İklim Kuşağı Konuşuyor'da Atlas Sarrafoğlu, 15-17 Eylül tarihleri arasında küresel olarak gerçekleşen iklim grevlerinden ve grevlerden yükselen seslerden bahsediyor.
3 yılı aşan süredir Açık Radyo’nun bir parçasıyım ama zaten ilk iklim aktivisti olduğumda da, yani 2019 yılının 8 Mart sabahında hayatımın ilk canlı yayınını Açık Gazete stüdyolarına girerek küresel iklim grevi duyurusunu yaparak başlamıştım. Şimdi 16 yaşındayım ve kainatın seslerinden biri olarak her Cuma sizlere iklim krizini anlatmaya çalışıyorum.
Sonuçta gelmek istediğim konu; geçtiğimiz hafta Açık Radyo Uluslararası Hrant Dink ödülüne layık görüldü ve bunun verdiği gururla, radyodan size ulaşan tüm seslere ve emeği geçenlere ve tabii en önemlisi de bu radyoya hayat veren ve tüm zorluklara karşı hiç yılmayan ve bana ilham veren Ömer Madra’ya teşekkür etmek istiyorum.
İyi ki varsın Açık Radyo…
Şimdi geçtiğimiz haftanın konularına kısaca bakalım istiyorum.
15-17 Eylül tarihleri arasında küresel olarak gerçekleşen iklim grevlerinde toplam 60 ülkede 700 farklı etkinlikte 600 bin kişinin katılımı ile gerçekleşti. New York’ta düzenlenen yürüyüş, dünya liderlerinin katıldığı bu haftaki BM Genel Kurulu ve 20 Eylül’de yapılan Birleşmiş Milletler İklim Zirvesi öncesi yapıldı. New York’ta bir araya gelen aktivistlerin çok güçlü mesajları vardı. Meksika’nın bir yerli kabilesine ait olan Xiye Bastida “Yürüyüş yapıyoruz çünkü fosil endüstrisi çok uzun süredir bize yalanlar söylüyor ve topluluklarımızı yok etmeye devam ediyor. Bunların hesabı sorulmalı ve durdurulmalı” derken, Amerika’dan yerli bir kabileye ait olan başka bir aktivisti ise Biden’a sesleniyordu:
Çocukluğumu, topluluğumun mirasını ve ruh sağlığımı iklim krizine kaybettim. Kore'deki atalarım sömürgeciler tarafından kesilen ağaçlara taparlar. İklim ve sömürgecilik nedeniyle kültür mirasımızın hayati bir bölümünü kaybettik. Bu kriz nedeniyle bugün toplumlar yakılıyor, sular altında kalıyor ve yerle bir oluyor. İnsanlar ölüyor ve Biden'ın kanı sizin elinizde. Ve iklim krizi ötekileştirilmiş topluluklardaki herkes için kişisel bir sorundur. Ve sana şunu söylemek için buradayım, bu senin için de kişisel bir mesele olacak Biden. Bu kavganın iki tarafı var; İnsanlar fosil yakıtlara karşı.
Birini seçmelisiniz. Fosil yakıt altyapısını onaylamayı iklim acil durumu olarak ilan etmeli, adil bir geçiş sağlamalı ve 2024 seçimlerinde oylarımızı vermelisiniz.
Veya siz bizi görmezden gelebilirsiniz, biz de sizi görmezden geliriz. Gençlerin oyu olmadan bu seçimi kazanamazsınız. Mümkün değil ve oyumuzu kazanmanın tek yolu var; Fosil yakıtlara son!
Bu yıl 17-24 Eylül 2023 tarihleri arasında düzenlenen İklim Haftası’nda Açılış Töreni üç temel sorunu ele aldı:
-İklim eylemi dünya çapında yeterince hızlı ilerlemediği ve iktidardakilerin gecikmeden harekete geçme sorumluluğu olduğu ve bu doğrultuda yatırımların nereye yönlendirilmesi ve hangi kazanılmış çıkarların sorumlu tutulması gerektiği,
-ABD, Çin ve AB'nin yeşil teknolojiyi ve enerji güvenliğini artırmak için taahhüt ettiği milyarlarca dolar ile kanıtlanan büyük ilerlemeler kaydedildiği ve iklim krizine çözümlerinin olduğu ancaki bunların uygulanmasını nasıl sağlanacağı,
-Şu ana kadar en büyük kazanımları nereden elde edildiği ve ilhamı korumak, rotayı korumak ve iklim eylemini hızla ilerlemeye devam etmek için iklim topluluğunun kolektif iradesinin nasıl kullanılması gerektiği konuları ana başlıklardı.
Bu sene İklim Haftasında tema “Yapabiliriz ve Yapacağız”
Tema kararlılığı, odaklanmayı ama aynı zamanda umut verici bir vaadi ve bunu birlikte yapmak için bir eylem çağrısını yansıtıyor. Şimdi yapmamız gereken eyleme, aynı zamanda ileriye bakma ve yeni fırsatları keşfetme ihtiyacına da değiniyor.
Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli'nin yeni Başkanı Jim Skea İklim Haftası açılış konuşmasında IPCC ve bilim camiasından mesaj vermek için zirvede bulunduğunu söyleyerek mesajını üç kelimeyle özetledi:
Aciliyet, aracılık ve eşitlik.
Acil olarak, insan faaliyetlerinden kaynaklanan iklim değişikliğinin halihazırda kapımızda olduğu açıktır.
İklim politikaları emisyonlarla ilgili "eğilimi değiştirmeye" başladı, ancak henüz küresel emisyonları gereken dik düşüş yoluna sokmadık. Dünya bir bütün olarak net sıfır karbon emisyonuna ulaşmadığı sürece sıcaklıklar artmaya devam edecek. 1,5°C'nin üzerindeki ısınma yeni riskler ortaya çıkaracak: permafrost bozulması; biyoçeşitlilik kaybı, kurak alanlarda su kıtlığı; daha aşırı hava olayları, gıda sistemlerinin verimliliği gibi. Deniz seviyesinin yükselmesi de küçük adalar ve deniz seviyesindeki kıyı bölgeleri için varoluşsal riskler oluşturuyor.
Emisyonları azaltmak ve devam eden ısınmaya uyum sağlamak için acil eyleme geçilmezse, gezegen sağlığına ve insan sistemlerine yönelik tehditler kaçınılmazdır.
Neyse ki gerekli önlemleri almak için gerekli araçlarımız mevcut. Son IPCC raporunda kritik bir umut mesajı var: Biz insanlar, iklim değişikliğinin en kötü etkilerinden kaçınacak ve bu gezegendeki geleceğimizi şekillendirecek güce sahibiz.
Bilimin sesi çok net. Bu on yılda iddialı ve kararlı iklim eylemi kritik önem taşıyor. Küresel ısınmayı 1,5°C ile sınırlandırarak iklim değişikliğinin giderek daha tehlikeli hale gelen etkilerini önleyen senaryolarda emisyonlar 2030 yılına kadar yarıya indiriliyor. Küresel net sıfır emisyona yüzyılın ortasında ulaşılmalı.
Burada toplanan politika ve iş dünyasındaki karar vericileri, geçişe liderlik etmek ve halihazırda sürmekte olan dönüşümsel değişiklikleri hızlandırmak için kolektif çabalarınızda mevcut en iyi bilimden yararlanmaya teşvik ediyorum
Haftaya tekrar görüşene dek, kendinize, sevdiklerinize ve gezegenimize lütfen iyi bakın.