Türkiye’nin ve dünyanın iklim gündeminin yanı sıra Akbelen mücadelesini konuşuyoruz.
Akbelen haberleri ile dolu 2 haftayı geride bıraktık. Ne yazık ki Akbelen Ormanı’nında ağaçlar, içinde yaşayan canlılar onları koruyan köylüler ve protestocular büyük işkenceler gördü. Akbelen’de 65 binin üzerinde ağaç kesildiği söyleniyor. Bu gerçek bir ekokırım. Almanya‘nın batısında yer alan Lützeraht köyünün, genişletilmek istenen dev kömür madeni nedeniyle yıkılmaması için haftalardır mücadele veren iklim aktivistleri de aynı kaderi yaşayan Akbelen Ormanı ve İkizköylülerle dayanışmak için dün bir destek eylemi yaptı.
Binlerce polisin katıldığı operasyonlarda ağaçlarda ve açtıkları tünellerde direnen aktivistlere İsveçli iklim aktivisti Greta Thunberg de destek vermiş, bu nedenle diğer eylemcilerle birlikte gözaltına alınmıştı.Lützerath direnişçilerinin, Akbelen’deki orman kıyımı ve ardından başlayan direnişi selamladıkları videoda, “Türkiye’nin Muğla ilindeki Akbelen Ormanı‘nda aktivistlerin yaptığı eylem, sadece yerel bir eylem değil, uluslararası bir meseledir. İklim değişikliği, bizim de sorunumuzdur” deniyor ve defalarca “Akbelen yalnız değildir” sloganı tekrarlanıyor.
Ama bu hafta biraz da Dünya genelinde haberlere bakalım istiyorum çünkü bu yaz sıcaklık dereceleri dünyanın birçok yerinde rekorlar kırarken bazı bölgelerde de seller canlar aldı. Amerika Birleşik Devletlerindeki New Jersey merkezli düşünce kuruluşu olan İklim Merkezi‘nin yayımladığı rapora göre, temmuz ayında insan kaynaklı iklim değişikliği dünya genelinde alışılmadık derecede yüksek sıcaklıklara yol açtı.İklim Değişikliği Endeksi (CSI) kullanılarak yapılan ve 200 ülke 4 bin 700 şehri kapsayan analiz, küresel nüfusun yüzde 81’ini oluşturan 6,5 milyardan fazla insan temmuzda en az bir gün CSI 3 veya daha yüksek seviye alan aşırı sıcaklıklara maruz kaldığını ortaya koydu.CSI 3 seviyesi insan kaynaklı iklim değişikliğinin sıcaklıkları en az üç kat daha yüksek daha hale getirmesi anlamına geliyor. Rapora göre en az 2 milyar insan “Temmuz’un her gününde” iklim değişikliğinin etkisini CSI 3 veya daha yüksek seviyede hissetti. Bu sayı 10 Temmuz’da zirve yaparak CSI 3 seviyesindeki sıcaklığa maruz kalan insan sayısını 3,5 milyar kişiye yükseltti.Raporda, Meksika, ABD’nin güneyi ve güney Avrupa‘daki sıcak dalgalarına vurgu yapıldı; Florida ve Karayipler, Orta Amerika, Kuzey Afrika, Orta Doğu ve Güney ve Güneydoğu Asya’nın bazı bölgeleri aşırı temmuz sıcakları yaşayan diğer bölgeler olarak sıralandı.Mısır‘ın İskenderiye, Bangladeş‘in Dakka, Küba‘nın Havana, Suudi Arabistan‘ın Cidde, ABD‘nin Florida eyaletinde bulunan Tampa kentinin de aralarında bulunduğu 870 şehirde en az 25 gün CSI 3 veya üzerinde seviyede temmuz sıcağı yaşandı.
Her yıl binlerce insan aşırı sıcaklara bağlı sebeplerden hayatını kaybettiğine işaret edilen raporda, insan kaynaklı iklim değişikliği riskini azaltmak amacıyla ısı eylem planları gibi uyum çabalarının gerektiğinin altı çizildi. Kömür, petrol ve doğal gaz yakılmaya devam edildiği sürece CSI seviyeleri 1 ila 5 olan ısı olaylarının daha sık ve yoğun olmaya devam edeceği de vurgulandı.İklim için yapıldığı söylenen ama hiç de çözümlere ulaşılamayan COP’ların 28.’si yapılacak biliyorsunuz bu senenin sonunda.
30 Kasım-12 Aralık tarihlerinde Birleşik Arap Emirlikleri’nin (BAE) başkenti Dubai‘de gerçekleştirilecek COP28 öncesi, devlet tarafından hazırlanan kapsamlı bir “hassas konular” listesi İngiliz yayın organı The Guardian‘a sızdırıldı. Belgenin amacı, “uluslararası medyanın BAE’ye karşı gündeme getirdiği en önemli konulara ilişkin bir anlayış oluşturmak… Nihai amaç ise BAE’nin itibar imajını iyileştirmek” olarak belirlenmiş. Belgede şöyle deniyor: “Tüm devlet kurumlarının [medyaya] herhangi yanıt vermeden önce Ulusal Medya Ofisi’ni bilgilendirmesi ve nihai onayını alması zorunludur.”
Belgede, BAE’nin özellikle artan petrol ve gaz üretiminden insan kaçakçılığına kadar değişen konularda medyadan gelen taleplere, hükümetten onaylı ‘statejik yanıtlar” verilmesi isteniyor.
Metnin başlangıcındaki üç sayfalık “Cop28 BAE anahtar mesajları” ve “anlatı noktaları”nda, fosil yakıtlara, petrole veya gaza atıfta bulunulmuyor ancak yenilenebilir enerji ve hidrojenden bahsediliyor. Uzmanlar, fosil yakıtları kesmenin küresel ısınmayı durdurmak için en büyük ve en acil ihtiyaç duyulan eylem olduğu konusunda tereddüt yaşamıyor. Yeni fosil yakıt girişimlerinin 2050’ye kadar net sıfır emisyon hedefiyle bağdaşmadığı ve iklim krizinin en kötü etkilerinden kaçınmak için mevcut rezervlerin çoğunun yer altında kalması gerektiği de bilim insanlarınca sürekli hatırlatılıyor.
Buna karşın BAE nisan ayında, petrol ve gaz genişlemesi büyük bir planlama yaptığını açıklamıştı. Ülkenin ulusal petrol şirketi Adnoc eliyle 7,5 milyar varil petrole eşdeğer petrol ve gaz üretmek için genişleyeceklerini ve bunun net sıfır hedefiyle çelişmediğini belirtmişlerdi. Bu, hayata geçerse dünyadaki en büyük beşinci artış olacak. Listelenen diğer bir “hassas konu” da COP28’in başkanı Sultan Ahmet Al Jaber‘in aynı zamanda BAE ulusal petrol şirketi Adnoc’un genel müdürü olması ve bu ikili rolün yoğun bir şekilde eleştiriliyor oluşu. Belgede ayrıca Adnoc’un 2016’dan beri emisyonlarını açıklamaması veya bir sürdürülebilirlik raporu yayınlamaması da listelenmiş durumda. Belgede, “Adnoc şu anda gerekli çalışmaları yürütüyor” deniyor.
Uzun belgede fosil yakıtlardan yalnızca “Hidrokarbon ekonomisi olarak BAE (fosil yakıt lobicilik)” başlıklı bir bölümde bahsediliyor. Listelenen yanıt, “BAE, petrol ve gazın karbon yoğunluğunu azaltırken yarının enerji sistemini oluşturmaya yardımcı oluyor” şeklinde.
Belgede “iklim tutkusu” da bir sorun olarak listeleniyor ve BAE’nin son zamanlarda taahhütlerinin hedefini artırdığını belirtiyor. Ancak taahhüt, BAE’nin karbon emisyonlarının 2030’a kadar artmasına izin verecek şekilde düzenlenmiş ve bağımsız İklim Eylemi İzleyici konsorsiyumu BAE’nin planlarını “yetersiz” olarak değerlendiriyor. BAE’nin dünyanın en yüksekleri arasında yer alan kişi başına emisyonlarının da bir sorun olarak listelendiği belgede, “Önemli ölçüde iyileştirme yaptık, bu nedenle liderliğimiz bizi 2050 yılına kadar net sıfıra giden yola soktu” ifadeleri kullanılıyor.
Corporate Europe Observatory‘den ve 450’den fazla kuruluştan oluşan Kick Big Polluters Out koalisyonunun eş koordinatörü Pascoe Sabido belgeyle ilgili şu değerlendirmeyi yaptı:
“Bu sayfaları, fosil yakıt başkanlığının yeşil cephesini yırtıyor. Bunu okuyan herkesin alarm zillerini çalması gerekir. BM iklim müzakereleri, iklim eyleminin amiral gemisi değil, bir petrol ve gaz endüstrisi ticaret fuarı haline geldi. Bütün bir endüstri sürecini başarıyla koordine etti ve bizi iklim felaketine giden bir ölüm sarmalına sürüklüyor. Bunun olmamasını sağlamak için ne kadar ileri gitmeye hazırız?”
Belge ayrıca, iklim ve enerjiyle ilgili olmayan uzun bir dizi hassas konuya verilecek yanıtları da listeliyor: Kara para aklama, Yemen’deki savaş suçları, siyasi mahkumlar, gözetleme ve casusluk, LGBTQIA+ topluluğu, ifade özgürlüğü, kadın hakları ve insan kaçakçılığı….
BAE’de eşcinsel ilişki yasa dışı ve gazetecilerin de devlete kayıtlı olması gerekiyor. FairSquare insan hakları grubundan Nicholas McGeehan de sızdırılan belgeye ilişkin, “Oldukça ayrıntılı bir belge ancak BAE’nin insan hakları cephesindeki sorunu, çok büyük ve son derece güvenilir kanıtlara karşı gerçekten ikna edici herhangi bir yanıt üretememeleri. Bu belgeden çıkarılacak en önemli çıkarım, BAE’nin sözüne güvenilemeyeceğidir. İnsan hakları aktivistleri bunu çok uzun zamandır biliyor ve iklim aktivistlerinin BAE’nin ikiyüzlülüğünü kabul etmesi çok önemli” diye konuştu.
Kanada‘da aylardır devam eden orman yangınları nedeniyle yok olan arazi miktarı, tarihin en yüksek seviyesine ulaştı. Kanada Doğal Kaynaklar Bakanlığı ve Kurumlar Arası Orman Yangın Merkezi‘nin (CIFFC) verilerine göre, en son 1989’da nisan-eylül aylarını kapsayan orman yangınları sezonunda yaklaşık 7,6 milyon hektar ormanlık alanın yandığı Kanada’da bu yıl, henüz yangın sezonunun ortasında olunmasına karşın 12 milyon hektardan fazla ormanlık alan yandı. Bu, Güney Kore ve Küba gibi ülkelerin yüzölçümlerinden daha fazla bir alana denk geliyor Ülkede bu yıl çıkan 990 yangından 613’ü halen sürüyor ve henüz kontrol altına alınmış da değiller Yangınların başlamasından itibaren müdahale ederken hayatını kaybeden itfaiyecilerin sayısı da üçe yükseldi. Yetkililer, son olarak İngiliz Kolumbiyası bölgesindeki orman yangınlarıyla mücadelede bir itfaiyecinin hayatını kaybettiğini açıkladı.Yangınların üçte birinin sürdüğü bölge sakinleri de güneydeki ABD sınırına doğru tahliye edildi.
Tipik olarak Kanada’daki yangın mevsimi, yaz ilerledikçe batıdan doğuya doğru hareket ediyor. Ancak bu yıl ülke genelinde eş zamanlı olarak çıkan yangınlar, çevreleme çabalarını da güçleştiriyor. Gezegen fosil yakıtların yanması ve diğer insan faaliyetleri nedeniyle ısındıkça, yangınların yayılma olasılığını artıran sıcak, kuru ve rüzgarlı koşullar dünyanın birçok yerinde daha yaygın hale geliyor. Kanada, büyük ölçüde kar ve deniz buzu kaybı nedeniyle, son yıllarda ortalama olarak dünyanın geri kalanından iki kat daha hızlı ısındı .
İklim değişikliğini bu yılki orman yangınlarıyla doğrudan ilişkilendiren araştırmalar henüz yapılmasa da 2023 yangın sezonu, bilim insanlarının küresel ısınmanın orman yangınlarını etkilediğine dair görüşlerini destekliyor.
Quebec’teki Laurentian Ormancılık Merkezi‘nde ekoloji ve orman araştırmaları alanında uzman Yan Boulanger, “Yangın mevsimi uzuyor, daha sık yangına elverişli hava görüyoruz, koşullar daha şiddetli hale geliyor, bitki örtüsü daha kuru ve tutuşma olursa yanmaya daha hazır hale geliyor. Bunlar, Kanada’nın geniş alanlarında gördüğümüz çok önemli eğilimler” dedi. Öte yandan Kanada orman yangınları son üç ayda 100’den fazla kez kendi havasını oluşturacak kadar büyük ve güçlü hale geldi; pirocumulonimbus olarak bilinen dev gökgürültülü bulutların meydana gelmesine neden oldu ve atmosferin yükseklerine, Avrupa ve ABD’ye kadar ulaşan devasa miktarda duman püskürttü.
İklim değişikliği, dünya nüfusunda yaşanan artış, ormansızlaşma ve kentleşme gibi faktörler doğal kaynakların her geçen gün daha hızlı tükenmesine yol açıyor. Dünyanın sunduğu bir yıllık doğal kaynağın insanlar tarafından kullanımını ölçerek o yıla ait Dünya Limit Aşım Günü’nü hesaplayan Küresel Ayak İzi Ağı kısaca GFN, 2023 yılına ait doğal kaynakların 2 Ağustos itibarıyla tükendiğini açıkladı. Buna göre, kaynaklarını 214 günde tüketen dünya, 3 Ağustos’tan itibaren gelecek yılın kaynaklarını kullanmaya başlayacak. GFN tarafından 1961 yılından bu yana kaydedilen veriler ışığında ilk küresel aşım, kaynakların 25 Aralık’ta tükendiği 1971’de saptanmıştı. Covid-19 salgını nedeniyle doğal kaynak kullanımında azalma görülen 2020 yılı hariç, küresel limit aşım günü hemen her yıl bir öncekinden daha erken bir tarihe geriledi.
Her ülkenin kendine ait limit aşım günü, ülke bazında tüketilen kaynaklara göre tek tek hesaplanıyor. Katar, bu yılki doğal kaynaklarını 10 Şubat’ta tüketerek gelecek yıldan borçlanmaya başlayan ilk ülke oldu. Onu sırasıyla kaynaklarını 14 Şubat’ta tüketen Lüksemburg, 13 Mart’ta tüketen ABD, Kanada, Birleşik Arap Emirlikleri ve 23 Mart’ta tüketen Avustralya takip etti. Türkiye de doğal kaynaklarını 22 Haziran itibarıyla tüketti. Listenin son sırasında ise doğal kaynaklarını 20 Aralık’ta tüketeceği hesaplanan Jamaika yer alıyor.
GFN’nin CEO’su Steven Tebbe, “Sürekli aşım, olağandışı sıcak dalgaları, orman yangınları, kuraklıklar ve gıda üretimini tehlikeye atma riski taşıyan seller gibi her zamankinden daha belirgin semptomlara yol açıyor ” dedi. Doğal kaynakların hızlı tüketimi sonrasında ilerleyen yıllarda su ve gıda kıtlığı gibi sorunlarının baş göstereceğini belirten uzmanlar, bu durumun küresel ısınmadan kaynaklanan iklim değişikliğinin sonuçları arasında yer alan iklim göçünü hızlandıracağına dikkat çekiyor.
“Dünya Aşım Günü nasıl hesaplanıyor”, ona bakalım; Aşım Günü, her ülkenin ekolojik ayak izini ve gezegenin “biyokapasitesini” hesaplamak için BM verileri kullanılarak hesaplanıyor. Biyokapasite, Dünya’nın yenilenebilir kaynaklar üretme ve atıkları absorbe etme yeteneği. Ekolojik ayak izi ise kaynakların tüketimi ve emisyonlar dahil olmak üzere doğaya olan talebi ölçüyor.
Fosil yakıtların yakılmasından kaynaklanan büyük miktarlarda CO2’nin neden olduğu küresel ısınma, bu açığı artırıyor. GFN, on yılın sonuna kadar küresel emisyonlarda yüzde 43’lük bir azalma elde etmenin, Aşım Gününün bugünden 2030’a kadar her yıl 19 gün ertelenmesine yol açacağını belirtiyor. İnsan ihtiyaçlarının büyük bir kısmının doğal kaynaklardan karşılandığına, su kaynaklarının yaklaşık yüzde 71’lik kısmının tarımsal sulamada kullanıldığına dikkati çeken Dindar, sosyoekonomik anlamda gelişmiş ülkelerde tüketimin diğer ülkelere oranla daha fazla olduğunu, tüket-at anlayışının da daha yaygın görüldüğüne dikkat çekti.
Sanayinin geliştiği ülkelerde doğal kaynak kullanımı giderek artıyor ve bu ülkelerde limit aşım günleri, gelişmemiş veya gelişmekte olan ülkelere göre daha erken bir tarihe denk geliyor. 2023’te ABD 5, Almanya 3 ve Türkiye 1,75 dünya varmış gibi doğal kaynakları kullanıyor. GFN, Dünya çapında düşük karbonlu enerji kaynaklarının payının yüzde 39’dan 75’e çıkarılması halinde Limit Aşımı Günü’nün tarihinin 26 gün geriye çekilebileceğini söylüyor. Gıda israfını yarıya indirmek dünyaya 13 gün, 350 milyon hektar araziyi yeniden ağaçlandırmak ise sekiz gün kazandırıyor. Günlük olarak ihtiyacınız olan her şeye yürüyerek veya bisikletle ulaşabileceğiniz 15 dakikalık şehirler oluşturmak gibi diğer ulusal politikalar ve ayrıca dört günlük bir çalışma haftası getirmek, tarihi 11 gün geriye alabilir. Otomobil ile kat edilen tüm kilometrelerin üçte biri toplu taşıma, yürüme veya bisiklete binme ile değiştirilseydi, tarihi 13 gün daha geri çekilebilir.Sevgili İklim Kuşağı Konuşuyor dinleyicileri, dünyanın dört bir yanı iklim krizi ile yüzyüzeyken, politika yapıcılar ve büyük şirketler hala kazançlarını düşünüyor ve bu krizi körüklemeye devam ediyor. İklim krizi konusunda bir araya gelmeliyiz, bu krizle nasıl yüzleşeceğimiz konusunda ortak bir zemin bulmalıyız, bu işbirliği gerektiren bir çaba ve iklim krizine karşı birlikte kalarak aslında çözüm “bizleriz”. Yolumuz uzun, zor ve engellerle dolu. Vazgeçme lüksümüz yok.