkımı, yıkım alanlarında ayrıştırma, hafriyat kaldırma çalışmalarının neticesinde bugün sokak izlerinin ortadan kalktığı, büyük boşlukların şehri ele geçirdiği, tanınmaz bir hale gelmiş durumda. Bu tespiti Antakyalılar, sivil toplum kuruluşları, meslek odaları yapmakta. Hasar almış tarihi dokuların ve yapıların belgelemelerinin yapılamadan alelacele yıkılmalarının önüne geçmek için çok uğraş vermiş olan sivil toplum mevcut durumda şehrin kentsel hafızasını nasıl geri kazanabileceğini öngöremiyor.

Fotoğraf: Volkan Pekal/Evrensel

Konuğumuz Hatay Mimarlar Odası Şube başkanı Mustafa Özçelik ile Antakya kentsel sit alanının durumunu ve Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın bu alandaki uygulamalarını konuşuyoruz. Odağımızda bakanlığın tescilli kültür varlıklarının restorasyonu ya da rekonstrüksiyonu için mülk sahiplerinin yararlanıcısı olabileceği hibe programı ve yine aynı alan için yaptırdığı Koruma Amaçlı İmar Planı var. Hibe programının yönetiminde sorunlar var: deprem ve ardından moloz temizliği neticesinde yapılı dokusunu ve de hafızasını kaybetmiş bir alanda restorasyon ve rekonstrüksiyon çalışmalarının hangi ilkeler ve yaklaşımlarla ele alınması gerektiğine dair yönlendirici bir çerçeve geliştirilmemiş durumda. Böyle bir çerçeveyi sunması ümit edilen Koruma Amaçlı İmar Planı ise, Koruma Kurulu bir versiyonunu onaylamış olmakla birlikte, henüz kamuoyunun bilgisine sunulmak üzere askıya çıkmış değil. 


Hızla “ayağa kaldırma” harekâtı Antakya’nın tarihi kent kimliği için yeni bir tehlike! Antakyalı mimarlar zamanla yarışmaya zorlanıyor.

Kültür ve Turizm Bakanlığı geçtiğimiz Mayıs ayında depremde zarar gören taşınmaz kültür varlıklarına yönelik proje ve uygulama yardımları yapacağını ilan etmişti. Tescilli tarihi eser sahipleri hasar görmüş binalarının onarımı, restorasyonu ya da rekonstrüksiyonuna yönelik projelerin yapımı ve uygulama çalışmalarının masraflarının belli bir miktarını karşılamaya yönelik başvuruda bulunabiliyorlardı. Bu hibe programı tek yapı ölçeğinde yapılacak proje ve uygulama yardımı başvurularında kültür varlıklarının tescilli olması şartını getiriyordu. Tescilli olmayan taşınmaz kültür varlıklarının da yardımlardan faydalanabilmesi için yerel idarelerin bizzat sokak ve doku bütünlüğünü ele alan toplu yardım başvurusunda bulunması gerekiyordu.

Fotoğraf: İHA

O zamandan bu yana yaz aylarında Antakya Kentsel Sit Alanında hasarlı hasarsız bina yıkım çalışmalarının hızlandığını ve özellikle tescilli olmayan ama korunmaya değer yapıların ve genel anlamda kentsel dokunun büyük kısmının yıkılarak ortaya çıkanların moloz olarak kaldırıldığını gördük. Bugün Antakya tarihi şehri büyük boşluklardan oluşan, sokak izlerinin dahi ortadan kalktığı tanınmayacak bir toprak parçası haline geldi.

Bakanlık tarafından Mayıs ayında uygulamaya başlanan hibe programı kapsamında bazı sorunlar yaşandığını biliyoruz, bu sorunların en önemlisi de bu yıkım sürecinin restorasyon veya koruma projelerinin sağlıklı biçimde üretilmesini olanaksız kılan bir hızla yürütülmek istenmesi. Ve önceki açıklamalarının aksine bir an önce, “ihya”, ayağa kaldırma, gibi kavramlarla tanımlanan bir rekonstrüksiyon-eğer politika denilebilirse- politikasını veya yöntemini benimsemiş olmaları.

Antakya Kentsel Sit alanı içinde restorasyon uygulamalarına yönelik hibelerin verilmesi ve projelerin elde edilmesi sürecinde yaşanan sorunları ve eksikleri Antakya’da yaşayan, çalışan mimarlarla konuşuyoruz. Konuklarımız Özgür Deniz Emir ve Yonca Yılmaz halen bir yandan tescilli yapı başvuru sahiplerinin hibe alabilmesi için proje üretim diğer yandan tescilsiz yapıların tescil başvurularını hazırlama çabası içindeler.

 Fotoğraf: Hussein Malla/AP

Süreci takip ettiğimizde varmış olduğumuz tespitlerimizi konuklarımızla konuşuyoruz.

  • Sit alanında uygulanan hızlı ve özensiz yıkım ve moloz temizleme çalışmaları neticesinde hafif hasarlı ve güçlendirmelerle kurtarılabilecek çok sayıda tarihi yapı, restorasyon, rekonstrüksiyon gibi uygulamalar için gerekli olan belgeleme, ölçümleme ve analiz çalışmaları yapılamadan yıkıldılar. Bu yıkımlar sırasında komşu binalar da çoğu zaman tahribata uğradı ve sonuç olarak sokak ölçeğinde büyük yıkımlar gerçekleşti. Artık sokak izlerinin okunamadığı tanımsız bir arazi haline döndü çoğu yer.
     
  • Bakanlık açmış olduğu hibe programı ile mevcut yasa ve ilke kararları çerçevesinde tarihi sit alanında mülk sahiplerinin binalarını yeniden ayağa kaldırmalarını öngörmekte. Bu çalışmanın bilimsel kriterler eşliğinde yapılabilmesi için gerekli ölçüm, belgeleme verilerinin ise acele yıkımlar nedeniyle toplanamamış olması bir yana, bu rekonstrüksiyonlar için gerekli zemin etütleri projelendirme sürecine dahil edilmiş değil. Dahası, bu bölgenin deprem bölgesi olmaya devam etmesi nedeniyle rekonstrüksiyon çalışmalarının depreme karşı güçlendirmeleri kapsayacak şekilde nasıl yapılacağına dair yeni ilkeler oluşturulmuş değil. Tarihi binaları “ayağa kaldırma” çalışmalarının birer tiyatro dekoru inşa etmenin ötesine nasıl geçeceği konusu tamamen uygulama yapacak mimarların inisiyatifine bırakılmış görünüyor.
     
  • Bakanlık tarihi Antakya’nın “ayağa kaldırılması” çalışmasında hız performansına öncelik vermiş görünüyor. Bu kapsamlı ve dünyaya örnek olabilecek “rekonstrüksiyon” programının aynı zamanda yerel mimarlık ve koruma uzmanları için öğrenim, uzmanlaşma, istihdam ve gelir kazanımı sağlayacak bir çeşit laboratuvar gibi çalıştırılması mümkün; bunun için ise başarı kriteri olarak hızı öne çıkarmak yerine, mülk sahipleri ve yerel uzmanlar ve ofislerle birlikte tarihi dokunun yeniden canlandırılması sürecini bilgi üretimi-paylaşımı ve uygulaması çalışması olarak görmek başarı kriteri olarak kabul edilmelidir.