"Birlikte tarihin gidişatını değiştirebiliriz"

-
Aa
+
a
a
a

İklim Kuşağı Konuşuyor’da Atlas Sarrafoğlu, iklim mücadelesinin hukuktan siyasete, ekolojik felaketlerden şirket sorumluluğuna uzanan kritik başlıklarını ele alıyor; iklim davalarının yükselişinden Asya’daki yıkıcı sellere, fosil yakıt devlerine karşı alınan tarihi kararlardan Amazon’daki adalet mücadelesine uzanan geniş bir tabloyu paylaşıyor.

""
"Birlikte tarihin gidişatını değiştirebiliriz"
 

"Birlikte tarihin gidişatını değiştirebiliriz"

podcast servisi: iTunes / RSS

Merhaba sevgili Apaçık Radyo dinleyicileri, İklim Kuşağı Konuşuyor programına hoş geldiniz. Bu hafta dünyanın dört bir yanında hem hukuki hem siyasi hem de ekolojik cephede yaşanan çok kritik gelişmelere bakacağız. İklim davalarının yükselişinden, Asya’daki yıkıcı sellere; fosil yakıt devlerinin tarihi olarak sorumlu tutulmasından Amazon’da devam eden adalet mücadelesine kadar geniş bir tablo var önümüzde.

Bu hafta iklim mücadelesi açısından çok önemli bir rapor yayımlandı. Climate Litigation Network’ün yeni çalışması, son on yılda açılan iklim davalarının dünya siyasetini ve hatta ekonomisini nasıl dönüştürdüğünü gözler önüne seriyor.

Her şey on yıl önce Hollanda’daki Urgenda davasıyla başlamıştı. Dünyada ilk kez bir mahkeme, bir hükümete daha güçlü iklim eylemi alma zorunluluğu getirmişti. O karar, bugün dünya çapında büyüyen bir hukuk hareketinin kıvılcımı oldu. O zamandan bu yana Türkiye dahil farklı ülkelerde insanlar, topluluklar, gençlik hareketleri kendi hükümetlerini mahkemeye taşıdı ve “iklim krizine karşı bizi korumak zorundasınız” dedi. Verilen her karar, bugün uluslararası mahkemeler tarafından da tanınan bir iklim hukuku mimarisinin temel taşlarını oluşturdu.

Raporun gösterdiği en önemli nokta şu: İklim krizi artık hükümetlerin “isterse yapacağı” bir politika tercihi değil. Giderek daha fazla, yasal bir zorunluluk hâline geliyor. Mahkemeler hükümetlere net bir şekilde sesleniyor: Halkı aşırı hava olaylarından korumak, 1,5 derece sınırını tutturmak için kendi payınıza düşeni yapmak, gelecek kuşakların hakkını gözetmek ve verdiğiniz sözler attığınız adımlarla tutarlı olmak zorunda olduğunu söylüyor.

Bu güçlü hukuki zemin artık sadece hükümetlere değil, dünyanın en büyük kurumsal kirleticilerine de yöneliyor. Mahkemeler, şirketlerin emisyon azaltım sorumluluğunu “kamusal zararı önleme yükümlülüğü” ile birlikte ele almaya başladı. Fosil yakıtları teşvik eden devlet politikalarına sınır getiriliyor, yüksek emisyonlu şirketler için iklim zararları nedeniyle tazminat davaları açılıyor ve bazıları şimdiden emsal oluşturan kararlar alıyor.

Rapor, bu davaları açan topluluklara da kulak veriyor. İnsanlar neden çareyi mahkemede aramaya başladı? Çünkü açılan davalar politikalarda değişiklik yarattı, yasaları dönüştürdü, gençlerin ve sivil toplumun mobilizasyonunu güçlendirdi, kamuoyunun iklim krizine bakışını değiştirdi ve fosil yakıt şirketleri için artık milyarlarca dolarlık finansal risk anlamına geliyor.

Kısacası, Urgenda davasından bu yana geçen on yıl içinde mahkeme salonları iklim mücadelesinin yeni cephesi hâline geldi. Artık iklim adaleti sadece sokakta, kampanyalarda, raporlarda değil; yasaların içinde, anayasalarda, mahkeme kararlarında ve şirket bilançolarında kendine yer açıyor.

Bu haftanın bir diğer büyük gündemi ise Güney ve Güneydoğu Asya’da yaşanan olağanüstü yağışlar. “Olağanüstü” diyorum ama bilim insanlarına göre artık bu tür olaylar yeni normalimizin bir parçası. Son haftalarda Tayland’da kasabalar tamamen su altında kaldı, Vietnam’a bir günde metrekareye 1,7 metreküp yağmur düştü, Filipinler ise art arda gelen süpertayfunlarla 1,5 milyondan fazla insanı yerinden etti. Endonezya, Sri Lanka, Tayland ve Malezya’da toplamda 2 binden fazla kişi hayatını kaybetti.

Bu felaketin arkasında iki büyük iklim sistemi aynı anda çalışıyordu: La Niña ve negatif Hint Okyanusu Dipolü. La Niña muson yağmurlarını güçlendirirken, Endonezya çevresindeki anormal derecede sıcak denizler adeta bir “nem mıknatısı” gibi davranarak yağışları katladı. Böylece normalde güçlü olan muson sistemi, kısa sürede bir felaket mekanizmasına dönüştü.

Ama mesele sadece bu nadir meteorolojik çakışma değil… Okyanuslar ve atmosfer ısınıyor, sıcak hava daha fazla nem tutuyor. Yani fırtınalar geçmişe göre çok daha yoğun, çok daha yıkıcı hale geliyor. Bilim insanlarına göre Asya, küresel ortalamanın iki katı hızla ısınıyor. Bu yüzden eskiden yüzyılda bir görülen seller şimdi birkaç yılda bir yaşanıyor.

World Weather Attribution’ın yeni raporu da bu gerçeği doğruluyor: İklim krizi, Ditwah ve Senyar gibi tropikal siklonların hem daha sık oluşmasına hem de daha yoğun yağış bırakmasına neden oluyor. Normalden sadece 0,2°C daha sıcak olan Hint Okyanusu, insan kaynaklı iklim krizi olmasaydı bugün olduğundan 1°C daha soğuk olacaktı. Bu da yaşanan felaketin büyüklüğünü doğrudan iklim değişikliğine bağlıyor.

Felaketin etkilerini ağırlaştıran bir başka etken ise insan kaynaklı kırılganlıklar. Endonezya’da kaçak ağaç kesimi sonucu biriken tomrukların sellerle birlikte yerleşim alanlarına sürüklendiği görülüyor. Yani ekosistemi yok eden uygulamalar, insan hayatını da doğrudan tehlikeye atıyor.

Kısacası: Bu yaşananlar, iklim krizinin Asya’da nasıl bir geleceğe doğru ilerlediğinin güçlü bir uyarısı. Toprak zaten suya doymuş durumda; en sıradan yağmur bile yeni heyelanlara ve taşkınlara yol açabilir. Ve bilim çok net: Eğer emisyonları hızla azaltmazsak, bu “olağanüstü” görünen felaketler çok kısa sürede sıradan hale gelecek. Bu yaşananlar, iklim krizinin Asya’da nereye doğru gittiğini gösteren çok sert bir uyarı. 

Bir başka büyük gelişme de fosil yakıt şirketleriyle ilgili.

Fransa’da bir mahkeme, TotalEnergies’in yıllardır yürüttüğü “yeşil badana” kampanyalarının tüketicileri yanılttığına karar verdi. Bu, dünya tarihinde bir ilk. Fransa’da bir mahkeme, TotalEnergies’in kendisini “enerji dönüşümünün lideri” gibi gösteren reklamlarının kamuoyunu yanılttığına hükmetti. Şirket bir yandan “iklimi stratejisinin merkezine koyduğunu” ve “2050 net sıfır” hedefini duyururken, diğer yandan petrol ve gaz yatırımlarını artırıyordu. Mahkeme, bu çelişkinin tüketicilerde yanlış izlenim yarattığını belirterek TotalEnergies'e tarihi bir uyarı verdi: “Gerçek bir enerji dönüşümü iddiası, ancak fosil yakıtlardan uzaklaşmakla mümkün.”

Karar, şirketin yanıltıcı reklamları durdurmasını ve mahkeme hükmünü 180 gün boyunca web sitesinde yayımlamasını zorunlu kılıyor. Bu sadece Fransa için değil, tüm fosil yakıt şirketleri için uluslararası bir emsal niteliğinde.

Ve bu hafta yaşananlar bununla sınırlı değil. Yine TotalEnergies’in Mozambik’te yürütmek istediği dev LNG projesi için de kritik bir gelişme var. 2021’de bölgede ortaya çıkan işkence, kaybolmalar ve öldürmelerle ilişkilendirildiği için durdurulan proje şimdi bir darbe daha aldı: Birleşik Krallık hükümeti, projeye vermeyi planladığı 1,15 milyar dolarlık finansmanı resmen iptal etti.

İngiltere Ticaret Bakanı, risklerin geçtiğimiz yıllara göre “açıkça arttığını” belirterek çekilme kararını duyurdu. Bu, TotalEnergies’in projeyi yeniden başlatmasını neredeyse imkânsız hale getiriyor; çünkü bu çapta bir projenin finansörsüz ilerleme şansı yok. Şimdi herkes Crédit Agricole ve Société Générale gibi diğer finansörlerin nasıl bir karar vereceğini bekliyor.

Eğer bu karar bir domino etkisi yaratırsa, Mozambik LNG projesi tamamen tarihe gömülebilir — bu da hem bölge halkı hem de küresel iklim adaleti için büyük bir zafer olur.

Ve Amazon’dan gelen bir diğer önemli haber… Chevron’un Amazon’da neden olduğu dev çevre felaketine ilişkin 30 yıllık hukuk mücadelesinde büyük bir kırılma yaşandı. Ekvador mahkemeleri şirketi 9,5 milyar dolar tazminata mahkûm etmişti; ancak Chevron bu kararı ödemek yerine uluslararası ISDS sistemi üzerinden Ekvador devletini dava etti. Sonuçta hükümet, Chevron’un talep ettiği 3 milyar dolar yerine 220 milyon dolar ödemeyi kabul ettiğini açıkladı.

Yerli topluluklar, çevre örgütleri ve insan hakları savunucuları bu kararı “adaletin yenilgisi” olarak nitelendiriyor. Amazon’daki kirliliğin hâlâ temizlenmediğini, insanların kanserle ve kirli sularla mücadele ettiğini vurguluyorlar. Avukat Steven Donziger ve Amazon Watch, hakem heyetinin kararının kamu mahkemelerinde kazanılan 9,5 milyar dolarlık tazminatı geçersiz kılamayacağını söylüyor ve Ekvador hükümetinin Chevron’a ödeme yapmasını “halkına ihanet” olarak değerlendiriyor.

Kısacası, Amazon’da Chevron’un yol açtığı tahribata karşı adalet arayışı hâlâ sürüyor ve topluluklar şirketin sorumluluklarından kaçmasına izin verilmemesi çağrısı yapıyor.

Son olarak, size iklim diplomasisinin en önemli isimlerinden birinin sözleriyle veda etmek istiyorum çünkü bugün Paris Antlaşmasının kabulünün üzerinden tam 10 yıl geçti.

Christiana Figueres — Paris Anlaşması’nın mimarlarından, Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi’nin eski başmüzakerecisi — dün yaptığı açıklamada şöyle dedi: “Bugün insanlara hatırlatmak istediğim şey şu: Paris Anlaşmasına rağmen artık iklim değişikliğini tamamen çözmemiz mümkün değil — bu konuda çok geç kaldık. Ama aynı zamanda, iklim krizinin en yıkıcı etkilerine mahkûm olmak zorunda da değiliz. Yapmamız gereken,bu iki uç arasında bir yol bulmak. Paris Anlaşması’nın amacı da tam olarak buydu: İklim değişikliğinin etkilerini hafifletmek. Karbonsuzlaşma yönünde net bir yön çizmek — ki bu hayati önemde. Şimdi esas mesele, bu süreci hızlandırmakta: Emisyonları sorumlulukla azaltmak, ekosistemlerimizi onarmak ve tüm bunları Paris Antlaşması İle uyumlu bir şekilde yapmak. Bunu başarabilirsek, çocuklarımızın, torunlarımızın ve gelecek tüm kuşakların kendi sevinç anlarını yaşamalarını, bir araya gelerek kendilerinden daha büyük bir şey için mücadele etmenin getirdiği o derin minnettarlığı tatmalarını sağlayabiliriz.”

Bu sözler, hem gerçekçiliği hem de içindeki umut kıvılcımını aynı anda taşıdığı için çok güçlü. Hâlâ yapabileceklerimiz var. Hâlâ seçme şansımız var. Ve hâlâ — birlikte — tarihin gidişatını değiştirebiliriz. Ancak şunu da eklemek isterim ki bu tip anlaşmalarda ne yazık ki yaptırımların eksikliği de en büyük sorunlardan biri. 

Ben Atlas Sarrafoğlu. Gelecek hafta yine 18:00’de Apaçık Radyo’da buluşmak üzere; kendinize, sevdiklerinize ve gezegenimize lütfen çok iyi bakın.