Ömer Madra, Özdeş Özbay ve Yücel Sönmez, İklim İçin'de geçtiğimiz hafta tüm dünyada 15 Eylül'de başlayan iklim grevi ve özellikle New York'taki dev katılım hakkında konuşuyorlar.
Ömer Madra:İklim İçin programı başladı. Ben Ömer Madra.
Yücel Sönmez: Ben Yücel Sönmez.
Özdeş Özbay: Ben Özdeş Özbay.
Ö.M.: Destekçimiz ve dinleyicimiz Ali Rıza Güvener'e de çok teşekkür ederek başlayalım. Esas itibariyle son günlerde dünyanın dört bir yanından, 54 ülkeden iklim eylemleri çağrılarının yapıldığını, yükseldiğini söyleyelim ve bir milyona yakın aktivistin de fosil yakıtlardan çıkış istediğini belirterek başlayalım herhalde. Yani Cuma ila Pazar günleri arasında tam 54 ülkeden dünyanın 500’ü aşkın noktasında düzenlenen eylemlerde sayıları bir milyona ulaştığı tahmin edilen iklim aktivistleri, hükümet yetkililerine seslenip, ‘fosil yakıtların sondajına ve madenciliğine artık onay verilmemesi; kullanımdaki fosil yakıt kaynaklarının da aşamalı olarak kapatılması ve bunun da bir an önce yapılması’ çağrısında bulunup acil iklim eylemi talep ettiler. Aralarında ABD, Almanya, İngiltere, Güney Kore, İspanya, İtalya, Filipinler, Portekiz, Avusturya ve Hindistan'ın da bulunduğu toplam 54 ülkede 15 Eylül Cuma gününden başlayarak 17 Eylül Pazar günü de dahil devam eden 500’den fazla iklim eylemi oldu. Gezegeni ısıtarak, aşırı hava olaylarına ve rekor sıcaklıklara sebep olan fosil yakıtların kullanımına son verilmesi talebinde bulundular. Yeşil Gazete’den takip etmek mümkün, ayrıntılı bir haber yazısı var.
Eylemlerin en büyüklerinden biri de ABD'nin New York kentinde düzenlendi. Eylemde tahminlere göre, göstericilerin verdiğine göre de 75 bin kadar iklim aktivisti vardı. Belki daha fazla olduğunu söyleyenler, düşünenler de var. Dünya liderlerinin gezegenin tehlikeli ölçüde ısınmasına yol açan fosil yakıtlardan hızla, derhal uzaklaşmalarını talep etmek üzere 17 Eylül'de yakıcı güneş altında yürüyüş gerçekleştirildi, açık bir havada oldu. Açık Radyo’da Democracy Now!’da, Açık Gazete öncesinde de ayrıntılı olarak habere yer verildi. İlginç ve önemli konuşmalar yapıldı aslında. Bayağı ciddi olarak yer verildi. Özellikle Jamaal Bowman’ın konuşması son derece çarpıcıydı. Demokrat Parti Temsilciler Meclisi Üyesi Jamaal Bowman, “Sadece demokrasimizi korumak için değil, sadece insanlığımızı kurtarmak meselesi de değil; bu, evimiz dediğimiz tek yer olan gezegeni kurtarma meselesidir. Ciddiyetini bilmem anlatabiliyor muyum?” diye konuşmasına başlarken, ilginç bir radikal söylemiyle, “Dünyadaki en tuhaf, manyakça şey. ABD hükümeti kendi yok oluşunu, kendisini yok edişini sübvansiyone ediyor, destekliyor,” diyerek de sözünü pek esirgemiyor. Jamaal Bowman, “Bu ne kadar büyük bir aptallık olabilir? Biz sürekli olarak gezegenimizi öldüren fosil yakıt şirketlerine vergi ve dolarlarımızı veriyoruz. Biz onları gezegeni öldürmeleri için sübvansiyone ediyoruz. Bundan daha manyakça ne olabilir?” diye sözlerine ekliyor ve devam ediyor, “Böyle bir şey olamaz, bu kabul edilemez ve devam etmemizle yılda aşağı yukarı bir trilyon doları askeri endüstriyel komplekse veriyoruz, silah tacirlerine, silah endüstrisine veriyoruz. Üstelik ABD'nin silah endüstrisi de dünyadaki karbon emisyonlarının bir numaralı katkısı. Yani bildiğiniz gibi Washington öyle iflas etmiş filan değil. Tamamen hesaplı kitaplı hareket ediyor Washington. Bu, yok etmek üzere hesaplanmış, yıkım üzerine hesaplanmış. Bu, kazımak, birbirimizi tırnaklamak, pençe atmak ve öldürmek için; ırk, etnik, cinsel kimlik ve cinsellik ayrımlarımız yüzünden kavga etmek için özel olarak hesaplanmış bir şey ve yeni Amerikan Devrimi’ne ihtiyaç var. Bu devrime katılmada her bireye ihtiyacımız var,” diye bayağı radikal bir konuşma yapıyor. “Sadece nüfusun %1’ini temsil eden zenginler değil,” diyen Bownan, “Bu, herkesin meselesi,” diye konuşmasını yapıyor. Bayağı çarpıcı yani değil mi?
Ö.Ö.: Kesinlikle. Hatta sadece Bowman da değil, Alexandria Ocasio-Cortez'in de müthiş radikal, coşkulu iyi bir konuşması var. Çok iyi bir konuşmacı bu arada. Yani Bowman da öyle.
Ö.M.: Ayrıca Eski İrlanda Cumhurbaşkanı Mary Robinson, The Elders’ı temsilen Bill McKibben’ın da kurucuları arasında olduğu ‘Third Act' [Üçüncü Perde] adlı önemli bir kuruluşta önemli bir konuşma yapıyor. The Elders’ı yaşlı bilgiler diye mi çevirebiliriz? İhtiyarlar aslında diyebiliriz. “Ben burada sadece ihtiyarlar adına değil bir nine olarak bulunuyorum ve öfkeli bir nineyim ben,” diyen Robinson aynı Bowman’ın söylediğini de tekrar ederek diyor ki, “Kendimizi yok eden şeyi sübvansiyone ediyoruz, mali desteğini de biz veriyoruz. Son derece hızlı bir hareketle kömürden, petrolden ve gazdan ve kendi ülkem İrlanda'da peat turf denilen toprak biçiminden kurtulmalıyız. Ekonomilerimizi inşa etmiş olan işçiler için adil bir geçişi sağlamalıyız. Bunları unutmamalıyız. Bilim yok sayılsın, bilimin söyledikleri kabul edilmesin, fosil yakıtların hayatı uzatılsın, ömrü uzatılsın diye pek çok para yatırılıyor. Bu para yılda yaklaşık dört milyar dolar ve durumun ne kadar vahim olduğunu anlamamızı engellemek için, kafamızı karıştırmak için kullanılıyor.” Robinson, medyayı da katıyor işin içine ve “Daha temiz enerji, sağlıklı, adil ve güvenilir bir dünyaya ihtiyacımız var. O yönde gidiyoruz ama yeterince hızla gitmiyoruz,” diye uyarıda da bulunuyor. “Bu harekete geçmek çok da zor gözükmüyor. Ama bunun çok daha ciddiye alacak olan ve bir krizde olduğumuzu belirtecek insanlara ihtiyacımız var. Krizde olduğunuz zaman kriz modunda olmanız lazım. Greta Thunberg’in de söylediği gibi ‘Evimiz yanıyor’,” diyen Robinson, “Bütün yaşlılar, ihtiyarlar olarak hızla destekliyoruz bunu. Enflasyonu Azaltma Kanunu’nda da [Inflation Reduction Act] yapıldığı gibi Dünya Bankası, IMF ve diğer bankaları yani çok uluslu bankaları da destekliyoruz. Çok daha fazla yoksul ve gelişme yolundaki ülkelere temiz enerjiye geçmeleri için destek vermek durumundayız. İhtiyarlar kuşaklar arası diyalogda önemli bir rol oynuyor,” diyerek, “Şu anda çıkın artık. Başka konuşacak bir lafımız filan yok. Dünya liderlerine açıkça söyleyelim; Çıkın, bitsin, o kadar,” diye konuşmuş. İlginç yani aslında.
Oyuncu Susan Sarandon da, “ABD'nin en büyük petrol ve gaz üreticisi olduğunu ve Obama'nın bundan övündüğünü duyduk. İnanılmaz şeyler oluyor,” diyor ve “Bütünüyle anlamlı olacak olan şey, ABD'nin bütün dünyadaki saldırgan tavrı petrol konusunda ve zaten savaşın kendisi de dünyada hayal edilebilecek en büyük kirleticilerden bir tanesi oldu. Dolayısıyla da bu fosil yakıtlara bağımlılığımızı sona erdirmenin tam zamanıdır. Bunu sağlamak için biz daha kaç ülkeyi daha istila edeceğiz?” diye de oldukça radikal bir konuşma yapmış.
Kendisine sık sık atıf yaptığımız, İklim Devrimi diye bir kitabı da olan, NASA iklim bilimcisi Peter Kalmus da, “Kendi adıma konuşuyorum. Temelde her şeyi kaybetmek üzereyiz. Bu sıcak kabusunda fosil yakıtlar, temel mesele olarak çıkıyor. Onlardan vazgeçilmeli. Aralarında Biden da olmak üzere bütün dünya liderleri hala fosil yakıtlar için yeni aramalar yapıyor, Mountain Valley Pipeline ve Willow Projesi’ni destekliyor. Buna izin veremeyiz. ‘Ben neden burada kalıyorum veya kendim konuşuyorum’ diye de şaşırdım,” derken, “Bir bilim insanı olarak zaten konuştuk biz hepsini. Fosil yakıtlardan vazgeçmemiz ve elimizden gelen en büyük hızla vazgeçmemiz gerekirdi,” diye net bir konuşma yapmış. Kalmus, “Liseye giden iki tane çocuğum var. Gelecek için dehşet içindeyim, şu anda kendi geleceğim için de. Her şey yanıyor, ortalığı seller sular götürüyor ve hava kirlenmesi de daha kötüye gidiyor. Sıcak dalgaları daha da kötü olacak ve sekiz milyar insan nasıl beslenecek, yiyeceği nereden bulacağız? Onun için başka şansımız yok. Ayağa kalkıp mücadele edeceğiz. Siyasi lider olarak adları çıkan insanlar da bizim aleyhimizde çalışıyorlar. Bir araya gelmemiz ve mücadele etmemiz lazım,” diyor ki galiba Vanessa Nakate de bunları söylüyor değil mi asıl olarak?
Ö.Ö.: Ugandalı iklim aktivisti Vanessa Nakate, çok eskiden değil tabii yaşı o kadar çok eskiler diyebileceğimiz kadar yok ama 2020’de Başkan Biden'a ve yardımcısı Kamala Harris’e bir mektup yazdı. Mektuptan söz etmiş ama belki öncesinde şundan bahsetmek lazım. Arkadaşı Helena Gualinga, kendisine hemen bu konuşmadan önce Ekvador'da olanları hatırlattığını söylüyor. Burada söyledikleri ilginç çünkü Ekvador'da bir referandum oldu.
Ö.M.: Evet, ayrıntılı olarak ele alma fırsatı bulmuştuk.
Ö.Ö.: Yasuní Yağmur Ormanları'nda fosil yakıt çıkarılması yasaklandı. Halk, %60 civarı bir destek sunmuştu. Vanessa da bunu hatırlatmış, bu konuşmayı yapıyor. Daha doğrusu konuşmasına bu şekilde başlıyor. “İşte iklim demokrasisi bu!” diyerek arkadaşının kendisine bunu söylediğini söylemiş. “Fosil yakıtlardan çıkış, işte tam olarak böyle olur. Önemli bir örnektir,” demiş ve daha sonra Biden'a mektup yazdığından bahsediyor. Çok bir şeyin değişmediğini anlatmış ve Daniel Kasırgası’ndan bahsediyor, “Aslında ilk önce Yunanistan, Türkiye ve Bulgaristan'ı vurdu. Burada ölümlere sebep oldu. Ancak Akdeniz'in suyunun da çok sıcak olması sebebiyle çok kuvvetlendi ve Libya'yı vurdu.” ‘Medicane’ deniyormuş buna ve, “Bir Akdeniz fırtınasına dönüştü, adeta bir tropik siklona dönüştü,” diyor Vanessa ve ekliyor, “Bildiğimiz üzere iki tane barajın yıkılmasına ve binlerce kişinin ölümüne sebep oldu. Artık fosil yakıtlara son vermek gerekiyor,” diye o da defaatle konuşmasında tekrarlıyor.
Ö.M.: “Afrika kıtasının, 54 ülkenin bütün bu sera gazından kaynaklanan iklim probleminin, iklim krizinin sorumluluğu %4’ten fazla değil. Geri kalanını asıl zengin ülkeler yapıyor. Böyle bir şey olamaz, devam edemez. Bu iklim liderliği de değil. Senin komşun yas tutarken, bir cenaze töreninin yasını tutarken senin parti yapmana benzer bu. Böyle bir şey olamaz,” diye keskin benzetmeler de kullanmış Vanessa Nakate. “‘Artık bu iş biter’ dedim ve tabii bugünü göreceğiz, önümüzdeki yıllarda da bunun artacağını göreceğiz. Onun için birleşip mücadeleden başka hiçbir yol yok,” diye de net olarak söylüyor Nakate. En önemli konuşmalardan birini de Alexandria Ocasio-Cortez yapıyor değil mi?
Ö.Ö.: Evet, en son konuşmalardan bir tanesiydi Alexandria Ocasio-Cortez’in konuşması. ‘The Squad’ diye geçiyorlar biliyorsunuz onlar. Demokrat Parti'nin en sol kanadı, sol sosyalist kanatları. Jamaal Bowman da onlardan bir tanesi. The Squad da biraz, ‘slang’ derler ya hani argo. Ocasio-Cortez de zaten Bronx’tan yani rap müziğin çıktığı yerden ve sokak ağzında katılmak istediğiniz gruba The Squad deniyormuş. O yüzden onlara The Squad deniyor, kendilerine de böyle diyorlar. Dört kadın solcu kongre üyesiydi ve sonra dört kişi daha katıldı onlara. Ocasio-Cortez, çok coşkulu bir konuşma yaptı. Amerikan tarihinde bir ilk hatta galiba dünya tarihinde de bir ilk; parlamentoya verilen ilk Yeşil Yeni Düzen Yasa Taslağı 2019’da Ocasio-Cortez’in girişimiyle oldu. Yani sadece o değil tabii ama çok ciddi bir çalışmaydı. 10 yıl içerisinde sıfır karbon programıydı aslında.
Ö.M.: 2019’da Yeşil Yeni Düzen diye çevirdiğimiz, Green New Deal galiba. “Ben bu yasa tasarısını 2019’da vermiştim. On yıl da zaman süresi tanımıştık,” diyor Ocasio-Cortez.
Ö.Ö.: Üzerinden dört yıl geçti ama tabii kabul edilmedi. Fakat en son Inflation Reduction Act diye geçen Enflasyonu Düşürme Yasası’nda bir bölümü geçirildi. Her şeye rağmen bunun bir başarı olduğunu anladı çünkü bu taslağı verdikten sonra bunun peşini bırakmadık,” diyor Ocasio-Cortez. Bunun sonucunda bazı kazanımların olduğundan da söz etmiş, “Yeni bir ekonomi modeline ihtiyacımız var ve bu muhakkak adil olmalı. Fosil yakıtlardan çıkıldığında bu alanda çalışan işçiler geride bırakılmamalı, hiç kimse geride kalmamalı.” Dolayısıyla bunun için bir adil geçişten söz ediyor bu yaptığı konuşmada.
Ö.M.: Mesela “Evet, bazı mesafeler de aldık. %100 yenilenebilir enerjiyi 2040’a kadar gerçekleştirme sözünü aldık,” diyor Ocasio-Cortez, “Bu önemli bir gelişme. Bütün yeni binaların tümüyle elektrikli olacağını ve sadece binalarda da değil aynı zamanda kamusal alanda, demokratik olarak kontrol altında tutulan halkın en yoksul, kırılgan topluluklar için de bunun sağlanabileceğinin garantisini aldık. Yoksa petrol baronlarından güneş baronlarına geçeceğiz,” diye ekliyor.
Ö.Ö.: Güzel tanımlamış.
Ö.M.: Evet, ilginç bir gelişmeler oldu. “Bu halkın bir şeyidir ve asla bu inançsızların, bu ‘bir şey olmaz’ diyenlerin, siniklerin dümen suyuna teslim olmayacağız asla,” diyor ayrıca Ocasio-Cortez. Bu sinikleri, inançsızları nasıl çeviririz bilmiyorum, kelbiler diyelim. “‘Bunun bir değeri yok, önemli değil’ diye düşünenler bizim kazanamayacağımıza inanmamızı istiyorlar. Bunlara izin veremeyiz, teslim olamayız ve biz umudu örgütlemek için buradayız,” diye konuşmuş ve, “Örgütlenmemizin temelinde yatan şey sevgi. Asla bırakmayacağız, teslim olmayacağız ve bu kelbiliğin, inançsızlığın, sinisizmin egemen olmasına izin vermeyeceğiz. Bütün vizyonumuz ‘collaborative economy’ [güç birliğine dayanan ekonomi]. Çalışan insanların haysiyetini ön plana getiren, hem siyah, hem kahverengi, hem yerli kültürlerin hepsini ve beyaz çalışan emekçilerin de bir arada olduğu bir topluluğun mücadelesini veriyoruz. Asla teslim olmayacağız,” diye ekliyor. Bakalım ne olacak, değil mi? İlginç. İklim Zirvesi’ndeki konuşmalar yarın da devam edecek. Yücel ne diyorsun?
Y.S.: Ben de biraz Avrupa'daki gösterilerden bahsedeyim. Özellikle bir ülke vardı ki çok merak ediyordum ben orayı; İsveç. İsveç, son yıllara kadar Avrupa'nın en yeşil dönüşümüne inanan ve bu yolda çaba harcayan ülkelerinden biriydi ancak sağ bir iktidar geldikten sonra yeni hükümetin ‘yeşil dönüşüme inanmıyoruz ve iklim kriziyle mücadeleden çekileceğiz’ yönünde bir takım açıklamaları vardı. Oradaki eylemler de oldukça ses getirdi. Hatta eylemlerin yapıldığı sırada kralın tahttaki 50. yılı kutlamaları varken iklim protestocularının sloganları o gösteriyi bastıracak kadar yoğundu. Bu da özellikle umut verici bir şeydi benim için. Keza Almanya'daki gösteriler de oldukça kuvvetliydi ve oradaki insanlar da aslında samimiyete de davet ettiler kendi iktidarlarını. Çünkü 2030’a kadar onların da fosil yakıtlardan çıkıyor olması gerekiyordu ama Olaf Scholz’un bu yönde net bir açıklaması yoktu. Bu konuyla da ilgili kamuoyu baskısının devam edeceği yönündeki izlenim oldukça umut verici işin açıkçası.
Ö.M.: Evet, Yeşil Gazete’nin bu konudaki ayrıntılı haberinde, ‘İsveç'te iklim adaleti sloganları kralın sarayından duyuldu’ diye de bir ara başlık var. Yani İsveç Kralı XVI. Carl Gustaf’ın tahttaki 50. yılını kutladığı Kraliyet Sarayı'nın yanındaki parlamentonun önünde toplanıp seslerini duyurmayı başarmışlar. Artık program biterken son olarak bir kez daha Alexandria Ocasio-Cortez’e bakalım. “Biz buradayız, hiçbir yere gitmeyeceğiz, yürüyüşümüz sona ermeyecek, şu anda başladı, bugün devam ediyor ve sizin sayenizde oldu bu,” diyor, New York’ta toplananlar için diyor bunu. Alexandria Ocasio-Cortez, AOH diye de kısaltılıyor. “Hepiniz devam edin yürümeye ve biz bunu yapacağız göreceksiniz. Görüşmek üzere,” diye de bitirmiş Ocasio-Cortez.
Y.S.: Burada bir parantez açalım Ömer Abi. Ocasio-Cortez, gelecekti ABD Başkanı olması beklenen isimlerden bir tanesi.
Ö.Ö.: Evet, çok büyük ihtimal 2028’de aday olacaktır diye umut ediyoruz. Şu anda yaşı tutmuyor, 34 yaşında.
Ö.M.: Evet, çok ilginç. Galiba süreyi de bitirdik. Bizi dinlediğiniz için çok teşekkür ederiz. Hoşça kalın.
Y.S.: Görüşmek üzere.
Ö.Ö.: Görüşmek üzere.