Haluk Mimaroğlu, Kadim Anadolu Eserlerinden Seçmeler'de Ephesoslu şairler Kallinos ve Hipponaks ile Ephesoslu ünlü düşünür Herakleitos’u tanıtıyor.
Ben Haluk Mimaroğlu. Bu hafta sizlere Ephesoslu şairler Kallinos ve Hipponaks ile Ephesoslu ünlü düşünür Herakleitos’u tanıtacağım.
Ephesos, hepimizin bildiği gibi, İzmir'in Selçuk ilçesinin hemen yakınında, milyonlarca kişinin ziyaret ettiği kütüphanesi, tiyatrosu, teras evleri, mermer döşeli yolları ve eski limanı ile ünlü bir antik şehirdir. Ancak bizim şairlerimizin ve filozofumuzun yaşadığı Ephesos bu Ephesos değildi. Hepimizin bildiği bu Ephesos, Büyük İskender’in generallerinden Lysimachos tarafından M.Ö. 300 yıllarında kurulmaya başlayan modern bir şehirdi. Bizim bahsedeceğimiz Ephesos ise Selçuk İlçesinde, sonradan Saint Jean Kilisesi’nin ve Selçuk Kalesi’nin inşa edildiği, Selçuk’un Ayasuluk tepesinde ve eteklerinde bulunan Ephesos’tur.
Evleri kerpiç, yolları taşlı Ayasuluk’un binlerce yıllık Ephesos’udur burası. Kazılarda bulunan kantar ağırlıklarından, maden eritme ocak ve kalıplarından, Ege adalarından ve Cappadocia’dan geldiği anlaşılan obsidyen parçalarından, bölgenin taş devrinden, tunç devrinden beri Anadolu’nun önemli bir üretim ve ticaret merkezi olduğu tespit edilmiştir. Efsanelerin anlattığı, kütüphanesinin kapısında yazıldığı gibi karşı kıyılardan gelen Yunanlıların kurduğu bir yerleşim hiç değildir.
Hitit belgelerinde adı geçen Arzawa krallığının başkenti Apasa’tır burası. Ephesos adının da Apasa’dan geldiği düşünülmektedir. Dünya’nın yedinci harikası sayılan, bugün ancak temelleri bulunan Artemis Tapınağı da bu tepenin eteklerinde bulunmaktadır. Anadolu'nun ana tanrıçası Kybele geleneğine dayalı bu Artemis Tapınağı’nın yapımına M.Ö. 700’lerde başlanmıştır.
M.Ö. 550’de Lidya Kralı Kreusos tarafından yenilenmişti. 13 basamaklı girişi, 18 metre yüksekliğindeki mermer sütunları, ahşap çatısı, 115 metreye 55 metrelik devasa büyüklüğü ile zamanın en ihtişamlı yapısı olarak, Babil’in kuleleri, Giza’nın Piramidi ile birlikte Lydialıların yaptırdığı bu yapıt, dünyanın yedi harikasından biri olarak nitelendi.
M.Ö. 547’de Perslerin idaresine geçmesine rağmen, Ephesos’un Artemis Tapınağı ve çevresindeki yerleşimler önemini kaybetmedi. Fakat, M.Ö. 356’da Artemis Tapınağı bir meczup tarafından yakıldı.
M.Ö. 334’de Büyük İskender tarafından ziyaret edilerek onarılmak istenmişse de, halkın kendi imkanları ile onarıldı. Bölgenin önemli bir kült merkezi ve buluşma noktası olarak yüzyıllarca kullanıldı. Zamanla Küçük Menderes Nehri'nin getirdiği alüvyonlar nedeniyle körfez doldu, kıyılarında yaşam zorlaştı.
Artemis Tapınağı’nın etrafındaki yerleşimler, M.Ö. 290’da İskender’in generallerinden Lysimachos’un zoruyla, biraz ilerideki Bülbül Dağı ve Panayır Dağı eteklerine yani bugünkü yerine taşındı. Ephesos’un limanı, dolan denize kanalla bağlanarak Roma döneminde bir ticaret merkezi olarak şehirleşti, güzelleşti, bugün gördüğümüz halini aldı. Yani tarihçilerin, edebiyatçıların, mimarların efsaneleştirdiği ‘Yunanlılar, burada hiç bir şey yapmadı, hatta belki de hiç bir zaman burada bulunmadı. Ama Ephesoslu, Ayasuluklu şairimiz Kallinos ise bu Ayasuluk yerleşiminde, Artemis Tapınağı civarında yaklaşık M.Ö. 600’lerde yaşadı.
Kallinos, Asya’dan gelen Kimmer kabilelerinin Lidya’nın başkenti Sardis’i yakmasına, Artemis Tapınağı’nı talan etmesine tanık oldu. Bu olaylardan esinlenerek bir de şiir yazdı. Erman Gören’in çevirdiği Arkaik Yunan Şiir Antolojisi’nde Ephesoslu şair Kallinos da yer alır. Kitaptaki Kallinos’a ait tek şiirde, savaşmaktan kaçan Ephesoslu gençlere Elegia vezninde seslenilmektedir;
Bre kızanlar, daha ne kadar yan gelip yatacaksınız?
Ne vakit kavuşacaksınız cesur bir yüreğe?
Öylece pinekleyip duruyorsunuz,
Hiç mi utanmıyorsunuz çevrenizdekilerden?
Sanıyorsunuz ki
Öylece barış içindesiniz,
Oysa savaş sarmış bütün memleketi.
...
Halbuki parlak bir onurdur yiğidin düşmana karşı
Vatanı, çocukları ve nikahlı karısı uğruna dövüşmesi
Bu dizeler ile başlayan şiir, Homerosçu geleneğe göre cesaretten, yiğitlikten, kaderden, kahramanlardan ve ölümsüz tanrılardan söz ederek devam etmektedir. Kallinos’un şiiri de bu nedenlerle Homeros ve Hesiodos’un destan geleneğinin devamı sayılır.
Kallinos, şiirinde elegia veznini kullandı. Elegia vezni çift dizelidir. İlk dize altı ayaklı, ikinci dize ise beş ayaklıdır. Her ayak, bir kısa ve iki uzun heceden oluşur. Muhtemelen binlerce yıllık sözlü anlatım geleneğinin geliştirdiği bir tekniktir. Yeni değildir, Yunanlı hiç değildir.
Kallinos’tan 100 yıl sonra Ephesos’ta bir şair daha yetişti. Ephesoslu olarak anılan Hipponaks’ın M.Ö. 500’lerde yaşadığı anlaşılmaktadır. Muhtemelen Lydia’nın başkenti Sardes’in ve Ephesos’un Persler tarafından alınmasına tanık oldu. Ancak Ephesos’un yöneticileri tarafından muhtemelen dile getirdiği eleştirileri nedeniyle şehirden uzaklaştırıldı. Eski adı Klazomenai olan Urla’da yaşamını sürdürdü.
Hipponaks’ın şiirleri, bölük pörçük ulaşan papirüslerin derlenmesi ve diğer yazarların eserlerinde geçen tek tük dizeleri sayesinde günümüze ulaştı. Ephesoslu Hipponaks’ın şiirlerine ait bütün fragmanlar, Erdal Alova Albayrak’ın çevirisi ile İş Bankası Kültür Yayınları tarafından ilk olarak 2009’da basıldı. Albayrak’ın Hipponaks hakkında verdiği bilgilere göre, çirkin bir fiziği vardı ve kısa boyluydu ama güçlüydü. Çirkin resmini yapan ressam Bopalos başta olmak üzere, toplumu şiirlerinde alaya aldı.
Hipponaks’ın şiirleri sert, aşağılayıcı, alaycı, küfürlü, açık-seçik, komik metinler içerirdi. Demeter ve Dyonisos şenlik şarkılarında kullanılan iambos veznini kullandı. Şiirlerinde kendinden bahsederken, kendini kavgacı, hırsızlığa ve ucuz içkilere düşkün, kaba saba, yoksul, çirkin bir adam olarak sundu. Şiirinde anlattığı aşağı tabakaya ait erotik, iğrenç ve gülünç serüvenler parodi geleneğinin başlangıcı olarak kabul edildi. Soylu geçmişine rağmen sistemi yıkmaya çalışan, sistemi umursamayan bir tavır takındı.
Hipponaks, diğer şairlerden farklı olarak İonia lehçesi kullanırken, çoğu Lydia kökenli başka kelimeler de kullandı. Şiirleri ile Ephesos’un Lydia ve Anadolu ile yakın temasına tanıklık etti. Şiirlerinde alaya aldığı tanrıları, sözünü ettiği Lydialıları, Thrakialıları, İskit kabilelerinden Koraksi ve Sindileri, Erythraelileri, köle Frigyalıları ve Phlyesianları iyi tanıdığı anlaşılmaktadır. Şiirlerinde, Kreusos’un babası Attales’i, Lidya Kralı Gyges’i, Mısır Kralı Sesostris’i, Mytalis Sultanı Tos’u, peygamber Khryses’i, kahin Kikon’u, Lydialı Kandaules’i, yosma Arete’yi, kör Pulutus’u, Lydia tanrıçası Malis’i, bilge Myson’u, Troya surlarında öldürülen Trakya taylarını ve Aeneia Sultanı Rhesus’u anarak zamanın zengin kültürüne ait ip uçları verdi.
Erdal Alova Albayrak’ın çevirisinde yer alan yüzden fazla açık seçik kısa alıntıları bir kenara bırakıp, belki de Hipponaks sayesinde, günlük hayatımızda sık sık yer alan günah keçisi ile ilgili dizelere bakalım;
...
Bir günah keçisi gibi kışın vurup kırbaçlamak onu
İncir dallarıyla ve kurutulmuuş bitki soğanıyla
...
Gerekiyor onu bir günah keçisi yapmak
...
Arındırmak kenti ve incir dallarıyla dövülmek
...
Ve koymak avucunun içine kuru incirleri
Arpa çöreğini, günah keçilerinin yediği
...
Böylece kurudu açlıktan ve götürüldü
Bir günah keçisi gibi, sekiz kez kırbaçlansın diye erkekliği.
Bu dizelerdeki sözlerin anlamını da Konstantiniye’li yazar Tzetzes’in Khiliads adlı eserinden dinleyelim;
Pharmakos eski bir arındırma biçimiydi. Göksel gazap yüzünden bir kenti kıtlık, salgın hastalık ya da başka bir felaket vurduğu zaman, yurttaşlar aralarındaki en çirkin adamı, kentin uğursuzluklarını ortadan kaldırmak, arındırmak amacıyla kurban ederlerdi. Kurbanı uygun bir yere koyarlar, eline peynir arpa çöreği ve kurutulmuş incir verirler ve kamışını yedi kez kurutulmuş bitki soğanları ve yabani incir dalları ve başka yabanıl bitkilerle kırbaçlarlar, sonunda yabanıl ağaçlardan kestikleri odunların üstünde adamı yakarlar, kentin kötülüklerini kovmak için küllerini de denize ve rüzgara savururlardı.
Bizim neredeyse her gün kullandığımız günah keçisi tabirinin bile ne kadar eski geleneklere dayandığını bir kere daha hayretle anıyoruz.
Kadim Anadolu Eserlerinden Seçmeler programımıza Ephesoslu filozof Herakleitos’un tanıtımı ile devam ediyoruz. Ephesoslu, Ayasuluklu Herakleitos, arkadaşım Levent Başaran’ın tabiri ile ‘Batı Anadolu’nun yetiştirdiği en büyük düşünürlerden’dir.
M.Ö. 500 yıllarında, Ephesos’un Pers hakimiyeti altında olduğu dönemde yaşadığı düşünülmektedir. Herakleitos hakkında Türkçe pek çok kitap yayınlanmıştır. İlk Türkçe kitap, Haydar Rifat tarafından Romanyalı filozof, bilim adamı Maurice Solovine’in Fransızca eserinden çevrilerek 1935’te Ayasuluklu Heraklit adı ile yayınlanmıştır. Bu kitabın tıpkı baskısı, ‘Herakleitos ilgisinin, düşüncesinin, çevirisinin nereden nereye geldiğini göstermek bakımından’, Erdal Yıldız - Güvenç Şar tarafından Herakleitos Fragmanlarına Yorumlar adlı kitaba eklenmiştir.
Güvenç Şar - Erdal Yıldız’ın eski Yunanca aslından çevirdiği Herakleitos’un Fragmanları adlı kitabı ise 2016’da Dergah Yayınları tarafından eski Yunanca aslı ile birlikte yayınlandı ve 2019’da da yenilendi. Herakleitos’a ilgi giderek arttı ve son yıllarda başka kitaplar da yayınlandı. 2020’de Cengiz Çevik’in eski Yunanca ve Latince’den derleyerek çevirdiği Herakleitos Fragmanları, İş Bankası Kültür Yayınları’ndan, yine aynı sene Arzu Akgün’ün açıklamalı Herakleitos çevirisi Felix Kitap tarafından yayınlandı. 2014’te basılan Cengiz Çakmak’ın eski Yunancadan çevirisi, eski Yunanca aslı ve açıklamaları ile birlikte Alfa Yayınları’ndan aynı sene içerisinde tekrar yayınlandı. 2022’de ise Okan Demir’in Herakleitos’un Tanıklıklar ve Fragmanları çevirisi, eski Yunanca ve Latince aslı ile birlikte Kronik’te yayınlandı.
Eski Yunanca ve Latince aslından yapılan bu çeviriler ve yorumlar, ülkemizde Herakleitos’a ve antik dillere giderek artan ilgiyi göstermesi bakımından sevindiricidir. Çevirmen ve yazarlara göre Herakleitos, tüm felsefe tarihinde en büyük ve en etkili filozoflardan birisidir. Yaşamıyla ilgili bildiklerimiz sonraki yazarların yazdıklarına dayanmaktadır.
Herakleitos ile ilgili ilk derlemeler, 1500’lerde Latince yapılmaya başlanmış, 1900’lerde Diels ve Kranz tarafından fragmanları numaralanarak çevirisi yapılmıştır. Herakleitos’a ait günümüze ulaşan 139 adet fragman vardır. Bunlardan 13 tanesinin şüpheli ya da sahte olduğu düşünülmektedir. Ayrıca 23 adet ‘testimonia’ yani tanıklıklarda muhtelif düşünürlerin Herakleitos’un öğretisi ile ilgili görüşleri yer alır. Beş tane de ‘imitationes’ yani taklitler diye adlandırılan Herakleitos’a benzer fikirler öne süren yazarların yazıları vardır. Bunlar Diels ve Karl tarafından A, B, C olarak tasnif edilmiş ve numaralandırılmıştır. A’lar tanıklıkları, B’ler fragmanları, C’ler ise taklitleri ifade etmektedir. Güvenç Şar ve Erdal Yıldız’ın çevirisi, bu sıralamaya sadık kalarak yapılmıştır.
Laertioslu Diogenes’ten aktarılan A1 numaralı tanıklıklara göre, Herakleitos, Bloson’un ya da Ephesoslu Herakon’un oğluydu. M.Ö. 500’lerde olgunluk çağındaydı. Herakleitos, gençliğinde hiç bir şey bilmediğini, yetişkin olduğunda ise her şeyi bildiğini söylüyordu. Hiç kimsenin öğrencisi olmamıştı aksine kendini araştırdığını ve her şeyi kendi kendine öğrendiğini öne sürüyordu. Evren, politika ve teoloji üzerine bir kitabı vardı. Kitabını Ephesos’un ünlü Artemis Tapınağı’na adamıştı. Yazdıklarını sadece uzmanlar anlasın diye kasıtlı olarak belirsiz yazmıştı. Krallığı kardeşine bırakarak krallıktan çekilmişti. Öğretisinin genel çizgileri şöyleydi;
Her şey ateşten olmuştur ve ateşle çözülür. Her şey kadere göre oluşur ve var olanlar karşıt aracılığı ile uyumlu hale gelir. Her şey ruhlarla doludur. Ateş temel öğedir ve her şeyin değişimi ateşin seyrelme ve yoğunlaşması ile olmaktadır. Her şey karşıtlara göre oluşur ve bütün her şey tıpkı ırmağın akış düzenindeki gibi akar, her şey tamamına erer ve Kosmos bir olur.
Kosmos ebedi yaşam boyunca devirlere göre sırayla ateşten doğar ve tekrar ateşe geri döner. Bu ise nasibe göre olur. Sıkışan ateş nemlenir; bir araya gelerek su oluşur; katılaşan su ise toprağa dönüşür. Bu, aşağı giden yoldur. Yeniden toprak dağılır, ondan ise su; sudan da geri kalan şeyler olur. Bu ise yukarı çıkan yoldur.
Uzmanlar, Herakleitos’un bu sözlerinin Zerdüşlüğün düalizminden ve ateş, toprak, su, hava dörtlüsünden geldiğini değerlendirilmektedir. Herakleitos, her şeyi nereden araştırıp öğrendiğini söylemese de bu dönemde Pers hakimiyeti altındaki Ephesos’ta Zerdüştlüğün etkisinin de görülmesi akla yatkındır.
Diogenes’in aktardığına göre, Herakleitos’un kitabı Hellas’a gittiğinde Kroton adlı birisi ‘dalgıç’ adlı incelemesinde, ‘kitabın içinde boğulmamak için Deloslu bir dalgıç olmak gerektiğini’ söyler. Sokrates’in de Herakleitos’un kitabı için şunları söylediği aktarılır; ‘Anladıklarım dahiyane, sanırım anlamadıklarım da öyle. Fakat kuşkusuz Deloslu bir dalgıç olmaksızın bunlar anlaşılmazlar.’
Uzmanlara göre Herakleitos’un söylemleri anlaşılması güç ve karanlıktır. Söylemleri bölük pörçüktü ve birbirleriyle bağlantısı yoktur. Kapalı bir dilde konuştuğu ya da yazdığı için ‘karanlık’ olarak anılır. Diogenes, zamanın hükümdarı Pers Kralı Darius ile Herakleitos’un mektuplaşmasından da bahseder. Kral Darius’un Herakleitos’a yazdığı mektup şöyledir;
Kral Darius Ephesoslu bilge adam Herakleitos’u selamlar.
Doğa üzerine anlaşılması ve açıklanması zor bir kitap kaleme almışsın. Kitabın çoğu kısmı anlaşılmıyor. Darius, senin dersine ve eğitimine katılmak istiyor. En kısa zamanda beni görmeye krallık konutuma gel.
Hearkleitos’un cevabı ise Diogenes’in aktardığına göre kendinden beklendiği gibi olmuş, her türlü aşırılıktan kaçınan, küçük şeylerle yetinen biri olarak Perslerin diyarına gelemeyeceğini söylemiş. Zaman içinde Herakleitos’un kitapları Hellas’a da ulaşmış. Oradaki düşünürler de Herakleitos’un sözlerini alıntılamış ve yorumlamaya başlamış.
A6 numaralı tanıklıkta Platon’un aktardığı Herakleitos’un meşhur lafı yer alır, ‘Her şey diğerinin yerini alır, hiçbir şey yerinde durmaz. Aynı ırmağa iki kez girilmez.’ Bu söz bu şekilde felsefe literatüründe yerini almış ve bugünlere kadar gelmiştir. A7 numaralı alıntıda ise Aristoteles; ‘Herakleitos’un söylediği gibi aynı şeyin hem var olduğunu hem de var olmadığını farz etmek mümkün değildir.’ Burada Aristoteles, Herakleitos’a karşı çıkarken, A10 numaralı alıntıda ise Herakleitos ile hem fikir olarak, ‘Herakleitos’un dediği gibi her şey belli zamanda ateş haline gelir,’ der.
A9 numaralı alıntıda ise yine Aristoteles’in tanıklığında Herakleitos’un en çok yorumlanan sözlerinden biri yer alır; ‘Yabancılar yanına vardığında onu ocağın başında ısınırken görünce duruyorlar. Herakleitos onları ‘burada Tanrılar var’ diyerek içeriye buyur ediyor.’ Burada geçen Tanrı ve ocak kelimeleri bitmez tükenmez yorumların kaynağını oluşturur. ‘Ocak ateş midir?’, ‘Ateş Tanrı’yı mı temsil eder?’, ‘Bu Tanrı farklı bir Tanrı mıdır?’, ‘Bu nedenle mi korkuluyorlar?’, ‘Hiç misafir ocak başına çağrılır mı?’ gibi daha neler neler söyler durur yorumcular.
Diogenes de tanıklıklarında, Herakeitos’un sözlerini yorumlayan pek çok yazarın adını vermiştir. Uzmanlar hala Herakleitos’un gizem dolu, anlaşılması güç, karanlık, kısa ve birbirinden bağımsız söylemlerini yorumlamaya devam etmektedir. Bu yorumları içeren şaşırtacak kadar zengin bir Herakleitos külliyatı mevcuttur. Çevirmenlerimiz Erdal Yıldız ve Güvenç Şar da yaptıkları çalışma sırasında ‘kendiliğinden ortaya çıkan yorumları’, Herakleitos Fragmanlarına Yorumlar olarak okuyucularla paylaşmıştır.
Böylece Açık Radyo’nun 57. yayın döneminin sonuna yaklaşmış oluyoruz. Bu programda Anadolu’nun zengin geçmişine dayanarak Ege sahillerinde ortaya çıkan edebiyat ve felsefe eserlerini ele aldık. Siyasi baskılar nedeniyle ülkesinden ayrılarak göç edenlerle birlikte, bu eserlerin Batı’ya ve dünyaya aktarıldığını gördük. Ancak ne yazık ki, bizim ders kitaplarımızda, yayınlanan çeviriler de dahi, bunların karşı kıyılardan yurdumuza gelen Yunanlılar tarafından yapıldığı söylemi devam etmektedir. İşin aslı, antik dönemin yurdumuzda yetişen yazarlarının eserlerinde yer almaktadır. Bu konu ile ilgilenen dinleyicilerimizin, antik felsefe, tarih, edebiyat ve mimari konularında genel bilgi veren kitapların yanı sıra, ülkemizde artarak aslından çevirisi yayınlanan kaynaklara da göz atmalarını tavsiye ederim.
Bu programın hazırlanmasında bana yardımcı olan arkadaşım Levent Başaran ve kızım Gülnar Mimaroğlu adına sizlerle Ekim ayında başlayacak yeni yayın döneminde buluşmak üzere, hoşça kalın dileklerimizi iletirim.
Kadim Anadolu Eserlerinden Seçmeler programında adı geçen eserler:
- Hasan Ali Yücel Klasikler Dizisi, Herakleıtos Fragmanlar, Yunanca ve Latince’den çeviren C. Cengiz Çevik, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, 2020
- Herakleitos Fragmanlar, Güvenç Şar ve Erdal Yıldız, Dergah Yayınları, 2016
- Herkaleitos’un Oyunu, Erdal Yıldız ve Güvenç Şar, Dergah Yayınları, 2016
- Arkaik Yunan Şiir Antolojisi, Erman Gören, Yapı Kredi Yayınları, 2018
- Herakleitos Fragmanlar, Cengiz Çakmak, Alfa Yayınları, 2014
- Herakleitos Fragmanlar, Okan Demir, Kronik Yayınları, 2022
- Herakleitos Fragmanlar, Arzu Akgün, Felix Kitap, 2020
- Herakleitos Fragmanlar, Cengiz Çevik, İş Bankası Kültür Yayınları, 2020
- Ephesoslu Hipponaks - Bütün Fragmanlar, Erdal Alova Albayrak, İş Bankası Kültür Yayınları, 2009