İnsan açlığa altı hafta, susuzluğa altı gün dayanabilirken; havasız ancak altı dakika yaşayabilir.
Türkiye'de soluduğumuz havanın kalitesi ne durumda? Havanın kirli olduğunu nasıl anlarız?
Kirli hava sağlığımızı nasıl etkiliyor? Hava kalitesinin artması için neler yapabiliriz?
Bütün bu sorulara 2015'te çevre ve sağlık alanında çalışan 16 sivil toplum kuruluşunun bir araya gelerek kurduğu Temiz Hava Hakkı Platformu (THH) ile birlikte cevap arayacağız.
Havadaki gazlar ve asılı duran katı ve sıvı halindeki gaz karışımının içerisinde insan sağlığına zararlı kimyasalların ağırlıkta olmasına hava kirliliği diyoruz. Hava kirliliğini bazen sis ve koku gibi özelliklerinden dolayı duyularımızla anlayabiliriz.
Bazen de gözle görünmeyen saç telinin 30’da biri kadar olan ince partikül maddelerden (PM2.5) kaynaklandığından anlamamız mümkün olmayabilir. Bu sebeple hava kirliliğine “Sessiz Katil” diyoruz. Hava kirliliği volkan patlaması, çöl tozu gibi doğal sebeplerden kaynaklanabileceği gibi günümüzde genellikle ısınma, enerjide tüketilen fosil yakıtlar ve trafik gibi insan faaliyetlerinden kaynaklı olarak ortaya çıkıyor.
Hava kalitesini takip edebilmek için belli kriterlere göre yerleştirilen, kalibrasyonu olan cihazlarla ölçümler ve potansiyel kaynaklarla ilgili modellemeler yapılıyor.
İklim değişikliği ve hava kirliliği
Hava kirliliği ve iklim değişikliğinin ikisi de temel olarak insan faaliyetlerinden, hatta çoğunlukla fosil yakıt tüketiminden kaynaklanan, ekonomik, sosyal ve sağlık boyutları da olan yüzyılın en büyük çevre sorunları.
Sadece karbondioksit değil partikül madde gibi diğer hava kirleticileri de atmosferde bir tabaka oluşturarak yeryüzünde ısıyı tuttukları için ikinci bir sera etkisine sebep olurlar. Bu nedenle, yakın zamanda Dünya Sağlık Örgütü (WHO), Birleşmiş Milletler Çevre Programı (UNEP) ile İklim ve Temiz Hava Koalisyonu (CCAC)gibi uluslararası kuruluşlar hükümetlere iklim değişikliği ve hava kirliliği krizlerinin birlikte ele alınması için çağrıda bulundu.
WHO’ya göre iç ve dış ortam hava kirliliği, her yıl sekiz milyon erken ölüme yol açıyor. Dünyadaki her yedi çocuktan biri, WHO’nun önerdiği değerlerin üzerinde kirli hava soludukları yerlerde yaşıyor.
Paris Anlaşması’nda sunulan iklim değişikliği hedeflerine ulaşılması, aynı zamanda 2050 yılına kadar her yıl en az bir milyon erken ölümü ve hava kalitesindeki iyileşmeler sayesinde yaklaşık 54,1 trilyon dolar maliyeti engelleyebilir. Bu rakam, iklim değişikliğiyle mücadele için harcanan bütçenin iki katı demek.
Hava kirliliği ve iklim değişikliğinin ikisi de temel olarak insan faaliyetlerinden, hatta çoğunlukla fosil yakıt tüketiminden kaynaklanan, ekonomik, sosyal ve sağlık boyutları da olan yüzyılın en büyük çevre sorunları.
Sadece karbondioksit değil partikül madde gibi diğer hava kirleticileri de atmosferde bir tabaka oluşturarak yeryüzünde ısıyı tuttukları için ikinci bir sera etkisine sebep olurlar. Bu nedenle, yakın zamanda Dünya Sağlık Örgütü (WHO), Birleşmiş Milletler Çevre Programı (UNEP) ile İklim ve Temiz Hava Koalisyonu (CCAC)gibi uluslararası kuruluşlar hükümetlere iklim değişikliği ve hava kirliliği krizlerinin birlikte ele alınması için çağrıda bulundu.
WHO’ya göre iç ve dış ortam hava kirliliği, her yıl sekiz milyon erken ölüme yol açıyor. Dünyadaki her yedi çocuktan biri, WHO’nun önerdiği değerlerin üzerinde kirli hava soludukları yerlerde yaşıyor.
Paris Anlaşması’nda sunulan iklim değişikliği hedeflerine ulaşılması, aynı zamanda 2050 yılına kadar her yıl en az bir milyon erken ölümü ve hava kalitesindeki iyileşmeler sayesinde yaklaşık 54,1 trilyon dolar maliyeti engelleyebilir. Bu rakam, iklim değişikliğiyle mücadele için harcanan bütçenin iki katı demek.
Türkiye’de hava kirliliği
Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın kurduğu istasyonlarda yapılan hava kirliliği ölçümleri Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, Ulusal Hava İzleme Ağı üzerinden ve Türkiye dahil tüm dünyadaki ölçümleri buradan anlık olarak takip edilebilirsiniz. Ülkemizde diğer kirleticiler olan PM10 ve SO2 için yasal mevzuat ile belirlenen sınır değerler Avrupa Birliği ile uyumlanmış olsa da sağlık açısından WHO’nün önerdiği kılavuz değerlerin üzerindedir.
Temiz Hava Hakkı Platformu’nun yayımladığı Kara Rapor’daki resmi ölçüm verileri kullanılarak yapılan analizler, Türkiye’de 2018 yılında yeterli ölçüm yapılan 163 istasyonun yüzde 96,3’ünde yıllık PM10 ortalamasının WHO limitlerinin üzerinde kirli olduğunu gösteriyor.
Aynı rapora göre Türkiye’de hava kirliliği 2017 yılında Dünya Sağlık Örgütü'nün (WHO) önerdiği seviyelere indirilseydi 30 yaş üzerinde yaklaşık 52 bin kişinin hayatını kaybetmesi yani trafik kazalarının yedi katı kadar ölüm önlenebilirdi.
Ayrıca tüm dünyada en tehlikeli hava kirleticilerinden birisi olarak kabul edilen ince parçacık maddeler (PM2.5) ülkemizde hala tüm illerde ölçülmüyor, ölçülse bile azaltılması için yasayla tanımlanmış bir ulusal sınır değerimiz yok.
Kara Rapor’dan öne çıkan diğer bulgular:
2017’de hava kirliliği WHO’nun önerdiği kılavuz değerlere indirilseydi Türkiye’de yaşanan ölümlerin yaklaşık yüzde 13’ü önlenebilirdi.
Ulusal sınır değerlere göre değerlendirildiğinde de, 2018’de 81 ilin yarısından fazlası (%56) kirli hava soludu.
Ölçümler yetersiz olduğundan 2018’de her 10 ilden birinde yaşayanların nasıl bir hava soluduğunu bilemiyoruz. (Eskişehir, Bolu, Kastamonu, Kırıkkale, Kütahya, Muş, Şırnak ve Uşak)
2018’de hava kalitesi en kötü olan il, Afşin - Elbistan ilçesinde işletmede iki kömürlü termik santrali olan ve 6 yeni santral daha yapılması planlanan Kahramanmaraş.
2018’de WHO’nun önerdiği kılavuz hava kirliliği değerlerini sadece tek ilimiz karşılıyor. (Ardahan).
Kirli havanın sağlığa etkileri
Yapılan bilimsel çalışmalar hava kalitesinin artmasının sağlık durumunu iyileştirdiğini gösteriyor. Özellikle PM10 ve PM2.5 miktarlarının düşürülmesi akciğer sağlığını koruyor, var olan solunum sistemi hastalıklarının kötüleşmesini önlüyor ve yaşam beklentisini artırıyor.
PM2.5 düzeyindeki her 10 µg/m3 düşüş ortalama yaşam beklentisini 0.61 ± 0.20 yıl uzatıyor. Tam tersine, maruz kalınan havadaki partikül maddelerde (PM2.5) her 10 µg/m3’lük artış akciğer kanseri kaynaklı ölümlerde yüzde 15-27 oranında artışa yol açıyor.
Ayrıca, çocuklar anne karnında ve erken bebeklik dönemlerinde sinir sistemi toksinlerine çok duyarlılar. Bu kapsamda Çin’de yapılan pek çok araştırmada, gebelik süresince fosil yakıtlardan kaynaklanan hava kirliliğine maruz kalan annelerin çocuklarında zeka düzeylerinin daha düşük olduğu saptandı.
Belçika Hasselt Üniversitesi’nde yapılan çalışmalar, solunan havadaki kirletici maddelerin akciğerler yoluyla plasentaya girdiğini gösteriyor. Anne karnındayken maruz kalınan bu partiküllerin, anne karnındaki bebekler üzerinde doğrudan etkilerinin olması kaçınılmaz. Örneğin ABD'de ve Danimarka’da yapılan araştırmalar, çocuk yaşta maruz kalınan hava kirliliğinin bipolar bozukluk, şizofreni ve depresyon gibi rahatsızlıklarla ilişkili olduğunu ortaya koydu.
Santraller yüzünden Çan’a bağlı Yaya Köyü’nün yüzde 80’i göç etti (Fotoğraf: Greenpeace / Caner Özkan)
Hava kirliliği ve kömür
Greenpeace Hindistan’ın NASA Ozon Görüntüleme Aracı (OMI) görüntülerinden faydalanarak hazırladığı rapor, 2018'de Türkiye’nin insan faaliyetleri kaynaklı kükürt dioksit (SO2) emisyonlarında dünyada 10. sırada bulunduğunu gösteriyor.
Sıralama şöyle: Hindistan, Rusya, Çin, Meksika, İran, Suudi Arabistan, Güney Afrika, Ukrayna, ABD, Türkiye.
Türkiye’de kükürt dioksit emisyonlarının yüzde 90’ı kömür kaynaklı. Emisyonların en yoğun olduğu bölge ise; tatil mekanı olarak bilinmesine rağmen Kemerköy, Yeniköy ve Yatağan Termik Santralleri’nin bulunduğu Muğla. Türkiye kömür kaynaklı kükürtdioksit emisyonlarında dünya genelinde 6. sırada yer alıyor. Afşin - Elbistan A ve B Termik Santralleri ile Kangal Termik Santrali’nin oluşturduğu bölge de dünyada en çok kükürtdioksit emisyonuna sebep olan kaynaklar arasında 10. sırada.
Yapabileceklerimiz
Anayasa’nın 56. maddesi şöyle diyor: “Sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşamak ve çevreyi geliştirmek, çevre sağlığını korumak ve çevre kirlenmesini önlemek devletin ve vatandaşların ödevidir.”
Bu sebeple temiz hava hakkına sahip çıkmak için vatandaş, yerel ve merkezi yönetimlerin birlikte çalışması gerekiyor.
14 Şubat 2019’da kömürlü termik santrallere havayı kirletme izni veren ve meclisteki tüm partilerin ortak kararıyla geri çekilen yasal düzenleme (eski Madde 45), altı ay sonra tekrar Meclis gündemine geliyor.
15 adet kömürlü termik santrale 4. kez havayı kirletme izni verecek teklif yasalaşırsa, Türkiye’nin en eski ve kirli santralleri 2022’ye kadar havayı kirletme ve halk sağlığını tehdit etmeye devam edecek.
Bunun için siz de bütün partilerin grup başkan vekillerine hem twitter üzerinden, hem telefonla arayarak hem de imza vererek bu santrallerin havayı kirletmesine izin verecek tasarı kabul edilmesin diyebilirsiniz.
Hava kirliliğini azaltacak önlemlerin alınması gibi hava kalitesini artıracak politikaların geliştirilmesi için sesimizin ulusal ve yerel düzeyde karar vericilere ulaşmasını hep birlikte sağlayabiliriz.
10 öneri
Ölçüm: Hava kirliliği konusunda veri güvenliğinin geliştirilmesi, anlaşılabilir, erişilebilir, gerçek zamanlı kanallar ile doğru ve güncel verilerin halka sunulması, ölçüm yapılan ama bilgileri paylaşılmayan istasyonların da geriye dönük tüm verilerinin paylaşılması, yeni ölçüm istasyonu yerleri seçilirken uygun modelleme yöntemlerinin kullanılması, yer seçim kriterlerinin şeffaf şekilde açıklanması ve tüm çalışan istasyonlara uygulanması,
Kamuya açık veri: Hava kirliliğinin sağlık etkilerini ve Türkiye’de her ildeki tahmini erken ölüm sayısını ortaya koyabilecek tüm veri kaynaklarının kamuoyuna açıklanması ve akademik çalışmalar için kolaylıkla ulaşılabilir olması,
Yasa ve politikalar: PM10, PM2.5 ve SO2 başta olmak üzere tüm kirletici limitlerinin WHO’nun limitleri ile uyumlu hale getirilmesi için mevzuat düzenlemesinin tamamlanması ve limitlerin çalışmakta olan sanayi tesisleri için de istinasız olarak uygulanması ve hava kirliliğinden oluşan zararlara karşı hem önleyici hem de tazmin edici tedbirler konusunda bağlayıcı, uygulanabilir mevzuat geliştirilmesi,
PM2.5 limitleri: WHO’nun önerdiği değerler ile uyumlu yasal limitler konusunda hızla bağlayıcı mevzuat kabul edilmesi, uygulamaya koyulması ve mevcut durumda pilot uygulama olarak ölçümleri yapılan PM2.5 ölçümlerinin tüm ülke çapında yaygınlaştırılması ve halk sağlığı açısından temsiliyeti olan yerlere kurulacak olan ölçüm istasyonlarının verilerinin kamuoyuyla paylaşılması,
Sanayi izin süreçleri: Endüstriyel yatırımların Çevresel Etki Değerlendirme (ÇED) izin süreçlerinde proje sahiplerinden; kompleks arazi koşullarını da hesaba katan, kümülatif etkiler ve ikincil PM2.5 oluşumunu da kapsayan ve dünya çapında kabul gören en güncel programları kullanılarak hava kirliliği dağılımı modelleme çalışması yapılmasının talep edilmesi,
Sağlık Etki Değerlendirmesi: Endüstriyel yatırımların izin süreçlerinde yatırımcılardan istenen “Çevresel Etki Değerlendirmesi Raporu”nun yanı sıra, “Sağlık Etki Değerlendirmesi Raporu”nun hazırlanması, özellikle hava kirliliği nedeniyle oluşan sağlık etkileri, yaşanacak erken ölümleri ve iş gücü kaybının modellenerek hesaplanmasının istenmesi bu yönde bağlayıcı yasal yükümlülükler eklenmesi ve Sağlık Bakanlığı’nın da sanayi tesislerinin izin süreçlerine aktif olarak dahil olması,
Fosil Yakıt Desteklerine Son: Hava kirliliğinin en önemli kaynaklarından kömüre dayalı enerji üretiminin teşvik edilmesine son verilmesi, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı tarafından enerji verimliliği politikalarının yürürlüğe konması ve yenilenebilir kaynakların enerji üretimindeki payının arttırılmasını için politikaların oluşturulması,
Temiz Hava Eylem Planları: Ani kirlilik durumunda yöneticilerin görevlerini, halkın alacağı tedbirleri de tanımlayan ve Yönetmeliğe göre yapılması zorunlu olan Temiz Hava Eylem Planlarının bütün iller için katılımcı bir anlayışla hazırlanarak, kamuoyu ile paylaşılması ve acilen uygulamaya koyulması,
Alternatifler: Kentlerde toplu taşıma ve bisikletli ulaşımın teşvik edilmesi, motorlu araç trafiğine kapalı alanlar yaratılması, ormanların korunması ve artırılması, araçlardan kaynaklanan kirletici emisyonları azaltacak yasal değişiklikler yapılması ve evsel ısınma için kömürün yerine alternatif kaynakların yaygınlaştırılması,
İşbirliği: Hava kirliliğinin sağlık etkilerinin değerlendirilmesi ve kirliliğin azaltılması ile ilgili politika geliştirilmesinde, özellikle Sağlık Bakanlığı ve Çevre ve Şehircilik Bakanlıklarının koordinasyonun arttırılması ve disiplinler arası olarak kendi aralarında ve ayrıca çevre ve sağlık alanında çalışan meslek örgütleri ve sivil toplum kuruluşları ile işbirliği içinde çalışmalar yürütülmesi.