Sabah Gazetesi

Muharrem Sarıkaya'nın haberi

Belçikalılara köpürüyoruz, "Teröristi kaçırdılar" diye. "Sabancı suikastı" faili, ama Belçika'da başka davalardan önceki gün mahkum olan Fehriye Erdal kayıplara karışınca, tepkimiz bu. Bizzat kendimizin "teröristi öldürttüğü" akla gelmiyor.

Özel Harp başkanlığı da yapmış Emekli General Kemal Yamak nasıl tarif ediyordu "oluşum"u? Birtakım asker özel harpçilerin "gölgesi"nde, birtakım sivil unsurlar, ki bunların "aşırı milliyetçi" olması tercih sebebi...

Bu ülkeyi yönetenlerin beyinlerine nasıl kazındı... Nasıl yapıştı tüm sinir sistemlerine? Ne ilginç, ne feci, ne aşağılık bir duygudur bu.

Aslında ne lüzumu var, elalemin "küfür" ü üstüne yazmaya... Herkesin herkese her dakika küfür ettiği, inanca, başörtüsüne saygı isteyen kimilerinin başı-kolu açık diye gazeteci taşlamaya kalktığı...

Eski askeri savcı Dr. Ümit Kardaş "vicdanı ret" hakkının AB baskıya başlamadan tanınmasını istiyor.

Bir insan niye evini terk eder? Niye ölümü göze alıp AB hayaliyle Asya'dan yola çıkar? İşte bu onların, Edirne'de 'yakayı ele verenlerin' hikâyesi... Fotoğraftaki Pakistanlılar'a bir bakın... Pasaportları yok ama umutları var... Eve dönecekleri günü bekliyorlar...

Emekli Orgeneral Kemal Yamak' ın açıkladığı formüle göre, o işler şu biçimde yürüyormuş: "Gayri nizami harp uzmanı askerler, gayri nizami harp için yetiştirilmiş siviller, siviller arasında özellikle milliyetçiler ve milliyetçiliğini MHP üyesi olarak kanıtlayanlar.."... Bir de "ABD'den para".

Askere gitmek istemediğini ve eşcinsel olduğunu beyan eden ancak muayene olmayan Mehmet Tarhan hakkında Askeri Yargıtay'ın verdiği "zorla muayene edilmesi" kararı tartışmalara yol açtı.

Tamam, Başbakan Kopenhag'ı çabucak terk etsin de, aynı hızla Güneydoğu'ya gitsin. Mayında şehit üç askerin başbakanı olarak da gitsin... Şemdinli'de ve Yüksekova'da halkın üstüne açılan ateşle öldürülenlerin başbakanı olarak da gitsin.

Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, tartışmalara neden olan raporun halkı böldüğü ve yargı organlarını aşağıladığı sonucuna vardı.

Kimimiz sanıyor ki, ne bileyim, "derin devlet... lokal olay... itirafçı bombası... asker parmağı... provokasyon... jitem jötem...

Yargı bağımsızdır ve güvenimiz sonsuzdur. Lakin, bir "HHD", yani "Hakiki Hukuk Devleti" başka mekanizmalarla da kendini kanıtlar. HHD'nin "HDR" leri, yani "Hakiki Demokratik Refleksler" i vardır.

Bundan dokuz yıl önce Susurluk Çetesi ortaya döküldüğünde sistemin temizleneceğini sanmıştım. Olmadı.

Hiyerarşinin olduğu yerde adalet ve eşitlik olmaz ki. O yüzden, nice kanun, yönetmelik vesaire "yalancı"dır. Basbayağı yalan söylerler. Böyle bir örneğin daha da iyi farkına vardım.

Şimdi, eski ceza kanunu yahut yeni ceza yasası, "Türklüğü, Cumhuriyeti, TBMM'yi, hükümetin manevi şahsiyetini, bakanlıkları, devletin askeri ve emniyet kuvvetlerini ve adliyenin manevi şahsiyetini" korumaya çalıştığında, her zaman, hakikaten, sadece onları koruduğunu zannediyor olabiliriz.

Erdal Şafak: "Muhalefet sözcülerinin MGK bildirisiyle ilgili değerlendirmelerini okuyunca içimiz burkuldu... Ve asker üstünde sivil denetimin sağlanması kadar önemli bir sorun bir kez daha kendini hatırlattı: Sivillerin sivilleşmesi...

Felsefeden hoşlanmayan, "felsefe yapma lan" diyenin bile nihayetinde bir felsefesi var. İyi eğitimlerden geçmiş, iyi mevkilere gelmiş birilerinin haydi haydi.

Sun Microsystems Başkanı Scott McNealy Sun Network Computing 2005 toplantılarında SABAH'a özel demeç verdi.

Hiç kuşku yok ki Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hilmi Özkök'ün çarşamba günü İstanbul Harp Akademileri'nde yaptığı geniş kapsamlı konuşma bir dönüm noktasıdır. Soli Özel.

Yetmiş milyonluk Türkiye'yi parmağının ucunda döndürmek isteyenler büyülü formülü buldular. Sokağın kara kalabalığını harekete geçirmek için tek bir cümle yetiyor: Koşun, bayrak yakıyorlar...

Abdülkadir Aygan itiraflarında 29 kişinin daha JİTEM tarafından öldürüldüğünü söylüyor. Bunlardan biri doğrulanınca, iddialar çok daha önem kazanır hale geldi.

Fransız Liberation gazetesi: ABD'nin altı Avrupa ülkesinde 480 atom bombası var. Bunların 90 tanesi Adana'daki askeri üste.

"Köye PKK'lılar geliyor, yemek istiyor, vermeyene para cezası kesiyorlardı. O gün köye yüzlerce asker geldi. Babam gibi erkekleri gözaltına alıp, köy dışındaki tepede topladılar. Yaklaşık 150 kişi vardı. Günlerce o tepede kaldılar. Babamı bir daha görmedik."

Ülkesine izinli giden Irak'ta görevli bir ABD askeri, geri dönmek istemediğini söyleyip orduya başvurdu: Hiçbir asker, orduya petrol için savaşmak amacıyla girmez.

Ali Kırca: "Bu savaş bilinen, görülen, daha önce yaşanan savaşlardan değildir. Bir bölgede başlayıp biten, evlerin-barkların yıkıldığı, insanların öldüğü, sonra da bir şekilde 'ateş-kes' anlaşmaları ya da 'barış görüşmeleri'yle bitecek ve sonra da unutulup gidecek savaşlardan değildir..."

Kadıköy Meydanı'nda toplanan yaklaşık 700 Fenerbahçeli taraftar stada kadar yürüyerek Federasyon Başkanı Haluk Ulusoy'u istifaya çağırdı.